bugün

1998 yapımı kadrosunda gwyneth paltrow ve john hannahın* yer aldığı türkçeye raslantının böylesi olarak çevrilen keyifli seyirlik. gwyneth paltrow bu filmdeki helen rolü için titanicin başrol teklifini geri çevirmiş.*
metronun kaçırılmasıyla başlayan raslantılar iki yönde ilerliyor ve siz filmin nasıl bir sonla biteceğini merak etmeye başlıyorsunuz.
city of angels ile birlikte defalarca izlediğim film olma özelliğini taşır,belli bir sebebi yoktur izlememin.sinemada izlediğimde salonun yarısının filmi anlamadan çıktığını hatırlarım .
(bkz: kelebek etkisi)
Kader kavramını en güzel anlatan film.
(bkz: kader)
içinizi ısıtacak sımsıcak bir film. karakterimiz kalkmak üzere olan metroya yetişemez ve olaylar gelişmeye başlar. aynı anda metroya yetiştiği taktirde hayatı nasıl şekillenecekti? birden, birbirine paralel bu iki hayat şekillenmeye başlar. sarışın kızımız göz dolduruyor.
spoiler

film, güzel karısını sürekli aldatmak isteyen ama bunu bir türlü beceremeyen çirkin koca *nın komik hareketleriyle eğlenceli bir hal almaktadır.

spoiler
Monty Python çocuklarına göre.
Kimse ispanyol Engizisyon mahkemesi istemez.
kurgusu iyi olmasına karşın bir şekilde sıkıcı olmayı başaran film. sanırım çok fazla tekrar içermesi, olayın uzun bir süre aynı çizgide ilerlemesi yüzünden. sona koyulan romantik komedi açmazlarının klişe çözümleri ise "oha" dan çok "o o" nidaları çıkartıyor. yalnız yukarıya alıntıladığım bu son diyalogların özel çağrışımları filmi izletiyor.
bir de gwyneth paltrow un üst dudağı ile burnu arasındaki boşluğa bitiyorum. dileğim sadece kendi oynadığı ve dekor kullanmadığı bir film çekmesidir. ters dogma adında bir bildiri de yayımlayabiliriz bu uğurda. manifesto hazır. *
evde arkadaşlarla otururken: "hadi bir film izleyelim...ama pek kafa yormasın...romantik-komedi tarzı olsun...bize bir şey anlatmaya çalışsın...ama, biz onu anlamaya çalışmayalım" derseniz ideal bir film.
en gotten uydurma film ismi cevirilerinden biridir. ha, filmle ilgili guzel bir ipucu veriyor o ayri ama, film adi mumkunse cevrilmesin arkadas. ya da dumduz cevirin. sliding doors un cevrilmemek icin nasil bir handikapi var ki. isguzarlik baska birsey degil.
filmin finaline doğru tam '' üff ya niye böyle sonlandı ki SANKi'' diyecekken olması isteNdiği gibi sonlanan, '' eğer kaderindeyse bir şekilde gelir seni bulur '' mesajı veren, 1998 yapımı izlenmeye değer bir filmdir.
what if sorusu üzerine kurulu bir film.

kurgusu güzel ama genel itibariyle sıkıcı. gwyneth palthrow'un ingiliz aksanı inanılmaz derecede yapmacık.

--spoiler--
ulan o gerry denen tipsiz, ebleh herif nasıl olur da iki tane taş hatunu götürmeyi başarabilir? biri bana onu açıklasın. filmin en büyük gizemi budur.
--spoiler--

bir de sizi imdb'de yapılan şu yoruma bakmaya davet ediyorum. gece gece sandalyeden düştüm mınıskyim.

http://www.imdb.com/title...0005951&p=1#140005951

(olur da açılmazsa veya anlaşılmazsa: amcanın biri "major gaf!!!" diye başlık açmış ve demiş ki: "filmde bazı sahnelerde helen'in saçları kısa sarıydı, bazı sahnelerde uzun kahverengiydi. inanamıyorum böyle hata olmaz")
Kader inancımı şekillendiren izlenesi film..
'Herşey de bir hayır vardır'
"öyle olmasaydı da, şöle olsaydı ne olurdu ki la" serzenişinden ortaya çıkmış senaryoya göre çekilmiş bir filmdir.

öncelikle bu gwyneth paltrow bana nedense hep itici gelmiştir; ne bilim yav belkide kimyamız tutmuyor givnicikle. böle ne bilim bana oyunuculuğu falan samimi gelmiyor bana.
kazulet gibi tipi olması da cabası.

neyse, arkadaş tavsiyesiyle bu filmi geçen hafta izledim. konunun akışı açısından sorunları var, zira çekim açıları ve etkileyicilik açısından bana biraz zayıf geldi. zaten filminde başarılı olmasının yegane sebebi senaryonun güçlü olmasıdır kanımca.
daha iyi bir prodiksiyonla çok daha iyi çekilebilirdi. veya bu senaryo kısa metrajlı bir filmde (yedi dakikayı uygun gördüm) daha anlamlı olurdu; bu sebeple filmin tarzı biraz daha romantik komediye kaçıyor (kızlarınların ençok tercih ettikleri ve erkeklerin de sinir harbine uğramasına sebep olan fim tarz hani). ama diğer türlü olsaydı (yani daha iyi bir prodiksiyon ve oyunculuklar ilen) çok daha sağlam bi film ortaya çıkabilirdi bence, tıpkı butterfly effect gibi.

