hazırlıklı insandır. her an ölecekmiş gibi yaşayan insanın bir kademe üstüdür. ölüm takdiri ilahidir, gerçektir. hiç kimsenin kaçarı yoktur kendisinden. ama seks de en az ölüm kadar gerçektir. o yüzden her yeni günü sevişecekmiş gibi yaşamak bir yaşam stilidir.
ilginçtir. başlık da götüm gibi oldu zaten ama idare edin.
her neyse bugün 4 arkadaş bankanın önünde para çekiyoruz. gerilerden bir ses geldi. kalabalığın arasından bir çocuk belirdi. bana doğru koşarak 'babaaa babaa' diye bağırıp bacağıma yapıştı velet. arkadaşların arasında en çapkın da ben olduğuma göre herkesin içine bi şüphe düştü tabi ve aramızda şu diyalogların geçmesine sebebiyet verdi;
- n'oluyor lan?
/ kim lan bu?
? tüü, şerefsiz!
+ olum naptın lan sen, hayatını kararttın değdi mi?
ben: lan valla tanımıyorum, ne babası amk!
neyse ki gerilerden çocuğun babası koşarak geldi sonunda ve aynen şöyle dedi:
% kavatın sıpası seni, doğru eve!
yani bu tip vb durumlarda çocuğun ebeveyni gelmezse eğer, işin sonu iki ucu boklu değnek olabilir benden söylemesi.
tam başlık: türkiye ligi'nde takım tutkusunu, takım sevdasını, futbol duygusunu yakalayabilmiş yabancı futbolcular.
bilindiği üzere türkiye'de futbol, daha çok duygularla oynanır. taraftarından futbolcusuna kadar herkes o duyguyu, o rekabeti ruhuna kadar yaşar, hisseder. ama çoğu yabancı futbolcu bu ülkeye geldiğinde doğal olarak o tutkuyu, bağlılığı yakalayamaz, ayak uyduramaz. çünkü ispanya, ingiltere, almanya gibi liglerde türkiye'deki kadar tutku, duygu yok.
ülkemize gelip de bizden biriymiş gibi o ruhu yakalayabilen savaşçı futbolculara örnek verirsek:
bazen insana daha önce hiç bilmediği, duymadığı küfürlerin olduğunu gösterdiği için kesinlikle doğrudur.
bildiğiniz üzere league of legends genellikle 10-14 yaşları arasında çocukların oynadığı bir oyun. benim küçük kuzen de, annesi artık bağımlılık yaptığından o oyunu oynamasına izin vermediği için, arkadaşla benim kaldığım eve gelip oynuyor. lan olum bekar evi, kız gelecek belki, ne işin var senin burda çat kapı yapıyorsun her seferinde, kalk bi siktir git de diyemiyorsun tabi bebeye, kuzen sonuçta amk. neyse bu oynarken kalkıp arada göz atıyorum. garip garip şeyler söylüyor, bi sik de anlamıyorum dediklerinden. sanırım oyunun terimleri.
- feedlemeyim amına koduğumun çocukları. lan durun sur vermeyin, ya sikicem ya.
falan dümdüz gidiyor bu. alıştık tabi biz, ses etmiyoruz artık. neyse aga, her halde oyundaki bebelerin biriyle küfür dalaşına girmiş olacak ki bu, kuzenime bakış açımın değişmesine ve daha bi saygıyla bakmama sebebiyet verecek o küfrü yazdı karşıdaki çocuğa;
- olum seni öldürür ruhunu sikerim, bedenin kalkar ayakta alkışlar.
vay amk. ilk kez duymuştum bu küfrü. artık hiçbir şey benim için eskisi gibi değildi bu andan sonra. balkona çıktım, sigara yaktım ve ufka baktım. o küfrü tekrar tekrar aklımdan geçirdim. ve sonra dedim ki, daha bu hayyata öğrenecek çok şeyin var.
artık büyüdüğünde, kuzenimin barney stinson vari bir şekilde yanıma gelip, elini omzuma atıp gözlerini kısarak ''sana nasıl yaşanacağını öğreticem adamım'' demesini bekliyorum.
