daktir fiil gut
73 (misyonunun farkında)
dokuzuncu nesil yazar 1 takipçi 0.60 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bir erkeğe en çok koyan şey

    53.
  1. eşinden ayrıldığında mahkeme kararı ile çocuğun annesinde kalması ve evladından ayrıldığın o ilk an.
    1 ...
  2. futbolda 17 numara karizması

    12.
  3. 7 ve 10 numara dururken yoktur öyle bir karizma. Kendimden biliyorum
    0 ...
  4. bursaspor

    1540.
  5. bir beşiktaşlı olarak uefa avrupa ligi play off turundaki 30 agustos 2012 rövanş maçında rakibi (bkz: twente) stadından destekleyecegim takımdir. haydi timsahlar yüzümü kara çıkartmayın. o degilde yardım sever bir bursa taraftarı bana bir forma hediye etse ne guzel olur. giyer tribünlerden selam gönderirdi
    edit: la hemen niye kötülediniz biz alamancıyız sizin deyiminizle, bizde fark etmiyor hangi takım olursa olsun avrupa kupalarında hepsi bir bizim için. günahmı beşiktaşlı birinin bursa veya başka bir takımı yurtdışında desteklemesi? siz kötüleyin ben yinede gidecegim
    17 ...
  6. karşı cinste ilk dikkat edilen unsurlar

    113.
  7. kilosu benim için. şişmansa zaten gerisi beni ilgilendirmiyor nedense
    1 ...
  8. dijital aşk

    2.
  9. Hayatın keşmekeşligi arasında yükselen tatlı melodilerin şevkimizi arttırdigı o güzelim duygulara muhtacız hepimiz. Minnacık bir gülücük, nazik bir selamlama, tatlı bir söz, ya da çok uzaklardan gönderilen küçücük bir selam.. Ne kadar da mutluluk verici..
    Oysa sanal dünyanın cilvelerine kaldık. Aşklarımız da öyle. Sanal türküler yakıyor, sanal ıslıklar çalıyoruz bu küresel çağda.
    4 ...
  10. best fm

    82.
  11. sadece arıza show için bile dinlenmeye deger radyodur.
    0 ...
  12. ben

    260.
  13. ben bir mimarım: sağlam bir temel attım ve her yıl bu okula giderek binayı bir akıl ve bilgi kati daha ekliyorum.
    ben bir heykeltrasim: ahlak anlayışımı ve felsefemi doğru ve yanlış hamurunu yoğurarak şekillendirdim.
    ben bir ressamım: ifade ettiğim her yeni fikir için, dünyadaki renklere yeni bir ton daha ekliyorum.
    ben bir doktorum: bana fikrimi soranları ve öğüt isteyenleri tedavi ederim ve hiç gücü kalmamış gibi görünenlerin içindeki gücü ortaya çıkarırım.
    ben bir avukatım: kendimin ve herkesin kaçınılmaz ve temel haklarını savunmaya çekinmem.
    ben bir polis memuruyum: her zaman başkalarının rahat ve güvende olup olmadıklarını kollarım. gerektiği zaman kavgalaro engeller, durumu yatıştırırım.
    ben bir öğretmenim: insanlara kararlılığın, inanmanın ve çalışmanın önemini anlamaları için örnek olurum.
    ben bir matemetikciyim: sorunlarımın tümüne doğru çözümler ararım.
    ben bir dağcıyım: yavaş yavaş tırmanıyorum ama zirveye ulaşacağım kesin.

    ben sözcüğü çok güçlü bir sözcüktür. bu sözcükle başladığınız cümlelere dikkat edin. istediğiniz şey ya da olduğunuzu iddia ettiğiniz her ne işe, size zarar verebilir.
    insanların size okulu bitirdikten sonra ne yapacağınızı, yaptığınızı ya da ne olmayı planladığınızı ne kadar sık sorduklarının hiç farkına vardınız mi? yaptığı ya da olmayı planladığı şeyi insanlara beğendiremeyen siz sevgili sözlük okuyucuları, iste size gerçek cevap. bir daha birisi size "yaa, şahı mi? neyse canım. hayatını lahmacun satarak kazanmak kötü bir şey değil. gurur duymalısın" derse, bunu htirlayin.
    en önemlisi, ben benim.
    0 ...
  14. gençlere sözlükte hayatı öğretmek

    2.
  15. sevgili gençler,
    iste oldu! mezunsun ya da olmak üzeresin ve hayata atılmaya hazırsın. karışık duygular içerisinde olduğunu biliyorum. hayatta yaşanan önemli aniların cogu böyledir. ama bu çok doğal. bu sayede güzel anlar daha değerli, o kadar güzel olmayan anlar da daha dayanılır olur.
    sana ne öğüt versem diye çok düşündüm. neyin söylenmesine, neyin senin tarafından keşfedilmesine karar vermek bir sözlük yazarı için zor bir görev. en sonunda, hayatın temel sorunlarından bazılarına bir gozatmaya karar verdim. bazı insanlar bu konularda hiç düşünmeden hayatlarının sonuna erişirler. ne yazık. oysa ki, insan cevaplar araken, bazı mükemmel keşiflerde bulunur. bunlar moral bozucuda olabilir, bulduğun bir cevap başka soruları gündeme getirebilir. her neyse, sevgili gençler düşüncelerimi sizlerle paylaşmamın bu sorularla karşılaştığında sizlere yardımcı olacağına inanıyorum.

