şu şarkının yakasını bırakın artık diye haykırmak istediğim fikret kızılok şahanesidir. bazı adamların şarkılarının söylenmesi için devlet sınav yapsın * . önce demet evgar' ın şimdi de kubat'ın tecavüz ettiği şarkı olmuştur farketmeden. farketmeden farketmeden farketmeden katletmişler canım şarkıyı.
eğlenceli bir film olmasının yanı sıra zamanına * göre de diğer hollywood romantik komedileri içinde öne çıkan bir filmdir. o gün işten kovulan helen'ın metroyu yakalayıp eve gidebilmesiyle, metroya binemeyip de eve gidebilmesi üzerine yaşayacağı ihtimaller üzerinden ikiye bölünerek ilerleyen filmdir. kadere, seçimlere ve zamanlamaya güzel göndermeler yapar. halen güncelliğini yitirmeyen ender yapımlardandır. *
Temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek icin
asıldığı çividen indirilmelidir
yapraklari biten takvim zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları
altına gizlediğini
söylememiştir dövülen
hiçbir halı
içinde yaşamaktır devrim
dikiş kutusunun
ve toplu iğneler gibi
bir arada olmayı gerektirir
karşı koyabilmek icin zulmüne
makas denilen patronun
Gece ışıklar arasında koşmaktır devrim
ateş böceklerini
yakalamak isteyen çocukların
peşine takılır gün gelir
yanıp sönen mavi ışıkları
polis arabalarının
Kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında
Mare Nostrum *
en uzun koşuysa elbet
türkiye'de de devrim
o, onun en güzel yüz metresini koştu
en sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
en hızlısıydı hepimizin,
en önce göğüsledi ipi...
acıyorsam sana anam avradım olsun
ama aşk olsun sana çocuk,
aşk olsun...
geçtiğimiz haftalarda bir yakınımızın kızının doğumgünü partisine katılmak üzere davet edildiğimiz mekan. burası 100 yaşında bir köşk. çok şık bir yer amasına geleceğim. mekan erenköy'de. ancak görünüşe aldanmayınız. mekan şıktır şudur budur belki ama hizmet beş para etmez. yakınımız parti için 1000 tl'ye anlaşmış. ikramlar, palyaço hizmeti, doğumgünü pastası denen para tuzağı, anne-babaların ikramları derken bir de çocuk gürültüsünü düşünürseniz sanki 1000 liraya az bile gibi düşünülse de bakın karşınıza neler çıkıyor. bi kere doğumgünü 2 saat sürüyor. büyüklere hazırladıkları ikramlar 10 - 15 kişiyi ancak ağırlar. ancak mekan sahipleri 60 kişiye yeteceğini iddia ediyor. daha fazla yiyecek isterseniz ekstra para istiyorlar. partiye katılmadan önce, sadece pasta 100- 150 tutar evde bile yapsan demiştim ama bir de baktık ki kadın bildiğin mozaik pasta yapmış üstünü şeker hamuruyla kaplamış. yok artık dedirtecek cinsten. maliyet düşsün diye bi takla atmamışlar. özetle kadın güzel köşkünü pazarlamış bunun dışında bi numara yok. eşinize dostunuza rezil olmamak isterseniz burayı tutmayın derim zira çocuklar bişeyden anlamıyorlar zaten. *
bu akşam astoria cinebonus' ta ön gösterimine katıldığım filmdir. illa ki başka bir filme benzetilecekse babam ve oğlum'dan çok ferzan özpetek' in serseri mayınlar filmine benzettim. bir öteki hikayesi, cenazeyle ama tatlıya bağlanmış bir final, kalabalık ve kahkahaların çınladığı sofralarda aileler, tatil kasabası, akdeniz akdeniz. filmin mübadele yıllarında geçtiğini düşünmüştüm. oysa dede mehmet yavaş' ın dükkanındaki duvar takvimi 1980'i gösteriyordu. nasıl olacaktı da mübadele yıllarına bağlayacak derken, bir de allahın emri 80 darbesine bağlandı. e bu da çağan ırmak' ın ustalığı. onlar, o güzel insanlar o güzel atlarına binip gittiler. bu akşam da bize mehmet yavaş'ı tanımak düştü içlerinden. mutlaka gidin derim. oyunculuklarda ise çetin tekindor' un devleşmesi ve çağan ırmak' ın çocuk oyunculardaki seçimlerinin ne kadar isabetli olduğu göze çarpıyor.
aklın yolu bir, anında açılmış başlıktır. zaranın ağlak sesinin en son nereye konacağı sorusu reklam cıngılı iken turkcellin vay başına gelendir. hemen kumandaya koşup mute diyoruz. tez yayından kalka!..
vezüv bu şehri mahvetmiştir, zevk-i sefa ve ticaret kentidir şudur budur da asıl önemlisi bu şehir, şehircilik, planlama vs. anlamında günümüz türkiye'sine kesinlikle fark atar.
tanrının dünyaya armağanı. ilk görüşte aşk. istanbul'la kıyaslarken zorlandığım yegane şehir. her zaman bi şekilde istanbul kazanır da. insan bu şehirde gezerken nereye aşık olsam diye şaşırıyor. rönesans'ı anladığım şehir. şiir gibi şehir. floransa bir çok şey.
Giresun'un yüz akı turizm şirketi. yurtiçi, yurtdışı, cruise turları derken kıtalar aşmış turdur tabya tur. şirketin güleryüzlü canımıniçi sahipleri Melike & Osman Tuncer çifti inanılmaz sabırları ve neşeleriyle size her gezide eşlik etmekteler. Otobüse, uçağa adımınızı attığınız andan itibaren kocaman bir ailenin ferdi oluveriyorsunuz. Asla büyük tur şirketleri gibi düşünmeyin. Kendinizi bu güzel insanların bilgisine güvenle teslim edin, gerisini merak etmeyin. Rehberler de son derece profesyonel ve ilgili, bilgili.
benim için tam tersi konu. ben mandalina sevmem. annem de mandalina ve elmayı bir tabakta soyar ve kardeşimle önümüze koyardı. kardeş de sağolsun ben nasılsa mandalina yemiyorum diye önce elmalardan başlardı. yıllar geçti kendisi itiraf etti.
özel indirimleri de yakalanırsa internetten bulabileceğiniz en ucuz fiyatlara sahip kitap,cd vs. sitesidir. ayrıca fazla kitap siparişlerimde kargonun içine yorgunluk giderici göz damlası hediyesi koyarak beni benden alandır.
deniz kıyısı olup da istanbul gibi durmayan belki de tek ilçesidir istanbul'un. her daim mikrofon uzatılan cumhuriyet meydanı da olmasa kendine özgü nesi vardır? belki bir kenan pars milli piyango gişesi, adım başı gereksiz alışveriş merkezleri olsa ne olur olmasa ne olur. ha bir de akşam 9da hayat biter burda.
bütün bölümleri arşivimde olmasına rağmen gecenin bi köründe tvde rastlanınca izlenilendir. her seyredişte ayrı lezzet alır, şu sıralar ekranlarda boy gösteren pahalı ama ucuz ve dayatma dizilere kahredersiniz. kah kahkahalarla gülerken kah hüzünlenirken bir damla gözyaşı da süzülüverir gözlerden. bir durup da düşünürsünüz her seferinde.