Sağlam bir Türkiye eleştirisi yapan ve ne yazık ki 40 yıl öncesi ile bugün arasında değişen bir şey olmadığını gösteren oyun. Şehir tiyatrolarının gazabına uğramadan gidip izleyin.
Son yıllarda çekilmiş en iyi yerli filmlerdendir. Aşk filmi sıfatını sonuna kadar hak eder, Kerem deren gelecek adına olumlu bir çıkış yaptı ilk filmiyle.
cate blanchett'ın kimilerince abartılı bulunsa da muhteşem bir oyunculuk sergilediği filmdir. Woody Allen son yıllarda kendi çizgisinden görece uzak filmler çekmeye başlamıştı ancak Blue jasmine bu gidişi tersine çeviren filmdir bence. akademi üyelerinin yarısından çoğu kör değilse eğer cate blanchett'ın oscar'ı alması dışında bir seçenek yok!
Duşan Kovaçeviç ve eserlerini sevenlerin beğeneceği oyundur. Dün matinede izledim, özellikle ilk perde izleyiciyi oyuna çekmede büyük problem yaşasa da ele aldığı meseleyi mizahi bir dille anlatmayı, derdini aktarmayı başarmış oyun. Özge özder görelim diye gidenler hiç gitmesin lakin oyuncunun toplam rolü 5-6 dakikayı geçmez. Özge özder buna rağmen oldukça iyiydi, tabi Berrin koper, ibrahim can ve betül kızılok'u da tebrik etmek gerek.
istanbul devlet tiyatrosu repertuvarına bu yıl eklenen oyundur. ülkemizde pek tanınmayan israilli yazar hanoch levin imzalı oyunda 50'li yaşlarındaki bir çiftin evlilik, sadakat, hayat ve ölümle olan hesaplaşmaları güçlü bir kara mizah ile anlatılıyor. musa uzunlar ve ülkü duru'nun uyumu ve performansları takdire şayan, izlenesi bir oyun.
Ken Loach'ın en iyi filmlerindendir. bize de pek yabancı olmayan bir banliyö hikayesi anlatır yine üstad. Glasgow'un fakir banliyölerinde umudun yerini karanlığa bıraktığı günlere inat yaşama tutunma mücadelesi veren Liam'ın çarpıcı hikayesi tipik ken loach gerçekçiliğiyle çarpıyor yüzümüze.
ilk kez bir tiyatro eserinden yarısında çıkmama neden olmuş istanbul Şehir tiyatroları oyunudur. Tarık şerbetçioğlu, toron karacaoğlu'nun muhteşem ses tonu ve oyunculuğuna istanbul hatrıları vs. eklersem her türlü iş yapacak bir oyun olur diye düşünmüş besbelli! 1 saat sabrettim oyuna adapte olabileyim diye ama mümkün olmadı, izleyiciyi içine çekebilecek bir bütünlükten uzak olduğu gibi lise piyesi ayarında bir prodüksiyon olmaktan da öteye gidemiyor ne yazık ki.
mesut insanlar fotoğrafhanesi'ni izlemeye gittiğim kadıkçy haldun taner sahnesinin arka giriş kapısına bir masa atmış macbook'u ile sigara keyfi yaparken denk gelip o güzel sohbetinden tattığım başarılı tiyatro oyuncusu.
Değil link mesajı görmek için bile mesaj yazmak zorunda olduğumuz sitedir! Beyefendiler sonra da çıkıp en çok aktif kullanıcısı olan FM forumu biziz diyecekler ya! Turksportal'ın yanına dahi yaklaşamazlar, önce adam olmak lazım zira!
Birilerinin kasıtlı olarak kutlamalar yasaklanıyor şeklinde lanse ettiği konudur! Kaldırılan tek şey Ankara dışındaki illerde yapılan stadyum gösterileridir, okullardaki kutlamalar aynen devam edecek. 1 ay önceden başlayan, yağmur, çamur, soğuk dinlemeden hazırlanan, derslere girmeyen çoluk çocuğu aklıma getirdiğimde gayet yerinde buluyorum değişikliği. Hem hiç birbirimizi kandırmayalım, üniversiteli olunca "oh be şu resmi bayram muhabbetinden kurtuldum" demeyen kaç kişi var? Ulus olarak en önemli saydığımız bazı günlerde dahi söve söve, tıpış tıpış okul yolunu tutan ne kadar çok öğrenci olduğunu bilmiyor musunuz yoksa?