    kim? bu sorunun belki de en önemli soru olduğunu anlamak benim bayağı vaktimi aldı. kendini tanımak için çaba göster ve kendin ol. dürüst, saygıdeğer ve mutlu olmaya çalış. kendinle barışık olduğun zaman, her şey yolunda gider. fazla hırslı olma. büyümeye ve değişmeye açık ol. hiçbir zaman yalnız olduğunu düşünme; ailen, arkadaşların, koruyucu meleğin ve tanrı var.

    ne? bu biraz hileli bir soru. ilk başta beni yanıltmıştı. sorunun "bugün ne yapacağım?" anlamına geldiğini sanmıştım. oysa, "benim, tutkularım nelerdir?" diye sorduğumda çok ilginçleşti. içinde yanıp tutuşan ve sana güç veren şeyin ne olduğunu keşfet ve onun üzerine git. onunla uğraş. onunla ne istersen yap ama hiç arkanı dunme. sevdiğin için yap. onu yapmanın sana verdiği güç sayesinde hayatın tatsızlıkları ile basacikabilirsin.

    ne zaman? bu da yanıltıcı bir sorudur. onu görmezden gelme. dengeni onun sayesinde bulacaksın. bazı şeyleri hemen yapmak gerekir. ertelemek genellikle iş yükünü çoğaltır. her şeyin bir zamanı olduğunu unutma.
    bazı şeylerin ertesi güne bırakmak daha iyidir. zor olsa bile, dinlenmeye ve her günün tadını çıkarmaya çalış. zamanla, bazı şeyleri şimdi, bazı şeyleri işe daha sonra yapmanın ve bunları planlamanın keyfine varacaksın.

    nerede? bu en kolay sorudur. eğer, evini yüreğinde taşırsan ve yüreğin senin için, neresi ev işe orada çarparsa, sorunun cevabını her zaman bulursun. toplumun etkin bir üyesi ol. bunun seni daha sevimli ve çekici yaptığını göreceksin. basit iyiliklerin ve düşünceli hareketlerin bile çok önemli değişikliklere yol açabileceğini unutma. evet, sen dünyayı değiştirebilirsin.

    neden? bu soruyu sormanktan asla vazgeçmeyin. bunun sayesinde büyümeye ve gelişmeye devam edeceksin. gereğinden fazla kaygısız dvrandiginda onun sana güçlük çıkarmasına izin ver. bırak karar verirken seni azarlasın. kim olduğunu ve nerede olmak istediğini unuttuğun zaman kulağına fısıldasın. ama bu soruya karşı dikkati de elden bırakmamalısın. bazen cevabını yıllarca bulamazsın. bazen hiç bulamazsın. bunu bilirsen, aklını yitirmez ve hayatını sürdürürsün.

    nasıl? iste bu konuda sana hiçbir öğüt veremem. bunun cevabını kendin bulmak zorundasın. ama şimdiye kadar çok uzun bir yol kadettigin için, başarılı olacağından eminim. sadece kendine ve mucizelre inan. en büyük kesiflerin sorulara cevap ararken bulunduğunu unutma.
    sevgili gençler sizleri kutluyor ve başarılar diliyorum.
    sevgiler,
    daktir fiil gut
    0 ...
  16. cuma günü son iki dersin beden dersi olması

    24.
  17. heleki sonunda bayrak merasimi falan olmazsa o dersin aksam saatlerine kadar cift kale macla devam ettigi dersti bizim icin o yillar. simdi nasil bilemem tabi.
    0 ...
  18. sözlük yazarlarının ruh halleri

    2290.
  19. tirnak makasi eksikliginde kullanilmak zorunda kalan meyve bicagi gibiyim, cok amacli..
    1 ...
  20. beşiktaş

    5099.
  21. hani her yerde duyuyor okuyoruz ya yeter tupcu yeter diye. simdi butun besiktas taraftarlarina yani inonuye giden taraftarlara diyorum ki; sayet bu tupcuden kurtulamiyorsaniz besiktasin evinde ki hic bir maca gitmeyin. protesto edin girenleride bir sekilde ikna edin girmesinler bir kac mac oturup ekran basinda izlesinler sezon sonuna hatta tupcu baskanlari gidene kadar. bakalim kac gun dayanacak baskanlari?
    ama diyorsaniz ki bizimkisi besiktas aski e o zaman benim aklima daha iyi bir fikir gelmiyor. bu tupcu parasini almadan surdan suraya gitmez benden soylemesi.
    madem carsi grubu bu kadar orjinal, marjinal artik her neyse yapsalar ya boyle bir protesto. fena ol ma mi?
    edit: adettendir (bkz: go ahead eagles) taraftarıyım. ikiside kartal anladınız siz onu
    2 ...
  22. masumiyet

    171.
  23. Masumiyet bosnalı bir çocuğun katliamda ölmeden önce annesine sorduğu soruda saklıydı.. "Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?"
    4 ...
  24. fakirlik

    143.
  25. bize dayatilan bir yasam seklidir. keske yeryuzunde hic fakir olmasaydi dedirtendir.
    0 ...
  26. stadion de kuip

    5.
  27. Feijenoord Stadion Hollanda'nın köklü klüplerinden (bkz: Feyenoord) takımının stadyumudur. Kapasitesi 51.177 kişidir. ismi "de kuip" olarak da bilinir. temeli 1935te baslamis,inşası 1937 yılında tamamlanmıştır. Rotterdam da yer almaktadır.
    0 ...
  28. 29 ocak 2012 feyenoord afc ajax maçı

