demester
600 (haşmetmeab)
dördüncü nesil yazar 5 takipçi 53.00 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    güneşi doğuracaklar

    1.
  1. nice yıllar senin için
    senin için yaşadım ben
    korkakça aldılar seni
    aydınlığa koşarken
    yollara sürdüler beni
    yüreğim acıyor ama
    yollarında doğdum şimdi

    her gecenin sabahı var
    elbet zulmün bedeli de
    her mayısta bahar coşar
    sonsuz bir yaz özlemiyle
    analar hiç ağlamazlar
    bin öfke var gözlerinde
    güneşi doğuracaklar

    güle güle yavrum sana
    yoldaşların andı seni
    koptu kopacak fırtına
    şafakta karşıla bizi
    dağlarında yalnız çiçek
    sokaklarında şen çocuklar
    boyverecek bekle bizi

    efkan şeşen
    1 ...
  2. ağlama yar ağlama

    5.
  3. celal güzelses' e ait diyarbakır türküsüdür.tam metni:
    ağlama yar ağlama anam
    mavi yazma bağlama
    mavi yazma tez solar anam
    yüreğimi dağlama

    elmada al olaydın anam
    selvide dal olaydın
    bana göre yar mı yok anam
    istedim sen olaydın

    elma al olanda gel anam
    eyvanı dolan da gel
    hasta düştüm gelmedin anam
    bari can verende gel

    bugün ayın üçüdür anam
    girme bostan içidir
    dudakların bal kaymak anam
    dilin badem içidir

    aynur haşhaş yorumundaki metni:
    Ağlama yar ağlama
    Mavi yazma bağlama
    Mavi yazma tez solar
    Yüreğimi dağlama

    Elmada al olaydın
    Sevide dal olaydın
    Bana göre yarmı yok
    istedim sen olaydın

    Elma al olanda gel
    Ayva nar olanda gel
    Hasta düştüm gelmedim
    Bari car verende gel
    2 ...
  4. senden midir benden midir

    1.
  5. aynur haşhaş 'ın yorumuyla daha da bir kıvam bulan türküdür.

    Yandıklarım şam-ı seher
    Sendenmidir bendenmidir
    Başımdaki aşktan eser
    Sendenmidir bendenmidir

    Bağrımdaki başım benim
    Gözümdeki yaşım benim
    Ağ oldu yoldaşım benim
    Sendenmidir bendenmidir

    Terk ettiğim can-ı teni
    Yok eylediğim ben beni
    Her gördüğüm sanmah seni
    Sendenmidir bendenmidir

    Seyit nizamoğlu bana
    Benliksiz al senden yana
    Sen ben sözü bilmem sana
    Sendenmidir bendenmidir

    seyit nizamoğlu-yavuz top
    0 ...
  6. banotu

    1.
  7. Yumuşak tüylü, otsu bir bitki. Gavur haşhaşı adıyla da bilinmektedir.meyve çok tohumlu ve bir kapakla açılıp tohumlarını saçan bir kapsüldür.Altı türü vardır. (Siyah Banotu) ile (Mısır Banotu) tedavi sahasında kullanılır. Mısır Banotu Malatya civarında bulunmaktadır. Bilhassa alkaloit endüstrisi için önemlidir. Siyah Banotu hemen hemen bütün Anadolu ve Trakyada bulunur. Meyvaları çanak yapraklar tarafından sarılan, kapak ile açılan bir kapsüldür. Bu kapsül içinde gri esmer renkli, üzerinde küçük çukurcuklar bulunan çok miktarda tohum bulunur.Bitkinin kullanılan kısmı; yaprakları, kökü ve tohumlarıdır. Yapraklar, bitki çiçekli iken toplanır ve kurutulur. Tohumlar tamamen olgunlaştıktan sonra alınır, güneşte ya da 40-50 derecelik fırınlarda kurutulur. Kuvvetli bir uyuşturucu ve ağrı kesicidir. Bazi müshillerin tesir edebilmesini kolaylaştırır. Bilmeden kullanıldığında zehirlenmelere sebeb olan bir bitkidir.
    0 ...
  8. balıkotu

    1.
  9. cafer cabbarlı

    1.
  10. Cefer Cabbarlı 1899 yılında, Baku yakınlarındaki Xızı köyünde doğmuştur. Babasının adı Qafardır. Baküde, Rus-Tatar Mektebini ve 3enaye Mektebini (1920) bitirmiştir. Henüz talebeyken, yani 1915 yıllarında yazmaya başlamış, nesir, şiir ve dram türlerinde eserler kaleme almıştır. ilk hiciv ve lirik şiirleri MektebBabayi Emir Besiret gibi gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. Sanat hayatınm ilk dönemi, Azerbaycan Cumhuriyetinin (1918-1920) kuruluşuyla başlayan siyasi, kültürel ve manevi yükseliş dönemine denk düşer. istiklal mücadelesini konu alan şiirlerini, Balkan Savaşlarında (1912-1914) Türklerin gösterdiği kahramanlıkları terennüm eden Edirne Fethi ve piyesini
    yllarda yazar.

    Azerbaycanda Sovyet hakimiyeti kurulduktan sonra Cabbarh, Baküde tiyatro okulunu ve Azsrbaycan Devlet Universitesinin Şark Fakültesini bitirir, Kommunist gazetesinde edebi işçi ve tercüman olarak, edebiyat, tiyatro ve sinema alanında bir yazar, dramaturk, senarist ve rejisör olarak büyük hizmetlerde bulunur. ilk Sovyet operaları için libretto, sinema filmleri için senaryolar yazar, filmlerin çekimine şahsen iştirak eder, dram tiyatrosunda bir rejisör olarak çalışır, yabancı dillerden piyesler tercüme eder ve sahneye koyar. Sovyet devrinde Cabbarlı sekiz piyes yazmıştır ki, bunların hemen hepsi başka dillere tercüme olunmuş, Baküde, Orta Asyada Eski Sovyet cumhuriyetlerinde sahneye konulmuştur.

    Sovyet sanatına büyük katkılarından dolayı, kendisine 1932 yılında, emekdar senet xadimi fexri adı verilmiştir. Cabbarlının, Sabir üslubunda yazdiği ilk şiirlerinde hiciv ve alay, Ezilen Şerge syan Yarat Qız Qalası anzumelerinde felsefi romantizm,Aslan ve Ferhad hikayesi ve Vefalı SeriyyeSolgun Çiçekler gibi piyeslerinde ise hissi-sentimental-üslub belirgindir. Böylelikle O, kalemini bir bakıma bilinen bütün edebi üslublarda denedikten sonra realizmde karar kılmış ve Azerbaycanda Sovet EdebiyatıSosyalist realizmidenilen sanat anlayışının ilk ifadecisi ve hatta kurucusu sayılmıştır. Ancak bu realizm, hakikat duygusu ve onun büyük istidadı, bu üslubda, eyyamcılığa, bolşevik ritorikasına galip gelmiş ve Cabbarlı yaratıcılığını başlı başına bir sanat hadisesine çevirmiştir. Kapitalizm, Cabbarlınm Aydın; (1919-1920) ve Oqtay Eloğlu (1922) piyeslerinde dar smıfsal manada değil, beşeri değerler seviyesinde tahlil ve tenkid edilir. Bu eserlerde, Cabbarlınm protest kahramanları, burjuva ahlakının bozucu rolünü, mahiyetini ortaya koyarlar.


