kesinlikle hırsızlıktır
gaddarından canisine,uğursuzundan istismarcısına hepsinde görülen bir özelliktir hırsızlık,haram yeme ve hak yeme.
bir toplumu batıran da çıkaran da odur,sonuç değil nedendir.
öyle yıkma kendini,
öyle mahzun, öyle garip...
nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada
yürü üstüne - üstüne,
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, haininin
mülke temel olmuş, hukukta özde
temelde toprakta taşta adalet
olmasın istemem, tek mevsim 'yaz'da
ilkbahar, sonbahar kışta adalet
mizan terazisi bir gün kurulur
yapılan ameller yüke vurulur
işlenen cürümler, tek tek sorulur
sanılmasın kalmış, boşta adalet.
mahir hakikatten sakın ha şaşma
el sırtına binip engeller aşma
haksız yere öyle çağlayıp taşma
her zaman her yerde başta adalet
bizde durum nedir?bizdeki emperyal bir niyetten değil çürümüşlükten kaynaklı bir kanıksama.osmanlı'nın 600 yıl ayakta kalması ile övünen gürüh nedense bunun başlıca sebebinin adalet ve liyakat olduğunu bilmez,salt kol ve iman gücüne dayandığını düşünür.zaten (bkz: şahi)denen toplar da öyle üretildi ve surlar ile birlikte bir dönem kapandı(gerçi bize göre öyle ama olsun)
bakkal defteri tutamaz,dükkan yönetemezsin adaletle ve hakca insanlara yaklaşmadan...
işte hırsızlık dediğimiz ''durum''bu adalet sisteminin altını oyan ve bütün kötülüklere yol açan (bkz: başlangıç seviyesi)dir.bir nevi altın vuruşa giden ik basamak esrardır.
iyi olmak için önce adil olmak gerekir. (bkz: victor hugo)'nun da dediği gibi iyi olmak kolay önemli olan adil olmaktır.
bu nesilde yer almamış yani 90'lar sonunda veya daha sonra doğmuş nesil için sadece (bkz: geçmişe duyulan özlem) sanılabilir.
ancak ilk neden kanımca: (bkz: geçmiş ile günümüz farkı)'nın tarihte hiç olmadığı kadar fazla oluşudur.tabii bunun nedeni de dünyadaki (bkz: seri üretim) artışıdır.
şartlara çabuk alışan insan aklı,şartlara alışmakta zorluklar yaşayan duygu dünyası yüzünden kimi zaman eskiye özlem,kimi zaman da yeniye şükretme eğilimi göstermiştir.bir nevi neo-conformist olmuştur.
örneğin: (bkz: cep telefonu olmadığı zamanlarda buluşma) eyleminin nasıl yapılacağı neredeyse o zamanları yaşayanlar için bile unutulmuş gibidir.zamanında kaset,cd vb koleksiyonu yapan benim gibi insanların şimdi intternetten indirilen onbinlerce şarkı ve albümün varlığı ile duyusal bir tatminsizlik ile minnettarlık arasında bulunması gibi sebepler de önemlidir.hem geçmişe özlem hem mevcuttan memnun olma ikilemi...
hem internet ve akıllı teknolojiler sayesinde dünyanın farklı yerlerinden haberdar olabilme,bilgiye ulaşma sevgisi,teknolojinin sağladığı kolaylıklar,hem de insanın doğasında yer alan "doyumsuzluk duygusu"nun yarattığı
iç stres.
kısaca her iki dönemi de yaşamış(80'ler-90'lar ve milenyum)insanlarda var olan efsaneleştirme çabasının nedenini bir cümle ile özetlersek:vay be eskiden x yoktu şunu yapıyorduk.sanki belgesel izleyip zorlu coğrafyalardan hayatta kalarak sıyrılan bir maceracı gibi hissediyoruz kendimizi.yada istanbul'u yendim diye bağıran anadolu "donkişot"ları gibi görüyoruz kendimizi.neydik ne olduk...
aslında neyi arıyorsak oyuz...
