bugün

başrollerini javier bardem, natalie portman ve stellan skarsgard ın paylaştığı, 2007 yapımlı milos forman filmi...

film, 18yy. ispanya sında geçiyor. bir kadın ve iki erkek arasındaki ilişki karmaşasını anlatıyor. * *
ispanyol yönetmen carlos saura 99 yılında goya'yı anlatan Goya en Burdeos adlı filmi çekmişti fakat çoğu sinemasever bu filmin goya'yı yeterince anlatıp açıklayamayacağını düşünmüştü.
aldığm duyumlara göre çok güzel olan, ülkemizde goya nın hayaletleri adıyla birkaç gün önce gösterime giren film. * *
milos forman amadeus tan sonra bir kez daha otobiyografik filmlerin nasıl çekilmesi konusunda kendini kanıtlamıştır. ama yine de amadeus un yanında biraz sinik kalıyor; belki de amadeus kendi gücünü filme uyarlanmadan önce bir tiyatro oyunu oluşundan alıyordur. *
Forman'ın ikinci filmi izlediğim, ilki leziz "Amadeus" idi.

Javier Bardem, Natalie Portman ve Stellan Skarsgard baş rollerde.

Ressam Goya'yı hikayenin merkezine oturtarak devrin dinamiklerine eleştiri getiriyor. Ayrıca filmin dönemin oldukça karışık tarihini anlatıyor.

--spoiler--

Ağır bir Kilise eleştirisi var, özellikle de Engizisyon üzerinden. Filmi iki parçaya bölersek de ikinci yarıda işgalleri tasvir etmiş yönetmen, ressamın gözünden. ispanya da yolgeçen hanı gibiymiş o zamanlar, bir Fransızlar işgal etmiş bir ingilizler.
--spoiler--

Görsellik de ön planda tutulmuş, ressamın işinin ayrıntılarını da görebiliyoruz ve bu çok hoş.

Javier Bardem usta bir oyuncu, ama bence ingilizcesi yetersiz kalmış gözüküyor.
Stellan Skarsgard ressamı iyi oynamış, Natalie Portman (ki bence en zor rol onundu filmde) da her zamanki gibi mükemmel.

Film Goya'nın hayatını anlatıyor gibi gözükebilir ama Forman ın Amadeus filminde de gördüğümüz gibi, sanki filmde başrol oyuncusu yok ve çıplak bir gözle ve biraz daha ön planda olan karakterlerle dönemi bize anlatmaya çalışıyor.

düzenleme: one flew over the cuckoo's nest de forman filmi imiş, yani bu izlediğim üçüncü forman filmi. kendimi kınıyorum.
guguk kuşu ve amadeus'tan sonra bu yavan kalmış olsada, natalie portman'ın en iyi kadın oscar'ını alacağını 5 ay önceden iddia ediyorum.
javier bardem ise hep iyi;alıştım bu duruma.
film bir konu üzerinde yoğunlaşamamış bence;Goya'yı mı anlatıyor yoksa Portman'ı mı yoksa Bardem'i mi anlatıyor konunun merkezine anlayamadım.Yok üçünü de aynı anda seyirciye vermek istediyse onu hepten becerememiş. Film bir 40 dakika eksik kalmış.
natalie portman'ı ucube olarak gördüğümüz film.
temel olarak father lorenzo karakteri ile goya'nin catişmalarini anlatan filmdir. rahip lorenzo hazretleri enmgizisyon'un en sığ ve bagnaz bir piyadesiyken talihinin dönüp kaçmasi ve geri dönüşünde tam tersi dönüşünü anlatan bu filmde bence vurgulana konu bir inanc için ölmeye değer mi sorunudur.

rahip lorenzo karakterinin temelinden yükselen hikayede sonlara doğru goya ile lorenzo'nun diyaloglari filmin esas konusunu özetlemektedir.

lorenzo'Nun goya'ya terennüm ettiği 'sen bir fahişesin goya, para veren herkes için resim yapiyorsun' demesi goya'nin halet-i ruhiyesini tam yerinde betimler.

fakat bu sorunsal yani para için mi yoksa idealler için mi sanat düsüncesi hala bir çözüme kavusamamiştir. galia biz buna paradoks desek daha iyi.

lorenzo'nun sectiği yol ona tövbe hakki verilse bile hayali geniş bir ispanyol tarafindan icat edilmiş olan boğma düzeneğine götürür. goya'nin sonu ise malum.

fazla gidiklanmamiş bir dönemin izahatini veren bu film nedense bana ispanyol iç savasinin temelinde yatan esas sebeplerin o dönemlerde gizli olduguna isaret etmiştir.

ek olarak natalie portman2in bu filmde cila olsun diye oynadiğini düsünerek cilaya değil esas tahtaya dikkat edilirse daha iyi anlasilabilecek filmdir.

--spoiler--
insan haklari beyannamesi adina sizi ölüme mahkum ediyorum
--spoiler--
Natalie Portman'ın Ines karakteri ile ve Javier Bardem'in Lorenzo karakteri ile harikalar yarattığı film...
goya'nın hayaletleri, 18.yüzyıl ispanya'sının içler acısı durumunu, din adı altında engizisyon mahkemelerinin halk üzerindeki inanılmaz baskısını ve bu kargaşa ortamında ressam goya,ines ve rahip lorenzo üçgeninde geçen, milos forman imzalı ilginç bir film.
gördüğüm en güzel final sahnesine sahip filmlerdendir.
yaşamla ölüm birbiriyle bu kadar içli dışlıdır işte der film size.
çocuklar sokakta şarkı söyler, aynı sokaktan giyotine mahkum edilmiş bir ceset sessizce geçer gider.
Tesadüfle bulup dün gece izlemiş olduğum, ve ciddi anlamda etkilemesi sonucunda sabaha kadar uyuyamama sebep olmuş mükemmel film. 18.yyılın ispanyasında geçer.
--spoiler--
kralın goya'yı "sen gelsene bi dakka" yapıp bir odaya çekmesi ve çok gizli bir şey söyleyeceği sanılırken kemanı eline alıp pek de matah olmayan bir müzik performansı sergileyerek sonra da "nasıldı?" diye sorması ve de akabinde tam goya mırın kırın ederken odaya gelen bir habercinin fransız ihtilalinin haberini getirmesiyle bu mevzunun da gargaraya gitmesi şeklindeki sekans çoğunlukla trajik olan filmin mizahi ve yaran nadir anları arasındadır.
--spoiler--
(bkz: goya nın hayaletleri filmi idam sahnesi/#30168293)
(bkz: goya nin hayaletleri)