saç düzleştirmekten ziyade saçta hoş dalgalar yaratmak amacıyla kullanıldığında çok daha işlevsel hale gelen alet. saç düzleştiriciyle gerçekten saçı düzleştirmek 1 saatinizi alıyorsa, maşayla yapılmış gibi görünen dalgalar yaratmak en fazla 20 dakikanızı alır.
bunun içinse düzleştiricinin iki plakası arasına sıkıştırılmış saç tutamının düzleştiriciyle beraber 180 derece döndürülmesi ve bu hareketin tekrar edilmesi yeterlidir.
ya da şurdan buyurun: http://www.youtube.com/watch?v=otbwhvecw5o
saçı başı yolunası, duvardan duvara çarpılası, yuvası yıkılası arkadaştır.
öyle bir pisliktir ki bu, sınav öncesi çalışmadım ayağına yatar. "bana kopya verin yeaa" diye ayaklarınıza kapanır. sınav esnasında ise kendisi soruları çatır çatır çözer, kağıdını asla ve asla size göstermez. eğer sınav test ise soru kağıdına asla işaretleme yapmaz, sadece optik forma işaretleme yapar ve optiği ekseriyetle kapatır. eğer ki yazılı sınav ise bu, mutlaka ve mutlaka en az bir tane ek kağıt ister. soruları çözmeyi bitirir bitirmez hemen kağıdını verir ve çıkar ki siz görüp kopya çekemeyesiniz.
sınav çıkışı nasıl geçti diye sorduğunuzda, sizi gerizekalı yerine koyup "bir bok yapamadım" diye ağlar. siz görmüyorsunuz ya çünkü kimin ne yaptığını sınavda. "o kadar ek kağıt aldın olm, nasıl kötü geçer lan?!" diye sorduğunuzda, "ben salladım durdum işte yea nasıl olsa puan alamayacağım." der ve tekrar çıldırtır sizi.
neyse efendim, sınav maratonunun sonuna gelelim yavaştan. notlar açıklanır. zaten notların açıklandığını da yine bu lanet arkadaştan öğrenirsiniz, her dakika sınav sonuçlarının yayınlandığı sayfayı yenilemek suretiyle notları takip ediyordur çünkü.
evet. sonuç mu?
siz 0 alırsınız, o 70.
siz 30 alırsınız, o 80.
allah belasını versindir bu arkadaşın. arkadaş falan değildir zaten o, her sınav dönemimde sizi kullanarak ego tatmini yapan bir insan (!) evladıdır sadece.
çoğu insana ilkokul ve lisede öğretildiği gibi aslında y, ş, s ve n olmayan harflerdir.
yalnızca s ve n'nin kaynaştırma harfi olduğu konusunda önüme bilgiler dayayan türk dili hocama selam ederim.
yaşadığı ülke hakkında hiçbir duyarlılığa sahip olmayan, politik konulardan hayatı boyunca uzak kalmış insanın yapabileceği acizliktir. ben bilmem beyim bilir diyen kadının çocuğu olma ihtimali yüksektir bu kişinin.
babası olmasa oy vermeye de gitmezdi zaten. evet.
mantının yapılması çok zahmetli ve emek gerektiren bir yemek olmasından mütevellit ortaya çıkan durumdur.
yapılması için saatlerce uğraşılması gereken böyle bir yemek her yerde her dakika bulunamayacağından bu kadar kıymete binmiştir.*
biraz önce yarışan hatuna 15 defa oh yeah dedirten yarışma. yalnız hatun biraz saf sanırım. otur taner tolga tarlacı'dan bahset, çok rahat bir şekilde dersin o oh yeah'leri.
her neyse. ilk bölümlerinde ziyadesiyle güldürüyordu bu program lakin şu sıra çıkan dedikodulardan mütevellit zevkle izlenemiyor. ister istemez seyrettiğinin rol olup olmadığını gözlemlemeye çalışıyor insan. bir şeyin de bokunu çıkarmasak olmaz zaten.
her cumartesi yeni bölümü ekrana gelmeden önce, bir önceki hafta gösterilen iki saatlik bölümün özetinin üç saat boyunca verildiği dizi. nasıl başarıyorlar anlamış değilim.
