Dün akşam belki de kırk türkün yapamayacağını bizim için yapan ingiliz grup. Hiç bira yok mu dedi. Bir tane bile yok mu dedi Ricky Wilson. işte öyle bakacaklar bize günlük güneşlik havada annesi izin vermediği için bahçeye çıkamayan çocuklara baktıkları gibi. Şarkılarını dinlerdim. Ama öyle aman da kayser çifs değildim hiçbir zaman. Sahneye Dire Straits'in Money For Nothing'yle çıkarak kafadan bi tavladılar zaten beni. Arkasından elinde dört bardak birayla seyircilerin arasına dalıp alkol satılmayan efes standında içti ya biraları ricky delikanlısı öyle güzel anlattı öyle güzel anlattı ki başımıza gelenleri biz de haaaaa diye baktık öyle ağzımız beş karış açık. Performanslarına gelince şu yaşımdan sonra ergen misali ünlü aşığı olmam herhalde ama ben sahnede böyle bi enerji görmedim. Şu yaşıma kadar görmedim yani. O da benim görmemişliğim olsun. Tamam seyirciyi eğlendirirsin de beni en çok etkileyen şey yaptığı işi seven insanların yüzlerindeki mutluluğu bu kadar yakından görmekti. Simon rix' e gelince.Kıvırcık saça zaafım olduğunu farketmemi sağladığı için kendisine teşekkür etsem ne olacağmış. gülerler adama.
Apocalyptica basta olmak üzere guns n roses hariç diger tüm gruplarin (en azindan ikinci gün için böyle) sound check yapar gibi sahnede kaldiklari festival. insanlar oraya kayittan metallica dinlemek için gitmedi organizatör arkadasim.
cnbce dizilerinde allasen çiftler tartışırken evin içinde dönenip durmasınlar. kadın bi dur yerinde sonra katla çamaşırlarını. en az üç tur atıyorlar evde. hop evi toplarsın valla o hengamede. başım dönüyor bi durun lan. kavga edin, konuşun sonra yapın napcaksanız.
durup durup beni "allam resmen türk bunlar. çıldıriciim resmen bizden bunlar" diye söyleten nadide müzik grubu. Yatıp kalkıp şükrediyorum ben. ne utancam.
(bkz: zerre)
sanatçı burada bir insan nasıl zorla günaha sokulur göstermek istemiş. oyunculukları değerlendirmek ne haddime ama bu nasıl bir mizaçtır robert de niro. adamı gökkuşağı gibi giydirmişler yine adam yine adam. başıma bir şey gelmeyecekse joe pesci her gözüktüğünde rahmetli zeki müren aklıma geldi demek istiyorum. ve sharon stone öyle bir oynamış ki böyle içten içten bekledim ne zaman ölecek bu şıprıntı diye. billy sherbert karekterindeki don rickles ise ayrıca favorimdir. saygılar.
--spoiler--
nicky' nin as'a çölde ayarı verdikten sonra arabasının tozunu yutturduğu sahne pek bi güzeldir.
--spoiler--
yalnızlığı pek sevmeyen hayvan. benimki üç gün yalnız bıraktım diye bi ayağını yemiş haliyle ölmüş. yemini de bol koyup gittiydim. vicdan azabı çekiyorum bi dert sana çok alışmışım o bi dert. naptın be cıgıl.
bu sene başaklar yırtmış hocu. aslansan boğadan şaşmayacaksın zırvalıklarına yıllarca uyuz olan bi bünyeyim. bilmiyorum ait olduğum burcun en dandirik gereksiz tüm zırvalıkları bünyesinde barındırmasındandır belki garezim. bu da mı gol değillik o kadar yani. bu gün bi tespitte bulundum daha bi afakanlar bastı. ne zaman bütün uyuzluğum, hassaslığım ( bu da ayrı bi inceleme konusudur kanımca) üstümde olsa. yani sözün kısası sinir sistemim ne zaman syntax error dese koca koca harflerle, bi şekilde akşamında pencereden dolunayı farkediyorum. inanmadığım bir şeyin kanıtlar sunmasını hazmedemedi bünyem. toplatın yengeçleri.
