"aga burda iyi karı vardır he." desturuyla üye olmuş birkaç türk erkek kullanıcısının bülük fotoğrafları ve ölçülerini içeren kullanıcı adlarıyla ucundan katletmeye başladığı site. gerçi sadece türk erkeği değil, adını 76 kişinin bilmediği enteresan ülkelerden de tiki kızlar profil fotoğrafına yorum yapmanız için sizi dürtüyor. "0 film değerlendirmesi, 532 arkadaş" tarzı durumlar gayet yaygın.
-evet ne ekspres ne de express; yeni bir soluk bu, expres. ayrıca 35 tl altında sipariş kabul etmiyorlar ancak migros sanal market gibi hizmet bedeli almıyorlar hiç değilse.
sinemaya vurduğu darbeyi elinizde fazladan sinema bileti varken -üstelik bu bilet lanetayt bir seansa da değil galaya- gişe fiyatının da altına satma niyetinize rağmen alıcı bulamadığınızda kavrıyorsunuz. sadece yasaklayarak ya da işi kullanıcının vicdana bırakmak çözüm değil, "dünya'yla aynı anda" yaygınlaşmalı. çoğu film artık türkiye'ye gelmeden kaliteli sürümlerle ve altyazıyla internette bulunuyor zira, izleyici neden beklesin..
şimdiye dek gördüğüm en güzel sinema salonu. insan kendini rönesans döneminde sanıyor o işlemelere bakarken. halbuki hiç alakası da yok. klima ya da havalandırma dikkatimi çekmedi ancak salonda hoş bir esinti oluyor film boyunca, hamak da olsa iyi olurdu. iki kötü yanı var, birincisi hamak olmaması değil tabii ki, sıra numarası yazmıyor hiçbir yerde. saya saya bulmak zorundasın koltuğunu. üstelik sistemi de oldukça farklı. sıranın tam ortasındaki koltuklar 1 ve 2 oluyor. 1'in solundan 3,5,7,.. gibi tekler; 2'nin sağından ise 4,6,8,.. şeklinde çift numaralar gidiyor. sıralar ise perdeye en uzak olanı 1'den başlayarak numaralandırılmış. gerçi anlatmayıp şunu da göstersem olurdu:
ikincisiyse şu ki, perdesinin kirliliği ekranın bembeyaz olduğu sahnelerde göze batıyor, sağ alt taraflarına doğru bir yerde ise yarık mı desem çizik mi, öyle bi şey var. benim gibi obsesif kompulsiflerden özür dilerim. takılmayın olm o kadar ya.
yorumsuz bilgi de vermek gerekirse, filmekimi 2009'un maçka cinebonus'la birlikte iki salonundan biri. festival kapsamında 47 seansa ev sahipliği yapıyor.
izlediğim en sıkıcı filmlerden the queen'in yönetmeni Stephen Frears'ın son yapımı. başrollerinde Michelle Pfeiffer, Rupert Friend, Kathy Bates ve Felicity Jones'un olduğu, filmekimi 2009'da da gösterilen/gösterilecek 'aşkım'ı iksv şöyle özetlemiş:
"Fransız yazar Colette'in şatafatlı Belle Epoque döneminde geçen, cinsellik, para, yaş(lılık), toplum ve aşk hakkındaki bu cüretkâr ve şehvani romanını sinemaya uyarlayan, Atonement / Kefaret, Total Eclipse / Tutkunun Şairleri ve yine Stephen Frears'ın yönettiği Dangerous Liaisons / Tehlikeli ilişkiler filmlerinin de senaryo yazarı olan Christopher Hampton. Aşkım, zengin erkekleri baştan çıkarmasıyla meşhur 49 yaşındaki Léa de Lonval'le, daha 19 yaşındaki havalı ve deneyimsiz Fred'in altı yıl süren ilişkilerini anlatıyor. 1900'lerin başında Paris'te geçen filmde Léa, rakibesi Charlotte'un oğlu Fred'i kadınlar hakkında bir şeyler öğrenmesi için kanatları altına alır. ilişkileri safi zevkten ibaretken birbirlerine âşık olurlar."
televizyon kumandası ihtiyacın olduğunda ya uzanamadığın bir yerdedir ya da asla bulamazsın. ama rahatlamak için kanepeye atladığında dünya yıkılsa bile yerinden kalkmak istemeyecekken tam üstüne oturursun.
two and a half men'i yedinci sezonunda devralmış divxplanet çevirmeni. ingilizce altyazı çıktığı gün türkçesini hazır eder. hem dile hakim hem de çeviride titizdir, çeviri notları dizinin ders kitabı olarak okutulabilir.