    2.
  29. dakika 30 ve feyenoord guidetti ile penalti vurusu kullanacak ve gooolll 1-1. de kuip'te 50 bin seyirci ayakta. kalan dakikalar daha zevkli gececek gibi duruyor.
    haydi bastir feyenoord haydi tam zamani simdi. la bana ne oluyorsa bir an atmosfere daldim.
    kendi actigim basliga kendim entry giriyorum ama gorgusuz olarak algilamayin.
    0 ...
  30. yazarların kullandıkları cep telefonları

    290.
  31. 29 ocak 2012 feyenoord afc ajax maçı

    1.
  32. 18.nci dakika itibariyle golsuz berabere devam eden mac. tribunler gercekten gorulmeye deger, dedigim anda ajax christian eriksen ile guzel bir gol atmistir.
    1 ...
  33. rotterdam

    15.
  34. ismini Rotte ırmağından almaktadır. Nüfusun (1 Ocak 2007'de: 584.046 kişi) yaklaşık yarısının Hollanda kökenli olmadığı bu şehirde, %7,8 oranında (45.457 kişi) kayda değer bir Türk nüfusu da yaşamaktadır. Rotterdam'in ulusal sloganı: (bkz: Sterker door Strijd), yani: Mücadele ederek, daha güçlü olmak
    II. Dünya Savaşı sırasında, 10 Mayıs 1940'da Nazi güçleri tarafından işgal edilen Hollanda, (bkz: Hitler) tarafından 1 gün içerisinde tamamen ele geçirilebilir olarak görülmüştür. Fakat Alman güçleri ummadıkları bir şekilde kuvvetli bir dirençle karşılaşmışlardır. 14 Mayıs 1940'ta Alman güçleri, Hollanda güçlerinin silah bırakmasını sağlamak amacıyla Rotterdam başta olmak üzere Hollanda şehirleri üzerinde yoğun bombardımana başlamıştır. Özellikle Rotterdam, Alman Hava Kuvvetleri (Luftwaffe) tarafından neredeyse tamamen yok edilmiştir. Tahmini olarak 800 sivil öldürülmüş ve 80.000 kişi evsiz kalmıştır. 1950'den 1970'e kadar şehir tamamen yeniden inşa edilmiştir
    Kendinizi yabanci hissetmiyeceginiz bir sehir. Son yillarda buyuk bir afrikali nufusu sehri istila etmis durumda. Bunun yaninda turkler ve faslilarin yogun oldugu bir sehir. zaten suan ki belediye baskani (bkz: Fas) asilli ahmed aboetaleb tir. hayat bu sehirde diger sehirlere nazaran daha hizli akmaktadir. diger sehirlerde hayat belirli saatlerden sonra durma noktasindayken siz bu sehirde cok sey yapabilir gorebilirsiniz.
    0 ...
  35. deventer

    1.
  36. Deventer, Hollanda'nın Overijssel Eyaleti'nin Salland bölgesinde kurulmuş olan bir kenttir. Şehrin büyük kısmı Ijssel Nehri'nin doğu yakasında olmakla birlikte batı yakasına doğru da gelişim göstermiştir. 2005 yılında ülke genelinde uygulanan bürokrasiyi azaltma politikası sonucunda nüfusu 5000 olan Bathmen ile birleştirilmiştir.

    Deventer büyük ihtimalle Ijssel Irmağı kenarında tahta bir kilise inşa eden ingiliz misyoner Lebuinus tarafından 768 yılında kurulmuştur. Ancak 1981-2006 arasında sürdürülen arkeolojik çalışmalar sonucunda buradaki ilk yerleşimin Bronz Çağı'na kadar gittiği görülmüştür. Ancak Roma Dönemi'nde burada Devantria isimli bir kalenin bulunduğu yolundaki yaygın inanış kanıtlanamamıştır
    Hansa Birliği'nin bir üyesi olan ve Ijssel Irmağı kenarında önemli bir ticaret yolunun kavşağında bulunan Deventer 882 yılında Vikingler tarafından yerle bir edilmiştir. Şehir hemen tekrar kurulmuş ve bir surla savunması güçlendirilmiştir. 1000-1500 yılları arasında limanına büyük gemilerin de yanaşabilmesinin bir sonucu olarak şehir hızla gelişti.

    Deventer Geert Groote'nin hem doğduğu hem de daha sonra Thomas Kempis ve Erasmus gibi düşünürleri etkileyen okulunu kurduğu şehirdi. 1477 gibi erken bir tarihte bile burada bir basımevi kurulmuştu. Bunun yanı sıra Erasmus'un çocukken gittiği Latin Okulu da Deventer'de bulunmaktaydı.

    16.yüzyıldan 20. yüzyıla

    1500-1800 yılları arasında Ijssel Nehri'nin su seviyesindeki düşme nedeniylelimanla birlikte şehir de önemini yitirmeye başladı. Bu durum Hollanda şehirleri arasındaki ticari rekabet ve 1568-1648 yılları arasındaki din savaşları nedeniyle daha da hızlanmıştır. 18. yy'da demir endüstrisi şehre geldi. Bunun nedeni şehrin doğusundaki içinde demir içeren bir tür kum bulunmasıdır. Bu sayede şehir endüstriyel bir merkez haline geldi.

    ikinci Dünya Savaşı

    Deventer Hollanda süvari birliğinin bir garnizonunun burada olmasına rağmen tüm tarihi boyunca çok az savaş görmüştür. Ancak endüstri merkezi ve limanı ikinci Dünya Savaşı sırasında ağır bombardımana maruz kalmıştır. Gene de şehir merkezi bu bombardımandan zarar görmeden kurtulmuştur.