Adamlar çıkmışlar, öğrencilere büyük eziyet oluyor, büyük çapta yapılan törenleri sadece Ankara ile sınırlayalım, diğer illerde okullarda kutlansın demişler, fena mı etmişler? 19 Mayıs stadyumda kutlanmayınca ulusal bilincimizden, cumhuriyet ve milli egemenlik tutkumuzdan bir eksilme mi olacak? Ziyadesiyle komik bir milletiz, son birkaç yılda öyle bir hal aldık ki yolda kaldırımdan düşsek "bu hükümet geldi böyle oldu" diyeceğiz neredeyse! Lafa gelince muasır medeniyet, Avrupalılık, modernlik vs. konularda mangalda kül bırakmıyoruz ancak hala dikta ya da sosyal faşizm ile yönetilen devlet kalıntısı işlerin peşindeyiz, bir 19 Mayıs kutlaması kaldırıldı diye tüm değerlerimiz yok olacaksa bırakalım yok olsunlar zaten!
Bizans gibi efsane olmuş sayıları sahaflar tarafından efemera muamelesi gören düşünce dergisi. Apayrı bir okuma hazzı ve zihin egzersizi tadı verir, pop kültür eserlerinden bıkmış bünyelerde ciddi ferahlama yaratacağı şüphe götürmez bir gerçekliktir. Son 7-8 sayısı kitapyurdu ve idefix gibi sitelerde rahatlıkla bulunabilir, diğerleri için sahaflar ve gittigidiyor yeterli olacaktır.
Merak edip tadına bakmam üzere Göztepe Optimum'daki mcdonald s a uğrayıp denediğim ve bir dünya rezaletle karşılaştığım hamburgerdir. ilk başta o kocaman kutusu tam anlamıyla gözümüzü doyurdu ancak içini açtığımızda çapı büyük yüksekliği düşük bir burgerle karşılaştık, fotoğraflarını hatırlayınca bunda bir iş var deyip burgere bakma gereği hissedince gördük ki içinde köfte ve ketçaptan başka birşey yok! Durumu çalışanlara iletince içine turşu ve kaşar takviyesi yaptılar ancak bu kez de domatesi eksikti, asıl rezalet buradan sonra başladı, ellerinde domates kalmamışmış! Ben size param kalmadı şu kadar parayla idare edin diyemiyorsam siz de bana domates kalmadı diyemezsiniz deyip müşteri hizmetlerinin numarasını istedim, sadece mail vasıtasıyla ulaşıldığını söyleyip mesele domates ise bize ayrıca domates verebileceklerini söylediler dalga geçer gibi. Elemanları daha düzgün, kurumsal çalışıyorlar diye mc'i tercih ediyordum ancak bundan sonra uğrar mıyım bilmiyorum.
Mcbeefy'e gelince, bir sürü eksiğine ve iştahımızı kaçıran olaylara rağmen karın tokluğu adına yedik, şunu söylemeliyim ki double köfteburger'in büyük boy olanı, anormal büyük boyutu dışında hiçbir numarası yok!
Bu yıl ilk kez orjinalini aldığım ve maç motoru ve de maç içerisindeki aptallıklarıyla saç baş yoldurtan oyundur. Bu yıl özellikle dikkatimi çeken malum bazı forum ve ortamlardaki kullanıcıların birilerinden sus payı almışcasına oyunu pervasızca göklere çıkarmaları olmuştur,evet oyun getirdiği bazı yeniliklerle benim de beğenimi kazanmıştır ama maçlarda yaşanan saçma sapan olaylar bu yıl hiç olmadığı kadar artmış. Dünyanın en iyi 15-20 kalecisinden biri olan kalecimin hemen her maçta saçma sapan adamlar tarafından 25-30 metreden çekilen şutları içeri alması, 90. dakikada 1-0 galip iken tüm defansif talimatlarıma rağmen yenilen saçma sapan goller, yıllardır çözülemeyen rakip 2 şutla 3 gol atarken bizim 10-15 topla gol bulamama sorunumuz... Oyunu bir haftadır aktif olarak oynuyorum ve inanın yapılan hatalar sonucu çıldırmamak elde değil, daha 5 dakika önce +90'da yenilen saçma ötesi bir gol bana bir mouse a mal oldu! Son 10 dakikasına tek farkla önde girdiğimiz hemen her maçta gol yememiz de ayrı problem ve çok şükür ki birileri bunları gündeme getirebilmiş. En başta da belirttiğim gibi maç motoru anlamında rezalet bir oyunla karşı karşıya olmamıza rağmen Sigames tarafından nemalandırılan bir güruhun oyunu gelmiş geçmiş en iyi FM versiyonu görmesi düşündürücüdür! Bunun dışında taktik ekranı da yıllar geçtikçe daha detaylı hale gelirken aynı zamanda kullanışsızlaşmaya da devam ediyor, maçlarda taktik ayarlamaları yapmak, istediğimizi sahaya yansıtmak inanılmaz zorlaşmış. Belki bunları içimde iyice biriken sinirin 5 dakika önce zirveye ulaşması sonrası yazıyorum ama 10 yıllık bir CM-FM oyuncusu olarak haklı olduğum noktaların çoğunlukta olduğuna eminim.
