25 nisan da, şırnak ta, orospu çocuklarının açtığı ateş sonucu şehit olan türk askeri...
neyse boşverin, düşünmeyin siz çavuş mustafa yı... bizim daha önemli işlerimiz var. biz daha yobazları temizleyeceğiz, ülkeye şeriat getireceğiz, mitingler düzenleyeceğiz...
boşverin şehitleri, ülkenin bölünmez bütünlüğünü.. bunlar hava cıva... di mi ülkemin güzel insanları???
inşallah 2007 yılında gösterime girecek olan, başrolde pierce brosnan ın oynadığı, yönetmeni belli olmayan* film diyemiyorum maalesef, film projesi...
99 yapımlı the thomas crown affair filminin devam filmi sayılır...
pierce brosnan 99 yapımlı filmde thomas crown adlı tablo hırsızını canlandırmaktadır. ancak sanırsam thomas crown bu sefer tabloları bırakıp mücevher sektörüne dalmıştır. e topkapı sarayına girip de kaşıkçı elmasını çalmadan gitmek ayıp olur... ayıp olmasından ziyade salaklıktır.
...
Yaşlanan birgün bugün. Bavulu topluyor ve son vedası tıpkı dün gibi köşeye çekilip ağlıyor, bense yarına penceremden bakma gafletindeyim. Gözlerim dolu ve ellerim tutuklu yüzüme. Dudaklarım kilitli, hoşçakal bugün!.. Sen de yolcusun dünlerimde sorgusun ve 24 lük yorgunsun. git de dinlen, gidenlere yarınım kapıda bekliyor ve son veda zamanı. Saçlarımda saklı kar beyaz ve gözlerimde hep telaş. Panik, silik resimler ortasında bir küçük çocuktum, hep konuktu başka gün ve çok soğuktu her geçen dün. Tıpkı sen gibiydi, giden o eski dünler, geçmişin karanlığında anılarımdı onlar, bense bulamaz oldum onları, hep selam gönderdim geride kalana, kanıtım yoktu yarına, yolcularımla ağladım, hiç misafir olmamıştı kimse bunu ben anladım. Sonbaharda katil oldu rüzgarlar oldu tüm yapraklar, yağmur aldı gözyaşı, ve rüzgar oldu ruhlar estiler yavaşça. Sen misali ağlamıştı her dünüm usulca.
Dudaklarım kilitli, hoşçakal bugün, sen de yolcusun, dünlerimde sorgusun ve 24lük yorgunsun, git de dinlen gidenlerle yarınım kapıda bekliyor ve son veda zamanı...
Aynalarda buğulu yüzümü göremez oldum, ve iyimserlik mateminde sarı gül tuttum. Hayallerim yok oldu, koyduğum yerde yoktu hiçbiri tek yabancı bendim evde ver bir yalancı mumdu doğan güneş. Solan gülümdü, talan sonuydu, kalan resimdi, bir vesikalık gülen çocuktum, yüzüme bakarak ağladım, yüzleşirken kendimle, hıçkırıklarımla savaşır oldum, ertelendim yarına. Reddedildim, gideni yolcu etti gözlerim ve gelene merhaba dedi bu kimsesiz dilim, ortalarda gezinen oldu dilenci ellerim, bu son demiydi, sonbaharın, son yaprağında, son gülümsemekki nefesi son çekişti içime sonbahardı. Güz ağırdı gün üzeri bir tebessüm etti yüz, saklı kaldı her düşende kırılan onca göçebe his, biz dünden olma yarına varma garibiyiz.
Dudaklarım kilitli, hoşçakal bugün, sen de yolcusun, dünlerimde sorgusun ve 24lük yorgunsun, git de dinlen gidenlerle yarınım kapıda bekliyor ve son veda zamanı...
az önce dedem tv de zap yaparken kanal 7 de bir program gördü. programda küçük kız çocukları istiklal marşı nı söylüyordü...
dedem dinledi, dinledi ve dudaklarından, ''ey atam allah seni su dünyaya tekrar gönderseydi keşke'' kelimeleri döküldü...
dedeme bakakaldım. kilitlendim resmen. tüylerim diken diken oldu. yüzümde enteresan bir tebessüm oluştu. dedem de bunu farketmiş olacak ki, bana hazinle ve gururla karışık bir tebessüm etti.
ve ikimiz de atatürk ü ne kadar özlediğimizi, ve o na ne kadar muhtaç olduğumuzu hissettik.
türk yönetmen. 1933 de bursa da doğan göreç, liseyi bırakarak kurgucu yardımcısı olarak sinema sektörüne girmiştir. memduh ün ün yardımcılığını yapmıştır. ilk filmi 1960 yılında çektiği kanlı sevda dır.
çektiği filmlerin senaryo yazarı genellikle vedat türkali dir. en çok ses getiren filmleri: otobüs yolcuları* ve karanlıkta uyuyanlar* dır. ölmeden önce son olarak arabesk filmini çeken göreç, 1992 de vefat etmiştir.
ertem göreç ayrıca 48- 58 yılları arasında profesyonel olarak basketbol oynamış ve 15 kez milli olmuştur.
tam en hayvanından entry i yardırırken, ev ahalisinden birinin fareyi tıklatması sonucu başka sayfanın açılması anında, bu bünyeden çıkan küfürlerin sel olup taşması durumudur.
eğitim kalitesi çok yüksek olmasa da kalburüstü bir lisedir. hademesinden müdürüne kadar çok şeker insanlar barındırır.
ayrıca, bendeniz cuthbert in mezun olduğu lisedir. bahçesinde milyonlarca hatıra barındırdığım lisedir. nerdeyse her gün gidip bahçesinde basket oynadığım, bir türlü vazgeçemediğim lisedir.
birine aşık olursun, çeşitli sebeplerden dolayı kavuşamazsın o na... neyse bu kısım ayrı bir konu...
ama en küçük bir kavuşma ihtimalin bile olsaydı eğer, ne yapardın? düşündün mü hiç?
-onun için annenden, babandan, kardeşinden, dostlarından vazgeçer miydin?
-onun için okulunu, üniversiteni bırakır mıydın?
-onun için semtini, şehrini hatta ülkeni terkeder miydin?
-onun için hamallık yapmayı* göze alır mıydın?
-her şeyden öte onun için kendinden vazgeçer miydin?
ben geçerdim, yemin ederim geçerdim...
ben daha 19 yaşındayım. şimdi bu yazıyı okuyunca yazar abilerim, ablalarım gülecekler ve '''manyak mısın oğlum, bi kız için bunlar yapılır mı?''' diyecekler...
efendim, sözlüğümüzde bulunan cuthbert adlı öküzün, joaquin phoenix ismini şaşıraraktan, telaffuz etme gafletine düştüğü, g.tten bacaktan uydurduğu isimdir.