Bir çölün ortasında suyunu bekleyenim...
Ne bir eksik ne bir fazla...
Kalbim paramparça...
Oysa gülüşün, bakışın, saçımı okşayışın cennettir bana...
Sevgilim yine nerelerdesin ...
evimden kaç kilometre olduğunu bilmediğim dünyanın öbür ucunda bangladeş denen saçma sapan bir ülkedeyim şu an...
niye gittim ne işin var senin orda diye soran tüm sevdiklerime sürekli iş diyorum ama bu bir bahane ben kendimden kaçmaya çalışıyorum ama başaramıyorum, kilometrelerce uzakta bile kafamın içindeki sesler susmuyor...
hayat neden böyle anlamsız ya da nasıl anlamlanacak, hala umut var mı anlandırmak içn bilmiyorum...
kocaman bir kalbiniz varsa herkese yetecek, tüm kalbinizle sevmişseniz ve sevginizi tüm sevdiklerinize göstermişseniz yıllar boyunca ve sonra sıkça üzülmüşseniz, bolca ağlamışsanız sevdikleriniz için kocaman gülümseyen gözlerinizi saklamaya başlarsınız tekrar birisinin size aşık olmaması ve sizin de tekrar aşık olmamanız için...
bencilik değildir bu zira siz sadece kendinizi düşünmezsiniz, tekrar aynı acıyı kimsenin çekmesini istemediğinizdendir aşkın yoluna tekrar düşmeyi istememek...
bir aşk sizi tekrar terkettiğinde bu da geçecek dersiniz, hayat yeniden başlayacak...
kimseye belli etmezsiniz acınızı uzun süre çünkü kim bilebilir ki kalbinizdeki acıyı sizden başka ve kim hissedebilir içinize akıttığınız gözyaşlarınızı...
ağlarsınız ağlarsınız ve alışırsınız,
özlemler susar, kelimeler susar, hayat susar, zaman susar...
gözlerinizi yumarsınız hayata,
sonra bir gün tekrar açarsınız,
ama herşey eskisi gibi değildir,
artık gülümseyişleriniz kırılgandır,
gözleriniz eskisi gibi parlamıyordur,
hayat akıyordur işte,
aynadaki siz gitgide farklılaşıyordur
ve hergün bir parçanız eksik tekrar ve tekrar tutunmaya çalıyorsunuzdur,
suratınızda yarı buruk gülümsemenizle hoşgeldin hayat dersiniz uzun zaman sonra yeniden...
-bir gün gözlerinizi dünyaya gözyaşıyla açmışsınızdır,
ve bilmezsiniz ki o gözyaşı tıpkı yalnızlığınız gibi hiç peşinizi bırakmayacaktır!-
eğer bir memur çocuğuysanız küçük yaşlarda tanışırsınız ait olamama hissiyle...
her üç sene de bir adeta bir göçebeymişçesine yaşarsınız hayatı,
hep yeni insanlar tanır, hep yeni yerler görür, hep yeni insanlara hep yeni yerlere alışmak zorunda kalırsınız...
ve tam bir şehre ve insanlara alışmışken,
gene arkanızda bırakmak zorunda kalırsınız, tüm sevdiklerinizi,özlediklerinizi ve size ait olabilecek şehri...
ve eğer küçük yaşlarda alıştıysanız bu duyguya,
yine yeni taşındığınız şehirde,
yeni alışmaya başladığınız hayatınızda,
kim bilir belkide yeni tuttuğunuz ellerde,
hep eksik bir şeyler hisseder ve bir türlü ait olmasını başaramazsınız hiçbiryere ve hiçkimseye...
kimileri köklerini bir şehre salıp, aile ve gelecek planları yaparken,
siz aynadaki görüntünüze bakıp, kendinizi garipsersiniz böyle hayalleri gerçekleştiremeyeceğinizi bildiğiniz için...