üniversitede statü farkı yaratan nesnelerden sayılsa da her on kişinin yedisinde bulunduğundan pek bir olayı yoktur. ayrıca bayrampaşa'da etiler'den daha yaygın olduğu gözlemlenmiştir.
bir benzeri de soyadı aslan olanları galatasaraylı zannetmektir. galatasaray lisesi mezunlarını galatasaraylı zannetmek ise galatasaray spor kulübü tarafından dahi düşülen bir yanlıştır. sıradan bir taraftar için üyelik bedeli 10 bin tl iken galatasaray lisesi'nde iki yıl öğrenim görmüş herhangi biri 600 tl'ye galatasaray'a başkan seçebilir.
tek damla yağ kullanmadan et yemeği yapabilen yüzyılın icadı. et zaten yağlı gerçi. neyse. parayı denkleştirip alınıyor da o tavasının ortasındaki mekanizmayı yıkamak geriyor insanı. actifry'a alışınca ocağa gidesin de gelmiyor, bi bulaşık süngerine bi yemeksepeti'ne bakıyorsun.
ürünle ilgili bilgilerin yanı sıra tariflerin de olduğu bir de internet sitesi var:
charlie'yi charlie Day, mac'i Rob McElhenney, dennis'i Glenn Howerton, dee'ti Kaitlin Olson ve defalarca belirtildiği üzere frank'i de Danny DeVito canlandırmaktadır. 7, 10, 15 ve 13 bölümlük dört sezonun ardından 5. sezonu geçtiğimiz ay başlamıştır. bölümler genelde 21 dakikalık olup perşembe akşamları amerikan fx'te yayımlanmaktadır. türkçe altyazısı biraz sıkıntılıdır, bazen çevrilmesi bir haftayı bulur.*
the office karakterlerinin günlerinin büyük bölümünü geçirdikleri kağıt şirketi. sadece dizide geçmekte olup gerçek bir kurum değildir. kurucuları robert dunder ve robert mifflin, cfo'su david wallace'tır.
ikinci sezonun ardından 10 bölümlük the accountants, dördüncü sezonun ardından 5 bölümlük kevin's loan, beşinci sezonun ortasında 5 bölümlük The Outburst ve sonunda da yine 5 bölümlük blackmail adında webisode serileri yayımlanmıştır, nbc'nin sitesinde tıpkı şimdiye kadar çekilen tüm bölümlerin özetleri ve sürmekte olan 6. sezon bölümlerinin tamamıyla birlikte izlenebilir. türkiye'de değilseniz tabii.
internet sitesinden fatura ödeme gafletinde bulunduğum günden beri beni konusu büyük harflerle yazılmış saçma sapan maillerine maruz bırakan işletme. son attıkları mailde de "içmesuyu havzaları korunuyor" buyurmuşlar. "ben korunmuyor demedim ki ya" psikolojisine sokuyor insanı. ayrıca iş işten geçtikten sonra ayazma'nın etrafını yıksan ne olur..
bu yaz nişanlısı lee kirk'ten paris'te evlilik teklifi almış şanslı insan. bundan önce 2000 yılında james gunn'la 7 yıllık süren bir evliliği vardı. ayrıca shape magazine'in kasım 2009 sayısında kapak güzelidir.
başrollerinde john krasinski ve maya rudolph'un olduğu film geçtiğimiz yaz gösterime girmiştir. genel olarak düşük tempoda geçer. ayrıca the office izleyicisiyseniz "jim götüme benzemiş" yorumunu yapmanız işten bile değildir. ama o haliyle bile maya rudolph'la olmamıştır.