Takılarının benzerleri önümüzdeki günlerde satışa sürülecek olan unutulmaz sanatçı. Gönül ister ki onun elinin değdiği yüzükleri alalım ama artık benzerleri ile idare edeceğiz.
televizyonda göründüğünden daha farklı görünen öyle bir geçer zaman ki karakteri. tesadüfen bir mekanda denk geldik. canlandırdığı karakter zaten sünepe bir şey, karşı masamda ağzında sakızla cakkıdı cakkıdı görünce iyice soğudum. neyse dedikodu yapmayalım şimdi.
ben bu adamın tarzını seviyorum. her gün sözlüğe girip ne yazmış diye baktığım 2-3 yazardan biri. yazdıklarına falan da katılmıyorum ayrıca. tamamen zıt şeyler de yazıyor olsa bana itici gelmiyor. inançsızlığını ifade ediş biçimini salakça bulmuyorum belki de. arada ipin ucunu kaçırıyor o ayrı.
ara ara aklıma geldiğinde "oyna oynaa" diye beni çağıran oyun. bir daha başlar mıyım? asla. uykusuz kaldığım geceleri, harabe toplamak için dersin ortasında çıkışlarımı, saniye ile filo kitlemek için yaptığım filo dönüş hesaplarını, evren rekorları kırarken bir gün evren rekoru olup oyunu bırakmak zorunda kalışımı nasıl unuturum. o gün bugündür psikolojim düzelmedi arkadaş. hala beni vuran o namussuz gelir aklıma. uzun lafın kısası, bu oyuna verdiğim emekle çocuk yapsam 3 yaşında olurdu. pişman mıyım? hayır. öyle yani.
taşın taş olduğunu bildiği halde, kafasını çarptıktan sonra taş olduğunu kabullenen garip insan. bu da böyle bir model işte. şahsen kendisini hiç anlamıyorum.
bugün doğum günü olan muhteşem eserlerin sahibi, sadece kendi zamanının değil tüm zamanların değerli sanatçısı. 68. yaşında varlığınla olmasa bile, duruşunla, şarkılarınla, kişiliğinle, anlattıklarınla bizimlesin. değil 68, 168. yaş gününde bile seninle büyüyen bu neslin torunları seni hatırlayacak.
izlemekten keyif aldığım bir film. hakkında şöyleydi böyleydi diye yorum yapmak istemiyorum. çünkü her filmin daha iyisi yapılabilir veya ne kadar iyi yaparsanız yapın birileri eksik bulabilir. bana sıkıcı olmayan iki saat yaşattı diyebilirim.
okan yalabık sayesinde filmin sonunda gülmekten kendimi tutamadım. o nasıl bir kafayı yemekti, o nasıl bir arınmaya çalışmaktı. açıkçası filmin sonundaki dramatik havayı kahkaha atmaktan algılayamadım. bu da benim manyaklığım olabilir tabi. öyle işte, izleyin pişman olmazsınız.
ayağımın tozuyla yorum yapayım.. bendeniz testere serisinin hayranlarından olduğumdan ötürü hiçbirini kaçırmadan izledim. açıkçası hepsinde de keyif aldım ama bu son film kesinlikle harika olmuş.
serinin bundan önceki halkaları mide bulandırıcı sahneler içeriyordu. bu film ise bu sahnelerin yanısıra kişiyi germeyi de başarıyor. diğerlerinde olduğu gibi testere sadece kol, bacak, kafa çalışmak yerine, bu filmde iç organlara odaklanmış.*
ayrıca bu filmi kurgu yok, konu yok diye eleştirenleri anlamıyorum. bu filmin muhteşem bir konu işlemek gibi bir amacı yok zaten. kurulan düzenekler, oynanan oyunlar, yaşatılan sahneler muhteşem.
bu son olmamalı, devamı gelmeli. filmin bitişi de tam final olmamış zaten.
