freud yaşasaydı kendisine çok acırdı, en temel iki güdüyle hareket eden bu yazara: saldırı ve cinsellik. saldırganlığının altında yatan doyurulmamış cinsellik, ancak bi eli klavyedeyken (diğer eli de klavyede olabilir, bilemiyoruz nerede) saldırganlığa dönüşüyor belli ki, acaba bu saldırganlık kendisini tatmin edebiliyor mu? belli ki tatmin oluyor, çıktılarını da sözlükle paylaşıyor. kirli, insana yakışmayan düşünceleriyle tek bir kesimi hedef alan söylemleriyle mide bulandırmakta.
uyuyamıyorum, canımın yarısı bu haldeyken gözüme uyku girmiyor. elleri ellerimde değilken, kokusu çoktan rüzgara karışmışken, o yanımda değilken. olmuyor, zihnimde onun varlığını bir süre daha yanımdaymış gibi canlandırabilemk için direniyorum uykuya. uyumak onu bana getirmiyor. bir parçam benimle değilken, zihnim milyonlara bölünüyor, uyku sadece uzaktan el sallıyor ve terk ediyor göz kapaklarımı.
Yasla başını toprağa, bir zamanlar kalbimin çarptığı noktaya
Bir avuç toprak al üzerimden
Uzan şu yeşil çayıra
Beni hâlâ sevdiğin günleri hatırla
Yaklaş, çekinme
Yağmurlar yağsın başından aşağı
Beni düşün ayışığında yağmur çiselerken,
Ve uzaklardan bir tren geçerken
Temizle üzerimde biriken çalı çırpıyı
Ve mırıldan şarkımızı
Bir hava kabarcığıyım şimdi ben
Senin içinde süzülen
Gölgemde dur dinlen
Bak her şeyde ben varım şimdi
Bitecek rüzgar güllerinin hüznü
Müjdelerken yağmur kokulu bir günü
Tanrı savurduğunda yıldızları dört bir yana
Hangisi kuş hangisi çiçek ne fark eder
Benden azade bir hayat yok sana
Ola ki, bir ağaç gibi çıkacağım karşına
Hayır, veda etme bana
Gökyüzü nasıl onu söyle sadece
Çünkü bil ki gökkubbe çökerken üstümüze
Ardıç kuşlarını kovalayacağız biz seninle.
bir sabah saçlarını okşayıp da rüzgar
izlerini sürüp de gidecek beyaz beyaz
ve güneş aynaya baktığımda çizgilerden
yeni bir yüz gösterecek üzülerek biraz
yok olmaz erken daha
biraz geç kalın ne olur
hiç hazır değilim henüz
ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
tanıdık değil bana güz
yok olmaz dur
dur gidemezsin
gözlerimin rengi dur
bulutlara dönemezsin
yok alamazsın
beni deli zaman
ömrüme o kurşuni renkleri süremezsin
o gün başka renkte ağaracak biliyorum
ve zorla değil ya o rengi hiç sevmiyorum
ne olur sanki biraz daha zaman verseniz
yıllar öfkenizi hiç mi hiç anlamıyorum.
doğramacı'dan önce ihsan amcamızdı o bizim. kurmuş olduğu üniversite, vermiş olduğu burs sayesinde kaliteli bir eğitim alabilmekteyiz. bunun haricinde şirketleriyle pek çok kimseye iş imkanı sunmuştur. türkiye'nin geleceğine ışık tutacak pek çok gence açtığı yol, kendisi için hayır duacısı olmak için kafidir. yaptığı yanlışları yargılamak haddime değil, yaptığı güzel şeylerin yanında esamesi bile okunmaz zaten.
her şey için sağol ihsan amca, mekanın cennet olsun.
not: bir ölünün ardından yazılan olumsuz şeylerin eksilenmesini makul karşılayabilirim; ama hakkında yazılan iyi bir şeyin eksilenmesini, merhumun yaptığı yanlışlar yüzünden gözünü nefret bürümüş kişilere bağlarım.
ankara'da, arjantin caddesinde bulunan, Caz, Blues, Klasik Müzik, Latin, Fasıl türlerinde yaptıkları müziklerle nezih bir mekan. italyan ve fransız mutfağına dair çok şey bulabilirsiniz.
bilenlerin tanımı: Stil, erkeksi cazibe, derinlik... Kokunun açılış notaları, ışıltılı bir tazelik ve ferahlık etkileri verirken, dip notaları yoğun bir sihirli cazibenin karanlık yüzünü gösteriyor. Turunçgil ve baharat karışımından oluşan koku oryantal notalar oluşturuyor. Şık ve erkeksi tasarımlı şişesi ise parfümü kusursuzlaştırıyor.
ermenegildo zegna adlı markanın erkek kokusu konusunda mükemmeliğe ulaştığının kanıtı olan parfüm.
-sizce sizi neden mod yapalım? (tek kaş havada)
+çünkü ben öyle istiyorum. (eller cepte, büyük bir özgüven içerisinde)
-your ego is my lego. (haha sen de kimsin lan modunda)
+ego sensin o lego da sana girsin. (yiğitliğe bok sürdürmicek ya, lan mod var karşında azcık terbiyeli olsana! ama işte çaylaklıktan da korkmuyo, korksaydık sözlüğe girmezdik diyo artiz. eşşek seni.)
-nickinden belliydi zaten. (büyük bi sükûnet içinde, çok görmüş geçirmiş belli ki.)
kadın ve erkek. ikisinin de duyguları var. kadın, daha çok hisleri üzerinde kafa yorup bunları sorgularken; erkekse kadından ilham alır, kafa yorması daha çok kağıt üzerindedir, hoşa gidecek kelime dizimleriyle. kadının kafası karışıktır genelde; bir rayına oturtup yazıya dökemezken içini; erkek daha nettir, yazıya dökebilir zihnindekileri.
gezdik gördük. sonunda hidayete erdik. anladık ki çok gezenin çok nick altısı olur. ha bir de çok konuşanın. bakınız vermek istediğim yazarlar var, o kadar çok var ki tek tek yazmaya kalkarsam üşenmekten korkuyorum. anladınız siz.