Slovenya'nın hemen dibinde yer alan bir kuzey italya kenti. gidince görülmesi gereken (bence) tek yer kıyı şeridi ve yine kıyıda yer alan miramare kalesi (kalede bir numara yok da adriyatik manzarası güzel kaleden). venedik'e trenle iki saat kadardır. insanları gerçek anlamda yardımseverdir. nispeten küçük bir kent olmasına rağmen (yaklaşık 250 bin nüfus) şehir merkezinde dört tane türk lokantası sayabildiğim kent. kentin esasında yakın tarihteki en önemli özelliği psikiyatrist franco basaglia tarafından kurumsallaşmanın sonlandırılması, bakırköydeki gibi insanları dışlayan, içerde kötü muamele yapan, tecrit ve tespit uygulayan büyük psikiyatri hastanelerinin kapatılıp, yerine toplum temelli hizmetlerin başlatılması ve bunun çok yönlü ve kapsayıcı yapılması ve böyle bir hizmet sisteminin gelişmiş ülkelere örnek model teşkil etmesidir.
insanı telefonun icadına küfür ettiren sinir bozucu durum. sevişmeye başlamadan önce telefonların kapatılması ya da en azından sessize alınması gerekir. bir defasında, kuşadasında güzel bir tatilde otel odasında eski sevgilimle ön sevişirken başıma gelmişliği vardır. ön sevişmenin bitmesine yakın ki zamanlardan bir zaman telefonumun ısrarla çalmaya başlamasıyla, sinir bozucu sesten kurtulmak için nihayetinde telefona cevap ermek zorunda kaldım. arayan kişi dünyada en değer verdiğim varlık olan ablam olduğu için kızamadım da. o da sağolsun uzattı da uzattı konuşmayı. konuşmanın daha da uzamasıyla eski kız arkadaşımın yataktan kalkıp gitmesine istinaden dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladığını görmem ise bünyemi elinden şekeri alınmış çocuk gibi hissettirmişti.
hayvani özelliklere sahip bir masaüstü modelini diğer markalardaki akranlarına göre biraz daha uygun fiyata aldığım ve şu ana kadar (yaklaşık 2 aydır) gayet memnun bir şekilde kullandığım bilgisayar üretici.
bilim teknik dergisinin geçtiğimiz aralık ayının kapak konusu da olan ilginç makale. aralık sayısını bir arkadaş verdiğimden dolayı şu an yazıyı kimin kaleme aldığını hatırlayamama istinaden kontrol de edemiyorum fakat oldukça ilgi çekici bir makaleydi. Evrenin dev bir bilgisayar olup olmama ihtimalini bütün ayrıntısıyla ve kuramsal fiziğin incelikli teorileriyl açıklanmaktaydı.
en son islam gelmiştir gibi entrye sahip başlık. islam'dan sonra binlerce din, doktrin ve inanç sisteminin ortaya çıkışını bir kenara bıraksak bile, islam semavi (ibrahimi) dinler içerisinde de sonuncu değildir. en son "gelmiş" olan semavi (ibrahimi) din bahaizmdir.
ilginç bir yükseliş öyküsü. malumunuz, ülkemizdeki ateist sayısı 20. yüzyılın ikinci çeyreğinden beri yavaş bir oranda artmakta. fakat son dönemlere (son 20-25 yıl) giderek artan bir şekilde gerek ateist gerekse agnostik ve deist sayısında büyük artış gözlenmekte ve bunun da, tarihte olduğu gibi akımlara dayalı bir seçim değil de (zamanında komünizm ortamında olduğu gibi), daha ziyade okuyarak, araştırarak, sorarak, sorgulayarak, mantığa dayanarak, bilim ve bilgiyi kullanarak gerçekleştiğinin gözlenmesi durumu daha ilginç ve sevindirici hale getirmekte.
senelerdir bir yaşam biçimi olmuş olan asosyallikten kurtulmayı sağlamayı amaçlayan yollardır. örnek olarak, telefon rehberine bir göz atılarak, birilerini bir şeyler yemeye veya içmeye davet edilerek başlanabilir.
"her gün binlerce masum bitki vejetaryenler tarafından öldürülmektedir. bu vahşete son verelim." sloganıyla, yıllardır sistematik bir biçimde maruz kaldıkları ve halen kalmakta oldukları büyük zulüm, mezalim, adeta bir soykırım, büyük vahşet altında olan ve bir avuç insanın savunuculuğunu yapmaya çalıştığı masum bitkilerdir. bitkilere karşı işlenen bu insanlık dışı vahşet bir an önce durdurulmalıdır.
cemaatçi kişilerin bulunduğu ortamlarda, tıpkı evrim kelimesi yerine tekamül kelimesini kullanmanın herhangi bir tepki çekmediği gibi, evrim teorisi terimi yerine kullanıldığında tepki çekmeyen mucize osmanlıca terim. sanırım cemaatçiler bile ne anlama geldiğini tam bilmiyor.
tıpkı 30 aralık ile 31 aralık arasındaki fark gibidir, yani gözle görülür hiçbir fark bulunmaz. yalnızca beşeri anlam yüklemeden kaynaklanan ve milyonlarcası tarafından varmış gibi davranılan farktır.
bir millet vekilinin haklı bir şekilde dile getirdiği söylemdir. eleştiri yöneltenlere göre ahkam kesmek oldukça kolaydır tabi, fakat gerçekten mantıklı düşünmek gerekir bu konu üzerinde. birincisi, 11 bin tl ile geçinmek kavramı düşünüldüğünde, kendi hayatınızı milletvekili hayatıyla karıştırmamak gerekir. ülke yönetmek ciddi iştir, bürokrasi ciddi ve ağır bir iştir, sizin anlayacağınız dille, kendine has raconu vardır. ikinci önemli nokta ise, ele geçen para meblağı arttıkça giderlerin de arttığı gerçeğidir. ayrıca, ankara'daki yaşam koşulları ve hayat pahalılığını da göz önünde bulundurmak gerekir. ben bile, ankara'da, aile geçindirmeyen birisi olarak (bekarım), bir milletvekilininkine göre çok çok sade yaşam biçimimle 4500 tl aylık maaşımla, zaman zaman geçim sıkıntısı veya zevk veya istek erteleme yaşıyorsam, elbet bir milletvekili için 11 bin tl geçinmesi zor bir rakamdır.
videolara yapılan yorumları, bu uzuuun sayfalar boyu yorumlarda insanların birbirleriyle yaptıkları tartışmaları, itişmeleri, çekişmleri, küfürleşmeleri okumak gibi video izlemekten daha güzel bir özelliği olan youtube'da karşılaşabileceğiniz, yaratıcılık sınıarlarını zorlayan küfürler. ilk örnek benden gelsin:
"adam diye doğuran orospu ananın kararmış yarrak kuyusu amından aldığım adet kanıyla yıkar seni sonra siker hayır olsun diye hayratını dikerim...yeni ölmüş akrabanın bızırını kesip yedirttiğimin akıtması..gülücüğünü siktiğimin şerefsiz gavatı..!!"