bugün

türkiyeye girmesi yasak olan ahmet kayayı örnek aldığını zannettiğim isveçte yaşayan kürt müzisyen. Yalnız şarkıları iyi bir ortamda dinlenmelidir.
rüzgar ve zaman (va u vaxt)ilk albümüdür. albümdeki "tanımadığım ten" adlı parça müthiştir.
(bkz: pervane)
hangi ortamda dinlenirse dinlensin, ahmet aslanın mükemmel vokalleri olduğu gibi algılanır. farklı algılamak, farklı algılayanın algı bozukluğundan * * gelir.
muhteşem ezgisiyle beni benden almış parçası aynen aşağıdaki gibidir;

sözcüklerim varmiyor uzaklarina
birer birer düsüyor bütün öpmelerim
agir yenilgiler alarak …

adresinde yoklugunu kiyamet bilerek
sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip …

sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip
sense uzak, çok uzakta
bir deniz gibisin resimlerde

dokunsan dersim olur, göçerim mecburen
duydum çok sonradan, adin önemli degil
acin ayni tadi veriyor …

adresinde yoklugunu kiyamet bilerek
sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip …

iste buna biçak çekiyorum
simdi adi yok, hiç bir sevgilinin
zaman zaman degil simdi
yalniz benmiyim bu ahir zamanda
dervis mekanina ask ile cagiran
bu ahir zamanda
bugüne kadar dinlemediğim için kendime kızdığım, dervişane sese sahip ,söylediği zazaca türküleri anlamasamda hayran olduğum sesin sahibi.
Ahmet Aslan Tuncelinin hozat ilçesine bağlı bir köyde doğup, ilkokulu , ortaokulu ve liseyi Hozat'ta okudu. Liseden sonra Diyarbakır resim fakültesini kazanıp altı ay Diyarbakır'da resim öğretmenliği yaptı, sonra üç yıl istanbul Devlet Konservatuarı Müzik Bölümünü okudu. Sanatçı yedi yıldır Almanya'da yaşıyor.
ilk solo albümü Va u Waxt (Rüzgar ve Zaman) 2003yılında piyasaya çıktı .
mikail aslan ın emmoğlusu olması gereken zat. dersim tayfasının neredeyse tamamında (metin/kemal kahraman, ahmet aslan, mikail aslan, serdar keskin umut altınçağ vs..) aynı ses tonunu aynı melodiyi görebilirsiniz. hatta zenciler gibi birini diğerinden ayırt etmek için bazen saatlerce bakmak/dinlemek gerekir..
"yalnızca bir kırıntıydı, içime düştüğünde. bilmediğim bir neden beni alıp götürdüğünde o yerlere, o çocuk beni beklemekteydi. rüzgarlı bir geceydi. birilerinin bizim peşimizde olduğu belliydi. o karanlık dünyada tek rehberim o çocuğun eliydi.

ne kadar yaşamışım, ne kadar yaşlanmıştım? kim ile dost olmuş, kim ile kavga yapmıştım? şimdi geriye kalan yalnızca tanımadığım bu tendi. keder ve budalalıktan başka yaşamımın bir anlamı var mıydı? tek verebileceğim cevap şarkılarımı mırıldanmaktı; yaşanılanları anlamak, anlamak ve anlatmak.... kim için? karanlık, rüzgar ve bu çocuk.

hey! kimsin sen?
durduk.
tanımadığın zamanlardan bir çocuk
öyleyse neden ben?
dön arkana bak, oradasın sen
döndüm. yalnızca zifiri bir karanlık.

biliyordum, ben kederimin budalasıydım. biliyordum, ben artık yalnızca bu küçük eldim. şarkılarımı söyledim yeniden; mırıldandım onun için. çok adımlar attık...

sonra durduk birden. bir kayaya yasladı beni. işte geçmişini ve kederini kaybettiğin yer burası. burada bu kayanın eşiğinde başlayacak yeniden senin yaşamın. bundan böyle, sırrın bu olacak...

elimi gezdirdim. elimi yüzüme sürdüm. gözyaşlarımı tutamadım. rüzgar durmuştu artık, su sesleri duyuyordum..."
ses tonunun ve türkülerinin sözünün sizi alıp götürdüğü şahsiyet.

bilmediğim bir nedenden alıp götürdüğünde o yerlere
keder ve budalalıktan başka yaşamın anlamı varmıydı..
aradığım aşkı bulduysam sendedir..
ya bu benim içimde dolaşan kimdir..
ya bu benim içimde meknan tutan da kimdir..
meleklerin dansı adlı 2.albümü çıkmıştır.
(bkz: minnet eylemem)
farkı ses tonu ve söyleyişi biçimiyle beni derinden etkileyen müzisyendir. ya xizire xozati (hozat'ın hızırı) ise son zamanlarda üst üste dinlediğim türkülerdendir. az biraz zazacamla sözlerinin bir kısmını anlasam da müzikleri harika.
meleklerin dansı adlı 2. ikinci albümündeki "dağlı bir kabiledir aşk" adlı parçası mükemmeldir.
merak edenler aşağıdaki linkten dinleyebilir.

