Kitlelerin boş zamanlarını denetim altına alarak, onları sisteme bağlayan kültürel pratiktir. Arkasındaki para ve rant ile insanların iştahını kabartan bir imparatorluk.
Bu işler hep böyle. Ne zaman ab ye sırt çevirsek hemen yalakalığa başlarlar. Aman efendim ab kim ki türkiye'siz yapsın. Zaten bizde genç nüfusta yok, askerde. Ekonomimizde boka sardı. Aslan Türkiye, sensin Türkiye falan.
Sonra sırtını döndüğün adamlara yüzünü dönersin. Yine başlar yalanlar, küstahlıklar, ayrımcılıklar.
Ders Bi labratuvar dersi veya uygulamalı bişeylerse hoca haklı olabilir. Yok notu okunup geçilen kolay, gereksiz Bi ders ise bu sıfatı hakeder. Kendini ıspat peşindedir. işinin ehli hocalar buna tenezzül dahi etmez.
Isparta'dan istanbul'a bi gecede gelen kargo 5 dakikalık yolu sabahtan beri gelemedi. Önce mesaj geldi Cumartesi sabah 11 gibi; kargomuz şubemize geldi adresinize teslim edilecek diye. Hadi Cumartesi öğlenden Pazartesi'ye kadar kapalı. Bugün öğle şubeye gittim kargonun dağıtımda olduğunu söylediler. Şurdan şuraya sabahtan beri gelemedi. işin acı tarafı hava buz, palto gelecekti.
Kadınlarda merhamet, sevgi, zarafette boldur; fitne fücurda. Bu başlığa uygun olarak Ebu leheb'in karısıda eklenebilir. Ne kadar şirret bir kadın olduğu kur'an ı Kerim'de bile yazar. Öldüğünde kötü kokusundan leşinin yanına ne çocukları ne kocası varabilmiş.
Gayet doğal durumdur. Zira bir insanı severseniz, yeni yönlerini öğrendikçe muhabbetiniz artar. Bu böyle olmazsa olayınızın bir esrarengizliği ve çekiciliği kalmaz.
Hz. Ali'ye müşrikler sormuşlar:
-bu kadar ibadet ediyorsun, çabalıyorsun. Ya inandıkların boşsa ve Allah yoksa. O zaman bütün bunlar boşa gider.
O da cevaben:
-benim söylediklerim yalansa yok olur gideriz. Sıkıntı yok. Peki ya doğruysa siz ne yaparsınız.
Bence Allah isteseydi herkese Hidayet verirdi. Ancak o zaman dünyaya gönderilişimizin bi anlamı olmazdı. Bunca nimetlerin, şu koca evrenin yaratılmasının bir kaynağı ve amacı olmalı.
Bu entryleri okurken canı sıkılanları, mutsuz ve yalnız olanları görüyorum. Ve hepsine bi şekilde ulaşıp dertlerine ortak olmak istiyorum. içimdeki polyanna, ronin hood, Polat Alemdar birden canlanıyor. Hiç sevmiyorum lan böyle olmasını. Girmeyecem bi daha bu başlığa. Bişey değil başıma Bi iş alacağım.
"Nesil bozuluyor, amk ergenleri, özenti piçler" vs söylemler taa sümer tabletlerinde bile varmış. Rahat olun. Ümitvar olun. Tecrübe ederek, yaşayarak, hatta rezil olarak yeni nesilde akıllanır.
yahudilere konulan filistin'e göç yasağını kaldırtmak için tezgahlanan, tarihin gördüğü en şeytani planlardan biri. şöyle ki:
nereye gittiğini bilmeyen 770 yahudi bir gemiye doldurulur. bu gemi o kadar yolcu için yetersizbir gemidir. Uyuma mahalleri oturmaya dahi izin vermeyecek kadar sıkışık durumdadır. motoru sık sık arızalanır. Yolculara motorun ondan da daha kötü durumda olduğu söylenmez. Tekne aslında Tuna nehrinin dibinden çıkartılmış batık bir gemi hurdasıdır. Yolculara motorun ondan da daha kötü durumda olduğu söylenmez. Tekne aslında Tuna nehrinin dibinden çıkartılmış batık bir gemi hurdasıdır. gemideki yahudiler yüksek bilet ücretini ödeyebilecek olan zengin kimselerdi. avukatlar, mühendisler... içerdekilerin hepsi giderek faşistleşen romanya hükümetinden kaçmaktadır. köstenceden çıkan gemi istanbul'da demirler. filistin vizesi için beklemeye başlar yolcular..
