insana afakanlar geçirtir. Nasıl ailelerde, nasıl çevrelerde yetişiyor bu insanlar?.. boş muhabbetle zihin sikilmesi yaşamamak icin kulaklikla dolaşıyorum sürekli. Ama şey güzel, kulaklıksız ortamda seviye olmadığı için bol bol okuyacak zaman bulabiliyorsunuz.
Özelimizde selam bile vermememiz gereken insanlardır.
dünden beri dakikada üç kere falan hapşuruyordum. az önce yerden göğe uçuşan polenleri görünce, yılın o boktan zamanına geldiğimizi fark ettim. burnum ayrı, gözüm ayrı akıyor. zihnim darmadağın.
içkin hakikate ulaşmak amacıyla zihnin terbiye edilmesi sürecinde yapılan mental pratiklerdir. farklı uygulamaları olmasına rağmen başlangıç için beden farkındalığı, nefes kontrolü gibi egzersizler yapılır. kısa tutulması gereken başlangıç meditasyon tekniklerin ardindan, zihnin pasif konuma getirilmesi için yapılan pratiklerle eşyanın varlığına düşünsel müdehaleden varlık kavrayışına indirgenmesi gelir.
evde, işte, yolda ,dağda, taşta her yerde yapılabilir. yeni başlayacaklar için (bkz: insight timer) uygulaması ısrarla tavsiye edilir. ben en iyi shaman davulu dinleyerek kendimi verebiliyorum. benzer şekilde diğer ritmik sesler de yardimci olabilir.
8 yaşındaki bebelerimle dersteyiz. tartışma konusu zekanın değerinden, dünya dışı yaşama ve en son nasa çalışmalarını değerlendirmesine kadar gitti. hararetle birbilerine laf yetiştirmeleri, her argümanlarını dibine kadar savunmaları, birbirlerine hitapları, bir de tüm bunların ingilizce olması..
bi kat yukarıda yetişkinler dudak dolgusu, ötekinin kocası, berikinin antidepresan kullanmasını tartışıyor.
allahim iyi ki çocuklar var. dünya bu boktan insanların değil, çocukların.
gölgesiyle kavga edebilecek potansitele sahip insanlar için tehlikelidir. elde döner bıçagı sinir peltekliğiyle söve söve sokaklarda koşma zamanı bence.
gece gece içimizi şişirmiş, dertlerine bizi de ortak etmiş yazarlardır. bunları unutuyoruz arkadaşlar, unutmadıkça kötü. şu an yüzde ellimi çok zor tutuyorum.
başın taç kısmının yere değdirilip ellerle dışardan desteklendiği, ağırlığı omuzlara ve omurgaya yönlendirerek yapılan bir yoga pozu. destekli çalışırken karşılıklı hangi tarafı düzüydü krizine sebep olur. tek başına çalışırken ağırlığı ayaklardan omurgaya almak çok zorlar. poza geçildikten sonra uçuyorum hissi ve nasıl yaptım lan karmaşasını birlikte yaşatır. yanlış denemeler ve sakat hareketler* boyun omurlarında ciddi hasarlara sebep olabiliyormuş.
şimdi çekti dikkatimi de, 2013te falan bitti o kızlarla eş dost olmacalar. tam bir kuş kafesine kapatılmış pamuk şeker adeta. belli yani, yeni nesil sözlük yazarlarından bi farklı.
bir sene içinde kaç kere aldım şu eleştiriyi. biraz çekinerek, beni tanımanın ve benle olmanın genişliğine sığınıp dökülüyorlar. ya aslında en iyisi... biraz böyle olmak lazım.
nasıl? mesela nasıl olmak lazım?
mesafeli. ciddi. üff ne işim var burada? der gibi hepinizden nefret ediyorum der gibi. duvarları var onun. kaç senedir yakınız, yeni açıyor kendini bana. ilk görünce dedim ki, ammaa egosu var. selam da mı yok, size de günaydın. bence korkutuyorsun insanları. tek başına kimseyi umursamıyodun, şımarığın teki dedim. arkada kitap okuyordun, salak herhalde bu kız diye düşündüm. bi boyanmayı bilir böyle kızlar. beni çok şaşırtıyosun.
siz beni şaşırtıyorsunuz!
olduğum gibi görünmüyorum duruma bakılırsa. yakın çevrem bir masada herkesin yerine geçip başka fikirlerden konuşabilen insanlardan oluşuyor. hepimizin insan eleme yolları var. bence bir insanı en korkunç yapan şey önyargılarının köpeği olması. onlardan kaçabilen insanla her fikir kiymetlenir, her güzel haber şenlenir, paylaşılan sevgi derinleşir.
zamanla kendini tanidikca, kabullenip kendine kiymetlendirmek çok keyifliymiş.
yüce rabbimin anlamsız bir mucizesidir. low key country şarkılarınızdan yavaşça süzülürsünüz. kendinize geldiğinizde nuh nebiden kalma bir kanye west şarkısı dinliyor bulursunuz kendinizi.
daha önce kodak black'te hatta jaden smith'te uyandığım da olmuştu.
pop culture bence so amazing, so amazing, it's amazing :(
bi kaç yıl önce büyük buhran yılını eti bırakarak on aylık bir öfori halinde geçirmiştim. şimdi sigarayı mı bıraksam diyorum, yoksa telefonu mu bıraksam.. yoksa işi mi bıraksam, okulu mu bıraksam..
kültürlü olsun
vizyon sahibi olsun
fransızca konuşsun
iyi sevişsin
ailesi bana tapsın
hemen evlensin
hemen çocuk yapsın
beni çalıştırmasın
en buyuk yuzugu alsin
iş yerime falan surekli hediyeler gondersin
mumkunse bi kaç tane evi olsun
mumkunse ailesinin de bi kac tane evi olsun
evinin dekorasyonu zevkli olsun
donunun rengi bu olsun
ahahahha. sizi kezbanlar. siziii kendini çok üst insan zanneden, ucuz kezbanlar. bu kadar insanın bokundan, bu kadar karbon salinimindan bile daha çok zehir akitiyorsunuz bu dunyaya tek basiniza. size ne kadar küfretsem rahatlamam, ama yine de ara sıra bir kaçınızı tokatlayınca serinliyorum.
dörtlüleri yakıp hemen bulunduğunuz noktada kontağı kapattıktan sonra araçtan inerek etrafta anksiyete atakları geçirmek. mümkünse bir şey duymamak, ay patlar yaklaşmayın diye köylülük yapmak, araca hakaret etmek.
yirmi dakika boyunca trafiği felç ettikten sonra arabanızı sağa kaktırarak, yardım çağırabilirsiniz.
bir meditasyon uygulaması olarak kullanıyordum. içinden kucak kucak podcastler çıktı. ister miyim family guy alışkanlığını sevip atsın. neden olmasın..
on buçuk saati okulda, dersten derse geçirdikten sonra en son etüte aldığım çocukları kütüphaneye indirdim. okulda bi avuç insan kalmışız. bir güzel piyano sesi var koridorda, müzik odasında beşinci sınıflardan bir küçük mucize bohemian rhapsody'yi çalıyor piyanoda, mırıldanıyor. kapıda büyülenip bi süre onu dinledim. birlikte söyledik, fark etmedi bile varlığımı.