come on!
i can see her now, dancing around, her drink in hand.
all her baggage in tow, i just want to forget and let go of all the love the joy,
the pain. i took your guilt and placed it into me and now i kiss it goodbye.
our last dance ended fatally.
who's sleeping on my side of the bed tonight?
have you ever cried so hard? baby you just died. (you just diiiieed!)
who's sleeping on my side of the bed tonight?
have you ever cried so hard? have you ever cried so hard?
there she goes again
'nother masquerade in false circumstance
she'll fuck you just for the taste.
i just wish that i could replace all the memories of what makes my blood run cold.
as your blood runs through me, i say goodbye to what we had.
who's sleeping on my side of the bed tonight?
have you ever cried so hard? baby you just died. (you just diiiieed!!)
who's sleeping on my side of the bed tonight?
have you ever cried so hard? have you ever cried so hard?
she came and went, i gnawed through my lip,
makeup smeared in her eyes.
each sob's a reason to say goodbye.
sometimes when you're holding on, you'll never see the light.
with flowers in her hair,
gazed upon with dead lovers eyes.
she never looked so good,
and i never felt so right.
with flowers in her hair,
gazed upon with dead lovers eyes.
she never looked so good,
and i never felt so right.
never felt so right.
i never felt so wroooooonng!!!
solo
*whispered*
with flowers in her hair,
gazed upon dead lovers eyes.
she never looked so good,
and i never felt so right.
who's sleeping on my side of the bed tonight?
have you ever cried so hard? baby you just died. (you just diiieeed!)
who's sleeping on my side of the bed tonight?
have you ever cried so hard? have you ever cried so hard?
you just died!
pkk ile askerlerimizin girdiği savaş, pkk nın dtp yi kurarak şerefsizliklerine siyasetten de devam etmesi gibi olayların yaşandığı uzun bir süreçten sonra türk'lerin bir kısmının kürtlere kin duymaya başlamısyla ortaya çıkan sonuçtur.
türk milleti yüz yıllar boyu farklı milletlerle birlikte hoşgörü içinde yaşamıştır. osmanlı devleti farklı milletlerin gelenek-göreneklerini devam ettirmelerine, dinlerinin gereklerini yapmalarına izin vermiştir. peki sonucu ne olmuştur? rumlar, ermeniler, araplar... hepsi ihanet etmiştir. kürtlerin kurmak istedikleri hayali kürdistan devletinin de bunlardan bir farkı yoktur. fakat olayın bir de farklı bir boyutu vardır. bugün türkiye cumhuriyeti devleti vatandaşı olup da ülkesine ihanet etmeyen kürtleri göz ardı edemeyiz. öyle ki pkk ile çatışmaya girip can veren kürtler de yok değildir. sadece evine ve işine gidip ailesini geçindirme derdinde olan, başkalarına bir zararı olmayan kürtlerin suçu olmadığını kabullenmemiz gerekir.
tamam, pkk kürtlerden oluşuyor. fakat insanı insanlığına göre değerlendirmek gerekir. milletine göre değil. sokağa bir çıkın, bir bakın etrafınıza. okulu bırakmış, hayatı birilerine sataşarak kavga etmek olarak algılayan onlarca genç göreceksiniz, onlarca türk. en basitinden,
(bkz: ülkü ocakları)
insanı çok büyük çelişkilere sokan durum. şu 3 aşamadan oluşur genelde:
aşama biir: yere bakarak yürüyen kahramanımız yerde yuvarlak, metal bir şey olduğunu fark eder. bu fark etme aşaması.
aşama ikii: farkına varılan bu şeyin bozuk para olup olmadığı tam olarak belli değildir zaten hiçbir zaman. kahramanımız, "eğilip kontrol etsem mi yoksa bi tee lee için rezil olmayayım mı mahalleliye" diye düşünür içten içe. bu da karar verme aşamasıdır.
aşama üüüç: son aşamada da kahramanımız kararını vermiştir. ya bozuk para olup olmadığını anlayamadığı şeyi içine gömüp yoluna gitmiştir. ya da kontrol etmiştir. eğer gerçekten bozuk para ise büyük bir mutlulukla evine girer.(1 tee lee yi naapcaksa artık) eğer değilse de küfür ederek şişe kapağını atar yere.
yerdeki 1 tee lee yi alıp evine mutlulukla giren kahramanımız: cool adam. hadi yavvum mıncırdım gözlerinden.