    Şehir merkezinin 2 km kuzeydoğusunda Nazi polislerinin eğitildiği bina ise bugün mülteci sığınma evi olarak hizmet vermektedir
    Gunumuzde ise Deventer Şehrinin ticari ve endüstriyel önemi azalsa da devam etmektedir. Şehrin ekonomisinin esas lokomtifleri merkezi ısınma sistemleri üreten bir fabrika Nefit önemli bir basımevi olan Kluwer ve 500 yıldır üretilen Deventer Keki'dir
    Sayet yolunuz duser ve gezmek isterseniz bu sehri. Gormeniz gereken yerlerden bir kacini soyleyeyim tabi bu benim zevkim.
    Waag (Tartıevi) Brink Meydanı'nın kenarında 1550 yılında kurulmuş ve 2003-2004 yılları arasında restore edilmiştir. Bugün içerisinde endüstriyel ve ticari tarih, resim, gümüş eşya ve tarih öncesi döneme ait kalıntıların sergilendiği Deventer Şehir Müzesi bulunmaktadır. Waag'ın dış duvarına asılı bir kazan bulunmaktadır. Yaygın inanışa göre bu kazanda sahte para basan bir kişi kaynatılarak idam edilmiştir.
    Lebuin Kilisesi orgu ve tavan resimleriyle dikkat çeken gotik bir kilisedir. Yazın kulesine çıkılarak güzel panaromanın keyfi çıkarılabilir.
    Brink, 1575-1900 yılları arasında inşa edilmiş olan evlerin, dükkânların ve cafelerin bulunduğu kent meydanıdır. Bu meydanda bir kac donerci mevcuttur. illaki ben doner yiyecegim diye tutturacak olursaniz. Ama ben tavsiye etmem. şehrin gece hayatının merkezi de burasıdır. Bu meydanda ayrıca her cuma ve cumartesi pazaryeri kurulmaktadır. Bunun yanı sıra bir Ortaçağ geleneği olarak en büyük pazar Hayırlı Cuma günü kurulmaktadır. Meydanda ünlü Deventer ballı kekinin (Deventer Koek) satın alınabileği Bussink Koekhuisje bulunmaktadır.
    Oyuncak Müzesi Waag'ın tam arkasında bulunan ve şehrin belki de en güzel binasında hizmet vermektedir.
    Dağ Kilisesi küçük bir tepenin üzerine kurulmuştur ve bugün modern sanatlar müzesi olarak hizmet vermektedir. Çevresindeki eski sokaklar özellikle görülmeye değerdir.
    Ayrıca şehirde ulusal ve uluslararası üne sahip değişik festivaller düzenlenmektedir

    Temmuzun ilk haftasonunda sanatçıların sokaklarda ücretsiz performanslar sergilediği Deventer op Stelten açık hava festivali
    Ağustos ayınin ilk pazar gunu yaklaşık 125.000 civarı turist çeken Avrupa'nın en büyük kitap fuarı olan Deventer boekenmarkt
    Aralık ayında insanların Viktorya dönemi kıyafetleri giyerek sokaklarda dolaştıkları Dickens Festivali
    Ayrica Hollanda'daki iki adet konsoloslugumuzdan bir tanesi bu sehirdedir. Ve turk nufusunun sayisi hicte azinsanamayacak duzeydedir. yaklasik 10 bin turk yasamaktadir bu sehirde. turkler genellikle karadeniz ve kars asillidir. iki adet camii ve bir cemevi mevcuttur. yani yabancilik cekmezsiniz.
    0 ...
  37. çıkma teklifine cevap dahi vermeyen kız

    3.
  38. elli kurusluk cikolatanin verdigi mutlulugu vermeyen kizdir benim gozumde. yok hayir cikmiyorsan bile acikca soyle. Hafiz ben seni arkadastan ote gormuyorum. hayir dersemde kalbin kirilmasin falan birseyler de en azindan. zor, cok zor mus bir arkadasin dedigine gore.
    1 ...
  39. sözlük yazarlarının korktuğu hayvanlar

    25.
  40. (bkz: yalan) evet ben yalanci insan evlatlarindan cok korkuyorum.
    0 ...
  41. amsterdam

    161.
  42. amsterdam (bkz: hollanda)'nın başkentidir. ama hükümeti barındırmaz, yani idari başkent değildir. idari başkent (bkz: lahey)'dir. yani den haag'tir. 12. yüzyılda amstel ırmağının kıyısında bir balıkçı köyü olarak kurulan amsterdam, bugün hollanda'nın kişi sayısı bakımından en büyük, kültürel ve parasal yönden de en önemli kentidir. kentte 1 nisan 2011 sayımına göre 783.364 kişi yaşasamaktadir.
    amsterdam, çoğunlukla 17. yüzyıldan kalma yapılarıyla, avrupa'daki en köklü kent dokularından birini barındırır. kentin eski bölümü iç içe geçmiş ay biçimindeki kanallardan oluşur. bu kanalların iki yakasındaki tarihî evlerin bir bölümü bugün ev, geri kalanı ise, kamu ya da özel işyeri olarak kullanılır.
    şehirde birçok müze bulunmaktadır. bunların en önemlileri rijks museum diğeri ise (bkz: van gogh) museum'dur. bunların dışında, amsterdams historisch museum, rembrandthuis, (bkz: anne frank) huis, hermitage, troppenmuseum, verzetmuseum stadelijik museum'u sayabiliriz.