(bkz: dipnot): aklıma geldikçe bir kaç neden daha ekleyeceğim.hırsızlık,şerefsizlik,adaletsizlik ve maddiyatın bu denli öne çıkmadığı görece daha temiz bir toplum oluşumuz da bir etkendir.tüm renkler kirlendi ve birinciliği beyaza verdiler.kör ölür badem gözlü olur da değil kıyaslayınca gerçekten insanlık ve iyilik daha yaygındı.zaten "anadolu çocuğu"lafı "görece" saflık ve temizlikten gelirken şimdi "anadolu çomarı"bilgisizlik, ahlaksızlık,bencillik ve kötülükten gelmektedir.
atam diye yazılır adam diye okunur.
kendini dindar gören biri olarak(dinci değil) bu adam "putperest" de olsa severdim,dini yönden değerlendirme bana haiz değil.
nasıl ki yabancı bir futbolcu gol attıktan sonra seviniyorsak,ülkemizin refahı,istikbali ve de istiklâli için canını dişine takan bu insanı milliyetçi vatansever duygularımla anıyorum.
istediğini yapabilme olarak tarif edilir,değildir.
özgürlük kısaca:
bir başkasının alanına girmeden,kamu veya vatandaş malına,doğaya zarar vermeden,hukuk çerçevesinde "yapılabileceklerin tümü"dür.
ancak bu özgürlük mefhumu ülkemizde sıklıkla ''canının istediğini yapmak'' olarak algılanmakta;örneğin adam(lafın gelişi) canının istediği yerde yere tükürmeyi,çevreyi kirletmeyi,gürültü yapmayı,kamu malına zarar vermeyi özgürlük addebiliyor.hatta günah işleme özgürlüğü uyduran versiyonları da mevcut...
özgürlük ile bencilliği birbirine karıştırmasak artık...
oysaki gelişmiş ülkelerde fikir özgürlüğü esastır.
abd'de 11 eylülü abd'nin kendisi yaptığa dair zibilyon tane video,kitap ve bilimsel çalışma vardır hiç bir sorun teşkil etmez;çünkü biliyorlar ki sürekli olumsuzlukla karşılaşan ''beyin''kaçıs arayacak gerçeklerden hızla uzaklaşacaktır.
(bkz: gerçeklerden kaçmak/#32696612)
-alıntıda belirtildiği gibi-
hülasa fazla özgürlük verirsen anarşizm çıkmaz,önemli olan işi fiiliyata döktürmemek,haber alma teşkilatını iyi organize etmek.
çevreyi kirleten,apartman veya mahalle kendisinin sanan ''akıl fukaraları''na toplum ses çıkarmadıkça otobüste,pazarda,kuyrukta veya sosyal alanın herhangi bir yerinde maruz kalmaya devam edecek,yaaa işte avrupa insanı çok medeni yaaa demeye devam edeceğiz.
(bkz: tiryaki hasan paşa) gibiyim ne hallere düştük diyorum.yapılması gerekenlerin yapıldığına iyilik,merhamet ve cesaret deniyorsa insanlık son demlerini yaşıyordur...
(bkz: kanije) de yaptığı eşsiz müdafaa sonucunda kendisine sadrazamlık makamı verilince ’ padişahım...sizin atalarınız, değil bir kale savunması yapan, kale feth eden komutanına bile vermezdi sadrazamlığı.. bu makama ancak ülkeler feth edenler layık görülürdü...biz bu hallere mi düştük şimdi ’ diye ağlayan tiryaki hasan paşa...
(bkz: morgan freeman)'a göre insanlık, afrikalı bir anne çocuğuna "tabağındaki yemek bitecek!" diye bağırdığında kurtulacak.
ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır. (bkz: aliya izzetbegoviç)
- sorun, senin gerçekleştirmek için çırpındığın
hayallerini başkalarının bakkaldan ekmek almaya
gidiyormuşçasına kolay gerçekleştirmesi.
hem de hiç hak etmeden.