    Od Gelini trajedisinde ise (1925-1928) Azerbaycan halkının IX. asırda, Babekin öncülüğünde, yabancı işgalcilere karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini eserinin asıl konusu ve ana fikri olarak seçer, milli-manevi istiklal ve bağımsızlık düşüncesini bütün devirlerin ve halkların en yüksek değer yargısı ve en kıymetli serveti olarak terennüm eder. Bağımsızlık duygusunun bu şekilde ele alınmasının; sanatçının komünist zulmüne, bolşevik baskılarına duyduğu gizli bir isyani, protestosu olduğunu ileri sürenlerin düşüncelerinde de gerçek payı vardır. Od Gelininden sonra Cabbarlı, tarihi konulardan çağdaş gerçekliğe döner. Sovyet devrinin insanlarını, onların mücadelelerini, fikri arayışlarım, aldanış ve bunalımlarını, yani insan karakterinin oluşumunu tasvir eder. ;SevilAlmazYaşarDönüş bu tür eserlerindendir.

    Bu piyesler,Sovyet gerçekliğidenilen fenomenin, onun henüz teşekkül ve doğuş döneminin canlı, estetik tecessümüdür. Bu destan bütün tarihi izdüşümleri, ifratları ve yönelişleriyle söz konusu eserde yansıtılmıştır. Üstelik güçlü bir sanatkarlıkla ve yüksek bir estetik seviyeden yansıtılmıştır. Bu piyesler, ayni zamanda söz konusu devre ışık tutan belge niteliğindedir. Diğer taraftan, bunların hepsinin de temelinde, tek tek bütün insanların, toplumların ve hatta insanlığın mutluluğu yolunda hummalı bir estetik arayış, bir çıkış yolu arayışı vardır. Cabbarlının piyesleri problematik piyeslerdir.

    Halkların dostluğu meselesi onun ele aldığı problemlerden biridir. 1905 yılında, piyesinde, halkların dostluğu meselesini ortaya atıp, çok geniş bir tarihi planda irdeler. Geçen yüzyılın başlarından beri, Azerbaycanda sık sık tekrarlanan Rus ve Ermeni kaynaklı katliamların motivasyonunu bir tarihçi dikkati ve titizliğiyle ortaya koyar. Cabbarlı sanatkarlığının, artık her tür sınavdan geçmiş ifade gücü, onun hayatla iç içe oluşundan ve halkın geleceği ve kaygılarına duyduğu büyük ilgiden ileri gelmektedir. Şayet sağ kalsaydı, 1937 yılının imtihanindan herhalde zor çıkardı. Bolşevik iktidar ve dar görüşlü tenkit tarafından devamlı hırpalanan, hatta hapsedilen edip, 1934 yılında kalp krizinden hayata veda etti.

    Başlıca eserleri: Eserleri (3 ciltte), Bakı, 1938-1948; ilk Dram Eserleri, Bakı, 1947; Seçilmiş Eser-leri, Bakı, 1949; Eserleri (4 ciltte), Bakı, 1950-1951; Seçilmiş pyesleri, Bakı, 1954.

    Kaynakça: Mehdi Hüseyn. Ölmez Senetkar, Bakı, 1944; Xendan C. C.Cabbarhnm Heyat ve Ya-radıcılığı. Bakı, 1954; Memmed Arif. Cefer Cab-barlının Yaradıcılıq Yolu, Bakı, 1956; Memmed Cefer. Mütefekkirin Şexsiyyeti. Bakı, 1960; Ce-ferov C. Cefer Cabbarlı, 1960.

    1. Azerbaycan Covet Edebiyatı Tarixi. l-II ciltler. Bakı, 1966-67
    2. Azerbaycan Covet Edebiyatı Tarixi. Bakı, 1988
    3. Arif Memmed. Esrin Oğlu. Bakı, 1979
    4. Eliyev R. CCabbarhnm Yaradıcıhq Te kamülü. Bakı, 1989
    2 ...
  11. kırtas

    1.
  12. osmanlıcada kağıt demektir.
    1 ...
  13. markalar kanunu antlaşması

    1.
  14. 27. 10.1994 tarihinde Cenevrede benimsenmiş ve 1.8.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Antlaşmanın amacı, markaların korunması ve ulusal başvurularla ilgili kurumsal işlemleri basitleştirmek ve uyumlaştırmaktır.Marka Kanunu Anlaşmasına,07.04.2004 tarih 5118 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunmuştur.Bakanlar Kurulunca verilen 06.09.2004 tarih 2004/7849 sayılı Kararla,bu Antlaşmaya 01.01.2005 tarihinden geçerli olmak üzere katılmamız kararlaştırılmıştır.Ayrıca,Marka Kanunu Antlaşması Uygulama Yönetmeliği oe 23.09.2004 tarih 25592 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.
    Temel amaç ofis işlemlerinde akışın hızlandırılması, gereksiz belge işlemlerinin kaldırılması, belgeye dayalı çalışmaların en aza indirilmesi, başvuru masraflarının azaltılmasıdır.
    Antlaşma görüntüyle algılanabilen işaretlerden oluşan ve mal veya hizmetler veya mal ve hizmetleri bir arada kapsayan markalara uygulanır. Üç boyutlu resim verebilen negatif markalarla, görüntüyle algılanamayan işaretlerden oluşan markalara, özellikle ses ve kokuya dayalı markalara uygulanmaz. Üç boyutlu markaların tescilini kabul eden taraf ülkeler, bu markalara da antlaşma hükümlerini uygulamak zorundadır. Ortak markalar ve garanti markaları kapsam dışındadır.
    Antlaşma hükümlerine göre başvurunun takdiri ile ilgili gereklilikler hususunda taraf ülkeler müracaatı reddedemez. Ayrıca taraf ülkeler, kanunlarında belirtildiği sürece, imzalı talebin tescilin feragatını kapsadığı durumlar hariç, hiçbir .belgede tasdik, noter tasdiki, doğruluğunu ispat, kanuni izin veya herhangi bir sertifika isteyemez.
    Bir başvuru Nice Sınıflandırmasına göre bir veya çeşitli sınıflara tekabül edip etmediğine bakılmaksızın, çeşitli mal ve/veya hizmetleri kapsayabilir. Nice Sınıflandırmasının çeşitli sınıflarına dayalı mal ve/veya hizmetler için tek başvuru yapılmışsa, bu başvuru tek tescil olarak sonuçlanır. Mal veya hizmetler, Ofisçe tescil veya yayında, Nice Sınıflandırmasının aynı sınıfında görünüyor olsa bile, birbirinin aynı olarak kabul edilmeyebilir.
    Bu anlaşmaya taraf ülkeler markaları kapsayan Paris Sözleşmesi hükümlerini hizmet markalarına da uygulanacaktır.
    Getirilen tüm düzenlemeler hem Marka Ofislerinin evrak, belge sayısını azaltarak dosya yükünü hafifletmekte hem de başvuru sahipleri için belge tamamlama sürecini ve yapacağı masrafları azaltmaktadır.
    Bu arada Türk Patent Enstitüsünce halen uygulanmakta olan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname nin hazırlık çalışmalarında söz konusu Antlaşmanın hükümleri dikkate alınmıştır. Ayrıca yine Antlaşmada öngörülen uluslar arası sınıflandırma sistemlerinden markalar ile ilgili olarak uygulanan Nice ve Viyana Sınıflandırmaları konusundaki iki Anlaşmaya taraf olunmuş ve uygulamaya başlatılmıştır
    1 ...
  15. viyana anlaşması