herkes gibi benim de aklımda dönen ama adını sanını bilmediğim şarkılar oluyor bazen. çok başıma vurunca googledı eş dosttu dilim döndüğümce aratıyorum buluyorum. ama iki şarkı var şunca yaşımda ömrümü yediler yav. birincisi tee evde elde tabak makarnayla televizyon başında pineklediğim orta okul zamanlarımda takıldı aklıma. yıllar sonra üniversitede barda içmekten tipim kaymış bi halde klibiyle beraber gördüm. bu sefer kaçırmiycam lan seni dedim onca kalabalığın içinde yamul bükül öğrendim (#9632282). ikincisi ah ikincisi evet itiraf burda arctic monkeys' in brainstorm. ne anlatmayla oldu ne aratmayla aklıma geldikçe bazen içim şişiyordu yıllık ödevimi yetiştiremediğim zamanlardaki gibi. ne beyin fırtınaları geçirerek aradığım şarkı ismiyle dalga geçiyordu zatımla adeta. grooveshark sağolsun çok alakasız bir şey dinlerken çıkıverdi karşıma. gözlerim doldu sözlük. normal mi sence?
ıggy pop bu şarkıyı güne başlamakta zorluk çekenlere armağan etmiş olabilir. etmiştir bence. ecüş bücüş bi suratla uyanılır son ses bu şarkı açılır günü kötü geçen gelsin beni bulsun.
nacizane çağrışım: leon shape of my heart ise ; trainspotting the passengers' dır.
11 şubat cuma kadıköy karga barda dinlenilebilecek, henüz farketmemiş olanlar için müziğiyle tanışılabilecek, indie - post punk' ı güzelce icra eden bir grup.
(bkz: unutursam)
(bkz: caca)
sheila och' un romanı. şahsımı bir küçük prensten daha çok etkileyen kitaptır küçükkene. küçük prens de candır tabi de bu bir başkadır. hala saklar kitap okumaya hevesli yavrular gördüğümde ilk bunu çıkarırım raftan. kitap arkası çalıntısıyla anlatmak gerekirse şöyle bir şeydir işte.
paranın yerde yattığını, onu almak için sadece eğilmenin yeterli olduğunu sadece karel ve jarda' nın aileleri kavrayamaz. Karel ve Jarda on iki yaşına geldiklerinde büyüdüklerine inanıp zengin olmaları gerektiğine karar verirler. Biletçilik, tahsilatçılık, çiçekçilik, organizatörlük ve solucan avcılığı gibi işlerle para kazanmanın yollarını ararlar. bu arada hayatı, aile ilişkilerini ve insanları daha yakından tanırlar.
kendisini geçtim babamla yalnız kalmaya korkar olmuştum yav. asansöre biniyoruz aha kesin sorcak şimdi boku yedik. bayya geç söktüm ben de eşşeğin götüne suyu kaçırmıştım ama. o dokuzlar yok mu o dokuzlar ah o dokuzlar.
çaya on lira bayılmak istemeyenler için( kahveye bayılınca noluyorsa o ayrı mevzu) ben şöyle bir taktik geliştirdim. yanımdaki şahsın siparişini bekliyorum.
- sobariçine kapriçiko
- siz efendim?
- hı. aynısından.
daha ilk dinlediğimde slash acaba daha neler çıkaracaksın o şapkanın içinden dediğim parça. böyle dediğimle dedirtenle biten cümlelere de ayar olurum ama valla söylicek başka bir şey bulamadım. o kadar.
mc donnald's, burger king çalışanlarından sonra en çok saygı duyduğum güruh. hiç unutmam cevahirin önünden otobüsler durmadan geçse de gölgede kalabilsem azcık derdim içimden. iş hayatının ilk basamağıdır. sağlam basamağıdır.
bu gün migros raflarında kendisiyle burun buruna geldim tekrardan. ilk defa bu kadar hissettim galiba eşşek kadar olduğumu. kabusum olmuştu o yaşta ya. sen daha algılayarak izlediği ilk filmde hala bi bok anlayamayacak yaşta olsa da zırıl zırıl ağlayan bi çocuğa niye okutursun o kitabı zorla kardeşim ya. (bkz: uçurtmayı vurmasınlar) içime incir ağacı dikilmişti sanki yav. hadi o zaman çeşit yoktu belki. hala mı lan. bi ana baba açıp bakmıyor mu şunun içine allasen ne okuyor bu çocuk diye. ilerde olur da bi çocuğa kitap okutmak isterseniz nacizane bir tavsiye.
(bkz: karel, jarda ve gerçek yaşam)
aradığın parçayı genelde bulamamakla birlikte hah varmış lan diye sevindiklerini indirip de mp3'e attıktan sonra congratulations diye lafa başlayıp kafa zübüren bi amca var ya. onu bulsam fena döverim.