Oyunun hiç mi güzel yanı yok derseniz; eksiklerine rağmen director mode kamera seçeneği, daha detaylı maç ve oyuncu konuşmaları, rakipler ve kendi takımımız hakkında çok daha detaylı inceleme ve kıyaslamalar... Bunlar gerçekten de oyuna ayrı bir renk katmış, ayrıca istenilen zamanda herhangi bir ligi eklemek veya çıkarabilmek devrim niteliğinde bir yenilik!
Son olarak demem o ki Sigames bazı konularda gerçekten de oyunu güzelleştirmek adına önemli adımlar atmış ancak yapılanlar ne kadar güzel olursa olsun işin maç kısmı mantıksızlıklarla dolu olunca hiç bir anlamı olmuyor! Sık sık duyduğumuz sportif başarı olmadığı sürece tesisleşme bir yere kadar sözünün doğrulatıyor adeta! Şuan 12.0.3 versiyonu piyasada olan oyunun 12.1 veya 12.2 ile ancak tam olarak kendine gelebileceğini düşünüyorum, ki FM severler olarak bu alışkın olduğumuz bir durum!
Yıllarca illegal olmayan yollardan oynadıktan sonra bu yıl ilk kez lisanslı olarak almayı düşündüğüm ancak demosunu gördükten sonra yaşadığım hayal kırıklığı sonucu kararımı gözden geçirmek durumunda kaldığım oyundur. Demoya göre konuşacak olursam önceki oyunda abartılmış ya da bu yıl büyük gelişim göstermiş oyuncuların bir çoğunda özellik değişimi yok denecek düzeyde, yeni getirilen bazı özellikler kısa yoldan her işi halledebilen yani oyunu ezbere oynayanları bunaltacak cinsten. Son olarak saçma sapan bir dünya dilin oyuna resmi olarak eklenmesine rağmen 2 yıldır Türkçe'yi de ekleyeceğiz diye oyaladıkları Türk oyuncuları yine bir daha ki yıl diye avutmuşlar.
2 yıl önce ilk kez Senan Kara'lı halini izledikten sonra dün gece Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde yeninden izlediğim Şehir Tiyatroları oyunu. Nazilerin yükselip iktidara gelmesinin şafağında geçen oyunda müthiş bir soysuzlaşan Berlin portresi sunuluyor. Kürk Mantolu Madonna'yı okumuş izleyicinin büyük benzerlikler kuracağı hikaye hüzünlü ve tuhaf bir aşk hikayesini de içinde barındırıyor. Yaklaşık olarak 4 yıldır oynanan oyun iBB'nin en prestijli oyunlarından biri, prodüksiyonu ve oyunculukları harikulade düzeyde. Emcee karakteriyle tiyatro izleyicisinin büyük dikkatini çeken Mert Turak'ın geçen 2 yılda rolüne daha da oturduğunu ve müthiş bir iş çıkardığını görmekten büyük keyif aldım.Oyunun emektar sayılabilecek oyuncu ve müzisyenleri de rollerinde büyük aşama kaydetmişler, her sahne her olay şiir gibi akıyor adeta.
Senan Kara'nın canlandırdığı Sally Bowles karakterini ise bu yıl itibariyle Özge Borak canlandırıyor, Senan Kara neden oyundan ayrılmıştır bunu bilemiyorum ancak fiziki yapısıyla bu rol için Özge Borak'ın da oldukça uygun olduğunu düşünüyorum. Dün akşam oyunun başlamasına 5 dakika kalana kadar Sally Bowles'ı Özge Borak'ın canlandıracağını bilmemem de ilginçti. Her iki oyuncunun da hayat verdiği Sally Bowles'ı görmüş birisi olarak Özge Borak'ın biraz zamana ihtiyacı olduğunu söylemeliyim, düz mantık kıyaslarsam da Senan Kara'nın performansı çok daha iyiydi derim.
Bu yıl itibariyle 4. yılına giren oyunun başrol karakterlerin yoğun tiyatro ve dizi mesaisi düşünüldüğünde bu yıl son kez sahneleniyor olması çok muhtemel bu yüzden bu yıl Kabare'yi mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Bys sistemi kör topal da olsa çalışmaya başlamış üniversitedir ancak bu yıl itibariyle getirilen alttan alınan derslerin fiyatını artırıp öğrenciye kökleme kanunu sonucu vermesi gereken alttan dersleri almama hakkını öğrencilerine tanımamıştır.Yani kısası aynı dersi birkaç kez alıyorum diye fiyatı gazlama hakkını kendinde görüp o dersleri almama hakkını öğrenciye vermeye okuldur.
not: alttan alınan derslere fiyatı kökleme yök'ün getirdiği bir kuraldır bunu da eklemek lazım.
Hanımın Çiftliğinde daha önce Meral orhonsay'ın oynadığı gülizar karakterini canlandıran Evrim solmaz'ın eva longoria ile özdeşleşen gaby'yi canlandıracak olmasıyla türk dizi sektörünün ne kadar zıvanadan çıktığını bir kez daha kanıtlayacak olan dizidir.
