ilk karikatür istanbul gazetesinde yayınlanmıştır. Gazetenin yayıncısı mehmet akif arifaki dir.
ilk türkçe mizah gazetesi 23 ekim 1870 de terraki dir. daha sonra terraki eğelences adında gazete eki olarak dağıtılmıştır.
ikinci mizah dergisi diyojen dir. theodor kasap tarafından 1870-72 yılları arasında çıkmıştır.
ilk profosyonel türk karikatürcü ali fuat bey dir. çaylak dergisinde çizmiştir (1876)
ilk usta cemil cem'dir. kalem ve cem dergilerinde çizmiştir.
1900 lerin başında sedat simavi ye ait güleryüz dergisi atatürk ü halit karay ın aydede dergisi ise padişahı desteklemiştir. devrimden sonra 150likler kanunu ile birlikte karay sürgüne yollanmıştır.
cemal nadir güler ve ramiz gökçe öncülerdendir.
1950 kuşağı steinberg izinde gitmiştir.
1972 de oğuz aral gırgır dergisini çıkarmıştır.
gırgır a gönderilen amatör çalışmalar fırt ta toplanmaya başlanmıştır (1976)
gırgır dan ayrılanlar mikrop u kurmuşlardır.
12 eylül darbesi gırgır ı oğuz aral ın elinden almıştır.
2000 li yıllarda leman penguen ve uykusuz önde gelen mizah dergileri olmuşlardır.
pierre bourdeieu kültürel yeniden üretim kavramında egemen sınıfın kültürünün eğitim sistemi yoluyla nesilden nesile aktarılması sürecini ifade eder. kültürel yeniden üretim, daha çok siyasal yapıların meşrulaştığı ve otorite elde ettiği bir süreç olarak görülebilir
kapitalist üretim biçiminin bütün dünyaya hakim olması sonucunda sermaye birikimi,üretim ve uluslar arası pazar ilişkileri küresel düzeyde gerçekleştirmesidir.
başkaya bu süreci üç aşamaya ayırır. birinci küreselleşme amerikadaki yerli toplumların yok edilmesi ve afrikanın köleleştirilmesi oluşturur.
ikincisi kapitalist yayılım sanayi devrimidir. çevre-merkez ve doğrudan sömürge yarı sömürge toplumlarla yeni dünya sistemi yaratmıştır. bu dönemde işçi hareketleri ve sosyalist devrimlerle anti-sömürgeci bağımsızlık hareketleri görülmüştür.
1980ler sonrası ise neoliberal politikalar hüküm sürmeye başlamıştır..
1929larda ekonomiye keynesyen politikaları devreye sokup ekonomik alanda devletin müdahalesine imkan verip güçlü ekonomi kuranlar üçüncü dünya ve gelişen ekonomilere neoliberal dayatmalarda bulundular.
artan rekabet sonrası ani değişimlere ayak uydurması gereken pzar fordist üretim örgütlenmesini postfordist olarak değiştirmiştir. öz olarak eneklik anlamına gelektedir.
neoliberal ekonomi düzeyini desteklemek için imf,dünya bankası,oecd,bm,ab,apec,nafta gibi uluslar arası entegrasyonlar bulunmaktadır..
robertson küreselleşmeyi beş tarihsel aşamada incelemiştir.
oluşum aşaması(1400-1750) : ulasal toplumların doğması,bireycilik ve hümanizmin doğuşu.
başlangıç aşaması(1750-1802): formalleşen uluslar arası ilişkiler, yurttaş ve insanlık kavramının doğuşu.
kalkış aşaması (1870-1920): ulus-devlet kavramının yerleşmesi,küresel iletişimin hızlanması.
hegomonya mücadele aşaması(1920-1960): küresel düzeyde savaşlar ve çatışmalar.
belirsizlik aşaması(1960-1990): küresel kuruluşların sayılarının artması, kitle iletişim sistemlerinin küresel düzeye ulaşması,dünya vatandaşlığı ve insan hakları gibi kavramların artmasının yanı sıra cinsiyete,etnik ayrımcılığa dayalı yapıların gelişmesi.
