sivil hava ulaştırma işletmecilği bölümü yazacaklara her türlü bilgiyi verebilirim, ancak önden şunu söyleyeyim sakın yazmayın, nedenini de sorarsanız uzun uzun anlatırım.
çağdaş toplumların dayattığı yaşam biçimi insanoğlunu, insani olanla olmayan arasında şizofrenik bir bölünmeye, kişilik parçalanmasına itmiştir. insan aklıyla ve duyularıyla insani olanı özledikçe, düzen ona insanlık dışı bir yaşam biçimi dayatmaktadır.
kafayı kırmadan, az buçuk sıyırmadan okunamayacak efsanevi kitap.
ne gitmiş, ne de kalabilmiş bir adamın hikayesidir
(bkz: http://soruisaretlerim.bl...n-hesse-ne-gitmis-ne.html)
'isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin: daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizde şeytan yok... içimizde aciz var... Tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...' Sabahattin Ali-içimizdeki Şeytan
Oğuz Atay- Tüm kitapları.
Dostoyevski- Suç ve ceza- Ecinniler- Yer altından Notlar.
Tolstoy- itiraflarım.
ihsan Oktay anar- Tüm kitapları.
Yusuf Atılgan-Aylak Adam.
Jean Paul Sartre- Bulantı.
Kafka- Tüm kitapları -(önce dönüşüm).
Hermann Hesse- Bozkırkurdu.
Murat Menteş- Dublörün Dilemması.
Albert Camus- Yabancı - Düşüş.
Üniversite Eğitimin Amacı Bilim Yapmak Olmalı, işe Girmek Değil
Bu sorunun yeni sınav sistemi veya ÖSYM'nin yanlış yönlendirmesinden kaynaklandığı da iddia edilebilirse de, bana göre sorun daha derin ve geleceğimiz açısından çok önemli. Sorunun temeli toplumun üniversiteyi artık bir iş kapısı olarak görmemesinden kaynaklanıyor. iş bulma şansı olan belirli mesleklere olan ilgi hızla arttı, bazı mesleklerde ise iş şansı yok. Bir başka ifade ile üniversitenin ulvi ifadesi olan, bilim ve felsefe ortamı içinde kişinin kendisini gerçekleştirmesi, hayata hazırlanması, aynı zamanda belirli konularda uzmanlık kazanması, bugünkü haliyle salt teknik bilgi aktarım aracına dönüştürülürse, sonucunda diploma üzerinden iş sağlama şansı olmayan bölümler tercih edilmez hale geliyor. Sayın Prof. Cahit Arf hocanın tanımı ile "ileri ortaokul" konumunu bile arar durumdayız, giderek herhangi bir meslek lisesine dönüşüyoruz.
Sorunun Kaynağı işsizliktir (bkz: http://www.soruisaretleri...gitiminin-amac-nedir.html)
Atay'ın kişilerinin bugün bize en yakın gelen özelliklerinden biri, hayat
karşısında beceriksiz, "hayatın acemisi" olmaları. Tutunamayanlar'da Selim
Işık, Tehlikeli Oyunlar'da Hikmet Benol, düşünmekten yaşamaya fırsat
bulamamış, "hayat bilgisi"nden yoksun, bu yüzden de zihinlerindeki doğrularla
birlikte evde kalmış, çocuk kalmış kişilerdir. Herşey çok önceden belirlenmiş
gibidir: "Kitap kurdu, boş hayaller kumkuması, hayatın cılız gölgesi" Selim
çocukken ne futbol takımına girebilmiş, ne sınıf mümessili olabilmiş, ne
korkularını yenip çocukluk aşkının peşinden dut ağacına çıkabilmiş, ne de
büyüdükten sonra,kötü yaşarım korkusuyla hayata dahil olabilmiştir. Hikmet'in
içindeki çocuk da, "yaşamadığı için büyümemiş"tir. O da Selim gibi düşünmenin
kurbanı gibidir: Erkeklerin pijama ve terlikle dolaştığı, duvarlarına takvim
asılan evleri gülünç bulduğu için kendine bir hayat kuramamış, sahte olurum ya
da kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamamış, bir kere böyle düşündüğü için başka
türlü düşünememiş, sırf öyle söylediği için bütün hayatını "kelimeler uğruna"
harcamıştır. içlerinden bir tek "eyyamgüder" Turgut Özben beceriklidir:
Duraklara en kısa yollardan çıkabilir, dolmuşa herkesten önce binebilir; erken
yaşta, öğretmenin gözüne girebilmeninin bağırarak şiir okumaktan geçtiğini
keşfeder; ama o da bu beceresini, "hayat pasosu"nu Selim'i anlamaya çalıştıkça
kaybedecek, bir "deliler treni"nde bir istasyondan diğerine dolaşmayı
seçecektir. O halde bir kader birliğinden söz edilebilir: Bilinç insan
hayatın dışına itecek; beceriksiz, tutuk, acemi ve işlevsiz kılacaktır.(bkz: http://www.soruisaretleri...min-delisi-oguz-atay.html)
insanları dünya gözüyle yargılamadan önce, seçimleri kimin yaptığından emin olmak gerekir. Filmin kıssadan hissesidir.
insan bir yaşa kadar her şeyi kendi seçti ve yaptı zanneder, fakat bir yaştan sonra anlar ki yol zaten çizilmiştir ve kişiye onun üzerinde yürümek kalır. Susanna Tamaro
Film üzerine: (bkz: http://www.soruisaretleri...umiyet-filmi-uzerine.html)
Türkiye'de yapılan bir araştırmaya göre evliler bekarları ; bekarlar ise evlileri daha mutlu ve daha hareketli bir seks hayatına sahip olarak görüyormuş. Sonuç olarak buradan, hiç kimsenin tatmin olamadığı gerçeğini çıkarıyoruz.