http://www.youtube.com/watch?v=idYbDPkxsn4
meleklerin dansı albümüyle yine gönülerde taht kurmuş büyük sanatçıdır.
ilk dinlediğinizde "yalnızca bir kırıntı" olan
biraz daha dinlediğinizde "içimde dolaşan da kimdir" diye sorduğunuz,
iyice dinlediğinizde "içinizde mekan" tutan
daha önce bu sanatçıyı duymamış olmamanızın " ademden beri noksan" lık olduğunuzu düşündüğünüz,
kendisine hakaret ve küfredenlerin "keder ve budalalıktan başka anlamı" olmayan bir uğraş içinde olduğunu düşündüğünüz,
zaza aksanıyla türkçe şarkılar söyleyen farklı sanatçıdır.
internet sitelerinden indirilmeyi haketmeyecek kadar büyüleyici ve bunu hak etmeyen bir sanatçıdır.Emeğini sonuna kadar vermeyi ilke edinmiş bu büyük üstada bunu yapmalıyım ve hak ettiğini değerin verelim.
ilk kaseti olan wa u waxt'tan (rüzgar ve zaman) sonra veyve milaketo(meleklerin dansı) kasetiyle tekrar bizi dinlendiren sürgündeki kürt sanatçısı.
yasağı kalktığı için artık rahatça türkiye'ye gelebilecek olan sanatçı.
adana'da verdiği harika ötesi konser ve söyleşi ile ne kadar kaliteli bir sanatçı olduğunu kanıtlamış harika ses, güzel insan, süper sanatçı.
zazaca söylediği şarkıları türküleri ile çok farklı yorumu ile tanımadığım ten'i ile pervanesi ile dibe wa hiro'su ile dinlenesi sanatçıdır. iyi, kaliteli, hoş, siyasi düşüncesi eyleme dönüşmediği sürece bizi bizden ayırmadığını düşündüğüm sürece zararsızdır, kardeşimdir diyebileceğim bir müzisyen dinleyeceğim diyorsanız işte o ahmet aslan'dır.
bu çatal sesli adam zazaca da şarkı söylese türkçe de söylese bir türlü anlayamıyorum nedense.
sık ağaçlarla örülü bir ormandan gelen ve sizi kendine çeken büyülü bir sesi var diyelim . ama siz benim şarkı dediğime de bakmayın varın karanlık bir ortamda içinize dolan huzur gibi şey düşünün .
kendi tarzını yaratmış, adeta müzikleri ile kalplerle konuşabilen, olağan üstü zaza şarkıcı.
(bkz: susarak özlüyorum)
işte orada bir kayanın eşiğinde iki büklüm bir adam
Bir adam ve bir kaya: unutmalı onu kahrıyla, kaç ayaz
esmeli daha.
Soğuk; saçının telleri değmez tenine,
Bozuk; göz yaşı dökende yok onun kederine.
Kaç ses vardır şimdi aklında, kaç anı akşamında.
Güneşe değse yanar mı, kudreti günahsız yaşar mı?
Bilinmez.
fiükür bize bir canlı var dizinde, bir serçe.
Bir serçe de gönlünde:
"Ben okudum eski sesli duvar yazılarını,
meramı yüzüne gücü ise feryada yetmedi, ah sahibim.
Yoksa dünya olmazdı kan revan içinde.
fiarkılarımızın suskun olduğunu geç farketti, azizim.
Gülümseyerek uzandı bu kayanın eşiğine
Gözünden bir rüya geçti
Başka dostu yoktur, kardeşimin."
Gök gürledi, yağmur değdi yüzüne.
Gözlerini açtı hafiften, serçe üşürken
"Bir sen kaldın bahçemde, kimdi o kadın gecemde?"
Toprak renginde bir kadındı o,
giderken bir şarkı mırıldandı:
"Bir oğul kaybettim burada
Henüz yolun başında
Gözü aşkı aradı
Gerçeğin peşinde bir hükümdara kandı."
Korktu. Titrerken, serçe uzaklaştı gönlünden.
Bir yılan süzüldü. Bakakaldı.
Çocukluğundan bir resim geldi önüne
Karanlık bir gecede ak elbiseler içinde
fiekilsiz ve silüetsiz, fena halde giden
kadın ve adamları gördü
Sonradan duyacaktı
Buluştuklar yer, Koyé Mar'dı
Gülümsedi, yüzünü çevirdi
Kayayı öptü tam üç kez
ilk adımlarını attı sonra,
Yılan, serçe ve 'onların' buluştukları yöne.

http://www.ahmetaslan.org/launcher_turk.html