hayatımı sorgulardım herhalde, bu aralar sık sık yaptığım gibi. Gençlik yaşları gelip geçmeye başlamış, daha dün gibi anımsadığım olayların üzerinden neredeyse 10 yıl geçmiş. Murat göğebakan ölmüş. Anadolu rock gitmiş anlık şarkılarla hayatı deli gibi tüketen bir nesil yeşermeye başlamış. En saf duygularla yaşayan insanlar aşağılanmaya başlanmış, cahilliğin eğitimsizliğin yüceltildiği bir topluma dönüşmeye başlanmış bu ülkede ölümden sonrası en son düşüneceğim konu olurdu herhalde. Sigaramı yakar çayımı demler ölümü beklerdim. Böyle.
Alışveriş merkezinde 13-14 yaşında bebelerin mcdonals dan aldıkları menüleri 60yaşında bir amcanın toplaması insanın gerçekten ağrına gidiyor. Birde üstüne üstlük acaba bu amcada burda yemek yiyebiliyor mudur yoksa evden mi getiriyordur diye merakla soran bir eş insanın içini burkmuyor değil.
Dün akşam üstü iş çıkışı eve giderken çöp karıştıran bir gencin yanından geçerken "Kolay Gelsin" dedim. Çocuk gözleri parlayarak o kadar içten eyvallah abi sağolasın dedi ki Allah'a dua ettim herkesin rızkını ver diye.
olm sözlük,
bi işe girdik politik bir neslin apolitik çocuğu olarak artık internette yorum yapmaya bile korkar oldum. Sürekli biri beni takip ediyorda bu yazdıklarımı bana soracaklar hissiyatına kapılıyorum. hatta bu satırları yazarken sayfayı en dibe çekip yazıyı yazarken gözükmesin istiyorum ama en dipte maksimum bir iki satır kalıyor yazdıklarım başlat çubuğunun kenarında duruyor. Noldum la ben. Emekli olayım sinemaya adıycam kendimi ama.
şarjın çabuk bitmesi değilde şarjın geç tamamlanmasıda başlı başına ayrı bir sorundur zira bir telefon sabahtan akşama kadar %16 mı dolar, anlamak güçtür.
üzerinden yıllar geçsede dönem dönem izlediğim, gerek oyunculuk gerek görsellik gerekse de kostüm makyaj... gerekse kurgu itibari ile eskimeyecek olan, oyun dünyasına yön vermiş içersinde ki bir çok sahneyi hemen hemen her bilgisayar oyunun klasik geçilmesi zevk veren sahnelerine ilham kaynağı olmuş efsane film-dizi.
cümle yapı olarak irdelendiğinde açıkça verilmek istenen mesaj anlaşılabilmektedir. yazar burada inançlara son derece saygılı bir tutumla yaklaşmakla birlikte, herkesin istediği gibi inanç hürriyetine sahip olduğunu ve tiyatroya ibadet ettiğinden mütevvellit böyle bir söylemde bulunmuştur. isteyen Allah'a inanır camiye gidip ibadetini eder isteyen sanata ibadet eder gider tiyatroda ibadetini yapar. Biz sadece saygı duyarız.
okumayarak geçirdiğim yıllara acıyorum. Memuriyet hayatıma başladığım şu yıllarda bende oldukça tesir eden bir eser oldu. Nedendir bilmem ama raif efendiyi kendi yaşantıma çok benzetiyorum, sonumuz nasıl olur bilemem.
evlenmek inançsızların harcı değildir. Birine güvenmek için önce ona inanmak lazımdır da, bu çoğu zaman böyledir. Maneviyat işidir birini sevmek, ona inanmak, onunla evlenmekte aynı tabi. Öylesine sıradan basit bir meseledir aslında birini sevmek, aşık olmak. Evlilik ilişkinin sadece dipnotudur. birbirini gerçekten aşkla sevenlerin etrafında serilidir o ilişki evreleri. Siz sadece seversiniz. Birde bakmışsınız sevgilisiniz, nişanlısınız, evlisiniz... nasıl bir evreden geçtiğiniz umrunuzda bile değildir. onlar sadece toplum hayatının size yakıştırdığı sıfatlardır. siz sadece seversiniz... yeri geldiğinde bir yüzük takarsınız, yeri geldiğinde bir imza atarsınız. hiç bir fark yoktur ilişkinizde, siz hep seversiniz... şimdi bakıyorum da evlilikten öyle çok şeyler bekleniyor ki... öyle çok tüketilip atılabilecekmiş gibi anlatılıyor ki evlilik. fütursuzca sıkılırsam ne yaparım diye düşünüp kaygılanılmakta. en saf duygular bile tüketilebilmekte... anlatmak istiyorum ama yaşamak daha kalıcı etki yapar diye düşünüyorum o yüzden susuyorum.
Askerliğim süresince beni hiç yalnız bırakmayan kardeşim belki seni aramıyorum diye acayip kızgınsındır belkide umrunda değildir artık ama inan ben dualarımda sanada yer veriyorum.
hayatımda izlediğim en iyi eleştirel film. daha fazla sıfat bulmak mümkün ancak zorlanıyorum. film kitaba göre daha sade ve yüzeysel olarak anlatılmış diye bahsediliyor bazı kaynaklarda. Kitap daha acımasız bir üslup kullanmış diye belirtilmiş ancak bundan daha acımasızı inanın gözlerime dolan yaşları akıtmaya yeterde artardı. asla unutulmayacak bir film oldu benim için. Aynı zamanda bu filmi che nin hayatının bir kesitini anlatan motosiklet günlükleri filminden sonra izlemem iki filmi ister istemez karşılaştırmamı sağladı. ve o buhran dönemini biraz daha anlamama yardımcı oldu. motosiklet günlükleri filminde beni etkileyen bir sahnede bir çinli ve karısı komünist diye oradan oraya savrulurlarken che ile karşılaşmışlar ve bir ateş etrafında sohbet etmişlerdi. maden ocaklarına çalışmaya gittiklerini belirten çinli ve karısı hakkında che 'o güne kadar geçirdiğim en soğuk geceydi diyecekti' ve bu topraklarından kovulan insanlara bakışı değişecekti. aynı zamanda toprak sahiplerine olan bakışı da * değişecek ve che de değişen birşeyler olduğunun farkına varmaya başlayacaktı. aynı dönemi anlatan gazap üzümlerinde ise topraklarından kovulan bu aile üç kuruşluk iş için oradan oraya sürülecekti. acımasız kapitalizmin temellerinin atıldığı o dönemler son derece ilgi uyandırdı bu iki filmden sonra bende.
izledikten sonra içinde bir kandırılmışlık hissiyatı uyandıran, ernesto'ya olan bakışımı kökten değiştiren otobiyografik film. başrolde ise ilgi ve beğeni ile paramparça aşklar ve köpekler (amores perros)'de izlediğim Gael Garcia Bernal oynamaktadır ki takdire şayan bir oyunculuğu vardır. filmi izledikten sonra bu kitabı almak isteyeceksiniz eminim.
sözlükteki yazarların çoğunun yaşı bana yakın olduğunu varsayarak* bu çağlarda başlamanın, bir 5-6 yıl öncesine göre daha zor olduğunu düşündüğüm bir durumdur namaza başlamak. Gerçekten zordur. niceleri başladıktan 1-2 ay sonra tekrar eskisine dönmüşlerdir ki bunda çevrenin etkisi hayli fazladır.