portofino'nun benim için anlamı sürekli değişiyor. bazen en çok gitmek istediğim yerler listesinde zirve olurken bazen sokakta görüp selam vermemek için kafamı çevirdiğim ilkokul arkadaşım oluyor. anlamının değişmesinin sebebi aslında çok basit: anlam yükleyen insan. bu insanla aramdaki etkileşim, ona karşı düşündüklerim, yaşadıklarımız, anılarımız, yaşayamadıklarımız, yaşamayamayıp sadece benim hayal ettiklerim sebebiyle halen bir karmaşa içerisinde portofino'nun sözlük anlamı bende.
aylar sonra gelen edit: haberler iyi, portofino şuanda sözlüklerdeki en aşklı kelimelerin karşılığı.
türk dizileri sayesinde dizi sektöründen tamamen kopmuş olan beni, 2 günde kendisine bağlayan ,gördüğüm en kaliteli ve senaryosu sağlam dizi. karakter bolluğu nedeniyle arkadaşlar arasında hep; AA Şu kızıl saçlı kadın, şu küçük kız, şu yakışıklı çocuk gibi tanımlamalarla sohbeti edilmekle birlikte müthiş dozdaki entrikalarla, kardeşler arasındaki çarpışmalarla gönlümdeki listemde yükselmektedir. ayrıca bu diziyi izledikten sonra özellikle türk dizilerini izleyen genç evlatlarımız için her gece düzenli olarak bir dakika evin ışıklarını kapatıp kapatıp açıyorum.
bu arada sevgili Jon snow ben sana hazır knorr çorbası yapabilecekken senin o duvarda harcanmana çok üzülüyorum yiğidim.
beyinlerine kürtaj yapanların yasaklamaya çalıştığı bir kadın hakkıdır.Kadınları ilgilendiren bir konu için alınan kararları erkeklerin vermesi de ironi bir durumdur.spontane gelişen bu durum bir gündemi değiştirme stratejisi olmakla birlikte , imam ve ordusunun gücünün ne kadar arttığını da göstermiştir.Artık bu ülke yaşanılmaz olmuştur.Ha diyeceksiniz ki siktir git , merak etmeyin sikip gideceğiz.
Sayısal değilse gerçekleşmesi biraz çalışmaya bağlı olan durumdur.Lakin bölümü sayısalsa hayalperestliğin doruğudur,Genellikle çevresi tarafından daha fazla çalışsın diye türlü türlü örnekler verilerek gaza getirilen kişidir. Olum bak geçen sene bizim sınıfta bi kız vardı , ygssi kötüydü ama bi çalıştı var ya gitti tıpı kazandı lan.Sen de yaparsın olum.Çalış azıcık." gibi gaza getirici cümleler sonucunda bir hevesle çalışmaya başlamıştır.Baharın getirdiği güzellikleri daha fazla görmezlikten gelemeyerek: "Ya seneye bir daha denerim, nolcak.Zaten ilk girişim." vari cümleler kurarak muhtemelen Lys de sıralamasını hemen hemen aynı puanda tutan kişidir.
krista tippett tarafından yazılmış, "Tanrı evrenle zar atmaz," diyen einstein'in tanrısından hareketle bazı dini metin ve dindar bakış açılarının, zayıf yanları ve kusurlarıyla beraber degerlendirildiği sohbetlerde,bilimin kuantum fiziğiyle beraber ,kesinlik saplantısının bilimsel olmayacağına dikkat çeken kitap.
new york times bestseller listesinde üst sıralardadır.
hem inanca hem bilimsel goruse ihtiyacımız var ve kolaycılığa düşmek istemiyorsanız okumanızı onerdiğim kitaptır.
Şimdi başlığı açan arkadaşım, nasıl ki senin sigara içmeme , neden kokusunu alayım , neden zehirleneyim gibi bir düşüncen,isteğin var.Sigara içenlerin de , hayata bir kez geliyorum olum neden içmeyeyim? gibi bir isteği var.Bu yasaklanmaması için bir sebep iken ,yasaklanması için sebeplerde var tabiki.