yapısalcı-işlevselci yaklaşımı olan evrimciliğin devamı 1960ların toplumsal değişim literatürüne hakim olmuş yaklaşımıdır.
modern toplum-geleneksel toplum karşılaştırması üzerinden gider.
ekonomik modernizasyonu ekonomik ativite ve işin uzmanlaşması, kaynaların verilmiş statülerin tersine başarıyı ölçüt alarak dağıtılmasını, pazarın genişlemesini,kentleşme,hareketlilik ve esnekliği ifade eder.
siyasal alanda mdernleşme ise geleneksel elit sınıfların zayıflaması, demokrasinin gelişmesini esas alır
kültürel alanda modernleşme eğitimin yaygınlaşması,laiklik ve ulus/ulus üstü kimliklerin gelişimidir.
modernleşme okulu teorisyenelrinden walt whitman rostow ekonomik büyümeyi beş aşamada açıklar.
geleneksel toplum : ilkel teknoloji ve tarıma dayalı toplum
ekonomik kalkınmanın ön koşulları: bilimsel keşiflerle birlikte tarım endüstride yeni üretim fonksiyonları oluşmuştur
kalkış: kent merkezli endüstri ve tarımda yeni teknoloji kullanımı.
olgunluk : modern teknoloji ve üretimin her aşamasında teknik bilgi-girişmicilik.
yaygın tükertim: reel ücretlerde artış tüketimi arttırır.
ayrıca 4 yıldr bu başlık nasıl açılmamış dedirten başlıktır.
küreselleşme tartışmalarında üç temel grup vardır; kuşkucular,aşırı küreselleşmeciler ve dönüşümcüler.
kuşkucular küreselleşme karşıtıdır. bölgeselciliğe dikkat çekerler.
aşırı küreselleşmeciler kuşkucuların tam anlamıyla zıttıdır. pazar ekonomisinin güç kazanmaya başladığı bunun sonucunda ulus devletlerin güç kaybettiklerini düşünür.
dönüşümcüler ise her iki gruba da mesafeli durmaktadır. dönüşümcülere göre dünyanın bu konuma gelmesinde esas güç küreselleşme olmasına rağmen devletler karşılıklı olarak bağımlı hale gelmesine rağmen ulus devletler benlikleirni koumaktalar. bm nin bütünleştiriciliğine rağmen devletler parçalanarak yeni ulus devletlere dönüşmektedir.
şiirde namık kemal'in lisan_ı osmani'nin edebiyatı hakkında bazı mülahazalar isimli uzun makalesiyle büyük ölüçüde başlatılmış edebiyat akımının ilkleri ve püf noktalarıdır. bu makaleye göre dil değişmeli, sadeleşmeli,halkın anlayacağı seviyeye indirgenmelidir. çünkü şiir halkın eğitimi için bir araçtır. ancak tanzimat edebiyatınında sade bir dil olduğunu söylemek oldukça güçtür.
Masalımsı havası olan, gerçekliklerden uzak fakat her şeye rağmen insanın içinde kıpırtı uyandıran seneryoya sadece bir film olarak bakılacaksa vasat, akdemik açıdan bakılacak ise verdiği mesajlar açısından üniversitelerde özellikle psikoloji, sinema televizyon ve iletişim bölümlerinde ders olarak gösterilmesi gerekecek kadar iyi bir filmdir. yani filmin sizde bırakacağı izlenim ilgi alanlarınız dahilinde geliştirecek filmdir. the purple rose of cairo orjinal adıdır. woody allen yönetmiştir. 1985 abd yapımıdır. film global ekonomik bunalımda bulunulan günümüzde yarınlarımız hakkında mesaj verebilmektedir.