23 şubat günü Türkiye ile ingiltere arasındaki görüşmeler çıkmaza girdi. Türk yetkilileri gemiye çıkarak geminin mavnalarla çekilmek suretiyle boğazdan gerisin geri götürülüp kıyıdan 10 mil açığa başıboş şekilde karadenize bırakılmasını sağladılar. Gemi bu şekilde çekilmekte iken durumu anlayan yolculardan bazıları geminin kenarından istanbul boğazı sakinlerinin okuyabileceği şekilde ingilizce ve ibranice BiZi KURTARIN yazan pankartlar astılar.
24 şubat sabahı gemide büyük bir patlama oldu ve gemi battı. Gemiyi SC-213 borda nolu Sovyet denizaltısı torpidolamıştı. Denizaltı komutanı olayı defterine şöyle yazmıştı;
Sc-213 denizaltısı 24.2.1942 sabahı korumasız vaziyetteki düşman gemisi Strumaya rastladı Gemi 1118 metreden başarıyla torpidolandı ve batırıldı Genç subaylar Gemi Komutanı ve astsubaylar ve torpidoyu ateşleyen Kızıl Filo denizcileri cesaret örneği sergilemişlerdir.
tabi bundan sonra dünya kamuoyunda bi yaygara kopartılır. işte bu adamlara izin verildeydi ölmezlerdi falan filan.. yahudilere olan filistin yasağı kaldırtılır. olayın detaylarına bakıldığında olayda türk, rus ingiliz hükümetlerinin buna ortak olduğu görölebilir.
klasik yahudi tezgahı. olayı kendin çıkar, kendin bastır. haklı da, mazlum da, kahraman da sen ol.
yıllardır hiç anlaşamadığımız, özellikle su meselesinde hakkını yediğimiz, içişlerine karıştığımız, hattimizi aşıp seçimle seçilen başbakanına gitmesini söylediğimiz daha nice hukukuna tecavüz ettiğimiz komşu din kardeşimize yapabileceğimiz güzel bir jesttir.
iyi de kur'an-ı kerim'deki bir çok tarihi ve bilimsel hakikat o indikten yüzyıllar sonra kanıtlanabilmiştir. okuma yazma bilse bile insan insan bunları nasıl öğrenmiş olabilir ki?
bunun örnekleri daha arttırılabilir. bunun yanında edebi yapısı itibariyle devrin en mükemmel şairleri onunla yarışamamıştır.
esasen Allah herkesi müslümanda yapardı. dünya imtihan yeri. kıyamete kadar inanda olacaktır inanmayanda. ama saldırmanın bi anlamı yok. ortada bu iddayı atanların sağlam delilleride yok. kur'an-ı kerimde bi çelişki veya bi eksiklik fazlalık, herhangi bi mantıksızlıkta yok. bir insanın o zamanlarda yazamayacağı kadar mükemmel bir kitaptır. parlak hakikatlerle doludur. onu bi kere bile okumadan nasıl vardınız bu sonuca anlamış değilim. dikkat çekmek için bu kadar büyük teşebbüslerde bulunmayın azizim.
Avrupalılar geldiklerinde onların elinde incil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki incil bizim elimizdeydi. Topraklarımız ise beyazların olmuştu.(Jomo Kenyatta: Kenya'nın kurucu devlet başkanı.)
heralde bu amaçlarını açıklamaya yeterli bir sözdür.
bildiğimiz stalin'in oğlu. 2.dünya savaşına gönüllü katılmış nazilere esir düşmüş. almanlar karşılığında esir alman generallerini istemiştir. stalin cevaben 'Bir onbaşı ancak bir onbaşı ile takas edilir.' demiştir. bunun üzerine yakov'u naziler kurşuna dizmiş.
köleleştirilmiş iş gücünden dünyanın parasını kazanan çok uluslu spor giyim markası. mesela endonezya'daki fabrikasında 2000 yılında bir işçinin günlük maaşı 1.25 dolarmış. o para orda yeter demeyin. zira anca karnınızı doyurur, temizlik, giyecek vs ihtiyacınız olursa az yemek zorunda kalırsınız.