    gelmisken gormeniz gereken yerlerin basinda gelen o meshur genelevlerin olduğu "kırmızı işıklar" bölgesi (bkz: red light district) ile daha çok tütünle karıştırılarak ya da karıştırılmadan içilen esrarın, space cake (esrarlı kurabiye) ve mantarların satıldığı "kahvehane"ler ("coffeeshop") bahsetmemek olmaz herhalde. ama ben derim ki siz gelin en iyisi kendiniz gorun. birde sayet cok bisiklet gormeye asina degilse gozleriniz amsterdam bisiklet-dostu bir şehirdir. şehirde bisiklet yolları ve bisiklet park alanlarıyla "bisiklet kültürü"nün geliştiği bir merkez oldugunu ve sehirde 1 milyondan fazla bisiklet bulundugunu bilseniz iyi olur.

    amsterdam, en çok ziyaret edilen 5. merkezdir. yıllık 4.2 milyon turist ülke dışından amsterdam'a gelir
    0 ...
  43. sarıkamış faciası

    28.
  44. milletlerin hafizalarinda bazi yer adlari adeta mermere kazinmis gibidir. o yer adlari, yillar gecip gitse de milletlerin hafizasindan silinmez. her an hatirlanarak, nesilden nesile aktarilir. bu yerlerden bazilari galicya, (bkz: yemen), (bkz: sarikamis), canakkale ve (bkz: sakarya)'dir. bu adlarin birini veya birkacini duydugumuzda gonul telimiz titrer. tarihimiz nice zaferlerle doludur. zaferlerimizin yaninda yenilgilerimz de vardir. bir millet, zaferleriyle ovunurken, yenilgilerinden de gerekli dersleri cikarmaya calismali. balkan savaslari, sarikamis bu tur ders alinacak belli basli yenilgilerdendir.
    sarikamis faciasi, harekati, her turlu imkansizliklar icinde, kirik bir umidi gerceklestirmeye yonelik, sonu hazinle biten bir harekattir. bu faciada askerimiz rus'tan cok tabiat ile mucadele etmistir.

    tarih hicbir zaman 95 yil sonra yargilanamaz ama sehitler anilmalidir. o gunun kosullari nedeni ile yapilan siyasi hatalar sonucunda almanlar ile ittifak eden osmanli, anadolu'nun nufusunun 12 milyon oldugu gun binlerce evladini kafkas'larin kapisi olarak isimlendirilen sarikamis'a ulasmak icin allahuekber ve soganli daglari'nda sehit vermistir. bu demektir ki o gun bu harekatta evinden sehit vermemis aile hemen hemen yoktur. bu harekatta savas tarihlerinde gorulmemis bir emre itaat yasanmis ve -45 derecede ac ve ciplak olan askerler, her zaman ileri atilirken sehit olmustur. sehadet sekli donmak ise herhalde en kutsal olanidir...

    (bkz: sarikamis) bir avuc asker ile zaptedilmis, ancak bir gece elde tutulabilmistir. eger sarikamis tamamen alinsaydi iste asil felaket o zaman yasanacakti: ocak ortasinda biten harekat karsisinda ruslar orta avrupa'dan asker cekerek baharda inanilmaz bir ordu ile tum anadolu'yu isgal edeceklerdi. bilindigi gibi ruslar gecirdikleri buyuk sarsinti nedeni ile 1915 yilinda toparlanamamislar, canakkale'de savastigimiz muttefiklerine yardim edememisler ve planladiklari gibi istanbul bogazi'na saldiramamislardir. fakat 1916 yilinda baslattiklari karsi saldiri ile anadolu'da; trabzon'dan van'a cekilen bir cizginin dogusunu tamamiyla isgal etmislerdir. ana merkezden uzaklasan askerin takviye edilememesi, lojistiginin saglanamamasi gibi nedenlerle birlikte 1917 ekim ihtilali ruslarin geri cekilmesine neden olmustur.

    osmanli imparatorlugu'nun cokusu (bkz: balkan savaslari) ile baslamis. sarikamis'la devam etmistir. bilinmesi gerekir ki sarikamis olmasaydi (bkz: canakkale) olmazdi. canakkale olmasaydi belki de (bkz: mustafa kemal ataturk) olmazdi...

    ne mutlu karlar altinda binlerce sehidi hatirlayan, hatirlatan insanlara.
    1 ...
  45. al mektuplarını ver mektuplarımı

    7.
  46. ask mektuplari kayboldu. oysa bizim zamanimizda mektup aski belgeliyor, ayni zamanda yuz yuze iken kizarmadindan bir turlu soylenemeyen ask sozcuklerinin sevgiliye iletilmesini de sagliyordu. artik yuz yuze iken yuz kizarmalar da kayboldugu icin, var olan ask mektuplarinin tadi kacti. cep telefonlari olsun e-mail olsun artik herneyse teknolojinin mesaj servisleri araciligiyla birtakim ask sozleri ulastiriliyorsa da, el yazisinin ve ask mektubunun tamamlayici unsurlari olan kurutulmus cicek, gozyasi lekesi ve parfumun yerini tutmuyor.

