meral akşener'in lideri görmesidir. yavuz ağıralioğlu grup başkanvekilliğinden alınıp genel başkan yardımcılığını kabul ederek şimdilik pasifize edilmeye razı olmuş görünmektedir. kendisi partideki kafası çalışan ve hitabet yeteneği olan tek kişidir bu arada.
Daha bağlaç ayırmasını bilmeyen yazarların ıq ölçümü yapmaya kalktığı başlık. Mevzubahis talepte samimilerse kadın - erkek herkesin şahsiyetini gölgeleyip saldırganlığı ve azgınlığı ön plana çıkaran teşhirciliği terk etmeleri gerekir.
Kaynağı götü bile olamadığı için Odatv paylaşanların uydurduğu hadise. Türkiye'de aile ocaklarından sonra nüfusu en kalabalık olan yatılı kurumlar kuran kursları ve ilişkili yurtlardır. Elbette buralarda fire verenler olacak. Tekil olayları cımbızlayıp doğru - yanlış binlerce örnek de bulabilirsin ama bu, oran orantı olarak hiçbir şey ifade etmez. Kuran kurslarında dönen bütün cinsel sapkınlıklar türkiye'de sayıları birkaç taneyi geçmeyen karma yurtlara, sadece gündüzlü eğitimin verildiği üniversitelere, güvenlik ve denetimin en üst düzeylerde olduğu liselere bile erişemez.
Çatlasanız da patlasanız da türkiye'nin en namuslu kimseleri sekülerler değil hangi dinden olursa olsun dindarlardır. inançları, gelenekleri, görenekleri, yaşam tarzları, hayata bakış açıları, kontrol mekanizmaları bunu kaçınılmaz kılar.
Telefondan çıkan müstehcen görüntüler gerçek bir "kaynak götüm" vakası. Kaldı ki erkeklerin yüzde doksanı düzenli bir şekilde müstehcen görüntüler izliyor. Bu onların aynı zamanda mütecaviz olduklarını göstermez.
Kameranın olmadığı hiçbir mağaza, kameralı telefonu olmayan hiçbir kimse bulunmuyorken devlet memuru bir müezzinin allah korkusunu filan geçtim rızık, kariyer kaygısı bile taşımadan uluorta çıkarıp tacizde bulunacağına inananların varlığını gösteren hadise. Üstelik buna dair kadın cinsi bireyin ifadesinden başka hiçbir kaynak yok. Öz babasına ensest tecavüz iftirasını atanların olduğu bir zamanda mevzubahis islamofobi olunca epey keriz müşteri çıkıyor demek. Olay muhtemelen müezzinin anlattığı şekilde olmuştur.
Dekolteye rağbet eden cazgır kadınların yavuz hırsızlık durumu. Bir insan sırf tayt giyip götünü bütün kıvrımlarına kadar belli ediyor, çatalını gösteriyor, şahsiyetini arkalıyor diye saygı bekler mi? Oluyor valla. Özellikle şekilci lümpenlerin kalabalık olduğu bu ülkede daha fazla oluyor.
Sermayenin herkesin ibne olması için yaptığı baskı ve kurduğu tahakküm ters tepecektir, şeriat bile gelebilir bu gidişle. Şahsen ben inadına daha geniş şalvar gibi giyiyorum. inadına uzun kol, sade gömlek tercih ediyorum. Bıyıklarımı uzatıp buruyorum. Saçlarımı kısaltıyorum. Saat dahil hiçbir aksesuarı yanıma yaklaştırmıyorum, ayakkabıda siyahtan şaşmıyorum.
Kemalistlerin Fetullahçılıktan yakalanan Gökçe Fırat vakasından sonra yaşadığı ikinci büyük talihsizlik. Kerizler bu sefer yedikleri zokanın da farkında değil, mezhepçilik yapmayın diye dolaşıyorlar ortalıkta.
Sözlükte kırk dereden kırk su getiren, beyni uçkurunda yazarları gösteren ateist taarruzuyla hatırladığımız veciz atasözü. Anakronoloji desen bunlarda, batıl kıyas bunlarda, çelişki - tenakuz bunlarda, mantık bilmezlik bunlarda... Felsefe sandıkları bütün bir akideleri Wilson ilkeleri, insan Hakları Beyannamesi ve Amerikan yaşam tarzı olan sömürge köpekleri ne bilsin neşve-i pürşevk-i vegâyı, cihâdı, islam'ı...
Elbette getirir diye cevaplanması gereken soru. Mutluluk tam olarak paradır zaten. Mut denen yer darphane gibidir. Esas sorulması gereken: Mutluluk saadet getirir mi?
Olmayan dil. ancak divâni hatla yazılan saray defterleri hakkında kullanılabilecek tabir. bütün bir dönem türkçe'sini teşmil edecek şekilde bahseden kimselere itibar etmeyiniz.
divan-ı lügati't türk'de eze diye bir kelime vardır ki büyük kız kardeş manasına gelir. maraş'ta da kullanıldığına şahit olmuştum. kökü eze olması muhtemel türkçe kelime.