önce şunu söyleyip film hakkında yorumlarıma geçeyim. kimse yapılan bir filmi beğenmek zorunda değil. kişinin tercihi ve zevki ile alakalı bir durum olduğu için kimi beğenir kimi beğenmez. fakat beğenmeme sebeplerini söylerken saçma sapan gerekçelere bağlamamak lazım. dublaj kısmına laf atanlar çok komiksiniz. kim dedi dublajla izle diye, adam alt yazılı da yapmış git onu izle.
gelelim filme;
ben beğendim. öyle on numara bir film diyemem ama asla izlenmemesi gereken bir film de olmamış. bazı sahnelerde eksiklikler olduğu gibi bazı sahneler ise gayet iyiydi.
haluk bilginer'i çok severim onun hakkında bir şey söylemeye gerek yok. zaten konuşulması gereken kişi bence mahsun kırmızıgül. bu adamın şarkı söylediği zamanları hepimiz biliyoruz. tam bir faciaydı. kulak tırmalayıcı bir ses, kötü şarkılar, kötü bir yorum vs. sonra bir anda ne olduğuysa kendisini beyaz perdede görmeye başladık. beyaz melek, güneşi gördüm ve son olarak bu film.. yaptığı üç filmi de sinemada izledim. ilk filmine büyük önyargılarla giderken, ikincide biraz beklentili, üçüncüde biraz umutlu gittim. açıkçası hepsinde de çıktıktan sonra ben bu adamı takdir ettim. çok iyi filmler yaptığı için değil, kendisinden asla beklenmeyecek şeyler yaptığı, bunları yapmaya cesaret ettiği için takdir ettim. eksikler, klişeler, yanlışlar vs bunlar olabilir ama ben çok daha iyi olacağına inanıyorum. bu ülkede recep ivedik gibi bir filme şans veriliyorsa, bu filmlere de şans verilmeli. demek istediğim, izleyin bir şey kaybetmezsiniz.
şunu da eklemek istiyorum; her savcının namuslu olduğu garantisini kim verebilir ki? bence güzel bir ayrım olmuş.
şeref, onur, dürüstlük gibi insani değerlerin timsali birine baba diyememek eksiğiniz olurken; millet nasıl kandırılır, din üzerinden siyaset nasıl yapılır, saman altından para nasıl kaldırılır gibi konularda doktora yapardınız. artık siz düşünün eksik misiniz, fazla mı.
mağazalarda sıklıkla uygulanan bir indirim (aslında bindirim) yöntemi vardır. iki alana bir bedava, üç alana dördüncüsü yarı fiyatına, şunu alana bu da yanında vs. yalan yok biz kadınlar bayılırız böyle şeylere. çoğu kadın aslında bu kampanyaların farkında olarak girmez mağazaya. onun tek derdi çılgınca alışveriş yapmaktır. elinde milyonluk/milyarlık poşetler varken, cebinde yol parası bile kalmadan eve dönmeye çalışacaktır. istediği modelin bedeninin veya renginin kalmaması, kalan son çantayı başkasının kapması, aradığını bulamaması ise başına gelebilecek en kötü olaylardır. eşiyle/sevgilisiyle kavga etmiş olmak, iş yerinde sorunlarının olması, okuldan atılmak üzere olmak gibi daha birçok sorun inanın alışveriş yapan bir kadın için o an asla önemli değildir.
işte bir kadına alışveriş yaptığı o şuursuz anında söylenebilecek en muhteşem şey farkında olmadığı kampanyayı söylemektir. şöyle ki;
kasiyer: efendim iki alana bir bedava kampanyamız var. istediğiniz bir ürünü daha alabilirsiniz.
alışverişyaparkenkendinikaybedenkadın: iki olsa?
kasiyer: anlamadım?
alışverişyaparkenkendinikaybedenkadın: bedava ürün diyorum iki tane olsa.
kasiyer: üzgünüm efendim sadece bir ürün alabilirsiniz.
alışverişyaparkenkendinikaybedenkadın: tamam o zaman ben şu çizmeyi de istiyorum
kasiyer: üzgünüm ama onu bedava alamazsınız efendim
alışverişyaparkenkendinikaybedenkadın: istediğiniz ürünü alabilirsiniz demediniz mi? tamam işte ben o çizmeyi istiyorum.
kasiyer: aldığınız ürünün fiyatına kadar bir şey alabilirsiniz. o ürünün fiyatı fazla.
alışverişyaparkenkendinikaybedenkadın: çok geç, ben o çizmeyi istiyorum.
kasiyer: &(&^%^/+()'
bu iş kadına o çizmeyi bedava verene kadar devam eder. kampanyalar iyidir hoştur ama şunu unuturlar: her kadının içinde bir çingene yatar ve bu çingene en çok alışverişte ortaya çıkar. benden söylemesi.
galatasarayın başarı olarak kabul edeceği sonuca sahip maç. Berabere kalmaya bile sevinmek.. Lafa gelince büyüksünüz. Neyse ben bir şey demiyorum.
edit: tutamıyorum kendimi.
yapmayın şunu yapmayın. yenmeye değil yenilmemeye mi geldiniz? yıllardır yenildiğinizi geçtim de, büyük sayılan bir takım olarak gol yemediğinize sevinmeniz ne acı bir durum.