bu filme vereceğim puan 6,5 du ama imdb den oylama yaptığım için buçuklu notlama olmadığı için veremedim. 6,5 dan 7 verebilirdim buna ama o kadarını da haketmiyor, o yüzden puanım 6.

imdb ye üye olun lan valla, not felan veriyobiliyosun kafana göre, eğlenceli oluyo.
bir çok romantik komedi filminden iyi senaryosuyla sıyrılan / sivrilen hoş film.
demek ki neymiş özgün senaryo filmi taşıyabiliyormuş. feridun düzağaç bu filmi çok seviyormuş. paltrow 'un kısa saçlı hali mi uzun saçlı hali mi ? işin karar kısmı büyük sorunsal.
eblek romantik komedilerden ayrılıyor demiştik ki bir çok kişinin ilkinde anlamlandıramadığını biliyorum bu filmi.
raslantı / tesadüf deyip geçmeyeceksin. neymiş? ne zaman arabamı yıkasam mutlaka yağmur yağarmış, yağmurda yürüsem su sıçratır üstüme pis arabalar. * *
10 üzerinden 7.5!
leziz bir filmdir. fakat ağır tarafından bünyede kieslowski etkisi bırakması düşündürücüdür. sanki kieslowski filmlerinin günümüze modernize edilmiş hali gibidir.
tabi şu realiteyi görmek gerek: kieslowski yıllar evvel çok daha iyisini yapmıştı!
hiç kimse idam edilmeyi beklemez.
--spoiler--
kadınlar sormaz, ima eder.
--spoiler--

izlenilesi, hoş bir film.
kader gibi mistik şeylere inanmayanlardan biri olarak iyimser bir spoiler veriyorum ki;

--spoiler--
her metro' yu 2 dakika ile kaçırdığımda hayatımın aşkının o metroda gittiğini ve hayatımı tümüyle değiştirecek biri olduğuna inanıyorum. film de buna inanan bir eleman yok ama filmde kadının hayatının metrodan sonra iki bölüme ayrılması başarılı. direk 'aaa keşke ekranı ikiye bölselerde birinde hep öncesini izlesem, birinde sonrasını' diyesim gelmişti. sonundaki dido'nun thank you şarkısı da enfes kaçmış.
--spoiler--
eğlenceli bir film olmasının yanı sıra zamanına * göre de diğer hollywood romantik komedileri içinde öne çıkan bir filmdir. o gün işten kovulan helen'ın metroyu yakalayıp eve gidebilmesiyle, metroya binemeyip de eve gidebilmesi üzerine yaşayacağı ihtimaller üzerinden ikiye bölünerek ilerleyen filmdir. kadere, seçimlere ve zamanlamaya güzel göndermeler yapar. halen güncelliğini yitirmeyen ender yapımlardandır. *
gerry'nin içini dökmek için buluştuğu arkadaşı komedidir. tepkiler on numara! *
kelebek etkisi konulu filmleri sevenlerin sıkılmayacağı bir film.

hani evden çıkarken bir şey unutup geri döneriz de o an lan kimbilir hayatım şimdi nasıl değişti deriz ya işte sliding doors tam da bunu, insanın hayatındaki 5 10 saniyelik bir değişimin bile onun bütün hayatını nasıl etkileyeceğini, filmde iki ayrı olası hayatı farklı iki koldan ilerleyerek anlatıyor.
düzenli sıradan bir hayatı olan Helen (Gwyneth Paltrow) bir gün işinden kovulunca eve dönmek için metroyu kullanmasıyla başlıyor metro'yu kaçırıyor ve taksiyi tercih ediyor peki Helen metrou'yu yakalasaydı neler olurdu işte film burada 2'ye ayrılıyor metro'yu yakalayan ve kaçıran hali sonrasında yaşananlar drama, komedi çok güzel harmanlanmış yer yer güldürürken bir diğer sahnede hüzünlenebiliyorsunuz oyunculuklar gayet başarılı kesinlikle şans verilmesi gereken kaliteli izlenesi bir yapım.
Metrolara farklı bir gözle baktıran film. Bkz:Sliding doors sendrom.
1997 yapımı, başrolde Gwyneth Paltrow ve John Hannah'nın olduğu, bitince Kader inancının anlatılabilirliği fantaziye kaçmadan bu kadar iyi olamazdı dediğimiz farklı yapımlardan. Filmde bir kadının 1-2 saniye yavaş yada hızlı hareket etmesi sonucu hayatının akışının ne yönde değişeceğine şahit oluyorsunuz; size bunu aktarırlarken filmi ikiye bölüyorlar, biri gecikmenin yaşandığı andan sonra olacaklar, bir diğeri de gecikmenin yaşanmaması sonrası olacaklar. Hikayenin gelişimi ve finali kader inancına uygun olarak son derece iyi tasarlanmış. Saf dram yada kurgu yerine romantik komedi seçilmiş olması filmi eğlenceli kılıyor.

https://www.planetdp.org/...e/sliding-doors-dp40456#1