    1.
  16. Markaların Şekilli Elemanlarının Uluslar arası Sınıflandırmasını kuran Viyana Anlaşması 1973 yılında Viyanada kabul edilmiştir. Bu anlaşmaya Ocak 2000 itibariyle 15 ülke üyedir.
    Markalar; kelime / kelimeler, şekil / şekiller yada kelime / kelimeler ve şekil / şekiller karışımından oluşmaktadır. Kelime markalarının alfabetik kodlanmasının kolay olmasına karşılık şekilli markaların kodlanması zordur. Bu zorluğu ortadan kaldırmak bakımından, marka olarak kullanılabilecek şekiller için özel bir kodlama Viyana Anlaşması ile gerçekleştirilmiştir. Şekilli markaların, fihristlenmesi yada bilgisayara yüklenmesi sırasında bu sınıflandırma kullanılmaktadır.
    Sınai mülkiyet alanında hazırlanan diğer sınıflandırma sistemlerinde olduğu gibi, bu sınıflandırma da ülkeler arası işbirliği açısından avantajlar sağlamaktadır. Uluslar arası sınıflandırma yapılmadığı takdirde, her ofisin kendi sistemini geliştirmek durumunda kalacağı düşünülerek, başvuruların sınıflandırılması ve araştırılması için ortak kullanım amacıyla bu sistem oluşturulmuştur. Uluslar arası başvuru değişimleri esnasında bu sınıflandırmayı kullanan ülkeler, çok sayıda tekrar sınıflandırma yapma ve zaman kaybından kurtarılmıştır. Bu avantaj özellikle bu konuda yetişmiş ve yeterli personeli olmayan gelişmekte olan ülkeler için çok önemlidir.
    Viyana Sınıflandırması, hiyerarşik bir sistemli şekilleri genelden özele doğru kategori, bölüm ve kısımları ayırarak hazırlanmıştır.
    Viyana Anlaşması Türkiyede, 13.8.1995 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 1.1.1996 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
    0 ...
  17. nice anlaşması

    1.
  18. Markaların Tescili Amaçları için Eşyaların ve Hizmetlerin Uluslar arası Sınıflandırılması Hakkında Nice Anlaşması 1957 yılında Stockholmde, 1977 ve 1979 yıllarında Cenevrede değiştirilmiştir.
    Nice Anlaşması, marka tescilinde kolaylık ve uyum sağlayan bir anlaşmadır. Bu anlaşma hükümlerine göre, eşyalar 34 sınıfa ve hizmetler 11 sınıfa ayrılmıştır. Marka başvuruları bu sınıflar esas alınarak gerçekleştirilmektedir. Sınıflandırma sisteminin yararı, iki ayrı başvuruda birbirine benzer markaların tescili talep edildiği zaman, talep edilen eşyaların yada hizmetlerin sınıfları aynı yada benzer ise, ikinci başvurunun ret edilmesi, yani sicilde ve toplumda kargaşaya neden olacak, benzer marka tescilinin önlenebilmesidir. Nice Anlaşması Türkiyede, 13.8.1995 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 1.1.1996 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
    Nice Anlaşması, her ülkeyi kendisine uygun hukuki çerçevede bu anlaşmayı uygulamakta serbest bırakmıştır. Özellikle halen tescil edilmiş markaları sınıflandırma hususunda ve hizmet markalarını uygulamaya koyma konusunda ülkeleri zorlamamaktadır.
    Nice Sınıflandırması hem başvuru sahipleri, hem de tescil işlerini yürüten ofislere çok sayıda avantaj sağlamaktadır. Değişiklik ülkelerde marka koruması isteyen başvuru sahipleri için kolaylık sağlamakta ve zaman kaybını önlemektedir. Bu sınıflandırmayı kullanın bir ülkedeki başvurunun, sınıflandırılmış ve ofisçe doğrulanmış aynı marka için, başka ülkelerde yapılan başvurular açısından sınıflandırılması ve kontrolü kolaylaşmaktadır.
    Nice Sınıflandırması, araştırma yapan ulusal ofisler ile kuruluşlar için de araştırmayı kolaylaştırmaktadırlar. Bu uluslar arası sınıflandırma, dünya üzerinde geçerli tek sistem olarak kullanıldığında, temel araştırma yapılması, arşivlenmesi ve denetlenmesi mümkün olacaktır.
    Nice Sınıflandırması halen birkaç lisanla eşya ve hizmetleri sınıflandırdığı için, başvuru sahibi için kendi lisanı dışındaki bir lisanla bu eşya ve hizmetleri sınıflandırma yaparak, iş yükünü azaltmaktadır.
    Nice Sınıflandırmasının getirdiği diğer bir avantaj ise, periyodik olarak bu sınıflandırmanın güncelleştirilmesi ve modernize edilmesidir. Bu hizmetler Anlaşmaya üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan Uzmanlar Komitesince yapılmaktadır
    0 ...
  19. paris sözleşmesi