    oysa daha eskiden oldugu gibi 70'lerde de ask mektuplari onemliyid. kaynagini dogadan alan benzetmeler, sevgilinin adinin bas harflerinden olusturulmus akrotisler, donemin unlu ask sarkilarinin sozleri, kucuk kirginliklari anlatan kirik cumleler ve daha bir yigin aska dair ayrinti bu mektuplari susler, zarflarin icine bir tutam sac ya da kurutulmus gul konur, daha ileri gidilip mektubun ucu yakilirdi. ama aski yasamak o kadar kolay degildi. siki baba ve erkek kardesin kontrolundeki evlere oyle istendigi gibi mektup gelemezdi. bu yuzden nispeten serbest kiz arkadaslarin ya da gonul islerinde anlayisli, hafif "serbest" bir ablanin ev adresi sevgiliye verilir, mektuplar bu adrese postalanir, oradan alinirdi. tabi bu anlattiklarim kizlar icin gecerli bir durumdu. biz erkekler icin mektup alip gondermede bir sikinti yoktu
    0 ...
  47. yetmişli yıllar

    36.
  48. ben cocukken buyukler konusmalarina "bizim zamanimizda..." diye baslarlardi: gaz lambasinda ders calisirdik. hadi bu entryede "bizim zamanimizda..." diye baslayayim. cep telefonun yoktu, sehirlerarasina telefon baglatirdik. gelecekte simdi gencliklerini yasayanlar da soze "bizim zamanimizda..." diye baslayacaklar. internet yoktu, faks cekerdik. kagidi oldum olasi seven birisi olarak gelecekte soze soyle baslanmamasini dilerim "bizim zamanimizda kitap diye bir sey vardi, kagittan yapiliyordu. dusunebiliyor musunuz?"

    eskiden cocuk olmak. 70'li yillarda cocuklugunu yasayanlar, buyuklerinden "simdiki cocuklar cok sansli!" sozunu cok sik duyarak buyuduler. odalarimizi aydinlatan elektrigin, haftada en az bir kere gidilecek sinemanin, ekmege surulen vita veya sana yaginin, bizleri okullarimiza tasiyan belediye otobuslerinin, asfalt yollarin, pilli bebeklerin, aradigimiz her seyi bulabildigimiz carsilarin, kirbeslik plaklarimizi caldigimiz pikaplarin, kurulunca yuruyen arabalarin ve daha buna benzer, bize simdi cok gulunc ve ilkel gelen, ama o zamanlar hayatimizda ayricalikli bir yer tutan butun bu ilerlemenin onemini her firsatta bize hatirlatip, kiymetini bilmemizi istediler.
    kismen hakliydilar. cogunlugu, karda yagmurda okullarina yuruyerek gitmisler, gaz lambasinin isiginda ders calismislar, kirpintilardan yaptiklari toplarla oynamislardi. ekmek karneli yillari gormemis bile olsalar, o yillarin aci veren hikayelerini ezberlemisler, cocukken buyumek zorunda birakilmislardi.
    ama simdiki kusak cocuklarina ayni seyi soylemiyor. bu cagin cocuklarinin yasadiklarinin sans olup olmadigindan kimse emin degil. bir yigin tuketim urunuyle donatilan hayatlarinda simdiki cocuklar cok yalniz. yaraticiligi kiskirtan yokluk ortaminda degil; sikintiyi buyuten, derin bir tembellik ve umursamazlik yaratan bolluk ortaminda buyuyorlar.
    ilac kutularindan araba yapmak, gazoz kapagi biriktirmek, dergilerden gazetelerden artist resimleri kesip deftere yapistirmak onlara gore degil.
    70'lerde cocuk olmanin en guzel tarafi, ozgurluk duygusuydu. gerci bunun anlamini bilmiyorduk, cunku butun arsalar, bahceler, sokaklar, parklar, deniz kenarlari bizimdi. istedigimiz zaman gider oynar gelirdik.
    bunun bir tur cocuk ozgurlugu oldugunu arsalar ve yangin yerleri binalarla dolduktan; genis, serin bahceli evlerin yerini apartmanlar aldiktan; sokaklar arabalarin egemenligine terk edildikten sonra, buyuyunce anladik. meger sansliymisiz, cunku ozgurmusuz.
    1 ...
  49. bana bu kalbin kadar temiz sayfayı ayırdığın için

    17.
  50. (bkz: the beatles)toplulugu 60'larda takim elbise giyiyor, kravat takiyordu. kisa sacli ve kisa favoriydiler. 70'lerde saclarini uzatmislar, renkli ve cicekli gomlekler giymislerdi. genclik her donemde degisiyor, hatta zamani onlar degisik kiliyor. 70'lerde kucuk sehir gencligi romantikti. kliseyi ozellikle klise siiri cok severdi. kizlar hatira defterleri arasinda gul yapraklari kurutur, bebek resimleri biriktirirlerdi. aska duskunduler. toplumsal yargilarin golgesi altinda zihinlerinde gelisen ask fikri, "yuva kurmayi" gerektiriyordu. temiz asklar saf kalpler, en temiz duygular donemin temel klise unsurlariydi.