tuvaletlerinin giderlerini her sokağın iki yanından akan lağımlara verdikleri için fabrikanın olduğu köyde yumruk büyüklüğünde böcekler ve hayal edemeyeceğiniz fareler peyda olmuş. kadında olsanız farketmez. herkes gibi günde sadece 2 kere verilen tuvalet molasına riayet etmek zorundasınız. pantolununuzdaki kan lekelerinizin görünmemesi için uzun etek veya gömlek giyiyor, veya belinize şal bağlıyorsunuz.
az elbiseniz var ve yeni elbise almaya paranız yok. üstelik her gün iş dönüşü kıyafetleriniz gözle görülür derecede kirleniyor. eşşek gibi çalışıp birde her gün üzerinizdekileri elde temizlemeye çalışıyorsunuz. sabun ve deterjan ayrı bir sıkıntı.
radyonuz yok. alamazsınız da. tv almayı hayal dahi edemezsiniz.
yorgunluktan kemikleriniz sızlıyor. ama gık çıkaramıyorsunuz. zira işinizi kaybedersiniz. ve çalıştığınız bu marka tüketicilerine dert etmesi gereken bişey olmadığını söylüyor. mutlusunuz.
nike'ın yıllık reklam bütçesi 1.63 milyar dolar (yalan olmasın sanırım 2003 yılı itibariyle). endonezya'daki tüm işçilerinin ki bu toplam nike işçilerinin 1/6 sı yapar maaşlarını 2 katına çıkarması reklam bütçesinin sadece %7 si yapar. toplam karının demiyorum, reklam bütçesinin diyorum.
bunun tek örneği nike değil elbette. adidas, ralph lauren, the gap, wall-mart... köleleştirilmiş zavallı insanlar üzerinden büyük karlar elde ediyorlar.
halimize şükredelim. tabii koyun gibi her şeyi izleyip 'beterin beteri var' deyip susalım demiyorum. uyanık olalım. günümüzde küresel sermayeye sahip bu kan emicilerden ( bp,nike,tommy hilfiger, lotto,levis,reebok ve diğerleri) tamamen sakınmak belki zor. ama mecbur olmadığımız yerlerde bunları boykot edip ürünlerini almazsak bunlara ağır bir darbe vurmuş oluruz.
bir bob marley şarkısıdır. epey manidardır diğer bob marley parçaları gibi. şarkıda adı geçen john brown 19 yy'da yaşamış kölelikle mücadele eden bir liderdir. (bkz: )http://tr.wikipedia.org/wiki/John_Brown _(lider)
sözlerinin tercümesi
ben vurdum şerifi
ama vurmadım yardımcısını
oh yo yo
ben vurdum şerifi
ama vurmadım yardımcısını
Ooh, ooh, oo-ooh
heryerinde kendi yurdumun
adım adım izliyorlar beni
suçu kabule çalıştırıyorlar beni
bir muavinin öldürüldü diye
bir muavinin hayatı nedeniyle
ama ben diyorum ki
ama şimdi simdi
ben vurdum şerifi
yemin ediyorum kendimi savunmaydı bu
ama yo evet
ben vurdum şerifi
ama onlar kendini savunmaya idam istiyorlar
şerif John Brown daima benden nefret etti
ne için?
bilmiyorum
ne zaman çocuk yapsak
kürtaj yaptırmamızı söyledi
yani geleceğimizi büyümeden öldürmemizi
yani böyle
haberlerde oku
ben vurdum şerifi
yemin ediyorum kendimi savunmaydı bu
peki yardımcısını niye vurmadım?
ben vurdum şerifi
yemin ediyorum kendimi savunmaydı bu
özgürlük çıktı birgün yoluma
yurtdumdan çıktım yola
gördüm birdenbire
şerif john brown
bana nişan almış
bu yüzden vurdum onu
vurdum
kendini savunma suçsa öderim bedelini
ben vurdum şerifi
ama vurmadım yardımcısını
ama vurmadım yardımcısını
ben vurdum şerifi
evet
destekleri umudumu arttırdı
nasıl olması gerektiği konusunda
kaderine razı olma yıpranırsın
göster kendini eylemlerinle
göster kendini eylemlerinle
böyledir sözüm
ben ben ben
ben vurdum şerifi
ama vurmadım yardımcısını
ben vurdum şerifi
ama vurmadım yardımcısını
oh evet böyle
hendek muharebesi öncesi yahudi beni kureyza savaşta müşriklere karşı müminlerin yanında savaşacağına dair söz vermişti. ancak bu sözlerini tutmadıkları gibi birde harbin en hassas noktasında müşriklerle iş birliğine giriştiler. müşriklerin savaşı kazanacağına inanıyorlardı. ama harbi islam ordusu kazandı. Rasûlü Ekrem evine gelip kılıcını ve zırhını henüz çıkarmıştı ki Cebrâil (A.S.) geldi. "Biz harp elbiselerini çıkarmadık, Sen de çıkarma. Beni Kureyza'ya git! Yeryüzünü onlardan temizle..." dedi.
ben i kureyza peygamberimizin barış için gönderdiği heyetede hakaretler ederek gönderdi ve kalelerine sığındılar. kale kuşatıldı. ancak yahudiler hâlâ küstahlık ediyor kaleden ok yağdırıyorlardı. muhasara 25 gün sürdü. silahların bırakılması şartıyla teslim olmaya razı oldular. bu istekleri kabul olmadı. çünkü onlar müslümanların kökünü kazımayı istemişlerdir.
Benî Kurayza, Peygamberimiz'den, Evs kabîlesinden Ebû Lübabe'nin istişâre için yanlarına gönderilmesini istediler. Bunun üzerine Ebû Lübabe, gönderildi. Ebû Lübabe, Medîne yahûdîlerinden Müslüman olmuş servet sâhibi bir kimse idi. Peygamberimiz, kendisine kıymet verirdi. Peygamberimiz, Ebû Lübabe'yi gönderirken; "git onlara Allah ve Rasûlü için nasihat et." buyurdu.
Ebû Lübabe, kale kapısından yanlarına vardı.
Kureyza yahûdîleri O'na; "Yâ Eba Lübabe! Sen ne dersin? Muhammed bize, «benim hükmüm ile kaleden dışarı çıkın!» dedi" dediler.
Ebû Lübabe de onlara nasihat etti. Fakat, bu arada bir eliyle sakalını bir eliyle de boğazını tutarak, «başınızı keser bilmiş olasınız» diye, harbetmelerine işâret etti.
Fakat, onun bu hareketi bir nevi ihanetti. Sonra çok pişman oldu. Medîne'ye gelerek kendini Mescidi Nebevi'nin direğine bağlayarak affolunmadan hiçbir şey yemeyeceğini, içmeyeceğini söyleyip ağlayıp, Allâh'ın hükmünü bekledi.
Nitekim bu samimi tövbesi affına vesîle oldu. Hakkında Kur'ân-ı Kerim'de şu ûlvi âyet nâzil oldu: "Onlardan diğer bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler. Onlar iyi bir ameli başka bir kötü ile karıştırmışlardır. Olur ki Allah onların tevbelerini kabul eder. Çünkü, Allah hiç şüphesiz çok yargılayıcı, çok esirgeyicidir." (Sûre-i Tevbe, âyet 102.).
Allâh'ın Rasûlü, Benî Kurayza'nın yaptıklarını hüküm vermek üzere, Evs kabîlesinin reislerinden Sa'd ibn-i Muaz'ı hakem olarak seçti. Sa'd da Hendek Harbinde yaralanmış, kendisi mescidde tedavi ediliyordu. Sa'd ibn-i Muaz, Benî Kurayza'nın ihanetine hükmetti ve haklarında şöyle karar beyân etti: "Erkek yahûdîler îdam edilecek, kadınlar ve çocuklar esir olacak. Malları ganîmet olacak".
Peygamberimiz O'na; "Ey Saad! Aynen Allâh'ın hükmünü verdin." dedi. Kararından memnun oldu.
Benî Kureyza yahûdîlerine bu hüküm hemen tatbik edildi. Onlardan kalan ganîmet, 1500 kılınç, 300 zırh, 1000 mızrak, 500 kalkan ve ok, koyun, deve ve diğer bâzı mallardır.