dünyayı gezmek için gelen ama gezi sırasında hayal kırıklığına uğrayan uzaylıdır. hüzünlü bir şekilde bakar, dünyanın amına koymuşsunuz lan der ve gezegenine geri döner.
insanı üzen tavırlardır. mesela bakıyorsun bir uğur böceğine; ne kadar neşeli, ne kadar hayat dolu bir böcek. kah yürüyor kah uçuyor, coştukça coşuyor. bir de dönüp hamamböceğine bakıyorsun, elinde terlikle yaklaşsan bile bi umursamamazlık, lan zaten allah vurmuş senin terliğinde mi korkacam tipi hareketler. kadere karşı bi kabullenmişlik falan. gerçekten üzücü. hiçbir böcek hak etmiyor sevilmemeyi.
bir ömür size sadık kalan, peşinizden ayrılmayan bi köpek yerine; resmen sizin sahibiniz olan, sizi takmayan, götü kalkık bi kediyi tercih etmektir. mallıktır.
evet var böyle tipler. internetin sunduğu gereksiz özgürlük ve rahatlıkla bir erkekten daha itici ve kaba olabiliyorlar.
lan arkadaş giriyorsun kızın twitterına, kapak resmine bakıyorsun, uzunca bir yol var, yolda da şu yazı, "ananın amına kadar yolun var."
hadi neyse diyorsun, öylesine bir kaç tweetine göz atıyorsun, maşallah kızımız amdan girmiş, götten çıkmış. hadi neyse buna da eyvallah diyorsun, sonra bir bakıyorsun profil fotoğrafına, allah vergisi güzel ve sevimli surata bıyık yapmış.
hayır yani, ne güzel kadın olarak gelmişsiniz dünyaya. biraz estetik ve kibar olsanıza lan! sen küfrettikçe, argo konuştukça daha seksi ve çekici olmuyorsun zibidi melis, yavşak ceren, götoş pelinsu.. tam tersi halı sahaya bile çağrılmayacak erkek kıvamına geliyorsun.
anlam verilemeyen, idrak edilemeyen kızlardır. onlara burdan laflar hazırladığım kızlardır aynı zamanda.
şimdi bu kızlar baba parasıyla abidik gubidik üniversitelerden birinde okurlar. sonra twitter veya instagram'da sürekli kendi fotolarını paylaşırlar. topuklu - ruj kombinasyonuna da çok dikkat ederler. sürekli olarak kimsenin kendilerini sevmediğini ve anlamadığını iddia ederler hep. aşksızlıktan yakınırlar. bunu da sosyal mecralardan duyururlar en çok.
ulan bitmek bilmiyor bu amına koduğumun ilgi orospuları. her yerdeler. öyle bi yerleşmişler ki hayatımıza, birinden kaçsak, diğerine çarparız kaçarken.
hayatlarını güllük gülistanlık yaşar bunlar. tek eksikleri aşktır ama bak. hep zırlarlar.
oysa yalan amk! nedir onların aşktan kastı gelin ben söyliyim; kendilerine köpeklik edebilecek, gel dediğinde gelecek, git dediğinde gidecek, trip atarak hayatı zehir edecek, her itediklerini yaptıracak biri. vay amk!
valla ne yalan söyliyim çok yaratıcı bi komşudur. oldukça yaratıcıdır yani. benim komşumdur maalesef. sabahın köründe, normal insanlar gözkapağını dahi açamazken, bu güzel insan bağıra çağıra birileriyle tartışabilir, kavga edebilir. enerjisine hayran kalmamak elde değil amına koydumun piçinin.
bi türlü anlam veremediğim mallardır. bunlara iki çift lafım var.
evet arkadaşlar. ne demişler; iftira atmayacaksın. gıybet etmeyeceksin.
ama bu mallar ne yapıyor? millete iftira atıp, arkalarından mahalle karıları gibi dedikodularını yapıyor. ee her insan kendisine yakıştığı gibi davranırmış. siz de renginizi belli ettiniz.
şimdi bu aslolan fenerbahcedir nickli arkadaş, benim bizzat tanıdığım biridir. kendisi koyu fenerbahçelidir. eğer her koyu fenerbahçeliyi fatih sanırsanız, siz bu kafayla fazla yaşamazsınız benden söylemesi.