- (bkz: behzat ç.)
işte gidiyorum
birşey demeden
arkamı dönmeden
şikayet etmeden
hiçbirşey almadan
birşey vermeden
yol ayrılmış, görmeden gidiyorum (bkz: kazım koyuncu)
afrikaya ilaç göndermeye karar vermiştik fakat hepsinin üzerinde tok karnına yazıyordu- (bkz: charles bukowski)
senin bu kadar mutlu olmana ancak senden birsey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler... (bkz: halid huseyni)
her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır." diye devam eden, (bkz: anna karenina)'nın ilk cümlesi.
herkesin bir derdi var durur içerisinde (bkz: volkan konak)
mayın tarlasında bir adam sevmişim aşk sanıp da
soyunup korkusuzca çırılçıplak kalmışım
aşk filmlerinde olur ya işte öyle sevmişim sonunda
bedenim sağlam bulunmuş; yüreğim paramparça (bkz: şebnem ferah)
ancak tasavvur edilenden daha güzel şeyler hakkında bir başlık veya örnek yok.
evet çocuk sahibi olmak hakikaten bahsedildiği kadar güzel,anne ve babalar (bkz: çocuğun olunca anlarsın)derler ya...haklılar..
bir anne daha karnında iken bu bağlılık ve sevgiyi hissederken babalar bazen haftalar hatta aylar sonra bu duygu yoğunluğuna ve sevgi bağına sahip olabiliyor.genelde insanın empati ve sabır duygusuna olumlu bir katkısı oluyor ve bencilliğinde gözle bir azalma meydana geliyor(genelde dedim.çünkü hepten deseydik ,bu dünyadaki fenalık ve pisliklerin bu kadar çok olmaması gerekirdi)
ikinci olarak gerçeği daha güzel olan şey
istediğiniz,düşlediğiniz bir mesleği yapıyor olmak,istediğiniz şehirde ve şartlarda yaşıyor olmaktır...
üçüncüsü ölümcül bir hastalığa sahip olan kişinin iyileşmesidir;çünkü her ne kadar kimse kendini gidici görmese de bu realiteye zamanla çalışan kişilerin hayalleri bile ilerde edilebilecek gerçek sağlıkla karşılaştırılamaz.
metrekareye düşen çomar sayısının azlığından mütevellit herkesin kendi işinde gücünde oluşu yani başta
1-özgürlük
(başkasının alanına dalana kadar sonsuz)
2-peyzaj ve şehir planlaması
3-geniş,şehir gürültüsünden uzak ve kocaman bahçeli evler
4-bilgiye,bilim adamına,spora ve sporcuya verilen önem
5-sürekli aşılanan "hayat varsa umut vardır" mesajı sayılabilir.
insanlar yanlış yapabilirler, yalnız büyük insanlar yanlışlarını anlarlar.
neyi arıyorsan o'sun sen...
halkı diğerlerine karşı öfkelendirirsek, karınlarının açlığını unuturlar.
dilerim herkes bir gün zengin ve ünlü olur ve hayalini kurduğu her şeye kavuşur; böylece aranılan esas cevabın bu olmadığını anlar.
namussuzlar kadar namuslular da cesur olduklarında adam oluruz.
insanların hakkımda ne düşündüğünü önemsemeyerek hayatımı on yıl uzattım.
uyuyan milletler ya ölür yada köle olarak uyanır.
kuvvete dayanmayan adalet aciz adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık dediğimizi herkesin anlaması gerekir
kör tarifle görmez, sağır feryatla duymaz.
herkese anladığı dilden konuşmak gerekir.
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine
iyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır.
hiçbir şey korkuya dayanan saygı kadar iğrenç değildir.
tüm çiçekleri kopartabilirler ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler.
insanları kandırmak kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır.
kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan yeni okyanuslar keşfedemez.
- sorun, senin gerçekleştirmek için çırpındığın
hayallerini başkalarının bakkaldan ekmek almaya
gidiyormuşçasına kolay gerçekleştirmesi.
hem de hiç hak etmeden.
senin cahilliğin rahat etsin diye kendimi sansürlemeyeceğim.
mantık yürütmeyen insan bağnazdır, yürütemeyen ahmaktır, yürütmekten korkan ise köledir.
kuşlar gibi uçmayı balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ancak bu arada basit bir sanatı unuttuk kardeşçe yaşamayı.
bilginin en büyük düşmanı bilgisizlik değildir.
bildiğini zannetmektir.