kimbilir belkide korkulacak bir şey yoktur;
doğanızdaysa bu duygu,
bitmek bilmeyen hayat serüveninde siz hep kendi içinizde yolculuk eder,
kendinizi hep en iyi siz anlar,
hep kendinizleyken mutlu ve huzurlu olursunuz,
her gün yeni ve farklı oyunlarla size gelen hayat sahnesinde siz yalnızlığı seçmişsinizdir ve bilirsiniz tıpkı hiç bir yere ait olamadığınız gibi yalnızlık sizin alın yazınızdır.
zamanında bir ped firmasının reklamında ilk önceleri kıl kaparak dinlediğim nil karaibrahimgil jinglı, bugün tüm gün bağırarak söylediğim kendimi rahatlatma sloganım haline geldi.
iyi ki doğdum
Gördün mü 25 oldum
Özgürüm kanatlandım
durmadım ayaklandım
koşup ilerliyorum
iyi ki doğdum
Ne güzel bir kadın oldum
Erkekler hep peşimde
ama aklım işimde
Sınırı zorluyorum
Kalamam hayatın köşesinde
O zaman neşesi neresinde
Koysalar önüme bariyer de
Çocuk da yaparım kariyer de
Pes etmem ben en zor günüm de
Kanatlandım özgürüm ben de
Deseler geçecek bu heves de
Çocuk da yaparım kariyer de
günümüz popüler kültürüyle yetişmiş gençliğin kronikleşen hastalıklarından birisidir.
jet hızıyla aşık olmak,
hayatı hızlı yaşamak,
ve ışık hızıyla sevgiliden ayrılmak.
deniz baykalın bugün çok güzel şekilde konuyla ilgili açıklama yaptığı, iddaa niteliği bile taşımayan saçmalıktır.
kafaları en çok karıştıransa trt gibi kamusal bir kanalda, tuncay güneyin bu tarz sözlerine yer verilmesidir, ne trtler geldi geçti şimdiye kadar bu tarz haberler yapılmadı.ikincisi ise toplumumuzun suni olaylara verdiği büyük tepkilerdir.
dünyada ve ülkemizde neler oluyor biz nelerle uğraşıyoruz!
sen doğumunda gülümseyerek bu serüvene başladığın andan bu serüveni tamamladığın sıcak evinde, yatağında ölü şekilde uzanana kadar hep yalnızsın...
yalnızsın çünkü etrafında olan tüm dostların, yatağının baş ucunda olan sana ağıtlar yakan tüm sevdiklerin, eşin çocukların, senin için göz yaşlarına boğulanlar evet bunların hepsi göz açıp kapayana kadar ve ölümlü olan sen toprağa karıştığında mezarında gene yalnız yatacaksın ve onlar hayatlarına eskisi gibi devam edecekler...
şarkı sözlerini buraya yazıp bu şarkıdan canı sıkılan herkesi tekrar sıkmak istemiyorum, ama 2008 hayatımdan yiten çok şey oldu, bu yılı hep bu şarkıyla anımsayacağım.
kriz, işsizlik, insanlar arasında süre gelen geçimsizlik, mutsuzluk, umutsuzluk, kardeş kavgaları, soykırım saçmalıkları, daha bir çok kötü olaylara gebe kaldı bu yıl, dolayısıyla yersiz yere ve gereğinden fazla şarkıda adı geçtiği gibi yorulduk...
dilerim 2009 herkes için bolca mutluluk, bolca sevgi, 2008 yılının izlerini silecek umut dolu günler getirir...
Bir dövüş sporu olan hapkido; Judo,Karate, Taekwondo, Aikido, Kungfu, Kendo, Jujitsu'unun ana tekniklerinden oluşur.
Hapkido'nun özünde ruhun bedenle bütünleşmesi, doğada kendini bulma ve mistik Şaman felsefesi mevcuttur.
Herkes tarafından sıkça bilinmeyen bu spor, ülkemize 2002 yılında Güney Kore'de Jung Ang Physical Education Academy'sinden eğitim ve yetki belgesi alan Şükrü Kınataş tarafından getirilmiştir.