    1.
  20. Sınai mülkiyet haklarının uluslar arası planda korunmasını sağlamak amacıyla paris'de yapılan toplantıda Sınai Mülkiyetin Himayesi için Bir ittihat Teşkili Hakkındaki Mukavelename(Paris Sözleşmesi) kabul olunmuştur.
    Paris Sözleşmesinin temel ilkeleri:
    Milli Muamele:Paris Sözleşmesi ile, üye devletler, sınai mülkiyetin korunması hususunda bir Birlik oluşturmuşlardır. Birliğe dahil Devlet vatandaşları, diğer bir (taraf) Devlette ikametgahı yada müessesesi bulunmasa dahi, sınai mülkiyet konusunda o Devletin vatandaşlarına tanıdığı haklardan yararlanma olanağına sahiptir.
    Rüçhan Hakkı:Paris Sözleşmesi ile buluşların korunması için, patent ve faydalı modeller ile ilgili olarak 12 aylık rüçhan hakkı tanınmaktadır. Paris Sözleşmesinin en önemli ilkelerinden biri olan rüçhan hakkı ilkesi gereğince, rüçhan hakkından yararlanılarak yapılan bir başvuruda, ilk başvuru ile ikinci başvuru tarihleri arasında üçüncü kişiler tarafından yapılan başvurular karşıt referans olarak gösterilemez. Böylece, başvuru sahibine koruma isteyeceği diğer ülkelerde güvenli bir biçimde başvuru yapma olanağı sağlayarak korumanın diğer ülkeleri de kapsayacak biçimde genişletilmesi olanağı sağlanmış olur.
    Paris Sözleşmesinin Üçüncü Mükerrer 4. ncü maddesi ile patent konusu ürünün veya patent konusu usulle elde edilen ürünün satışı ulusal mevzuattan doğan kısıtlamalara tabidir gerekçesiyle patent başvurusunun reddedilemeyeceği veya verilmiş patentlerin iptal edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
    Ayrıca Sözleşmenin 5 ve Birinci Mükerrer 5 madde hükümlerinde üye ülkeler yönünden yükümlülükler getirilmiştir.
    0 ...
  21. dedim ey efendim gel kıyma bana

    1.
  22. diyarbakır yöresine ait bir türküdür. (bkz: celal güzelses)

    sözleri:
    (aman) Dedim ey efendim gel kıyma bana
    Dedi insaf ettim geldim imana
    Dedim bi busecik kerem et bana
    Dedi kamaştırır gözlerin yaşamaz

    (ah ah) Dedim acele edin uyansın
    Dedi bu haberi kimden duyarsın
    Zalim didelerim kana boyarsın
    Dedi aşık olan döker kanlı yaşı
    Leyli leyli leylim ha leylim

    (aman) Karlı dağlar kaplayınca yaradan
    Haber aldım o kaşları karadan
    Ver muradım yeri göğü yaradan
    Koyma beni bu hasretle öleyim

    (ah ah) Gah bi gönül ayinesi gah bi keder
    Hani alem böyledir gelir böyle gider
    Leyli leyli leyli leylim ha leylim
    0 ...
  23. şukar şukar

    1.
  24. kardeş türküler-hemavaz ,çingene halk şarkısıdır.

    yandan yandan kelena, karamela (kara bela)
    şukar biyav, şukar çay lemange ek ta isiyan!
    nadava da tut el hayde, hayde aysan kere haydi yandan karamela (kara bela)
    isterim güzel düğün, tatlı gelin isterim
    ben sen evimin bir tanesisin!
    ele vermem seni ben haydi, eve gel.
    4 ...
  25. ruh hali taslak

    1.
  26. düş macunu adlı grubun parçadır

    sözleri:

    söz gelimi yağmur yağsa
    dışarısı karanlık olsa
    bir de sen olsan yanımda
    saat kaç saat kimin umrunda

    söz verdiğim gibi yaptım
    resmini aldım fırtlattım
    bir kutu içine kapattım
    söz verdiğim gibi yaptım

    ruh hali birazcık bunaldım
    yoruldum uykuya daldım

    bilinç altı gözlem evi
    kimin bilinci herkes deli
    insanın benliğinden belli
    bilinç altı gözlem evi

    söz verdiğim gibi yaptım
    resmini aldım fırlattım
    bir kutu içine kapattım
    söz verdiğim gibi yaptım

    ruh hali birazcık bunaldım
    yoruldum uykuya daldım
    1 ...
  27. bir ay doğar

    6.
  28. sıya şaperen

    1.
  29. kanatların gölgesinde anlamına gelen kardeş türkülerin seslendirdiği parça.
    sözleri:

    westiyan
    li hev nerin
    westiyan

    şaparen xwe vekirin
    şaparen mina reşmalan
    ji reya dur hatına ey lawo
    ji nav el ü eşiren biyaniyo

    e lawo
    ev kilame bedengiyane
    bihise lawo

    li hev nerin
    nerin nerin u nerin
    bi çaven belog
    bi çaven tuj
    bi çaven kesk
    bi çaven şın
    bi çaven dur
    bi çaven kor
    bi çaven lawo
    ey lawo lawo
    bi çaven neçirvanen dilsoj

    ez teyrim teyre tawus
    li ser şengale
    ez arame dixwazim

    ey neçirvano
    ez bazim teyre baz
    dixwazim heware

    li zinaran helina min
    esmani d'ramusim
    li zinaran qet natirsim
    ey neçirvano
    li zinaran helina min
    daxwaz bi gazim
    li zinaran qet natirsim
    ey neçirvano

    ez teyre bewar u wazim
    li dare dine
    ez li qewme xwe digerim ey neçirvano
    li çiyayen ase çerxim bi tene

    ewren sor dibare
    li esmana şaperen wan disa mezin bun
    ey haware
    ketin nav şere axir zemane
    ew şerbazin
    ew şurbazin
    ew çavsoriye naxwazin

    eee lawo
    çıroka me usa
    xuyaye
    diroka me usa
    xuyaye
    eve kilame
    bedengiyane
    bihise lawo

    teyra bi şev u roj şer domand
    edi westiyan
    le westa xwe girtin
    ew nasekinin
    ax, ji nav hengama şeri, her teyr bi çenge xwe firi

    türkçesi:

    yorgundular..
    baktılar birbirlerine
    yorgundular..

    kanatlarını açtılar
    kara çadır misali kanatlarını
    uzaklardan geldiler
    yabancı aşiretlerin diyarından

    ey oğul,
    duyduğun sessizlerin sedasıdır
    duy onu
    duy!..

    birbirlerine baktılar.. baktılar... baktılar..
    bu tan atımında
    patlak gözlerle
    keskin gözlerle
    yeşil gözlerle
    mavi gözlerle
    uzak gözlerle
    kör gözlerle
    avcı gözleriyle
    sevdalı avcıların...

    ben kuşum, tavus kuşu
    sükun arıyorum şengal dağları'nda

    ey avcı!
    şahinim ben
    yardım istiyorum

    yalçın kayalardın yuvam
    gökyüzünü öperim
    hisarları tanımam

    ey peşimdeki avcı!
    hisardadır yuvam
    çağrımdır sana
    kork gölgemden!

    inançlı bir kartalım
    yeryüzünde,
    köklerimi arıyorum
    uçarım asi dağlarda tek başıma
    o savaşta yokum ben!

    o seher vakti
    kızıl bulutlar yağarken...
    gökyüzünde kanatlar büyüdü tekrar
    virane gökyüzü
    eyvah!

    ahir zaman savaşına durdular
    onlar ki savaşçıdır
    kılıç kuşananlardır onlar...
    ihanet yok kitaplarında

    ya oğul,
    budur bizim hikayemiz
    budur tarihimiz
    duyduğun, sessizlerin sedasıdır

    gece gündüz demeden
    sürdü savaşı kuşların
    yoruldular.
    lakin salmadılar kendilerini
    bırakmadılar...