üsküdar'dan zeynep kamil'e doğru çıkarken mimar sinan'ın, 3. murad'ın validesi afife nurbanu sultan için yaptığı külliyeyle imara açılmış, yokuş üstüne kat kat kurulu bulunan mahalle. içinde cami, hamam, daru'ş şifa, daru'l hadis, daru'l kurra, imarethane, kervansaray da mevcuttur. sinan'ın sağlığındaki son eseri olarak kabul edilir. gidip gördüğünüzde hakikaten bu camiyle tekamülünü tamamladığına kanaat getirirsiniz, dinginlik verir. Rivayete göre hızır aleyhisselam da ziyarete gelmiş hatta hatırasına hürmeten yazılan beyit de son cemaat yerine giren kapının üstüne asılmış fakat bir vakada hırsız tarafından çalınmıştır. caminin avlusunda evveliyatı kaç asra dayandığı meçhul koca bir çınar bulunur. yahya kemal'in ithafen yazdığı şiirlerden bir tanesini iktibas ediyorum.
ziyaret
yine birlikte, bu mevsimde, atik-valde'deyiz,
yine birlikte, bu mevsimde, gezip sezmedeyiz
bu çınarlarla siyah servilerin gölgesini
bu şadırvanda suyun sanki ledünni sesini.
eski mimara nasıl rahmet okunmaz burada?
suyu cennetten akıtmış bu güzel manzarada
bu duvarlarda, saatlerce temaşaya değer,
çini'den, solmayacak bahçeler açmış yeryer,
manevi rahata bir çerçeve yapmış ki gören,
başka bir alemi görmekle, geçer kendinden.
bu ziyarette vakit geçti, güneş battı, yazık!
haz ve duyguyla atik-valde'de bir gün yaşadık
anneannemin gizliden arzusudur. geçen kan vermeye gittim diye bir dövmediği kaldı. ''yahu ben yatalağım, bu kanın hakkını nasıl öderim, yiyip içip yatarak mı, asıl benim size vermem lazım.''
şule yüksel şenler'in huzur sokağı romanının sinemaya türkan şoray ve izzet günay'la uyarlanmış hâli. senarist ve yönetmenliğini yücel çakmaklı yapıyor. milli sinema denilen akımın mübdisi sayılır bu film. haliyle medyada sansasyon yaratıyor.
türkan şoray oynadığı feyza rolü ile bütünleşmesine rağmen hidayetin eşiğinden dönmüş. şule şenler'in anlattığına göre, türkan şoray namaz sahnesini çekinirken ilk defa namaz kılmış oluyor, secdede hıçkırarak ağlayıp, tıpkı aldığı roldeki gibi allah'a isyanla geçen hayatından; çocuğunu terbiye etmeyen, allah'ın rızasına uygun yetiştirmeyen annesini mesul tutuyor. namaza başlamayı kabul etse de muhtemelen kontratlardan olacak, setleri bırakamıyor. ''selam verdikten sonra kendimi bir jönün yatağında bulacağım.'' diye tövbesine sadık kalamayacağını söylüyor. yine şule şenler, şoray hakkında ''daha sonra onu benden kasten kopardılar' der.
ne de olsa muhafazakar din telakkisinin bir yorumudur bu film. bir cevap yetiştirmek gayesi güder. materyalizme, rasyonalizme, sekülerizme, hepsine. karşısına inşa edilen din de tenakuzlar barındırır. tabii yine de yeşilçam'ın en güzel filmlerindendir.
Dükkana dalan herhangi bir suriyeli çocuğa travma yaşatacak pastanedir. Beş liraya aldığı poğaça sabahın dokuzunda kalp kıracak, boğaz düğümleyecektir.
Akılları bizden farklı çalışan kimseler. şehirlerin kozmopolitleşmesi, mahalle hayatının nostalji unsuru hâline gelmesi, bütün her yerde motorlu taşıt trafiğinin yaya davranışlarına baskın çıkacak şekilde üstünlük sağlaması, kapıları tanrı misafirleri için ardına kadar açık bahçeli evlerin yerinde korunaklı yüksek binaların bitmesi gibi gelişmeler, hepimizden önce toplumun vicdanına emanet olan delileri etkiledi. sokağa salındığı takdirde karnı doymayan ve can güvenliği kalmayan bu kimseler nihayet câmi ve türbelerde hayata tutunmaya çalışmıştı. heralde doksanlarda meczupsuz cami, imamsız cami kadar azdır. cami cemaatleri delilere can suyu verdi. avluların yeni nesil kentlerde betondan ve motordan arındırılmış görece geniş bir alan teşkil etmesi, musallîlerin ibadet neşesi ve şefkatle yaklaşması, emeklilerin, torunların, işsizlerin, düşkünlerin insan canlısı ilişkiler için artı vaktinin olması en çok kedilerle delilerin hesabına geliyordu, buralar hayli zaman yurt edinildi. bugün hâlâ sosyal hayatta deli popülasyonunun en yüksek olduğu yerler câmilerdir. (üsküdar örneğinde valide-i atik, mustafa devati ve hüdayi camii) ne var ki bu sahada da mevzi kaybedilmiş, direniş başarısızlığa uğramıştır. camiler lokal ve kısıtlı alanlardan daha uzakları kuşatamadı. asansör, yol, trafik ve şehir eşkiyaları delinin camiyle bağlantısını gittikçe zayıflattı. delilerimizin kimi yaş haddinden gitti, kimi metruk bir eve hapsedilip ağzı bağlandıktan sonra aylarca grup tecavüze uğradıkları yerden çevreye yayılan leş kokusuyla çıkarıldı, kimisi de ebeveynleri korku ve endişeyle eve kapatıp delice, çılgın işler yapma imkânını elden aldığı için engelli vatandaşlara dönüştü.