--spoiler--
Sevdiğim,
Bazen insanlar düşünürler. Hayatın anlamı nedir diye.. Bunu zaman zaman ben de düşünüyorum. Hayatın anlamı nedir diye.. En azından seni tanıyıncaya kadar düşünüyordum..
Gerçeklerin acı olduğunu ve bu yüzden biberin gerçek olduğunu anlatan bir espriyi hatırladım. Halbuki biliyor musun, bütün biberler tatlıdır. Zira hayat sanıldığı kadar acımasız ve acı değil. Sadece hayattaki tadı alabilmeli, kendi istediğin gibi yaşayabilmelisin.
Çevrenin ne diyeceğini umursamadan.. Zira sen yaşayamadıklarınla ölüp gittiğinde çevrenin sana bir yardımı olmayacak. Kendini özgür bırak, ne hissediyorsan onu yap. Çoğu insan, mesela benim gibi ne yapman gerekiyorsa onu yapma, bırak duygularını perdelemeyi, bırak nehirler gibi coşsun onlar.
Bir sevdiğinin elini tutarken yaşadıklarının yanlış olduğunu düşünüp hayıflanma, bırak o sevgi tüm benliğini sarsın. Eğer onun gerçekten aradığın olduğuna inanıyorsan, ona sımsıkı sarıl, onu yaşa, onu bırakma.
Günün birinde belki anlarsın ne kadar sevdiğini, ne kadar sevebileceğini, ne kadar sevildiğini, ne kadar sevilebileceğini ama iş işten geçmiş, sevgilin, seni seven gitmiş, yitmiş olabilir.
işte o zaman üzülme vaktidir. Yerli yersiz ağlama vaktidir. işte o zaman çevrene dönüp, şimdi ne yapacağım diye sorma vaktidir.
Alacağın cevabı sana söyleyeyim güzelim. Bilmiyorum diyecekler, senin dediğin gibi. Ben biliyorum oysa, sen de biliyordun. Hep bildin zaten, ama öyle olmadın. Ama artık sen de biliyorsun, biliyorsun ki, en azından bir kez gerçekten sevildin.Ve yine biliyorsun ki bu sevgi bitmeyecek. En azından ben bitene kadar.
Yaşa... Doğru bildiğin insanı bul ve onunla yaşa, ama bu dostunu sakın unutma... Bil ki unutulmayı hiç sevmem. Ve bil ki kurallarım vardır, herkes buna uymak zorundadır.
Dostlarım benden önce ölemezler. Dostlarım benden çok üzülemezler. Dostlarım benden çok sevemezler. Ve dostlarımı benden çok kimse sevemez.
Artık Wiestmich'in dostusun.
Yaşa bu hayatı sevdiğim, limon gibi sömürerek, tüm ekşiliğine rağmen tadını alarak yaşa!.
--spoiler--
söylediği yalanlar milyonlarca insan tarafından anlaşılmış, geçmiş olsun belediye başkanıdır.
söylemlerini bir kaç gündür dikkatli şekilde tv'den takip edenler, gözlerini kaçırarak konuştuğu ve pancar gibi kızardığı anlarda yalan söylediğini rahatlıkla farkedebilirler.
melih gökçeğin bu şekilde fişini çekenin, gene kendini temiz göstermeye çalışan ak parti olduğu varsayımına inananılmaktadır; çünkü istanbul için ak parti adayını açıklamışken ankara için adayını halen açıklamayışı kafalarda nedense soru işaretleri oluşturmaktadır???
hayatla sek sek oynadığımız günler geçip gitmiş, sırtımızda yavaş yavaş oluşmaya başlayan kamburlarla hayatı olduğu gibi kabullenip gülümsemeye çalışırken, beynimizde en istemsiz zamanlarda oluşan kıvılcım başlatıcı sorulardandır ben kimim...
yazdıklarını geç okuduğuma üzüldüğüm, samimi ve doğal, yaşının çok üstünde şeyler yazan ve yaşı ilerledikçe, yaşantısına dair tecrubeleri arttıkça çok daha güzel denemeler çıkaracağını düşündüğüm hem nazar boncuğu, hem maşallah yazarıdır.