bu hafta sezon finali yapılacağına göre fox bu beş saatlik boşluğu nasıl dolduracak, merak ediyorum.
arkadaş duruma ılımlı baksa bile normal bir şekle bürünemeyecek durumdur.
her ne kadar "biz zaten kısa çıkmıştık", "unuttum gitti yahu", "bir çocuk yüzünden birbirimize mi gireceğiz canım saçmalama" dense de olmaz, yürümez o ilişki.*
sevgiliyle bir sorun yaşandığında gidip adamın eski sevgilisine dert yanmak ne derece mantıklı bir hareketse, bu tip bir ilişkiye başlamak da o derece mantıklıdır.
o yüzden yapmayın, yaptırmayın.
psikolojiyi alt üst eden, insanı yerle bir eden durumdur babanın ağlaması.
hele ki yıllarca o güçlü duruşuyla size hiç yıkılmayacakmış izlenimi veren bir babaysa...
hele ki doğduğunuzdan beri size ne sevgisini ne üzüntüsünü belli etmiş bir babaysa...
hele ki size "herkes ağlar ama benim babam ağlamaz." diye düşündüren bir babaysa...
hele ki bu ağlaması 3 gün boyunca, uyurken bile hiç kesilmeden devam eden bir babaysa...
koyar adama babayı ağlarken görmek.
yıllardır hep sırtınızı yasladığınız, başınıza ne gelirse gelsin sizi kurtarabileceğini bildiğiniz babanın bir ölüm haberiyle ne kadar da kolay yıkılıp darmadağın olabileceğini görmek koyar. o gözyaşlarını durdurabilmenin bir yolu olmadığını bilmek koyar.
koyar be işte...
çoğu erkeğin anlayamadığı ama gerçekte var olan durumdur.
öncelikle şunu söylemeliyim ki, bahsedilen erkek kadının hoşlandığı veya ilgi beklediği bir erkek değildir. dolayısıyla sürekli buluşmaya çağıran, asılan, telefon numarasını vermesi için ısrar eden erkek kadını her şekilde bunaltır.
bir de bunların istediklerini alamayınca hatun kişiye hakaret eden tipleri vardır ki ona değinmek bile istemiyorum.
e nasıl şikayet etmesin hatun böyle bir insandan söyleyin bana?
almanya'nın resmen çakallık yaptığı yarışmadır. şimdiye kadar kimin aklına gelmiştir ki iki sene üst üste aynı insanla yarışmaya katılmak? hem de bir önceki sene birinci olmuşken... ne diyeceğimi bilemiyorum gençler.
(bkz: şu an ağlıyorum biliyor musun)
son derece normal olmakla beraber, aksini iddia edenlerin aklından şüphe edeceğim durumdur. ailenle barda takılmak istiyorsan takılırsın, kimse de sesini çıkaramaz. bu çok anormal bir durummuş gibi ekstradan öyle bir şeyi hayal bile etmek saçmalık değil de nedir?
(bkz: kürtçü)
(bkz: türkçü)
(bkz: rusçu)*
muhtemelen isim veya yeri bir tarafına takmayan, kendi ideolojilerinin peşinden giden bir insan evladıdır. tamam kürt sorunu dedik, şöyle dedik böyle dedik ama ota boka alet olacak kadar da garip insanlar değiller.
ya korkuyordur alacağı tepkiden, laf atanlardan dayak yemekten; ya da "ah bak sevgilim o kadar modernim ki, laf atanlara karşılık vermek falan çok banal geliyor bana yahu." bahanesine sığınıyordur.
bahane diyorum çünkü gerçekten bu şekilde düşünene erkek demem ben zaten, kusura bakmayın gençler.
zor olmakla beraber, çoğu insanın beceremediği eylemdir.
konuşursun, korkusuzca. aradan günler, haftalar, aylar geçer. öyle bir zaman gelir ki o dediğin lafa lanet edersin, keşke dersin. keşke demeseydim... o yüzden zordur işte lafının arkasında durmak, her şeye rağmen ağzından çıkanı sahiplenmek.