bazı insanların umurunda bile olmayan direniş. ben olayları takip ederken arkadaşım yanıma gelip "napıyon lan, olayları mı izliyon hala. boş ver olum dersine çalış sana ne olaylardan" diyor. şimdi kendisi de çalışmayı bıraktı ama dizi izliyor, iki dakika açıp bu ülkede neler oluyor diye bakmıyor. "bana ne istanbuldaki olaylardan" mantığında. insanların orada çocukları ölürken sen burada bize ne olaylardan dememelisin lan işte dememelisin.
işler güçler dizisindeki performansıyla tanıdığımdan olsa gerek, ciddi bir rolde düşünemediğim oyuncu.
halbuki o bir bulut olsamdaki öğretmenmiş, şaşırdım yahu.
yalnız ne kadar yazık bir durum ki işler güçlerde başrol olmasa biz yine fark edemeyecektik bu yetenekli insanları.
hayatın daha iyi olabileceği az çok bilindiği halde o hayata başlamayı göze alamamanın bir sebebi. başka bir şehre gidilebilir, her yere her şeye alışılır ama geride bırakacağının istanbul olduğunu düşününce insan bir daha düşünür, sonra bir daha düşünür.
"evrim teorisi" adındaki budaklı odunla kafa patlatan aktivist.
odun budaklı, adam aktivist, karşısındakiler şaklaban;
netice,
zırıldayan hasta "ruhlar".
şahsen dayakçı kişiliğine ve odun indirmek suretiyle terbiye yöntemine sempatiyle bakamıyorum ama iş yapıyor.
sıkça söz edilen, dinsizin hakkında gelen imansız bu işte.
müziğin abilerindendir. ben hiç kimseyi dinlerken bu kadar huzur dolmuyorum, bu kadar mutlu olup aynı anda bu kadar hüzünlenmiyorum. ömrümün geri kalan kısmında tek bir ''sanatçıyı'' dinleme hakkım olsa hiç düşünmeden kendisini seçerdim.
hiç yalnız hissetmedim kendimi. bir odada tek başıma kaldım, intiharın eşiğinde. kendimi çok kötü hissettiğim oldu, ama hiçbir zaman birinin odaya girip kendimi daha iyi hissetmemi sağlayacağını düşünmedim? ya da birkaç kişinin. başka bir deyişle, yalnızlık beni hiçbir zaman rahatsız etmemiştir, çünkü yalnız kalmaya doyamam.
ben kendimi insan dolu bir odada ya da tezahürat yapan seyircilerle dolu bir tribünde en yalnız hissederim.
ıbsenden bir alıntı yapacağım: en güçlü insanlar genellikle yalnızdır. hiçbir zaman içimden, şuh bir sarışın içeri girince kendimi daha iyi hissedeceğim, diye geçirmedim. hayır, onun hiçbir yararı olmaz. insanları bilirsin, hey, cuma akşamı, ne yapacağız? burda kös kös oturacak mıyız? evet, kesinlikle. çünkü yok dışarıda bir şey. aptallık sadece. aptal insanlarla fingirdeyen aptal insanlar. geceye koşa koşa çıkmak gibi bir ihtiyaç içinde olmadım hiçbir zaman. barlarda gizlendim, çünkü fabrikalarda gizlenmek istemiyordum. hepsi bu. milyonlarca insan adına özür dilerim, ama ben kendimi hiçbir zaman yalnız hissetmedim. kendimden hoşnutum.
bildiğim en iyi eğlence kendimim. biraz daha şarap içelim!
siyasi düşünceleri ve açıklamaları umrumda bile olmayan; beyaz kale hariç tüm eserlerini okuduğum yazar. metinlerinde oluşturduğu atmosferi de, kullandığı dili de beğeniyorum. romanları beni günlük sıkıntılarımdan uzaklaştırıp başka bir zamana, başka bir yere, başka bir kimliğe götürüyor.
sol frame'de görünce yine din değiştirdi sandığım. harbi değiştirmiş. kızım yapma artık ben seni takip edemiyorum, en son yeniden müslüman olmuştun budizmden sıkılıp.* bari ateist ol, bu gidişle dinleri birbirine düşman edeceksin seni aforoz etmeleri için.
sözlük sayesinde biraz geç de olsa tanışma imkanı bulduğum mini sezonlara sahip dizi.
sözlükteki övgü dolu entryleri okuyunca beklentimi çok yükselterek, bir şevkle hemen izlemeye koyuldum.
ancak beklentimi çok yükselttiğimden olsa gerek, ki bu işler beklentiyle tamamen direkt alakalı, ilk iki bölüm itibariyle bana çok öyle anlatıldığı oranda başyapıt gibi gelmedi.
tamam gayet güzel ve ilginç dizi, boş vakitlerde izlenebilir, önemli mesajlar veriyor. ancak dizi sanki mesaj vermek için yaratılmış, tek amacı bu, bu yüzden de orijinal ama uçuk konular üzerinde durmuş, ve bu mesaj kaygısı yüzünden de bazı sahneleri zorlama olmuş. insanları can evinden vurayım, düşündüreyim diye fazlaca zorluyor kendini.
çalıştığınız meslekten nefret etmektir. daha bir bankacı görmedim yaptığı işten memnun olan. hiç birimizin çocukluk hayali de değildir diye umuyorum. yani çocukken, büyüyünce ne olmak istiyorsun diye sorduklarında, "bankacı olmak istiyorum." diyen biri yoktur sanırım, olmasın da.
canım şehrim. eskişehirspora verdikleri inanılmaz sevgi ve destek ile 40 000 kişi yollara koyularak, deplasman maçlarına takımlarını desteklemeye giden ve bu olağanüstü desteklerini sürdürürkende; yensekte,yenilsekte inadına es es diyen büyük eskişehirspor taraftarının büyük bir bölümünün yaşadığı çağdaş ötesi kent.
kör zihniyettir. yıllardır bekledim belki biri çıkıpta delikanlı gibi söyler diye. ben korktum söyleyemedim. filiz akın varken kim takar türkanı. ayrıca o leyla bakışları da adamı tilt eder.