şimdi bu aslolan fenerbahcedir nickli arkadaş, atatürkçü bi arkadaşımızdır. ama fatih, akp li bi arkadaşımızdır. fatih daha önceden atatürkçüymüş, değilmiş, bu hiç fark etmez. aslolan fenerbahcedir nickli arkadaş her zaman atatürkçüydü.
şimdi bu aslolan fenerbahcedir nickli arkadaş, etuuu nickli yazarı hiç mi hiç sevmez. ben de sevmem. etuuu'nun nickaltında görebilirsiniz bunu. ama fatihle etuuu, çok samimi iki dost, kankadırlar.
gördüğünüz gibi aslolan fenerbahcedir nickli arkadaşla fatihin hiçbir alakası yok. zaten başta ne dedim? bu arkadaşı bizzat kendim tanıyorum dedim. iftiracılara söylüyorum; e o zaman daha neyin kafası bu sizdeki?
millete iftira atıp, arkalarından dedikodularını yapmaktan, ona bun yavşamaktan, trollük yapmaktan başka hiçbir boka yaramayan sizler, bi oturup düşünün haliniz ne olacak diye. eminim yapacak daha önemli şeyler bulursunuz.
son olarak, eğer hala aslolan fenerbahcedir fatihin feyki diyorsanız, modlara şikayet edin. bakalım en sonunda kim göt olacak.
entelektüel bi insandır bu. şimdi bu insan evde pijamasıyla oturuyor, kuru fasulye falan yiyor, sonra birden gözlerini kısıp entelektüel bi havada "hayat bazen" diyor ve sonra hooop boynunda aniden bi fular beliriyor, beyoğlu'nda bi kafede kahvesini yudumlarken buluyor kendisini. şimdi bu mucize değil de nedir?
anlayamadığım, ne yapmaya çalıştığını çözemediğim üşengeç tiptir bu. şimdi isim verip de rencide etmek istemiyorum kendisini.
ya sen süper bi beste yapmışsın, belli ki yıllar boyunca unutulmayacak bu eserin, dünyanın dört bir yanında bilinecek. ama sen ne yapıyorsun, 7. senfoni ismini veriyorsun bu muazzam esere. 7. senfoni ne olum? oldu olacak 'yeni klasör 4' deseydin amına koyim. 7. senfoni ne? insan biraz özen gösterir, üstüne titrer lan. sen ne tembel ne üşengeç bi insanmışsın arkadaş. pisliğe bak. anan baban sana 'çocuk 3' ismini verseydi ne hissederdin acaba?
ne yapmaya çalıştığını hiç mi hiç anlayamadığım, idrak edemediğim, akıl erdiremediğim sefil bi sinektir bu. hayır bakıyorum pencereden dışarı, uçsuz bucaksız bi dünya var, e uçsana amına koyim uçabildiğince, özgürce. ama sen ne yapıyorsun? girmişsin odaya, hatta pencereyle perde arasına, orada vızıldayıp duruyorsun. amacın ne, maksadın ne, ne yapmaya çalışıyorsun olum? amacın beni rahatsız etmekse, canımdan bezdirmekse tamam kabul, bunu en iyi şekilde beceriyorsun. ha bunların dışında tasarladığın başka bi plan varsa eğer, o zaman amına koyim ben senin sinek gibi. sineksin lan sen, ne planı ne tasarısı?
arkadaşımın bize anlattığı sırlar oluyor bunlar. bakalım nelermiş;
* bilgisayarınızın ekranı kesinlikle ve kesinlikle duvara baksın.
* yüzünüz kapıya dönük olsun.