geçen gün rastladığım telefondur kendileri. yanlışlıkla(veya bilerek, ben karışmam orasına. içer kalkarım) üstüne tekila döküldüğünde saçmalamaya başlar bu telefon. dosyalara girmek istersiniz ama o sizi mesajlara sokar. siz am-göt muhabbetinin ortasındayken kendiliğinden babanızı arar. ortamdaki diğer telefonlara sataşıp mevzu çıkarır. hatta hala sevdiğiniz eski sevgilinize sizin yerinize "allah belanı versin bernaaaa" şeklinde mesajlar bilem atar yani. o derece. içirmeyin şuna bi daha lan.
ey gözüne kurban olduğum alkol! sen nelere kadirsin...
genelde servis, minibüs gibi araçların arkasında yazan ve şoförü aşağılama hissi uyandıran yazıdır. altında bir de numara yazılıdır. "yamuk yaparsa bir çağrı at gömçürelim döpçüüü" der gibi bir his uyandırır. kimi zaman karşımıza "hatalıysa..." şeklinde de çıkabilir.
aslında "muhsin yazıcıoğlu yanarak ölseydi çıkması muhtemel olan sözler" olacaktı fakat malum 50 karakter radarı.
tanım: muhsin yazıcıoğlu'nun bir helikopter ile düşmesi ve düştüğü dağda soğuktan donarak ölmesi üzerine çıkan "üşüyoruz reis" gibisinden sözlerin muhsin yazıcıoğlu yanarak ölseydi alacağı değişik versiyonlardır.
(bkz: yanıyoruz reis)
tanım: evde mamalarla ve sevgiyle beslenen bir köpeğin sahipleriyle birlikte köye gitmesi sonucu köyde gördüğü ana besin maddesi yal(yemek artıkları) olan bir köy köpeğine aşık olmasıdır.
evet sözlük. bana da çok garip geldi ama bu gerçek. bir arkadaşımın bayram tatilinde kastamonu'daki köyüne gitmesi ve köpeciğini evde bırakmayı göze alamaması sonucu onu da yanında götürmesiyle ortaya çıkan tablodur bu.
fino olarak da tabir edilen bu tüy yumağımız "bıdık", arabadan iner inmez tavuklarla çiftleşmeye çalışan "yalabaş"ı görür. birkaç saniyelik bir bakışmanın ardından yalabaş tavuklarla çiftleşmeye devam eder, bıdık da kucağında bulunduğu sahibiyle birlikte mis gibi yemek kokan eve girer. saatler geçer, yalabaş artık tavuklardan kendisine hayır olmadığını anlar ve bir köşeye çekilir. ev ahalisinin hayli dikkatini çekmiş olan bıdık ise önüne konan yemekleri yememektedir. o yemek için götünü verecek köpekler var terbiyesiz. aşkmış. siktir. neyse, artık yemekler yenmiştir. artıklar toplanarak bir tenekeye konmuş ve üstüne biraz da sıcak su ilave edilerek yalabaş'ın yemeği hazırlanmıştır. kıllı ve güçlü kollarıyla 60 yaşındaki fatma teyze tenekeyi yalabaş'a götürürken bıdık da her şeyin farkındadır ve kapı açıldığı anda çaktırmadan dışarı çıkar. aman allah'ım, bir de ne görsün. az önce tavuklarla sıcak dakikalar geçiren yalabaş. tam karşısında duruyor. hemen kesilmiş odun yığının arkasına geçer ve saklanmaya başlar. fatma teyze tam içeri girecekken birden odunlardan biri yuvarlanarak bacağının üstüne düşer. bıdık acı içindedir. bu acısını acı acı çığlıklar atarak duyurmaya çalışmıştır. bu sesleri duyan yalabaş bir şövalyenin atı misali 4 nala koşmaya başlar. kocaman ve taş gibi olan kafası ile bıdık'ın bacağının üstündeki odunu bir köşeye iter. bıdık'ın acısını bir nebze olsun dindirmek için bacağını yalamaya başlar. sen yaliycan ve acısı dinecek öyle mi? lan siktir. yemezler bu ayakları. neyse, tam bu sırada bıdık ağzında tuttuğu kemiği yalabaş'a uzatır. hayvanın yemek artıklarıyla beslenmesine gönlü razı olmamıştır. yalabaş ücra bir köşeyi eşeler ve bu kemiği oraya gömer.