    hemen her genc kizin hatira defteri vardi. az sayida da olsa romantik ve duygulu erkek cocuklari da hatira defteri tutarlardi. ama genellikle bu deftere kizlar itibar ederdi. hatira defterleri mumkun oldugunca suslu hazirlanir, kapaginda "hatira defteri" ibaresi bulunur. kirtasiyecilerde onlarca cesidi satilirdi. yapraklari ucuk pembe, mavi falan olurdu. buyuk cogunlugunun sayfalari kalplerle. ciceklerle suslenirdi. bu tur hatira defteri olan kizlar genellikle liseyi bitirmeden evlendirilir, cocuk sahibi olurlar ve hayatin, defterlerinin yapraklari kadar pembe ve romantik olmadigini gorurlerdi. neyse konumuz bu degil.
    iste bu defterler genelde ilk giris cumlesi yada bitis cumlesi olarak eskiden arkadas arasinda gerceklestirilen guzel bir olaydi...
    0 ...
  51. ahmed sahin

    1.
  52. 1935 yilinda (bkz: yozgat)'in (bkz: cayiralan) ilcesinin yahyasaray koyunde dunyaya geldi.
    (ac parantez; biliyorum cokta umrunuzdaydi ama kendisi yenge tarafindan akrabam olur... kapa parantez)
    koy hayatinin geregi olarak cocukluk devresinde kirlarda hayvan otlatip, koyun keci cobanligi yaptigi siralarda eline gecen elif cuzuyle basladigi kur'an ogrenimini 1950'de kayseri'de aldigi hafizlik diplomasiyla tamamladi. tahsiline devam etmek icin kayseri'den istanbul"a giderek okumak isteyen cocuklara sahip cikisiyla bilinen meshur gonenli hocanin talebesi oldu.
    istanbul'da 1950-60 arasi osmanli ulemasinin son halkasini teskil eden alimlerden tefsir, fikih, hadis ve kelam dersleri okuyarak cok ilgi duydugu dini ilimlerde mesafe aldi.
    cami odalarinda gecen bu on senelik ilahiyat ogrenciligi devresinde istanbul'da ilk islami yayin olarak cikan haftalik hur adam gazetesinin, cuma gunleri istanbul'u bir uctan bir uca dolasarak. anadolu satisina denk dusecek miktarda satis yapti. ilk yazilarinida satisini yaptigi bu hur adam gazetesinde yazmaya basladi. okuyucularin dini sorularina cevap veren bu yazilar o gunlerde kitapcik olarak yayinlandi. gazete ise 27 mayis 1960 ihtilalinde kapatildi. bu tarihte girdigi imtihandan sonra suleymaniye camiine din gorevlisi olarak atandi. on sene suren bu camii gorevi sirasinda yayina giren haftalik ittihad gazetesinde islam alemi sayfasini hazirladi. tarihin seref levhalari yazi dizisii de resimli tefrika halinde ittihad'da yayinlandi. ilk kitabi da bu tarihin seref levhalari oldu.

    1970'de yayin hayatina giren gunluk yeni asya gazetesinde kose yazilarina basladi. on iki sene suren bu yazilari tek hafta izin kullanmadan, tek gun ara vermeden 1982 yilina kadar surdurdu.
    1982'den itibaren mesaisini tamamen kitap hazirlamaya ayirdi. alti sene suren bu kitap hazirlama devresinde arkadaslariyla cihan yayinevi'ni kurup kitaplarinin basimini burada topladi.
    1988'de zaman gazetesinde tekrar gunluk yazilarina basladi. 2003'de kose yazilarini surdururken yayinlanan kitaplarinin sayisi otuz'a ulasti.
    moral fm radyosunda 1994'de baslayarak surdurdugu cuma ve pazar konusmalari da (musluman nasil yasamali?) adiyla kitaplastirilarak basildi.
    0 ...
  53. anlasmak

    1.
  54. anlasmak;
    her insanda guclukler ve kolayliklar beraber yasar. bunlardan birini biz canlandirarak ustumuze yonlendiririz.

    anlasabilmenin cesitli yollari vardir. ancak bu yollarin sadece birisinin kullanilmasi genellikle yetersiz kalir. anlasma yollari birbirini tamamlar niteliktedir ve bunun icin de beraberce kullanilmalidirlar. karsilikli fikirlerin ayni mecraya dogru akmaya basladigi bir sirada ortaya cikabilecek "saygisizlik" anlasma surecini bir yerinden kiriverir. bastan sonra saygi icinde yurutulen bir iliski de "teknik yetersizliklerden" dolayi cikmaza girebilir.

    iletisimin merkezinde insan vardir. insanin ozellikleri, uslubu, birikimi, niyetleri ve en onemlisi amaclari anlasma surecini sekillendirir ve neticelendirir. ayni konuda bir insanla anlasamazken bir digeri ile anlasiriz. bir insanla kavga konusu olabilecek bir mesele digeri ile anlasma vesilesi olur. bu ornek iletisimdeki "insan' faktorunu butun agirligi ile ortaya koymaktadir.

    iste "insan"dan dogacak iletisim zorluklarini en az olcuye indirmenin yolu da anlasma yollarini birbirini tamamlayacak sekilde beraber kullanmaktir. sunu da unutmamak gerekir ki iletisimi zorlastiran nasil "insan"sa, kolaylastiran da odur. her insanda guclukler ve kolayliklar beraber yasar. bunlardan birini biz canlandiririz ve ustumuze yoneltiriz. iletisimde ustaligin anlami budur. insandaki guclukleri uyandirmadan, o gucluklerin bize karsi harekete gecmesine sebep olmadan insandaki kolayliklari kullanabilmek... bu insandaki kolayliklari da ancak kendi kolayliklarimizla ortaya cikarabiliriz.
    0 ...
  55. dinlemek