"yenemediniz ki, yenemediniz ki ahafaoeıghsg" derseniz şaşırmam.
edit 2: eksileyin arslanlarım eksileyin. böylece +2 daha alabilirsiniz..
detayı bilmem bariz gözümüze giren şeyler var. onları düzeltsinler yeter, detayı falan geçtik yani.
mesela yalan söylemeleri. vallahi yutmuyoruz artık. yok artık illa söyleyeceksiniz farklı yalanlar bulun ve söyleyin. sevgilinizi/eşinizi aramadığınızda "çok yoğunum fırsat bulamadım" demeyin mesela. yaratıcı olun.
kendilerini olduğundan farklı göstermeye çalışmaları. bu da çok komik oluyor. neyseniz o olun. kız tavlamak için şekilden şekile girmeyin çok rica ediyorum.
ben kızlara yüz vermem havaları (bazı erkekler için). alırlar havanı, benden demesi. gerek yok öyle burnu havada tavırlara.
sakalsız gezmeleri. bu nasıl bir iticiliktir tarif etmek istemiyorum sözlük.
giyinmeyi bilmemeleri. işte burada büyük bir çelişki var. hem yanında bakımlı, hoş görünen kadın isteyip, hem de kendisi giyinmekten bihaber erkekler var bu memlekette. onlara önce siz paçanızı düzeltin demek istiyorum. giyindikten sonra aynaya bakarak işe başlayabilirsiniz.
kahkaha atarak gülmeleri. olmaz işte olmaaaz. somurtma gül tabi, gül de düzgün gül. kahkaha nedir yahu? kahkaha atan erkeği gördüğüm yerde yolumu değiştiriyorum, tüylerim diken diken oluyor, kötü oluyorum. yapmayın bunu, gülme dersi alın. en olmadı hiç gülmeyin, daha güzel.
aşk pıtırcığı, sevgi böcüğü kıvamındaki erkekler (azınlıkta olsalar mevcutlar). her şeye alınır bir de bunlar. aramadın, sormadın, unuttun gibi kız tripleri de yaparlar. azalarak bitin.
baba parasına güvenmeleri. (bir kısmı tabi) gerçi bunlar sünepe kılıklı olduklarından kelli ben erkek sınıfına bile sokmuyorum. o yüzden siz olsanız da olur, olmasanız da.
sakız çiğnemeleri. boğazınızda kalsın!
bir şeyler arasında denge kuramamaları. şöyle ki; kibarlıkla-yalakalık, sahiplenmekle-kısıtlama gibi. bunlar arasındaki çizgiyi koruyamadıklarında ortaya çok abuk bir şey çıkıyor. benden demesi.
maalesef başbakan olan varlık. gelecek hakkında bir şey öğrenebilecek olsam ve tek bir hakkım olsa, "rte ne zaman ölecek" sorusunun cevabını isterdim. merak ediyorum olamaz mı yani, ya da şafak sayasım var bilemedim şimdi.
bakımlarına dikkat etmeyen kızlardır. bunun başka tanımı falan yok arkadaş. erkekleri ne ilgilendirir diyenler var. niye ilgilendirmesin ki? göz zevkidir bu. kim kimi kıllı görmek ister. erkekler kişisel bakımlarına dikkat etmiyorsa bu onların "ayı"lığıdır. erkekler ayı diye kadınlarda mı öyle olsun? saçma.
bir de şöyle bir savunma var.. bir kere alınırsa sonra daha çok çıkarmış. kandırmayın yahu kimseyi. hadi öyle olsun diyelim, daha çok çıkacak diye kıllı gezmenin mantığı nedir? bir de zamanla körelir o diyenler var. 50 yaşına gelince körelir tabi!
amaaan bana ne canım. herkesin tüyü de sarı zaten. bu hirsutizme yakalanmış gibi gezenler de erkek aslında.
ingilizce biliyormuş. "senin bildiğin ingilizceyse, bizimki ne" diye sormak isterim kendisine. van minutsssss diye cevap verirdi muhtemelen ingilizcesini yediğim.
yeri dolmayacak olan; sesine, şarkılarına, tavrına, duruşuna kurban olunası insan. keşkeli cümleler kurmak istemiyorum ama keşke şu an, şimdi, bu yaşımda, herhangi bir konserinde şarkılarını dinliyor olsaydım, olabilseydim..