1930 yıllarda ekonomik buhranı sırasında kocası işsiz bir garson kızın hayatını anlatır. kocası maddi olarak kendisini sömürmekte ve üstüne üstük kötü davranmaktadır. garson kızın huzur bulmak ve kafasını boşaltmak için sinemaya sık sık gitmektedir. o hafta sinemaya yeni bir film girer. adı purple rose of cario'dur. filmde sosyetik kahramanlar kahire'ye gider. ve dönerken yanlarında orada tanıştıkları gezginlerden birini alırlar. film garson kızın çok hoşuna gitmiştir. her gün işten sonra aynı filme gider. fakat beyaz perdedeki gezgin ona aşık olmuştur. beyaz perdeden kaçan gezgin garson kıza aşık olur. garson kızda ona aşık olmaya başlamıştır. ne var ki evlidir. hiç sevilmeyen garson kız kısa sürede peşine biri hayali biri gerçek aşık takar. ve kocası da çok pişmandır.
film cesar, cannes ve bafta ödüllerine layik görüldü. filmdeki mizah unsuru kayda değer.
kadrosuyla hayranlık uyandıran filmdir. filmin konusu, güneş tutulması ardından profosor,emekli edebiyat öğretmeni, imam , şarkıcı, profosorun ofisindeki kadın, kiralık katil,inek üniversite öğrencisi,şair ve garson'un ruhlarının sürekli bir birleri arasında gidip gelmesi. emekli edebiyat öğretmeni hayatından oldukça şikayetçidir, karısından çok karşı apartmanda oturan genç üniversite öğrencisi şule'ye ilgi duymaktadır. ne var ki yaşı bunun için oldukça ileridir. ve güneş tutulması gerçeklerşir. bundan sonra kimsenin hayatı eskisi gibi olmayacaktır.
film müthiş bir zeka ürünü. son dönem türk sinemasında recep ivedik 2'nin bile milyonlarca kişi tarafından seyredildiğini düşünürsek inanın bu film daha fazlasını hak ediyordu.
küçük bir ayrıntı da çapkın kız şarkısını gerçekten özgü namal'ın seslendirmesiydi.
filmde gözüme tek çarpan hata şu oldu; emekli edebiyat öğretmeni inek öğrencinin bedenindeyken özgü namal ile üniversiteye girer ve şöyle der " üniversite ne kadar değişmiş bizim zamanımızda böyle değildi ". filmin çekildiği yer bahçeşehir üniversitesi. sadece 11 yıllık bir üniversite. hem de çekildiği yıl 10. senesi hatta etrafta üniverstimezin 10. yılı diye de pankartlar mevcuttu.
Seyfi Teoman'ın yazıp yönettiği uzun metrajlı filmdir. Bulut film yapımıdır. Hikaye Silifke'de geçmektedir. evin küçük oğulu karnesini alır. hocası tüm sınıfa tatil çalışma kitabı hediye eder. pısırık ve silik küçük çocuktan kitabını çalarlar. evin büyük oğlu askeri okul öğrencisidir. fakat subay olmak istemiyordur. bunu ailesiyle paylaşır. baba bu durumu kabul etmez. büyük oğul amcasından yardım ister. amca da babayı ikna edemez. anne babanın kendisini aldattığından şüphelenmektedir. bu sırada baba araç sürerken ciddi bir sağlık sorunu yaşar. aracını yol kenarına çekip yığılır. hastaneye kaldırılan baba amelyata alınır . aile için sancılı bir süre başlar. film bu sancılı süreci evin ufak oğulunun penceresinden anlatmaktadır.
