hepimizin yaptığını düşündüğüm bir olaydır tatile gidilen şehir ya da ülkelerden dönerken yakınlarımıza hediye getirmek. tam olarak geçerli bir mantığı var mı yok mu diye sorgulanır mı bilmem ama bunu yapmanın da bir kaç sebebi olabilir. mesela ne oldum delisi kişiler bu hediye alma olayını "bak ben nereleri gezdim hıh, utan utan bir de seni düşündüm hediye aldım allahın cahili" diyebilme iticiliğine sahip olmak için alır. kimisi için de bu bir adet, bir vefa göstergesidir "güzel arkadaşım-sevgilim vs. seni de düşündüm orda sana da nacizane bir hediyedir bu" güzel düşüncesiyle alır. kimisi de gitmeden evvel dadanan, "bana ne alacaksın" bakışlarının, geri dönüldüğünde sinirli hale dönmemesi için mecburiyetten "lanet olsun bir rahat yok al da başına çal" ruhsal çemkirmeleri eşliğinde eli mecburiyetten istemeyere gider ve bu hediyeleri alır.
evet her aptal yazımın durum açıklayıcı, laf ebesi, "yeter lem kes sadede gel" denilesi iticiliğindeki açıklama kısmını geçip ana konuya dönersek;
evet bu hediyeler çoğunlukla alınır lakin ortada garip bir durum vardır. pek çok kişi bu hediyeleri gittikleri yerden almazlar. can sıkıcı programlı bir hayatı olanlar haricindeki kişilerin çoğunlukla yaptığı şeydir bu. tatile gider o kadar gezer dolaşır, kendisine alışveriş yapar lakin bu sırada ya hediye almak aklına gelmez ya da son güne bırakır, o son günde de üşenir "aman ne var giderken yolda bir yerlerden bir şey alırım" der ve yolda da alamaz otobüse araca vs. ye kadar bu hediye çilesi sürer ve koca şehri, ülkeyi kör koyup çaylar şirketten olmayan bir mola yerinin kazıkçı hediyelik eşya shopundan nasiplenir. zaten çoğu hediyenin de naneli şekerler, lokum, biblo, fındıklı sarı şekerler, renkli ama aromasız cıncık şekerler, ne bilim ne helvası, ne bilim ne pişmaniyesi vs. vs. olmasının sebebi budur. kazıklanmak önemli değildir, önemli olan onu götürdüğünüz kişinin kutuya-hediyeye bakıp üstündeki "x yolunun 41453252352. kmsi y tesisleri" yazısını okuyacağını düşünebilmektir. yani o kadar kazıklandınız o önemli değil, verdiğiniz eleman paketin üstündeki "x yolunun 41453252352. kmsi y tesisleri" yazısını okuduğunda geriye dönüş yoktur.
pars kiraz operasyonu adlı filmde esas oğlan ın (komser atilla) yanındaki polis arkadaşıyla (asena) arabalarında uyuşturucu kuryesini gözlerken içine büründüğü polis stilidir. soda - gazoz alıp gelmiş ve sonra şaşkın bakışlarla biz "noluyo lan deli mi arabanın içinde silahını söküyo", "kıza artizlik yapıyor olum anlaman sen", "lan silahı da güzelmiş" şeklinde tepkilerle durumu izlerken eleman silahını çıkarmış şangır şangır sökmüş sonra da silahın söktüğü bir kısmıyla tutmuş gazozun kapağını açmış ve biz de "oha lan" diyerek kalmışızdır.
yani imrendiğimiz şey silahını sökmesi artistlik yapması değildir. onu yaparken üşenmemesidir. ama gereksiz bir eylemdir. bir tane çakmak işlerini görürdü sonuçta.
böyle olgunca biraz da şişmanca siyah saçlı bir teyzedir. binbir gece dizisindeki şehrazat ın saç modeli vardır saçında. saçlarının arasından otoyol falan geçer yani o derece.
küçük burunlu gözleri çekiğimsi ama nasıl bir işse saçları gür bir teyzedir bu. sol elinin işaret parmağı da kalkık vaziyettedir. o parmağına ip sarar zira.
maydanoz suyu çok iyi gelir. ama iğrençtir tadı o ayrı mesele.
malzemeler:
bir tutam maydanoz
bir tencere
1 litre su
ocak
bardak
varsa burun tıkamak için mandal yoksa eliniz de olur.
yapılışı:
tencerenin içine suyu koyun
biraz su ısındıktan sonra içine maydanozları saplarıyla beraber atın.
su kaynayıncaya kadar bekleyin
su kaynadıktan sonra kısık ateşte bir 10 dakka dursun
su maydanoz özüyle sidik rengi kıvamına geldiğinde ocağı kapatın
bardağa boşaltın
sıcak servis yapın
öğüre öğüre için.
üye girişi yaparken sağda çıkan fotoğraflarda havacılıkla ilgili resimlerin bolca olması yüzünden ben istemesem de beynimde beliren "zall" kişisini insan olarak değil de uçak olarak tasavvur etmem sonucu ortaya çıkan mizansen bir sorudur.
özentisiz, gelişigüzel, salaş görünüme denir. bu tür insanlar da hırpani insanlardır.
bir laf vardır: "erkeğe özentisizlik yaraşır" ve doğrudur bence. bundan dolayıdır ki gerçekten zeki ve dişiliğinin farkında olan kadınların ilgisini "şık" erkekler fazla çekmez, onlara hırpani erkekler daha çekici gelir ki eğer ben bir kadın olsaydım ben de aynısını düşünürdüm.
neden hırpani erkekler daha ilgi çeker derseniz; bir erkeğin gerçekten ne olduğunu kapatacak bir şıklığa sahip değildirler de ondan. bir erkeğin karizmasını, yakışıklılığını, erkeksiliğini, kahkalarını, mimiklerini, tavırlarını, gülümseyişini, hüznünü en çabuk söndüren ve üstünü kapatan şey dış görünüşe göstereceği dikkat ve özendir. doğal bir özentisizlik ise gerçekten erkeğin ne olduğu hakkında bir aynadır.
sabah eşofmanlarıyla evden çıkıp markete ekmek almaya giden bir erkekle ayak üstü muhabbet eden zeki bir kadın, aynı kişinin versaceler içindeki haliyle elinde likörle ayaküstü ettiği bir muhabbeti karşılaştırmaz bile. birincisi daha etkiliyicidir çünkü onun için. ama şu var bir erkeği çekici yapan şeyler hırpaniler için de geçerlidir. yani çirkin, bilgisiz, karizması olmayan ezik bir berduş tipli zaten bir kadının ilgisini çekmeyecektir. zaten gerçekten kendini bilen kadınlar kendinden zeki olmayan bir erkeğe yanaşmazlar pek fazla ki günümüzde insanlık bu yüzden ilerliyor. burada doğal bir özentisizliğin erkeğe verdiği değerden bahsediyorum.
işte tüm bunlar sebebiyle çağdaş dünyamızda modasal alanlarda falan berduşi görünüm mode on durumda görünüyor. son zamanlarda pek bir moda bu hırpanilik. ama aslında ona hırpanilik denilemez çünkü doğal değil. eğer bir insan özentisiz görünmek için pahalı düzensiz aksesuarlar alıyorsa, pahalı düzensiz saç kesimleri yaptırıyorsa, en cix mekalardan en salaş kıyafetleri en el yakıcı fiyatlarla üstünde taşıyorsa, ayna karşısında kendini özensiz göstermek için saatler harcıyorsa bu hırpanilik değil "şık"lığın ta kendisidir ve şık olmakla aynı oranda itici gelir bayanlara. eğer yapay bir hırpaniliğin prim yaptığı bayanlardan dem vurup artistlik yapıyorsanız, bilin ki karşı sokak köşesindeki gerçek bir kadın sizin "özentisizlik özentisi" itici şıklığınıza götüyle gülüyordur.
evet özentisizlik seksi gelir çoğu zaman ama doğalsa. takasında hamsi avlayan bir balıkçının giydiği botları kendisini özentisiz görünmesi için giyen biri seksi olmaz. gerçekten seksi olan o balıkçının kendisidir.
yalnız şu bir gerçektir. şık erkekler pek çok kez kazanır. evet doğal hırpanilikteki bir erkek gerçekten erkek vasıflarını daha iyi sunup çok daha etkileyicidir fakat iş arz talep meselesine gelince hirpaniler yine hırpani bir hüzün içinde bulurlar kendilerini. ağzının tadını bilen zeki kadınlar hep kaldırımda oduncu gömleğiyle otururken sigarasını derin derin çeken erkeği seksi bulurken yine de kendi geleceği için kalabalık kafelerin içinde purosunu tüttüren bir emlak zenginine kendisini iğrenerek satmasını tercih eder.
işte bu yüzden en güzel aşk şiirlerini, en acılı aşk hikayeleri hep çoğunlukla salaş tipli şairlerin kaleminden çıkar. hırpaniler bu yüzden daha romantik olurlar.
vapurların, gemilerin limana paralel şekilde yaklaşması olayıdır. özellikle vapurlarda pek çoğumuz görmüşüzdür bunu. vapur önce kıç tarafını limana doğru verip çapraz bir şekil alır ve sonra burun kısmını limana yaklaştırarak tam paralel bir şekile gelinceye kadar yanaşır.
işte vapurların bu yanaşma hareketine biz türkler "kıçtankara" diyoruz.
bugün* itibariyle kurtlar vadisinde dikkatimizi çeken, biricik polatın keşfetmeyi bekleyen yeni yeteneğidir. kendisi bugün bu yeteneğini göstererek yine bizi şaşırtmıştır.
alternatif not: entryi daha da pekiştirebilmek için cendere efekti eşliğinde okumanız önerilir. "ver gazı" olayı yani.
her kula nasip olmaz çünkü böyle bir yetenek. düşünün bir. çatıdasınız, karşınızda bir eleman var yaklaşık olarak 95 kilo*. aşağıda 100 metre karelik bir yer var. o 100 metre karelik yerin ortasında da en fazla 5 metrekarelik bir kamyon kasası var. ayrıca adamlar artistlik olsun diye kamyonu çatıya göre dik parketmişler bir de. yav hadi anladık tamam kamyonun üstüne uçacaksın da bari insan o kamyonu boylamasına koyar hiç değilse kamyona düşme ihtimali artsın. yazık değil mi polat a yazık adam kucağında 95 kiloluk adamla düşerken bir de kamyonun kasasını bulmak için kasıyor. her neyse ne diyordum. işte polat ın öyle bir navigasyon yeteneği var ki adam kucağında adamla "çatıdayken kamyonun nerde olduğunu bilemeyeceği bir şekildeyken" atlayarak kamyon üzerine iniş yapabiliyor.
siz hiç havada pike yapıp paçavra dolu bir kamyonun en fazla 1.5 metre enindeki kasasına iniş yapabilir misiniz? yapamazsınız. ama polat yaptı işte. crispino takımıyla havada stall olmadan süzüldü süzüldü ve o paçavra kamyonunun içine kondu. aferin ona.
pek çoğumuzun bildiği bir şeydir ki süperman isimli kahramanımızın yeşil kripton taşına alerjisi vardır. yeşil yeşil parıldayan (sanki taşın içinde luciferin var parlayıp duruyor.) bir kriptonit taşına yaklaştığı an kahramanımızın ağzı burnu yamulur cildi bir acayip olur hasta olur.
tamam anladık buraya kadar normaldir hepsi de kafamı karıştıran bir çelişki görüyorum ben ortada. gariptir bizim süperman bey kriptonit kayalarından oluşan kripton isimli bir gezegende doğmuştur ama gel gör kiriptonite karşı bir alerjisi vardır. madem alerjiniz var kriptonite, nasıl yaşıyorsunuz kriptonda diyerek hep benim kafamı meşgul etmiştir. kriptonit gezegeninin patlamasıyla dünyaya düşen bir avuç büyüklüğünde bir kripton meteroidinin içinde bile kriptonit bolca varsa düşünün ki gezegenin üzerinde ne kadar çok etkilidir. madem alerjisi var orada kimsenin yaşamaması gerekmiyor muydu?
northrop b 2 spirit. şu an en pahalı uçan nesnedir. bir bombardıman uçağıdır ve çok değişik bir şekli vardır. sanki başka bir evrenden gelme hissi uyandırır insana. 2.1 milyar dolarcıktır maliyeti. kıtalar arası uçuş yapabilir.
en önemli özelliği radara yakalanmayan bir bombardıman uçağı olmasıdır. haa diyeceksiniz ki zaten bombardıman uçakları çok yükseklerden uçar mesela b52 diyebilirsiniz. ama işte b2 nin yüksekten uçma gibi bir gereksinimi yoktur. f117 a gibi alçaktan uçarak radara yakalanmaz. sebebi keskin hatları ve radar sinyallerini dağıtan özel boyasıdır.
f 16 ihalesi vermiş bir devletin dikkat etmesi gereken önemli noktalardır. zira son zamanlarda pek dikkat etmemişler bize ömrünün sonuna gelen, metal yorulmaları gittikçe artan israil malı teeee 1. nesil f 16 ları kakalamışlardır. bunlar olmasın yani diyerekten şu hususlara geyiklemesine değil de ciddi olarak vurgu yapılması gerekir:
- uçak gövdesi tetkik edilmelidir. metal yorulmasına uğrayacak eskilikte f16 lar alınmamalıdır.
- pitot tüpleri, avigasyon sistemi kusursuz ayarda olmalıdır. otomatik stall önleyici sistemler üzerince bulunmalıdır.
- uçağın bilgisayar donanımını kontrol edebilecek teknik desteği vs. sinin sağlanması şart koşulmalıdır