Bilmem kaç milyon kişinin hayatının kurtulması ve sigaraya giden paraların ekonomiyi canlandırması gibi.
Ama burada sigara dumanına gelene kadar önce sera gazları,radyoaktif,genetik,biyolojik,fiziksel kirlenme gibi konularda önlemler alınması gerekiyor.Zira sigara içmenin yasaklanması bireylerin özgürlüğünü de kısıtlamaktadır.
(bkz: her kuşu siktik bi leylek kaldı)
21.yy artık hayatlar facebooktan,twitterdan,sözlüklerden kısaca sosyal medyadan ibaret olmuştur.Hani sözlüklerin iyi kullanım sonucunda bilgi alışverişi,bilgi artması gibi olumlu yanları vardır.Ancak Facebook ; tamamen vakit kaybıyla özdeştir.O ne giymiş , bu kimle sevgili olmuş, şu çocuk yakışıklıymış selam yazsam mı? şeklindeki düşüncelerle değerini anlayamadığımız zaman akıp gitmektedir.Sonra bir gün düşünürsün , coolluk yapmak gibi saçma sapan bir amacın olmaz,hayatını neden bu kadar ortada yaşıyorsun?Yapacak mühim işlerin yok mu?Ya hayallerin?Nedir bu ,çok bulduğun zamanı harcama gayreti.
Sonra kapatırsın ,başlarda biraz açmak istersin.Sonra başta düşündüklerin seni engeller.Ve bir süre sonra eksikliğini hissetmez hale gelirsin.(ilk Facebook açış tarihim 2011 , kapatış tarihim 2011 )
ayrıca başlığı açan arkadaşın ne kadar sığ olduğunu göstermiş bir başlıktır.
Bu neyin goygoyudur anlamadım açıkcası.Müslümanlar 1 Mayısa zaten geliyorlardı.Her sene jopları yerken bu reklamcılar neredeydi?Şimdi mi akılları başına geldi anlamadım ki?Bana göre sembolik solculardan ibarettir.
1 MAYIS Bayramının açılımının altında ne kadar kuru bir ifade olduğunun kanıtıdır.Ne yazik ki esas bayram yapması gerekenlerin çalıştığı, meydanlarda boş bir kalabalıkla bayram yapılmaktadır.Simdilerde siyasi ideolojilere kurban edilmiş bu günün esas anlamını kazanmasını umuyorum.Belki bugün, belki bir dahakine.
şimdilerde gençlerin 1 Mayıstan anladığı; taksim meydanına giderek check-in yapmak ve Facebookta 1 mayısta olduklarını kanıtlayan fotoğraf albümleri açmaktır.Bir bayram günü olmasından çok isyan günüdür.
edit: bi de bunu dinleyelim, gaza gelelim.
Reyting yükseltmek için yapmadıkları kalmadığı gibi canlı performans dinleyemediğimiz fakat Türkiye standartlarına göre başarılı bir projedir.En iyi grup ödülünü MFO,DUMAN dururken Model grubunun alması oy verenlerin ergen kesim olduğunun en iyi kanıtıdır.
Okan sürekli kendini geliştirmeye açıktır. Yaptığı programlar arasında çok güzel konuları işlemekte ve izleyenleri bilgilendirmektedir. Nitekim Okan'ın sevilmek gibi bir derdi de yoktur. O sebepten açıktır, gündem hakkında iki çift laf etmeden geçmez.
Okanda sanat sanat içindir anlayışı hakimken, Beyazda sanat toplum içindir.
Kazanan Okan.
Kendi vatandaşının yaşadıklarına bu kadar mı kör olmuş yönetim? dedirten reklamdır. Malum metrobüsteki boş koltuklar birer ütopyadan ibarettir. Ayrıca vatan şaşmaz' ın boğazdan geçerken metrobüs havasını içine çekmesi de güldürten bir durumdur.
Annesinin de bir insan olduğunu, istediğe dine, inanışa vs inanma hakkının olduğunu unutan, başörtüsünü kendi modernizm anlayışına sığdırmayan, kuvvetle muhtemel düşünmekten yoksun, büyümeye çalışan gençlerdir.