* arada düşünceli bi şekilde ve biraz da mırıldanarak ofisin ortasında yarım tur atıp masanıza dönün ki sizi çok meşgul ve devamlı işle ilgili bir şeyler düşünüyor sansınlar.
valla gördüğünüz gibi çok basit aslında. en mal olanı bile başarıyla uygular.
kesinlikle doğrudur. hatta hakkında isviçreli bilim ad... şaka lan şaka. bizzat ben test ettim.
bakın mesela karşılıklı bi masada oturuyorsunuz de'mi. her şey gayet normal seyrinde devam ediyor. sonra masanın altından fotoğraf makinesini yavaş yavaş çıkartıyorsunuz, bu kızımız da sizin fotoğraf makinesini çıkarma hızınıza paralel bi hızda dudağını büzüp kafasını sağ tarafa doğru yatırmaya başlıyor. tövbe tövbe. neyse sonra tekrardan makineyi masanın altına çekiyorsunuz yavaş yavaş, o da dudağını düzeltip kafasını tekrar eski konumuna getiriyor. fesupannallah. siz tekrar çıkarıyorsunuz makineyi yavaş yavaş, o da tekrar yatırıyor kafasını sağına. siz aşağı çekiyorsunuz, o da düzeltiyor hemen. makine yukarıda, kafa sağ tarafta. makine aşağıda, kafa dümdüz. makine yukarı, kafa sağa. makine aşağıya, kafa düz. yukarı, sağa. aşağı, düz. fotoğraf makinesi sensörü var. bu hep devam eder böyle. deneyin görün.
aniden, durup dururken hiç olmadık bir anda bir kelime söyleyip hemen ardından bir şeyler anlatmaya başlamaktır. aslına bakarsanız bir film klişesidir bu. örneğin;
bol ekşınlı filmlerde kahramanlarımız ortalığın amına koymuşlar dünyayı kurtarmışlardır. bu kahramanlarımızdan biri gizemlidir. film boyunca herkesin merak ettiği bir şeyi bu şekilde sunar önümüze. mesela tam işi bitirmiş ve ayrılmak üzerelerdir, o sırada gizemli olanı:
- las vegas...
- ne?
- las vegas'da yaşadım o kaybolduğum yıllarda, hapse girdiğim yalandı, kaçmak istedim herkesten.
vay bee. ne gizemli adammış. ya da;
- ilaç kutusu...
- ha?
- ilaç kutusunu düşürmeseydi ölürdük, ordan çözdüm olayı.
vay bee helal olsun.
eğlence filmlerinde de vardır. mesela bir adam ve bir kadın dans etmektedir. adamımız çözer gene gizemini;
- çıplaktım.
- ne?
- sen beni aradığın sırada ben kapalı havuzda çıplak yüzüyordum. kimseyi almadım içeri.
- hahaaaaytt çılgın.
süpermişin sen abi be.
lan bi sikitirin gidin be! illa adamı gizemli ve karizmatik yapıcam diye manyak manyak senaryolar, şekiller düşünüyorsunuz hasta mısınız nesiniz. sen de zamanında anlatsana güzel kardeşim. ne bana gizem yapıyorsun öyle aniden bir şeyler söyleyerek. biz bilmiyoruz sanki senin ne mal olduğunu.
bizim evdeki muhabbet kuşunun yaptığıdır. kendisi 2 yıldır bizimle. arkadaşla almıştık. artık neyin kafasıyla karar verip aldıysak. işte bu kuş tam 10 gündür durmadan yumurtluyor efendim durduramıyoruz.
ulan karşı cinsten bi kuş da yok yanında. çiftleşme gibi bi mevzu yok yani. kuş tek başına. ama paso yumurtluyor. dedik herhalde bu kuş mübarek. çünkü başka bi açıklaması olamaz. o yüzden artık daha bi saygıyla yaklaşmaya başladık kendisine. yemini suyunu kumunu asla geciktirmedik. altını sürekli değiştik. istediği zaman kafesin dışına saldık. istediği zaman tekrar kafesine koyduk. yeni yeni pahalı yemler aldık. onun yanındayken asla küfürlü konuşmadık. yani anlayacağınız saygıda kusur etmedik. ama sonradan öğrendik ki bu yumurta belirli yıllarda kuşların yumurtladığı ''kızgınlık yumurtası'' denilen yumurtaymış. hani kılıbık filmindeki kemal sunal'ın gerçek karabela olmadığını öğrendikten sonra tekrar adama sataşmaya başlıyorlardı ya, biz de kuşun mübarek bi kuş olmadığını öğrendiğimiz an saygıyı maygıyı kestik yeniden. hepsi boşaymış meğersem. hain kuş.
burada kastedilen zenginlik, milyon dolarları olan zenginliktir. öyle evi arabası falan olan bizler kastedilmemiştir.