    ve her biri
    kendi kanadıyla uçup gitti savaş meydanından
    4 ...
  30. gülüşün gülden güzel

    1.
  31. sözleri neşet ertaş'a ait olan bir türküdür.

    sözleri:

    Gülüşün gülden gözel
    Sevdiğim gönülden gözel
    Severim kıskanırım
    Ben seni elden güzel

    Hop ninnayı ninnayı
    Gel oynayı oynayı
    Senin üçün terk ederim
    Büsbütün bu dünyayı

    Gözlerin aklımı aldı
    Beni sevdana saldı
    Canım asıldı kaldı
    Zülfün telinden güzel

    Saçlarını bağrıma ser
    Kollarını boynuma sar
    Gel derdime derman ver
    Datlı dilinden güzel

    Bülbül kimin zar edip
    Garip bağrımı nar edip
    Kollarım kemer edip
    Saram belinden güzel
    3 ...
  32. kara üzüm habbesi

    10.
  33. bir gaziantep türküsüdür.

    sözleri:
    Kara üzüm habbesi le le le canım , gönlüm sevmez herkesi, esmersen güzelsin
    Olursa o kız olsun le le le canım, esmerler hovardasi, esmersen güzelsin x2

    Ava dilê min keliya
    Şeva dilé eman qe mê
    Tijî şor e, liber avê ye
    Meraxliyê te me

    Were ba vî dilê, sebrê
    Xewa min nayê, heyranê
    Tijî şor e liber avê ye
    Meraxliyê te me

    ipin ucu bendedir le le le canım, bir ucu bedendedir, esmersen güzelsin
    El bilir âlem bilir le le le canım , benim gönlüm sendedir, esmersen güzelsin x2

    Ava dilê min keliya
    Şeva dilé eman qe mê
    Tijî şor e, liber avê ye
    Meraxliyê te me

    Were ba vî dilê, sebrê
    Xewa min nayê, heyranê
    Tijî şor e liber avê ye
    Meraxliyê te me
    *
    7 ...
  34. gudi

    1.
  35. hakkari yöresine ait süryanicebir halk türküsüdür.. yayık anlamına gelir.
    sözleri:
    gudi myanne bi-gani hey gudi
    gudi myanne bi-gani hey gani
    şarşiyanne di-ranani hey gudi
    şarşiyanne di-ranani hey gani

    ana gudi mayanne hey gudi
    uana gudi mayanne hey gani
    kade ammo mi-hezrane hey gudi
    ukado ammo mi-hezrane hey gani

    türkçesi:

    Yayığı sallamaktan
    Kollarım yoruldu

    Yayığı sallıyorum
    Ammo için yağ hazırlıyorum
    2 ...
  36. sussan deyhim

    1.
  37. kürt asıllı iranlı bir sanatçıdır. ses rengi ortadoğuya götürür insanı.. iran islam devriminden sonra new york'a yerleşmiştir. bu yönü ile tıpkı mohsen namjoo'ya benzer..aynı zamanda balerin olan sussan deyhim'in madman of god adlı solo bir albümü vardır.. dinlemeyenler için farklı iklimleri keşif niteliğine sahiptir.

    madman of god:
    bade saba (the wind of saba)
    daylaman (inextricable)
    gereyley (nocturnal dialoque)
    hamcho farhad (our tears our wine our sight)
    meykhaneh (wine cave)
    nawai (savage bird)
    negara (mesmerized mirror)
    the candle & the moth

    (bkz: http://www.sussandeyhim.com/)
    0 ...
  38. mutluluğun şarkısı

    1.
  39. halil cibran eseridir.

    insan benim sevdiğimdir..

    insan benim sevdiğimdir, bende onun.Ben ona doğru gitmek isterim, o da beni arzular.
    Keder benim, çünkü keder, onun aşıkıyla beni üzen ve ona eziyet eden bir ortaktır.Madde adında insafsız bir metrestir o.
    Nereye gitsek, ayırmak için ikimizi, bir bekçi gibi bizi izler.
    Sevdiğimi ararım ıssız yerlerde, ağaçların altında ve göllerin yanında, ama bulamam onu.Çünkü Madde ayartır, şehre götürür sevdiğimi, kalabalığın, ahlaksızlığın ve perişanlığın yanına.
    Onu ararım bilginin evlerinde ve bilgilik tapınaklarında.Ama bulamam, çünkü toprağın giysisini giyen Madde, önemsiz şeylerle uğraşılan, yüksek duvarlı yerlere kapatır onu.
    Rahatlığın kırlarında ararım sevdiğimi, bulamam, çünkü düşamanım, onu açgözlülük ve hırs mağaralarına bağlar.
    Ona seslenirim şafak vaktide, beni duymaz, çünkü gözleri hırs uykusuyla ağırlaşmıştır.
    Onu okşarım şelalelerle, sesizlik yücelir ve çicekler uyurken.Fakat anlamaz beni, çünkü ertesi günün işlerinin aşkı almıştır aklını.
    Sevdiğim beni sever, beni arar işlerinde ama Tanrı'nın işleri gizleri beni, bulamaz.
    Beni güçsüzüğün kafataslarından yapılmış şeref saraylarında, gümüşün ve altının arasında arar.
    Ulaşamayacak bana, aşk ırmağının kıyısında yaptığı basit evinde,Tanrı'nın.
    O, katillerin ve zalimlerin önünde kucaklayacaktır beni, oysa ben; masumiyet çicekleri arasında öpeceğim onu.
    O, aramıza düzenbazlığı sokacaktı, fakat ben aracı istemem kötülükten uzak işlerde.
    Sevdiğim, gürültüyü ve karışıklığı öğrendi düşmanım Madde'den.Ben, onu ruhunun gözlerinde yakarış yaşları dökmeyi öğreteceğim ve memnuniyetle iç çekmeyi.

    Sevdiğim benimdir ve bende onunum..
    3 ...
  40. ve hüzün doğduğunda

    1.
  41. halil cibran şiiridir.

    özenle besledim onu..

    Ve hüznüm doğduğunda hüzünle besledim onu,
    Gece gündüz üstüne titredim sevecenliğimle..

    Ve hüznüm büyüdü zamanla, serpilip güçlendi,
    Tüm canlı varlıklar gibi olağanüstü güzelleşti.

    Ve hüznümle ben, hep sevdik birbirimizi, ve dünyayı
    Kaynaştık güzel ruhlarımızla birbirimize ve dünyaya..

    Ve hüznümle ben, söyleştikçe günlerimiz kanatlanır,
    Konuşkan düşlerimizle seçkinleşirdi gecemlerimiz.

    Ve hüzünmle ben, şarkılar söylerdik, komşular dinlerdi;
    Çünkü deniz gibi derindi, anılarla dopdoluduydu ezgilerimiz.