bu olayların ardından karanlık ve tozlu yollarda yürümeye başlar bu iki aşk abidesi. dolunaya karşı yürürler, yürürler ve biraz daha yürürler. fakat yolların bitmeyeceğini anlarlar ve yapmaları gereken başka bir şey olduğunu fark ederler. bu kodumun dünyasında onların "benim eserim" diyebilecekleri kendi kanlarından, kendi canlarından iki tane yavrucaktır yapmaları gereken şey. fakat bilmezler ki 2 isteyecekler 6 gelecek.(6 kasım 2002 de olduğu gibi). büyük ve içinde derin boşluklar bulunan bir çalılığa dalarlar. buradaki ayrıntıları anlatma işini authora bırakıyorum. bu çalılıklarda biraz daha uzanan çiftimiz yalabaş keyif sigarasını bitirdikten sonra gitme vaktinin geldiğini anlarlar. tam evin yakınlarına geldiklerinde ise bıdık'ın sahiplerinin onu dört bir yerde aradıklarını görürler. hasan amca gayet sakin bir ses tonuyla:" gızım aramayın daha fazla, burada gurda guşa yem olmuştur o der" ve size köpeğin sahibesi olan(en başta bahsettiğim arkadaş işte hacı, anla) kızımız ağlamaya başlar. kafalarını sola çevirdiklerinde bir de görsünler. yalabaş ve bıdık. hasan amca bıdığı almak için emin adımlarla yürür fakat yalabaş dişlerini gösterek hırlamaya başlar. hasan amca'nın cevabı çok güzeldir. eline aldığı büyük bir taşı atar ve " siktir lan amua goduum seni" der. yalabaş kuyruğunu bacaklarına sıkıştırarak kaçmaya başlar. fakat kalbini geride bırakmıştır. bıdık'ı. ne yapacaktır onsuz? bıdık ise sahiplerinin kucağında ağlamaktadır. bu olaydan oldukça rahatsız olan sahipler(artık bunlara fabrikatör ailesi diyelim), sabah erkenden istanbul'a doğru yola çıkmıştır. bıdık hala hıçkıra hıçkıra ağlasa da hiçbir şeyin değişmeyeceğinin de farkındadır.
özlemle geçen günler artık yeni bir şeyi ortaya çıkarmaya başlamıştır. bıdık'ımızın göbeği iyice ortaya çıkmıştır. artık bütün aile bıdık'ın gebe olduğunu anlamıştır. aşiret üyesi olan baba bu duruma tahammül edememiş ve önce bıdık'ın sonra da kastamonu'ya giderek yalabaş'ın kafasına bir kurşun sıkmıştır.
yaa işte böyle sözlük. ne bekliyodunuz? sonsuza kadar mutlu mesut yaşamışlar falan?
nereden fortladı, nasıl fortladı bilemediğim fakat şöyle ispatlandığı zannedilen denklem:
x=y diyelim.
her iki tarafı da x le çarparsak,
x kare = xy
her iki taraftan da y kare çıkarırsak,
x kare - y kare = xy - y kare
(x-y).(x+y) = y.(x-y)
(x-y) ler birbirini götürdüğünde,
x+y=y
x=y olduğuna göre,
2x=x
2=1
bunların ikisine de 3 eklendiğinde,
5=2+2.
şincik sözlük, "tamam, böyle düşünüldüğünde doğru çıkıyor" dersem inanma. neden mi? gel işlemin şu aşamasına geri dönelim:
(x-y).(x+y) = y.(x-y)
eğer x in y ye eşit olduğunu düşünürsek,
(x-y) = 0 olur ve denklem şu şekli alır:
0.(x+y)=y.0
hangi sayı olursa olsun 0 la çarpıldığında 0 a eşit olur ve çarpma işleminde 0 lar birbirini götürmez. bu nedenle biz yine bildiğimiz yoldan sapmayalaım,
2+2=4 tür diyelim.
aslında "eşekle cinsel ilişkiye girmiş olması muhtemel kişiler" olacaktı ama malum 50 karakter sınırı. şincik bir tanımımızı yapalım önce dimi. dört bacaklı uzun kulaklı hayvanımız olan eşekle cinsel ilişkiye girmiş olabilecek kişilerdir.
şincik sözlük, bu kişilerin başında nasrettin hoca'nın geldiği kanaatindeyim. belki de eşeğe ters binmesinin nedeni buydu, gizli gizli eşeği dikizliyodu hınzır. ikinci olarak murat kekilli'nin geldiği kanısındayım. öyle ki eşeğin gözlerini dünyanın en güzel gözleri bellediyse başka yerlerini kim bilir... listeme üçüncü olarak ekleyeceğim kişi de eşekle cinsel ilişkiye girmenin kötü bir şey olmadığını düşünen metalnova nickli yazarımızdır. gözlerinden öperim kendisinin. tamam. bu kadardı. dağılın şimdi.
ülkem kızlarının genelde birbirlerinde kaldıklarında "bakın lan yemek pişirdik" dercesine fotoğraflar çekinip bunu da sitelerde paylaşmalarıdır. bir türlü anlam veremem. şimdi sen onu facebooka koydun da nooldu? hayır bir fotoğraf paylaşırsın, "vay be ne güzel fotoğraf" dedirtir insana. fakat yemek fotoğrafı paylaşınca ben tatmış mı oluyorum onu? bana ne yani. buna da neyse deyip geçiyorum sözlük. neyse.
bir fıkranın yılın en çok dikkat çeken fıkrası olduğunu belirten söz. facebookta profillerde dolanırken rastladığım fıkra. tayyipçilere nispet amaçlı olarak yazılmış. tam olarak şöyledir:
tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış her birine ikişer erdem vermiş...
isviçrelilere ;
düzenlilik ve yasalara saygı ...
ingilizlere ;
soğukkanlılık ve asalet ...
japonlara ;
çalışkanlık ve sabır ...
italyanlara ;
neşe ve romantizm ....
fransızlara ;
şarap ve güzel yemekler
türklere ;
zeka ve dürüstlük ve tayyip sevgisi ....
meleklerden biri bu dağıtımdan sonra tanrı'ya sormuş: gayet hoş olmuş bu uyarlama.
bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama türklere üç tane'.
'evet ama' demiş tanrı 'sadece ikisini kullanabilecekler'
böylece;
bir türk zeki ve tayyipci olduğu zaman
dürüst olmayacaktır...
bir türk dürüst ve tayyipci olduğu zaman zeki olmayacaktır...
bir türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman tayyip'ci olmayacaktır...
aylar önce televizyonda rastladığım bir haberde ormancıların isyan etmesine sebebiyet veren türküdür. ormancılar, türkünün kendilerine kötü bir imaj kazandırdığından şikayetçi idiler. sonra ne oldu ne bitti bilmem.
edit: eeee... meğer başlık başıma kaldı, türküyle ilgili azcık bilgi vermekte benim başıma kalmış olsun.
Gevenes köyünde 1922 yılında dünyaya gelen Mustafa Şahbudak, ağa çocuğudur. Mustafanın en yakın arkadaşı köy muhtarı Tevfik Cezayir'dir. Her akşam köy kahvesinde dama oynayan iki arkadaşın iddialı ve dostane karşılaşmaları kahvehanedekiler tarafından da ilgi ile izlenir. 1946 yılının bir Temmuz gününde, Mustafa Şahbudak ve Muhtar Tevfik Cezayir, yine dama tahtasının başına otururlar. Oyunun yarısında 'Sarı Memet' lakaplı Orman Memuru Mehmet in çıkagelir. Mehmet, sarhoştur. Bir gün önce, komşu Çiftlik köyünde yangın çıkmıştır. Ormancı, yangın evrakının bir an önce ilçeye götürülmesi için bekçiyi muhtardan ister. Ancak bu arada 1946 seçimlerinin evrakı da Yatağana gönderilecektir. Her türlü evrak Yatağana köy bekçisi tarafından götürülmektedir. Muhtar Cezayirli, 'Olmaz, daha acil olan seçim sonuçlarının ulaştırılması gerekiyor. Bekçiyi gönderemem' cevabını verir. Bunun üzerine ormancı ile muhtar arasında tartışma başlar. Muhtar Tevfik Cezayirli, 'Ayıp ediyorsun Mehmet, bize müsaade et' der ve oyuna devam eder.