şimdi gelelim konuya. yani zengin olunca yapılan saçma sapan şeylere. nedir bunlar? şüphesiz ki saçma sapan şeylere değer vermek, anlam yüklemektir. zenginlerin geleneksel davranışı olarak, birçok abuk subuk şeyin koleksiyonunu yapıp uğraşmaktır. peki nedir bu zengin olunca anlam yüklenen saçma sapan şeyler?
yıllanmış şarap, tablo, antika, saat gibi antin kuntin şeylerdir. yıllanmış şarap'tan başlayalım. 5 bilemedin 10 dakikalık bir damak zevki için milyarlar domalmak tam aptalca bir harekettir. yıllanınca biraz tadı değişiyor hani tuz, biber falan katsan belki aynı kıvamı yakalayabilirsin. sonra tablo'lar. adamın teki 60-70 yıl önce tablo yapmış. milyon dolarlara satılıyor. ulan google görseller'i açsan milyarlarca gerçek manzara fotoğrafı bulabilecekken böyle şeylerin prim yapması, zengin aptallığından başka bir şey değildir. antikalara gelelim. adam gidiyor kapalı çarşı'dan 30-40 milyara halı alıyor arkadaş? buna yorum dahi yapmıyorum. golf, buzlu badem, robdöşambr'a hiç girmiyorum bile.
yani kısacası adam sikmeye odaklı ne kadar abuk subuk şey varsa hepsi zenginler için.
ara sıra bizimkilerin* yanına gittiğimde başıma gelen durum. bir de baba sözlük jargonuna hakimse çok eğlenceli olur diyaloglarınız. bazen ayarın kralını da yiyebilirsiniz ama olsun. benimki öyle mesela. hatta nickimi öğrenmek için yanıp tutuşuyor. ama söylemem. *
tabi bunlar başlığa örnek diyaloglar. biz bu kadar kırıcı konuşmuyoruz. özetlersek, zevkli oluyor. arada bi deneyin. haa ama ağzınızı burnunuzu kırar orasına karışmam. her baba benimki gibi kafa dengi olmayabilir sonuçta. *
normaldir. güzel olduğu için kötü sevişiyordur. hatun zaten güzel, neden iyi sevişmeye ihtiyaç duysun ki? hem güzel olacak hem de iyi sevişecek, yok ebenin amı ali sami. olmuşken bi de zeki olsun mu paşam?
ya bu tip konularla ilgili konuşmaktan o kadar bıktım ve sıkıldım ki, tarifi yok amına koyim.
bazı kendini bilmez mal insanlar, fındık beyinleriyle namus hakkında sikik sikik tanımlamalarda bulunuyorlar. yok namus burdadır, hayır namus şurdadır, önemli olan bu, önemli şu vs vs atıp tutuyorlar. akıllarınca vicdanlarını tatmin ediyorlar.
ulan herif ördek sikiyor, gelmiş burada namuslu ayağı çekiyor. kızın sikilmedik bi kulak deliği kalmış, amk malı gelmiş burada "namus bacak arasında değil bi kere tmm mı .s.s" diyor. la bi siktir git. mal mısınız olum, kızım? az kendinize gelin lan. önce bi kendi yaptıklarınızı tartıp düşünün, sonra konuşun. ama mantıklı konuşun amına koyim. kendi ruhunuzu, vicdanınızı rahatlatmak için komik komik yorumlar yapmayın. he amına koyim tuttuğunu sik, sonra gel namuslu ayağı çek. senin de siktirmediğin bi kulak deliğin kalsın, sonra 'namus bacak arasında değil, beyinde. benim ruhum orospu değil taam mı hıh'' de. he amk öyle. te allam ya. ulan gerizekalı kız dinle bak; her önüne gelenin altına yatan kızın ruhu nasıl temiz olsun? bu nasıl mantık amk?
yani diyeceğim o ki, kendini bilmez erkek ve kızların, namus hakkında ahkam kesmesi beni dellendiriyor. mal mal yorum yapacağınıza, ben nerde yanlış yapıyorum diye düşünün önce.