    Ve hüznümle ben gururla yürürdük, saygılı gözler önünde;
    Düşmanca bakanlarda olurudu, çünkü soyluydu hüznüm.

    Ve hüznüm her canlı gibi öldü bir gün, yanlız kaldım;
    Kendimden geçtim, düşüncelere daldım, bunaldım.

    Ve konuştuğumda duymuyorum şimdi kendimi,
    Ve komşularım gelmiyor artk şarkılarımı dinlemeye.

    Ve düşlerimde dost sesler bana bakıp fısıldıyor şimdi:
    "işte bakın, burda yatıyor hüznüyle birlikte ölen adam."
    5 ...
  42. şahmeran

    8.
  43. efsanesi:

    Evvel zamanda, Mezopotamya topraklarında doğmuş bir efsane Şahmeran. Yüzyıllardan beri anlatıla gelmiş çeşitli coğrafyalarda. Özellikle yılanlık bir bölge olan Adana-Misis'te ve Mardin'de.

    Tahmasp isminde uzun boylu, geniş omuzlu, esmer tenli, çok yakışıklı bir genç yaşarmış zamanın durduğu bu şehirde.

    Binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla girmiş Tahmasp. Mağaranın içi o kadar karanlıkmış ki hiçbir şey göremiyormuş, yalnızca etrafında dolanan yaratıkların sesini duyuyormuş. Çaresizlik içinde beklerken bir ışık huzmesi belirmiş. Işık huzmesi kendisine yaklaştıkça gözleri kamaşan Tahmasp, ellerini gözlerine siper ederek etrafında gezinen yaratıkların ne olduğuna baktığında uzunu, kısası, yeşili, siyahı ile envai çeşitte binlerce yılanın çevresini sarmış olduğunu fark etmiş. Yılanların hepsi kafalarını kaldırmış, gelen ışık huzmesine doğru bakıyorlarmış. Tahmasp'ta onların baktığı yöne doğru bakınca birden dona kalmış. Çünkü Tahmasp, bu zifiri karanlık mağaranın içinde hayatında gördüğü en güzel kadının yüzünü görmüş birden. Ona doğru daha dikkatli bakınca kadının belden aşağısının yılan olduğunu fark etmiş. Kadın ona doğru ilerliyormuş, tam karşısında durmuş, gülümseyerek elini ona doğru uzatmış. Ve demişki;
    Korkma benden Tahmasp. Ben yılanlar ülkesinin kraliçesi Şahmeranım. Benden sana zarar gelmez. Ben dünya düzeni kurulmaya başladığı andan beri vardım. Krallığıma hoş geldin. Bundan böyle benim misafirimsin. Şimdi yat ve dinlen. Sonra seninle uzun uzun konuşuruz. Böyle deyip geldiği yoldan geri gitmiş. Tahmasp gördükleri karşısında yaşadığı dehşeti ve şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışarak olduğu yerde kıvrılıp uyumuş.

    Ertesi sabah uyandığında Şahmeranı karşısında mükellef bir sofranın başında otururken bulmuş. Tahmasp'ı kahvaltıya davet etmiş Şahmeran. O ise gözlerini şahmerandan alamıyormuş. Şahmeran'da ona bakıyormuş kendinden geçmiş bir halde.

    Bak Tahmasp demiş. Ben insanlığın bütün tarihini biliyorum. istersen sana anlatayım deyip başlamış anlatmaya. Anlatmış, anlatmış, anlatmış günler boyu. Bu sohbetler sırasında Tahmasp ve Şahmeran arasında tarihin en soylu aşklarında birisi başlamış.

    Gel zaman git zaman Şahmeranın anlatacağı bir şey kalmamış artık. Tahmasp'ta anasını ve yeryüzünü özlemeye başlamış. Bir gün dayanamamış ve düşüncesini Şahmeran'a da açmış. Sevdiğinin kendisinden sıkıldığını ve artık gitmek istediğini duyunca önceleri kesin bir dille reddetmiş Şahmeran. Ancak günler geçip Tahmasp'ın üzüntüsünden eriyip bittiğini görünce dayanamamış ve ona şöyle demiş:

    -Ey Tahmasp beni iyi dinle, sözlerime iyi kulak ver. Biliyorum, gitmene izin verirsem sende bana ihanet edeceksin ve yerimi diğer insanlara söyleyeceksin. Ancak bu topraklarda aşklar ölümünedir. Seni çok sevdiğimden dolayı üzülmene dayanamıyorum. Bu sebeple gitmene izin veriyorum. Ancak bana bir söz vermeni istiyorum. Ne sebeple olursa olsun başka insanlarla beraber suya girme.

    Tahmasp sevinçle Şahmerana sarılmış ve ona asla ihanet etmeyeceğine dair yeminler etmiş.

    Tahmasp mağaradan çıktıktan sonra bir köye yerleşmiş ve marangozluk yapmaya başlamış. Arada sırada da gizlice mağaraya giderek Şahmeranı ziyaret ediyormuş. Ancak bu mutlu günler uzun sürmemiş.

    Tahmasp'ın yaşadığı ülkenin kralı bir gün amansız bir hastalığın pençesine düşmüş. Ülkenin bütün hekimleri gelmiş ama kralın hastalığına çare olamamışlar. Kralın kötü kalpli bir veziri varmış. Vezir her seferinde krala hastalığının tek çaresinin Şahmeranda olduğunu söylüyormuş.

    Onun etinden bir parça yemesinin kralın hastalığının dermanı olacağını kralın kafasına sokmuş. Kralda Şahmeranın bir an önce bulunmasını emretmiş. Bütün ülkede Şahmeran aranmış. Sonunda bilge bir adam bütün insanların gruplar halinde hamamlara ve nehirlere sokulmasını tavsiye etmiş böylece Şahmeranın yerini bilen varsa onu bulabileceklerini söylemiş. Vezirde ülkedeki herkesi hamamlara sokmaya başlamış. Askerler Tahmasp'ın yaşadığı köye de gelmişler ve herkesi toplayarak büyük bir hamama götürmüşler. Tahmasp Şahmerana verdiği sözü hatırlayarak önce gitmek istememiş. Ancak askerler onu zorla içeri sokmuşlar. Tahmasp hamama girdikten sonara herkesin gözünün üzerine dikildiğini fark etmiş. Kendisine bakınca bütün vücudunun yılanlarınki gibi pullarla kaplandığını fark etmiş. Askerler hemen Tahmasp'ı yakalayarak vezirin huzuruna getirmişler. Kötü kalpli vezirin amacı kralı iyileştirmek falan değilmiş. Şahmeranı yakalayıp dünyanın bütün sırlarına sahip olmak istiyormuş. Tahmasp'a günlerce işkence yaptıktan sonra Şahmeranın yerini söyletmiş. Askerler hemen gidip Tahmasp'ın söylediği yerde mağarayı bulmuşlar ve Şahmeranı oradan çıkarıp saraya getirmişler.