Ormancı dama masasına bir yumruk atar. Mustafa Şahbudak, bu davranışa tahammül edemez ve ormancıyı tokatlar. Olayın büyüyeceğini anlayan köylüler, ormancıyı sakinleşmesi için kahvenin arka tarafına götürürler. Ormancı bağırarak küfürler savurmaktadır. Küfürler Mustafa Şahbudakın tahammül sınırını daha da zorlar. Şahbudak, yerinden kalkar, ormancının üzerine yürür. Ormancı Mehmet, kamasını çıkarıp Mustafa Şahbudakı kolundan yaralar. O zaman, Mustafa Şahbudak ormancıyı korkutmak için, belindeki tabancayı çıkarır, yere doğru ateş eder. Muhtar, ormancının ikinci kez kama vurmaması için elini tutar. Fakat, Mustafa tetiği çoktan çekmiştir ve kurşun muhtar Tevfik Cezayir'e isabet eder. Ormancı Mehmet in, bunun üzerine kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak kaçmasın diye, bir el daha ateş eder. Bu ateş de öldürmek için değil, kaçmasına engel olmak içindir. ikinci atışta Mehmet in, yere düşer. Arka cebinde tütün tabakası olduğu için, ona bir şey olmaz. Ama Tevfik kanlar içindedir.
O günlerin imkânsızlıkları içerisinde Tevfiki, tahta bir sal üzerinde köyden 23 kilometre uzaklıktaki Muğla Devlet Hastanesine götürürler. Tevfik, çok kan kaybetmektedir. Mustafa, Doktor Veli Beye, Babamın selamı var, bu adamı iyileştir diye yalvarır. Doktor Veli Bey, O ölecek, önce senin kolunu saralım diye yanıt verir. O sırada Tevfik eliyle işaret edip Mustafayı yanına çağırarak, Ben ölüyorum, hakkını helal et dedikten sonra can verir.
Mustafa, en yakın arkadaşını öldürdüğü için teslim olur, 4 yıl ceza alır. Cezaevindeyken her gece Tevfik rüyasına girer. Ancak ormancıya kini gittikçe artar.
Bu acı olaydan sonra köyde kalamayacağını anlayan Mehmet in ise, tayinini ister, Kavaklıdere Orman Müdürlüğüne atanır. Aslen Marmarislidir. Emekliliğinden sonra oraya yerleşir. Doksanlı yılların başında da ölür.
Mustafa Şahbudak da, cezaevinden çıktıktan sonra, anılarla dolu o köyde yaşayamayacağını anlayıp, Muğlaya yerleşir. Çok sevdiği, günlerini birlikte geçirdiği arkadaşı Muhtar Tevfik Cezayiri öldürdüğünde, arkada 25 yaşında bir eş ve 3 çocuk bırakır. Muhtarın eşi Pembe, bu acıya dayanamayıp birkaç yıl sonra akli dengesini yitirir. Oğlunun biri izmire yerleşir. Diğer oğlu ile kızı, köyde evlenirler ve hayatlarını orada sürdürmeye devam ederler.
Bu arada Mustafa'nın anne tarafından akrabası olan Değirmenci Pisili Tahir Usta Gevenes Köyünde yaşanan bu acı olayın türküsünü bestelemiştir. Bu türkü bugün düğünlerde okunan, herkesin diline düşen Ormancı türküsüdür. Hayatının kalan yıllarını bu olayı unutmaya çalışarak geçiren Mustafa Şahbudak da 28 Mart 2005 günü izmir Ege Üniversitesi Hastanesinde 83 yaşında ölür.
okullarda tek suçlunun öğrenci gibi gösterilmesidir.
efenim malumdur ki hepimiz lise çağında ceza almışızdır veya alıyoruzdur. ve çoğu zaman da suç bizdedir. peki ya suçun bizde olmadığı zamanları düşünüyor mu ki zalim disiplin kurulu? eğitim sistemimiz hep öğretmenleri merkez almaktadır. öğrenciyi ise s.ktir edip atmaktadır. tek haklı öğretmen, tek suçlu öğrencidir. peki hiç öğretmende hata aranmış mıdır?
öğretmenler de sizler, bizler gibi insanlardır. tabii ki problemleri olabilir. canları sıkkın olabilir. fakat sırf sinirli anına gelindi diye suçsuz öğrenciye ufak bir hareketten veya sözden dolayı ceza vermek öğrenciye okulu sevdirir mi, soğutur mu? zaten yeterince katı disiplinle yönetilen okullarda öğretmen kadar öğrencinin de dinlenmesi, öğrenci kadar öğretmende de suç aranması gerektiği kanaatindeyim. mesela abimin bir fizik öğretmeni vardı efenim. adam fizik bilmiyor, ve anlatamıyordu. tüm sınıfın fizik notunu da düşük verirdi. en sonunda da ataması liseden ilköğretime çekildi. şimdi burada suç düşük not alan abimin midir? yoksa o öğretmenin midir?