Bir merzak allouache komedisidir. Genç bir göçmen olan Chouchou Fransa'ya kaçak yollardan giriş yapar. Paris'e ulaşır. Amacı kuzeninin yanına yerleşmektir. Fakat Paris büyüktür. kalacak yeri yoktur. bu yüzden kilisenin birine sığınır. kendisini şilili olarak tanıtır. pinoşe'den kaçtığını Şili'de faşist diktatörlüğün hüküm sürdüğünü söyler, bu yüzden korunma diler kiliseden. ne var ki şili'de pinoşe 10 yıl önce devrilmiştir. bunu anımsayan peder ve yardımcısı seslerini çıkarmazlar. ona pisikanalist doktor milovavitch'in yanında iş bulurlar. homoseksüel olan chouchou bir yandan da geceleri kendisi gibilerin ve kendisi gibilere güdüler duyan kişilerin bir arada olduğu barda çalışmaya başlar. bu sırada kuzenini bulmuştur. fakat işler hiç de dilediği gibi gitmeyecektir; çünkü ruh hastası bir polis başına musallat olmuştur.
Flamenko tarzında müzik yapan şarkıcıdır. almanya doğumludur. macar bir anne ve çin-alman karışımı bir babanın çocuğudur. boston'a taşınmadan önce rusya ve asya'da yaşamıştır. ilk kaseti nouveau flamenco 'dur. aslında arkadaşlar arasında alınan amatör bir kayıt kasetidir. fakat bir anda los ageles'ta hatrı sayılır radyolara düşer. ve böylece ünlü olmanın kapısı ona açılır. ama her ne kadar bireysel yetenekleri olsa da luna negra ( siyah ay) ' dan başarısını soyutlayamayız. luna negra dediğimiz müzik grubu az önce bahsettiğim arkadaşla arasındaki kaset kaydında arkadaşlar olarak nitelediğim kişilerdir. flemnko,jazz, akdeniz ve hindu müziklerininden esintiler taşımasına büyük faydası vardır bu grubun. ottmar 5 grammy almıştır. 1990'da poets and angels , 1991'de borrasca , 1992'de solo para ti, solo olarak 1993'te santa fe, gene 1993'te the hours between night+day , 95 euphoria , 95 viva, 96 opium, 97 leaning in to the night, 1997 havana club, 1998 rumba collection, nouveau flamenco - 1990-2000 special tenth anniversary edition (2000), 2001 christmas , 2001 little wing, in the arms of love 2002, the santa fe sessions 2003, nouveautomatic 2003, tears in the rain 2005, one guitar 2006 . ama en önemlisi 2001 de yayınlanan barcelona nights ve surrender 2 love . ayrıca the best of ottmar liebert de en iyi şarkılarını bulmak mümkün.
ABD Yönetiminin bankaların bilançolarında bulunan ve kredi piyasasının çalışmasını önleyen toksik varlıkları satın almak için 1 trilyon dolara kadar harcama yapacağı projedir.. peki bu nasıl olacak ? bankaların çıktığı ihaleler ederinden düşük olursa farkı yarı yarıya özel sektörle fed karşılayacak. bu yarı yarıya politkası ise abd'nin toksiklerin tamamını karşılamaktan korkması. çünkü ortadaki mebla çok yüksek. o kadar yüksek ki global bir kriz bile yaratabileceğini hepimiz gördük yaşıyoruz. toksik varlığın ne olduğuna gelince ; toksik varlık henüz iktisat litaretürüne geçmemiştir. troubled asset olarak anılr. sorunlu varlık olarak dilimize çevrilmiştir. Çoğunlukla geri ödeyemeyecek insanlara verilen krediler ile teminatlarının değeri krediden daha az olan krediler. Balonun şişirildiği son beş yıl içinde bu krediler, evden arabaya, alışveriş merkezinden maden şirketine kadar her şeyin satın alınması için bankalar tarafından sorgusuzca dağıtıldı. şimdi de bankaların bu yoldaki eksiklerini abd hükümeti karşılayıp piyasaları hareketlendirme niyetinde. eğer teminatla arama arasındaki bu fark kapatılabilirse bankalar yeniden kredi verme olasılığı bulacak. üreticinin ve yatırımcının aldığı kredi ise global krize çağre olacak mı sorusu ise şimdiden kafalarda yer etti.