    Şahmeran ve Tahmasp kralın huzurunda karşı karşıya gelmişler. Şahmeran üzüntülü ve utanç dolu Tahmasp'a dönmüş:

    . Ey sevdiğim, üzülme. Biliyorum ki sen bana kendi canın için ihanet etmedin ama bende sana dememiş miydim bu topraklarda aşklar ölümünedir diye. Bak şimdi anladın mı? Sen üzülme ne olur!
    Tahmasp Şahmeranın bu sözleri karşısında daha da utanmış. Şahmeran sözlerine devam etmiş.

    . Şimdi size sırrımı vereceğim. Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp yerse O bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf olacak. Her kim ki benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o anda öte dünyayı boylayacak.

    Şahmeran daha sözlerini bitirmeden kötü kalpli vezir elinde kocaman kılıcı ile atılıp Şahmeranın bedenini iki parçaya ayırmış. Ve kuyruğundan bir parça koparmış Tahmasp'ta duyduğu acı ve utancın etkisi ile fırlayıp oracıkta ölmek için sevdiğinin, Şahmeranın kafasından bir parça ısırıvermiş. Kötü kalpli vezir kuyruktan kopardığı parçayı ağzına atar atmaz oracıkta can vermiş. Tahmasp'a ise hiçbir şey olmamış Şahmeran son anda yaptığı planı ile bütün bilgisinin sevdiğine geçmesine sebep olmuş. Ancak Tahmasp sevdiğini kaybetmenin acısına dayanamayarak kendisini dışarı atmış ve dağ bayır, ülke ülke dolaşmaya başlamış. O günden sonrada Lokman Hekim efsanesi almış başını yürümüş...
    *
    17 ...
  44. dersim isyanı belgeseli

    1.
  45. Çayan Demirel in hazırladığı , Dersimde galası yapılacağı gün yasaklanmış arşivlik belgeseldir.

    (bkz: http://video.google.com/v...ocid=-7893147585919394185)
    3 ...
  46. birlik zamanı dersim

    1.
  47. ŞiiriN söz yazarı Alişer e(Koçgiri),müziği ise Cemil Koçgün' e aittir. Ahmet aslan da seslendirmiştir.

    Nice padisahlar geldi cihana
    Ilim almak için düstü gümana
    Her bir çesit atmış bir yana
    Kesilmemiş qal u qırı dersimin

    Bismillah diyelim haktan inayet
    Ta ezel mazarı ihsanı dersim
    Muhammet mustafa şahı velayet
    On iki imamın lisanı dersim

    Ceddimiz şah hasan, şahı horasan
    Himmeti bizlere olmuş sayeban
    Ikilik perdesini atalım hemen
    Birlik makamıdır zamanı dersim
    1 ...
  48. bimire esqe mi

    1.
  49. Sözü, Kamer Söylemez 'e Müziği, Mikail Aslan 'a ait ve mikail aslanın zernkutalbümünde yer alan parçadır.

    sözleri:
    Derd çiko derman çiko
    Yê ma kulê seruno
    Merdîs gegane weso
    Esqê bêxêr ra dûrî

    Binale zerya mi binale
    Pîr û pak vinde binale
    Binale zerya mi binale
    Pîr û pak vinde binale

    Amade be dirvêtî rê
    Serê sodirî dezurê
    Qertîs raye nêdano
    Dîna biya qilerin

    Bimire esqê mi bimire
    Pîr û pak vinde bimire
    Bimire esqê mi bimire
    Pîr û pak vinde bimire

    Ma kotî sewda kotî
    Çiyê fanî rê berveme
    Wes nêbene dirvêtî
    Fam îzan ma ra dûrî

    Bivêse royê mi bivêse
    Pîr û pak vinde bivêse
    Bivêse royê mi bivêse
    Pîr û pak vinde bivêse
    4 ...
  50. sirina min

    1.
  51. sözleri ali baran a ait olan parçadır.

    Ava nevalan xuşe-xuş e
    Şîrîna min kinca dişo
    Dinale giran nexweş e
    Roj bi roj can lê dikişe

    Şîrîna min şîrîna min
    Ne bîramin mirina min
    Tu şîrîna ber dilê min
    Heta destê te lê nekev
    Qe xweş nabe birîna min

    Ez negano çi biyarî
    Şîrîn derdê xo wacerî
    Baran qedayê to bicerî
    Fîstanê sorik bi narî
    Şîrîna min sirina min

    Şeva çûyî mala me bû
    Heta sibê qala te bû
    Seyd riza rêbere me bû
    Çemê muzir tew candek bû
    Şîrîna min şîrîna min
    2 ...
  52. la derniere valse

    1.
  53. Mireille Mathieu parçası.

    Le bal allait bientôt se terminer
    Devais-je m'en aller ou bien rester ?
    L'orchestre allait jouer le tout dernier morceau
    Quand je t'ai vu passer près de moi...

    C'était la dernière valse
    Mon cur n'était plus sans amour
    Ensemble cette valse,
    Nous l'avons dansée pour toujours.

    On s'est aimé longtemps toujours plus fort
    Nos joies nos peines avaient le même accord
    Et puis un jour j'ai vu changer tes yeux
    Tu as brisé mon cur en disant "adieu".

    C'était la dernière valse
    Mon cur restait seul sans amour
    1 ...
  54. guz bitti

    1.
  55. bir Cemal Süreya çalışması...

    1.iki Kalp

    iki kalp arasında en kısa yol:
    Birbirine uzanmış ve zaman zaman
    Ancak parmak uçlarıyla değebilen
    iki kol.

    Merdivenlerin oraya koşuyorum,
    Beklemek gövde gösterisi zamanın;
    Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
    Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

    Kuşlar toplanmış göçüyorlar
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    2.Eşdeğeriyle Yan

    Eşdeğeriyle yanyana yürürken
    Cehennem sokağında birey olmak,
    Ve en inceldikten sonra
    ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.

    Saat beş nalburları pencerelerden
    Madeni paralar gösteriyorlar,
    Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
    Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

    Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    3.Atı'lar Deltalara

    Atı'lar deltalara gömülen atı'lar,
    Saçı'lar fiyortları öpen saçı'lar,
    Kutu'lar, Haliçlerden susmuş kutu'lar,
    Takı'lar eski aşkları imler takı'lar.

    Bol dökümlü gömleğinin içinde
    Sırtını ve karnını dolanan
    Ve sonunda sincap olan
    O kuş.

    Seni o kadar yakından görünce,
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    4.Çekirge Bulutu

    Çekirge bulutu içinde
    Koynuma soktuğun ekin;
    Çalgılar iki durur sürgün ilinde,
    Bir gözü mavidir bir gözü blue.

    Gölgede boy atmış top fesleğen,
    Bir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni,
    Marienbad ilkokulu, Nişantaş'ta;
    Bir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi.

    Hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek...
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    5.Sülünün Yüzü

    Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
    Rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
    Yaban ördekleri donmasın diye,
    Suya nöbetleşe kanat vururlar.

    Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş'ınız,
    Çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
    Tanrım siz şu uzun Anadolu'yu
    Çocukluk günlerinizde mi yarattınız?

    Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    6.ilkokulu Bitirdiği

    ilkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi,
    Saçında kurdelesi Lozan gibi;
    Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de
    Hemeninden göğe huthutler çizildi.

    Gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
    Irmak aşağı inen güz parçası,
    Çok süslü bir halkın arasından,
    Benimsin!

    iyi anlarında sesin kalınlaşıyor
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    7.Bilgisayar Olarak

    Bilgisayar olarak kullanılmış bir gölü
    Selçukluya pragmalar taşıyan Gazali
    Bir ilk aptallığı düğüm sayarak
    Yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.

    Bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz
    intihar etti sayılmış tasavvuf ehli,
    Yine bu yüzden doğduğu an
    Kaymaya başlamış Osmanlı yıldızı,

    Baktım yeri toparlıyor ayak izleri
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    8.Afyon Garındaki

    Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
    Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
    Varto depremini düşün, yardım olarak Batı'dan
    Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.

    Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
    Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
    Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
    Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..

    Eşiklere oturmuş bir dolu insan
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    9.Daha Ben

    Daha ben ilk kazmayı vurmadan
    Elime gelen Karabitki'li testi,
    Nefertiti'nin mutfağı sayılan yerde
    Koyu sır yeni hicret yollarını kesti.

    Terimler eşekarıları sözcüklerin,
    Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
    Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
    Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.

    Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?...
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    10.içtim O

    içtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim,
    Örtüler arasında yeryüzü beğenisiyle
    Ayışığını paylaşırdı bacakları,
    Öptüm ayak parmaklarını, öptüm, öptüm.

    Put'unu cezalandırıyor kır delisi;
    Oğlan iki ev öted, Londra'dan gelmiş;
    Yazsınlar felaketlrein hep çift geldiğini,
    Garson acıması tutmuş içkievini.

    Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
    Keşkye yalnız bunun için sevseydim seni.

    11.Bir Mineli

    Bir mineli altın saat,
    Bir altın köstek ve madalyon
    Bir roza maşallah,
    On iki miskal inci.

    Madalyonunu ve boncuğunu
    ittim içeri,
    Gözlerimizin dibi karıştı
    Dağyollarının uzak dumanı gibi.

    Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    12.Metinlerde Buluştuk

    Metinlerde buluştuk kopkoyu deyimlerde,
    Koşut ve eş zamanlı okuduk kimi kitapları;
    O arada iki de defterimiz oldu,
    Biri babasına daha çok benziyor.

    Bir türlü kotarılamayan uğraş,
    Ç harfini daha yeni dönmüşüz;
    Gözlerimizde ibni Sina bozukluğu,
    Dostumuzsa, Bodrum'da, dönmez geri.

    Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada,
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    13.Küçük Anne

    Küçük anne, kelepir kız,
    Bir şey söyle bana,
    bana bir laf et ki binlerce,
    Onbinlerce görüntü anlatamasın.

    Genceli Nizami'nin dediği gibi
    Taşı onunla yıkasalar
    Üzerinde akik biter,
    Bakışların ki...

    ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    14.18 Aralık

    18 Aralık 1985'te o salonda
    Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
    Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
    Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.

    Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis'yi
    14 Temmuz 1789 akşamı, Louis,
    Şöyle yazmamış mıydı defterine:
    "Bugün kayda değer bir şey yok.."

    "Kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    15.Hiçbir Semtte

    Hiçbir semtte berberin olmadı,
    1954-1980 yılları arasında,
    26 yılda 28 ev değiştirdin;
    Leke kuşağı nasıl bilmez seni!

    Arabesk nedir diye düşünmüştünüz:
    Şebboy sesli bir cümbüş, eza içinde;
    Eşitlik midir komedya, içtenlik mi,
    Erdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın?

    Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    16.Mutsuzluk Gülümseyerek

    Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
    Banliyo treninde rastladığımız
    Sınav saatini kaçırmış liseli kız,
    Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!

    Ey otobüssever ey Troya yolcusu!
    Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
    O iB(ipekböceği) sesli kadını;
    Birinin Grönland'ı olmaya hazırlanıyordu.

    iki çay söylemiştik orda, biri açık,
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    17.Bir Kış

    Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
    Yalnız işitme duyusu kalır ortada.
    Asya kentleri yürür dururlar,
    Höyükler burnumda hızma.

    Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap!
    Tabanlarından kayıp duran sütunlar
    Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
    Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.

    Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    18.Piri Reis

    Piri Reis geri çekmiştir haritasını
    Azmayı çoktan unutmuştur hayvanlar;
    Başlamıştır Sultanahmet sürüncemesi,
    Kızlar yatakta yan yatmaya başlar.

    Ben atımı böyle dört sürüyorum ya,
    Yetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi?
    Ya sen? Neden sende tehlike anlarına
    Bunca hazırlıksız olma özeni?

    Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    19.Bir Çiçek

    Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
    Bir yalnışı düzeltircesine açmış;
    Gelmiş ta ağzımın kenarında
    Konuşur durur.

    Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
    Güverteleri uçtan uca orman;
    Aldım çiçeğimi şurama bastım,
    Bastım ki yalnızlığımmış.

    Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    20.Gece Bitkilerinden

    Gece bitkilerinden korkuyorum,
    Hayır, geceleri bitkilerden!
    Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
    Bana açtığın her telefon.

    iki kalp arasında en kısa yol:
    Birbirine uzanmış ve zaman zaman
    Ancak parmak uçlarıyla değebilen
    iki kol.

    An ki fıskiyesi sonsuzluğun
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
    1 ...
  56. hikaye gerisi

    1.
  57. Murathan Mungan şiiri...

    ....yağmur herkese yağar
    güneş ısıtır herkesi
    mevsimler herkes içindir
    yalnız çığ altında kalan
    sele kapılan herzaman birkaç kişi
    herkes içindir aşk da ayrılık da
    yalnızca birkaç kişiölür acıdan
    eskiden ölümle tartılırdı ayrılık
    kiminin hayatı yalnızca unutkanlıktan
    herşey, herkes için değildir oysa
    kimi hiçbirşey öğrenmez karanlıktan
    yalnızlığı kullanmayı bilmez kimi
    kimi ayrılamaz karanlıktan
    yağmur herkese yağar
    ama çok az insan tutar yağmurun ellerini
    onca şarkı onca film oncaroman
    ama sevmeye yetmez herkesin kalbi
    çığ altında kalan sele kapılan
    aşktan ve acıdan ölen
    birkaçkişi dünyayı başka bir yer yapmaya yeter
    aslında onların hikayesidir anlatılan
    diğerleridinler, seyreder, geçer gider
    geçer gider herkes
    hikayelerdir geriye kalan.
    1 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük