üstad, öyle sanatkârane icra eder ki bu şarkıyı, o an her ne yapmakta iseniz durdurmanız ve saygı duruşuna geçip kendinizi sadece o an o şarkıya, o sese teslim etmeniz icab edermiş gibi bir his vâki olur. hülasa; öyle vakur ama öyle de naif söyler ki her harfe her kelimeye ayrı bir itinayla hükmetmektedir...
kazanması sürpriz olmaz. ama 1 puan farkla 49 a 48 kazanır ama %46-47 alıp kaybedebilir de, belli olmaz. gelmesi bursa için olumlu olur bence. gelecek gibi bir his de var ama bu kararsızlara ve mevcuttan bıkanlara bağlı.
"Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."
Diyalektik bir Teizmdir. bu görüş; tanrı’yı soyut, mutlak ve değişmez gibi yönleriyle evrenin üstünde (aşkın); somut, göreli ve değişen yönleriyle de evrenin içinde (içkin) görür. Tanrı evrenin dışında bir aşkınlığa sahiptir, onunla birlikteyken hem zamanın içindedir hem dışında; hem değişendir hem de değişmeyendir.
"bu tartışmalar “Tümeller (Universaliae) nedir?”, “Nerede bulunurlar?” ve “Dışardaki nesnelerden bağımsız olarak mevcutlar mıdır, yoksa değiller midir?” gibi sorular çerçevesinde cereyan eden tümeller çatışması sonucunda, yukarıda bahsettiğimiz kavram gerçekçilerinin (realistler) ve adcıların (nominalistler) taraf oldukları muhtemel üç yanıt grubu ortaya çıkmıştır:
Bunlardan birincisi, tümellerin, nesnelerden bağımsız olarak var olduğunu ve onların dışında veya üstünde bulunduğunu savunan, Platon’un yolundan giden Augustinus ve Anselmus gibi düşünürlerdir. Bu görüşe ayrıca kavram realizmi adı da verilmektedir.
ikinci grup, tümellerin varolduğunu ama nesnelerin dışında veya üstünde değil, içinde bulunduğunu ve onlara bağımlı olduğunu savunan, yani nesnelerle ilişkileri bakımından, tümellerin aşkın (transcendent) olmayıp içkin (immanent) olduklarını öne süren ve Aristoteles’in yolundan giden Abaelardus, Albertus Magnus ve Thomas Aquinas gibi düşünürlerdir. Bu görüşe de kavramcılık ya da konseptualizm adı verilmektedir.
Bu ilk iki grubun temsilcileri, gerçekçiler ya da realistler olarak bilinirler ve tümellerin şu veya bu biçimde gerçekten var olduğuna inanırlar. Ancak birinci grup aşırı gerçekçi, ikinci grup ise ılımlı gerçekçi olarak nitelendirilir.
Üçüncü grup ise sadece nesnelerin var olduğunu, tümellerin ise benzer nesnelere vermiş olduğumuz adlardan ibaret bulunduğunu savunur. Bu görüşün adı, adcılık (nominalizm)dir ve bu görüşe mensup olanlar, Roscelinus ve Ockhamlı William gibi düşünürlerdir."
hipotezlerden dedüktif (tümdengelimsel) çıkarımla elde edilen önermelere verilen ad. matematikseldir, doğruluğu kanıtlanabilendir. aksiyomlar ise doğruluğu ispatsız kabul edilen önermelerdir, Mantık ve matematikte teorem ispatında öncül işlevi gören, doğruluğu açık ve seçik olarak belirli olan ve bu nedenle ispatına gerek duyulmayandır...
teoreme tekrar dönersek; bir teoremin verilen kısmına hipotez (varsayım), ispatlanacak olan kısmına hüküm (yargı) denir. Bir teoremin hipotezinden hareketle hükmünün doğru olduğunu göstermeye teoremi ispatlamak denir.
hülasa; p ⇒ q, bir teorem ise p, teoremin hipotezidir, q ise hükmüdür...
iş beğenmiyorlar diye traş yapan ak trollerin dediği gibi değildir, parasızlıkla beraber daha da sıkıntılı bir durumdur. psikolojik açıdan çok yıpratır.
kadim bir felsefe ekolüdür. alkolizmle bir değildir. bir alkolik sabah akşam demeden içmek ister. işi adabıyla yapan akşamcılar çoluk çocuğu zor durumda bırakmazlar, akşam efendi gibi içer, sabah efendi gibi işine gider.
hülasa; akşamcılık yüzyılların getirdiği kendine has kuralları olan bir tavırdır. artık adam gibi yapan az kişi kalmıştır. ahhh ahhh.