yüklemler mantığı logic biliminin yardım aldığı ve sembolik mantığın doruk noktaya ulaştığı halidir. örneğin kenan para çalarsa hapse girer önermesini klasik mantıkta (halk arasında aristo mantığıda denir) p=) q şeklşinde ifade edebiliriz. yani kenan para çalar yargısı p'ye , hapise girmek ise q'ya tekavül eder. açıkça görüldüğü gibi kllasik mantıkta öncüllerin iç yapısı hakkında her hangi bir belirti alamazsınız. fakat yüüklemler mantığında ka =) pa şeklinde ya da a ipucunu bile değiştirerek ka=) pb şeklinde bile yazılabilir. ancak önermenin tutarlılığı denetlenirken bazı sorunların çıkacağını şimdiden söylemeliyim. tabi anlamayan arkadaşlar için ise ekleminin değil p ve ya q (-p v q ) şeklinde de gösterebilceğimizi söyleyelim ki sözel bir ifade ile rahatlıkla denetlenebilme yapılabilsin
potasyum permangananattan oluşan aslında çok yakından bildiğimiz bir maddedir. yüzme havuzlarına girerken içine basmaya zorlanılan ilaçlı suyun ta kendisidir. hatta o kadar çok yakından tanıdığımız bir maddedirki bi çok kere oral yöntemlerle vücudumuza sokarız. bir çok çiftçi yüksek dozajlı bir ilaç olmasına rağmen tarlada ilaç olarak kullanıyormuş benden söylemesi o yüzden sebzelerinizi meyvelerinizi iyi yıkayın. bir adet permasolü leğene koyup bide o leğeni temizlemek zor olduğu için tavsiyem fıs fıslı eski bir kolonya şişesine bir adet permasol atıp ağzına kadar doldurmanız. tabi şöyle bi durumda söz konusu fıs fısına bastığınızda madde şişeden dışarı çıkmayacaktır. korkmayın ! madde su içinde çözelirken gaz üretir. basınçtan ötürü su çıkmaz. dolayısıylka çözelim sürecinden hemen sonra şişenin kapağını açıp kapamakta fayda var.
kanadalı ünlü radyocudur.babası meksikalı annesi güney afrikalıdır. müzikle çok içli dışlı olmasına rağmen biyoloji okuyan hatun uluslar arası ticaret masterı yaptıktan sonra hayatının rotasını bir anda değiştiri verir. bildiğim kadarıyla toronto'da bir jazz cafenin sahibi bir kereliğine şans tanır. dinleyicileri büyüleyen amanda'nın önü bu şekilde açılır ve her pazartesi günü sahne alır. latin müziğine sardıran şarkıcı jazz fm'de bile latin şarkıları çalmaya başlar. kanada piyasasındaki latin müzisyen eksikliğini fark eden prodüktörlerin zaten çoktan büyük grup/ şarkıcıların beğenisini ve desteğini kazanması ağızını sulandırmıştı. ve sonuç olarak sola adlı albüm çıktı. jesse cook la çok yakınlığı var. buralara çıkmasını sağlayan en önemli insanlardan biridir. zaten amanda'yı fronterries adlı albümde 10. şarkıda yaptığı seslendirmeyle tanıdım. ve bir çok ünlü şarkıcıda amanda'ya destek veriyor. heralde jazz fm'de fazlaca şarkılarının kanalılara dinletilmesinin gönül borcunu ödüyorlar dedirti veriyor insana.
ispanya'daki iç savaş yüzünden 20. YY başlarında, Fransa'nın güneyine göç etmiş olan Reyes ailesinin çocukları ve torunlarıdır. Babaları meşhur flamenko şarkıcısı Jose Reyes'tir Gipsy Kings grubu Türkiye'de de konserler vermiştir. Son albümleri hayal kırklığı yarattı. en iyi albümleri kuşkusuz best of albümleri ve cantos de amor'dur. levent yüksel ve ege'nin onlarınn şarkılarından araklamalar yaptığı tartışmaları vardır. tarkan ise para vererek müziklerini almıştır.