    11.
  56. herhangi bir konuda konusurken, bir yardim isteginde bulunurken, bir is gorusmesi yaparken, zorlu bir probleminizin cozumu icin tavsiyeler ararken, hatta havadan sudan bahsedilen bir sohbette bile, muhatabiniz tarafindan yurekten dinlendiniz mi hic? bir cift goz, her pariltisi ile sizi dinledigini hissettirdi mi? cevabiniz evetse dinlemenin anlamindan haberdarsiniz demektir.

    hergun bircok defalar yaptigimizi zannettigimiz halde cok az yaptigimiz, hatta genellikle yapmadigimiz birsey varsa o da dinlemektir.

    dinliyormus gibi yapan birisi kadar pek az kisi bizi incitebilir. bircok insan ise dinliyormus gibi yapmak kasti bulunmamakla birlikte dinlemesindeki bilincsizlik, dolayisi ile kalitesizlik sebebi ile sonuc olarak dinliyormus gibi yapmis olur.

    dinlerken kulaklarimiza cok az is duser. onlarin gorevi sadece sesi duymaktir. fakat dinlemnin, sesleri duymaktan ibaret olmadigini bilmeliyiz. ne yazik ki bir cok insan "evet seni dinliyorum" derken "sesini duyuyorum" demek istemektedir.

    otobusle harikulade bir ormanin kiyisindan gecerken ormanin bizde bir takim duygular uyandirmasi, mesela bir ferahlama duygusu vermesi tabiidir. ama firsat bulup ormanin derinliklerinde turlu kus civiltilari, cesitli hayvan golgeleri ve sik agaclar arasinda yalniz kalabilirsek orada daha bircok "sesler" duyacagiz. kiyisindan gecerken bize pek az birseyler soyleyen orman, icinde yapayalniz kaldigimizda bize cok seyler soyleyecektir.

    kulaklarimiz ormanin seslerini dinleyebilmemiz icin yetmeyecek, duygularimiz hareketlenecektir.
    insanlari, kiyilarindan otobusle gecerken degil, onlarin derinlikleri icinde dinlemeliyiz. durarak ve duyarak dinlemeliyiz.

    sozleri anlamlandiran kulaklarimiz degildir. cunku anlam, sesten ibaret olamaz.

    biz, duydugumuz kelimeler bizde canlandiginda, sesin arkasina ulasabildigimizde gercekten dinlemis oluruz. bunu basarabilmemiz buna niyetli olmamiza baglidir. duymak icin degil anlamak icin dinleyecegiz.
    0 ...
  57. anlamak

    38.
  58. kiminle konustugumuzu bilebilmeliyiz. yalniz dile getirilen dusunceler degil o dusuncelerin nasil yapildigi da onemlidir. karsi dusuncenin nasil yapilandigini bilemememiz yanlis yerde durmamiza yol acar. yanlis yer tutmak, yanlis mudahalede bulunmaktir. yanlis yerden yaptigimiz her hareket ya hedefine ulasmaz ya da yanlis etki yapar. tenis oyununu bir an karsilikli bir iletisim olarak dusunelim. kendi sahamiza dusen topu en iyi karsilayabilmemizin yolu en dogru yerde durmamiz ya da en dogru yere suratle intikal edebilmemizdir.

    dusuncenin nasil yapilandigini anlayabilmenin sartlarindan biri, dusunceden once. "kiminle konusuyorum?" sorusunun cevabini belirlemektir. turkiye'de demir yollarina olan ihtiyac konusunda karayolu tasimacilik sirketi olan birisi ile emekli bir makinistle tartistiginiz gibi tartisamazsiniz. kiminle konustugunuzu bilemezseniz, henuz askerligini yapmamis birisi ile yanasik duzen egitimi uzerine, supermarketlerin ne kadar gerekli oldugunu bir bakkalla saatlerce tartisabilirsiniz. bununla tabii ki dusunce aktarabilecegimiz insanlari sinirlamiyorum. yani bakkallarla supermarketleri tartismayin demiyorum. ancak bir bakkalla tartistiginizi bilmeniz size konuyu nasil baslatabileceginiz, nasil devam edebileceginiz ve nasil bitirebileceginiz konusunda onemli kolayliklar saglayacaktir.

    karsi dusuncenin nasil yapilandigini anlayabilmek, one surulecek iddialari ve ozel tavirlari geregi gibi karsilayabilmek bakimindan da onemlidir. cezaevinde mahkum olarak bulunmus birisinin, cezaevinde gardiyan olarak bulunmus birisinden daha sert bir cezaevi tartismasi yapmasi anlayisla karsilanir.

    eger niyetimiz anlamaksa, gercekten anlamak istiyorsak, kendimizi anlamak istedigimiz insan yerine koyabilmeliyiz. onun yerinde ben olsaydim?.. sorusunun sayisiz faydada sayisiz cevabi vardir. bu soru kadar etkisi sosyal hayatin derinliklerinde dolasan, insan iliskilerini duzenleyici bir guce sahip az soru vardir. her insana her olaya tamamen ve surekli kendi gozlukleri ile bakarak hayati cok katilastiran bunun icin de hep kirilan ve kiran insanlar az midir?ıı
    0 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük