tanrı vergisi dans, kareografi, vokal yeteneği ve herşeyi aşan müthiş sesi varken, ona baktığında beyazlamış tenini, kötü durumdaki burnunu, hastalığı nedeniyle güneşe karşı savunmasız kalmış vücudunu korumak için aldığı tedbirleri gören zavallılara alın dünyanızı başınıza çalın demiştir.
çok erken gitti ve birdaha onun gibisi gelmez. yani artık çocuk değiliz, yani bir devir tamamen kapandı. canım sıkılıyor...
an itibariyle internetten dinlemeye çalışıpta, nostalji türk diye bişeyle karşılaşıp kafamı yememe sebep olmuş radyo ötesi. umarım frekansında devam ediyordur, yoksa deliririm. *
arifiye' deki 1010. ordu donatım ana tamir fabrikasında üretilen kundağı motorlu obüs. güney kore'nin thunder obüsü esas alınarak üretilmiştir. menzili uygun mühimmatla 56 km' ye kadar çıkarılabilmektedir.
türk insanında akıl, fikir, basiret kalmadığı. millet her geçen gün biraz daha basitleşirken, yozlaşırken, ahlaksızlaşırken, aptallaşırken işin buralara varacağı belliydi. bir milletin kendi elleriyle kendi sonunu hazırlayışı...
yazık... *
böyle bir sorun varsa da bunun çözümü kesinlikle bu tarafta* değil, tamamen karşı taraftadır. öncelikle şunu çok iyi anlayalımki bu topluluğun sorun olarak telafuz ettiği her istek ayrıcalık taleplerinden başka birşey değildir. şu anda bile basiretsiz hükümetler tarafından dengeleri bozacak şekilde ayrıcalıklarla donatılmış durumda olan bir topluluğun hala konuşmakta, hala ezik edebiyatı yapmakta oluşu, ancak onların münasebetsizliği, topluma saygısızlığı, ruhlarına işlemiş eşkiya kültürü veya apaçık belli ettikleri ve artık şüpheye mahal bırakmayan gerçekleşmesi imkansız amaçlarıyla açıklanabilir. tekrar etmeye gerek varmı bilemiyorum, türkiye bir ulus devlettir, bu ulusun adı türk ulusudur, türkiye'de hangi topluluğa mensup olursanız olun türkçe konuşulur, türkçe yaşanır. işte türkiye'de yaşamanın, türk ulusuna dahil olmanın şartları bunlardır. yok siz sıkıntı yaratmaya devam ederseniz, daha büyük sıkıntılarla pişman edileceğiniz şüphesizdir. bugün türkiye' nin en büyük sermaye sahiplarinden pek çoğu kürttür, herkes aynı kanunlara tabidir ve aynı vatandaşlık statüsündedir, üniversite ve memurluğa giriş herkes için aynı sınavla gerçekleştirilmektedir, çocukları okusun diye adaletsizce çocuk başına para yardımı yapılmaktadır. onca yaptıklarına rağmen toplumda kürtlere karşı hakettikleri dışlama yapılmamaktadır. bu topluluk yıllardır düşman devlet ve örgütlerle işbirliği etmekten bir an dahi çekinmemiştir. bizim kanımızı akıtmaktan başka, her hedefimizi baltalamaktan başka, kaçak elektrik kullanıp, bizim sırtımızdan geçinip, herşeyde haksızlık, kirlilik, adaletsizlik yaratmaktan başka, kültürlerinde olan zorbalığı, eşkiyalığı, hırsızlığı, uğursuzluğu, ahlaksızlığı, marabalığı kültürümüze sokup, toplumu yozlaştırmaktan başka ne yapmışlardır. açıkça söylemek lazım türk'ler ve kürtlerin arasına kan girmiştir. birbirimizle kanlıyız ve bu noktada kimse bizden geri adım atmamızı beklemesin. binlerce yıldır birçok devlet, imparatorluk kurmuş, milletlere hükmetmiş, dünya tarihini yönlendirmiş, en güçsüz zamanında bile dünyanın en büyük güçlerine boyun eğmemiş bir milletin çocuklarının birkaç eşkiya bozuntusuna boyun eğmesi elbette ki beklenemez. eğer bir sorun varsa çözümü o taraftadır, kendilerini bilmeleri ve artık akıllarını başalarına devşirmeleri gerek. biz onların asıl sorunlarını da biliriz. şunu bilsinler ki 200 yıldır çok toprak kaybettik, artık bir karışına bile tahammülümüz yok.
ingiliz rock vokali. 1985'te power station'ı kurup bizesome like it hot'ı hediye eden tek albümden sonra grup dağıldı. 29 eylül 2003'te 54 yaşında kalp krizi sonucu hayata veda edene dek sürdürdüğü solo kariyerinde imzasını attığı en önemli şarkılar;
bir katılımcının taşıdığı dövizde yazdığı gibi "güneş bugün batıdan doğuyor". emperyalist uşaklarına, gericilere, küreselleşme yandaşlarına, liboşlara bir cevap daha. tam umutların tükendiği anda, o dünyanın en güzel bayrağının altında toplanan yüzbinleri tekrar görmek çok güzel. gelincik tarlaları gibiler. eksik olmayın... *
melodisi ve sözleriyle geçen yüzyılın en akılda kalıcı şarkısı. ingilizce bilsin, bilmesin herkesin eşlik edebildiği, tuhaf bir şarkıdır. grubun 1991' de çıkarttığı out of time albümünde mevcuttur.
--spoiler--
Alan Parsons Project (APP) gibi bir grubu böyle bir yazıya sığdırmanın pek makul bir fikir olmadığı malum.
Öncelikle Alan Parsons bestesine göre vokalist seçiyor. Kendisinin söylediğine göre bunun bir kuralı yok. APP ve Alan Parsons'ın solo albümlerine baktığınızda her albümde çok sayıda vokalistin yer aldığını görürsünüz.
Bahsetmeye değer bir diğer fark da tüm albümlerin konsept albümü olması. Bütün diskografiye burada yer vermeyeceğim ama birkaç örnek:
1976 tarihli albüm Edgar Allan Poe' yu,
1978 tarihli albüm Piramitleri, Firavunları, genel olarak eski Mısır' ı,
1979 tarihli albüm kadınları,
1980 tarihli albüm kumar ve risk temasını,
1984 tarihli albüm müzik piyasasına hakim olan açgözlülük ve hırs olayını,
1987 tarihli albüm Katalan mimar Gaudi' yi konu alır.
Ve her APP/AP albümünde en az bir enstümantal parça bulunur. Bazılarında bu sayı 4-5' e çıkar. Öyle ki APP diskografisinde Best of albümlerin yanında, Instrumental Works adlı bir karışım da yayınlanmıştır. Bu enstrümantalleri dinlediğinizde bazıları size çok tanıdık gelebilir. Çünkü onların önemli bir kısmı Açık Öğretim programlarında kullanılmıştır.
Dördüncü bir husus: Alan Parsons uzun sure kendisini göstermedi. Ne bir resim, ne bir klip, ne de bir röportaj... Ortalıkta Alan Parsons olduğu iddia edilen bazı resimler vardı sadece. "Bu adam neye benziyor acaba?" seklinde düşünüyordu insanlar.
Gitaristi (Ian Bairnson) konsantre virtüöz özü. Öyle böyle değil. Anlatılmaz dinlenir; bkz.; turn it up' ın solosu... ya da prime time... ya da nothing left to loose... ya da somebody out there... back against the wall... i am a mirror... too late...
Alan Parsons Pink Floyd'un 73 tarihli başyapıtı dark side of the moon' un ses mühendisi. Albümdeki baba parçalardan time' ın başındaki zilleri kendi deyimiyle "quadraphonic ses sistemiyle kaydetmek için günlerce bir saatçide vakit harcamış".
Alan Parsons üretmeye devam ediyor. Ses mühendisliği ve yapımcılık alanında akademi açacak seviyeye ulaşmış bir adamın albümleri sadece müzikal açıdan değil kayıt açısından da kendisini farkettiriyor. APP' nin, Project olmasına katkıda bulunan Eric Woolfson bugün gruptan ayrılmış olsa da önemli APP müzisyenleri (Bairnson-gitar, Eliot-davul, Powell-klavye ve bazı eski vokalistler) Parsons ile çalışmaya devam ediyor. Yani nedir ?? Mükemmel gitar soloları dinlemeye devam ediyoruz...
Bitirirken bir iki ufak not:
- APP' nin tüm albümlerde besteler Alan Parsons ve Eric Woolfson tarafından yapılır. Enstrümantallerin bestelenmesi sözkonusu olduğunda ise, Eric Woolfson fazla müdahil olmamıştır; where' s the walrus hariç...
- Ammonia Avenue ingiltere-Middlesborough' daki geniş bir petro-kimya tesisinde yer alan bir caddenin ismi. Anlaşılacağı üzere çevresel kaygılar sözkonusu. Yakında tüm gezegenin bir Ammonia Avenue' ya dönme ihtimali...
- 1997: Alan Parsons müzisyenliğin yanında yeni bir işte çalışıyordu: EMI' nin stüdyolardan sorumlu Başkan Yardımcısı. O yıl Eylül ayında düzenlenen EMI' nin yıllık toplantısı öncesi patronu Alan Parsons' tan ilginç bir talepte bulundu: Toplantıda çalmanız gerektiğini düşünüyorum (We had a meeting and he said I think that you should play at the conference and I said what?!). Toplantıda grup, eye in the sky' ı çaldı ve daha sonra toplantı Alan Parsons' ın yaptığı daha klasik bir sunumla kaldığı yerden devam etti...
- Bir ses mühendisi ve yapımcı olarak Alan Parsons' ın favorileri: George Martin, Phil Sector, Tony Hatch, Trevor Horn ve Norman Whitfield (I think he, who used to produce Temptations was very gifted).
--spoiler--
siyasette seviyesizliğin kalesi haline gelmiş akepe ve elbette ki rte nin son bombası. burada önemli olan kaşar kelimesinin anlamı değil ülkenin başbakan ana muhalefet partisine suçlama yaparken de sokak ağzında ısrar etmesidir. evet ne kastettiği malumdur ama bu kadar önemli bir suçlama diplomatik bir dille izah edilemez mi, edilemez başbakanımızın kapasitesi buna izin vermez.
kendini ulusa ait hissetmediği gibi, zaten ulus kavramını da tanımayarak yerine eskiden olduğu gibi ümmet kavramını ikame etmeye çalışan* bir başbakan ve onun hitap ettiği topluluk adına kesinlikle daha yerinde olacak tanımlama.