he tabii bir de sınıfı kontrol edemeyen öğretmenler vardır. iki büklüm duruşları ve korkak bakışlarıyla sınıfa girerler. ağızlarında lafı kekelerler. muhtemelen öğretmenlikteki ilk yıllarıdır. öğrenci zaten dersi kaynatmak için neden ararken öğrenciye ders esnasında sınıfı daha toplu tutabilecek, daha disiplinli bir öğretmen gerekmez mi? eğer öğretmen işini bilmiyor ve öğrencide saygı uyandırmıyor ise burada suç kimindir?
okullarımız olaya sadece öğretmenin değil de öğrencinin de bakış açısından baksa olmaz mı yani? okullarda niteliksiz, beceriksiz öğretmenler dolanırken atama için bekleyen binlerce çok daha iyi öğretmenlik yapabilecek kişi bekliyor. bu niteliksiz insanlar tutulmaya devam edilirse ne olur dersiniz?
fiziksel yakınlıklarına rağmen aralarında etkileşim bulunmayan, bütünleştirici ve birleştirici bağlar taşımayan insan topluluğudur. durakta otobüs bekleyen insanlar, çıkan kavgayı izleyen insanlar buna örnek olarak gösterilebilir.
çocukların annelerle kavga etmesi, tartışması, saygısızlık yapması gibi nedenlerden ötürü annelerin çocuklara söylediği klasik sözdür. fakat atlanan nokta şudur ki baba da aynı çocuğu 30 yıl s.kinde taşımıştır.
(bkz: baba yorgun)
beş yaşındaki çocuğun klozete sıçmayı yeni yeni öğrendiği zamanlarda tek başına tuvaletini yapmaya çalışması üzerine başına gelebilecek olay. malumunuz beş yaşındaki veledimizin kıçı klozet deliğinden daha küçüktür. eğer bu velet kendini sıçmaya fazla odaklarsa başına gelmesi muhtemeldir. bacaklar klozet kapağıyla duruma göre 60 ila 30 derecelik bir açıyla çay bardağından dışarı uzanan çay kaşığı misali dışarı doğru uzanır. velet bir kaç saniye sonra şoktan çıkar ve ağlamaya başlar. ebeveynleri tarafından klozetten başarı ile çıkarılır.
sabahları otelin camından içeriye süzülen güneş ışığı ile uyanmak yerine horozun üüürrüüürüüüüüüüüü şeklindeki sesi ile uyanmayı tercih eden çifttir. havuza girip garip garip oyunlar oynama eksikliğini köyün deresinde su yılanları ile birlikte gidermek zorunda kalırlar.
çük gibi bir durumdur. tuvaletin kapısını tam olarak kapatmadığınızda herhangi bir etkenin(rüzgar, yan odanın kapısının çarpması) tuvaletin kapısını sonuna kadar açmasıdır. çok çaresiz bir durumdur. kapı sonuna kadar açıktır, kapının önünden biri geçse tüm malafatı görecek. ama bırakamazsınız ki işemeyi, kalırsınız öylece. çözüm kapıya kıçınız dönük olacak şekilde değişik bir açıdan işemeye devam etmenizdir. bayan arkadaşlar için ne yazık ki bir çözüm önerim yok.
acıdığım insandır. dizikolik annelerimzin yaprak dökümü, aşk-ı memnu gibi sikimtrak filmleri açarak hayattan koptukları sırada baba anneden maçı izlemek için kumandayı ister. anne babaya siktiri çeker, baba eve ne zaman sarhoş olarak gelse sabaha kadar fırça çeken anne babaya birahanede maçı izleyip gelmesini söyler.
hsbc bankasının genel binasına yapılan saldırıdan en çok etkilenen okuldur. istanbul'un saygın ilköğretim okulları arasındadır. yeri çok kıyaktır. barış manço nun cenazesinin kalktığı caminin hemen yanındadır. bu camide sık sık şehit törenleri olur. çevresinde bu kadar villa barındıran tek okul olduğunu düşünmeye başladım.
genelde küçük erkek çocuklarına kız işlerine alışmaması için söylenen söz. örneğin; can isimli veledimiz annesinin yanına oturup hamur yoğurmaya çalışır ve annesinden 'oğlum kız işi bu, pipin düşer bak sonra kızlar bakmaz sana' diye işittiği sözdür.