Kuran yeter kesinlikle . Ilimde derinlesmek isteyenler hadislere de baksin . Buhari ve muslim hadislerini okudum cok sorunlu diyebilecegimiz hadisler var ama hepsini gozden cikarmak da yanlis tamamen . Olay yine itidal yani olcuye geliyor. Ve ben bu konuda kendi adima konusmak gerekirse sorunlu biriyim.
lisede okuduğum adam. bunun bir kitabı vardı tutunamayanlar diye kap kalın birşey hocam önermişti şiddetle. başta çok sıkmıştı ama olric benim karakterim oldu çıktı sonradan . bu tarzı sevdim dedim baktım kitabı kalmamış bitirmişim kitaplarını sonra yusuf atılgana geçtim evet .
Sizinle, bir süredir kafamı meşgul eden bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bu düşünce aklıma sizin türünüzü sınıflandırmaya çalışırken geldi ve anladım ki sizler aslında memeliler sınıfına dahil değilsiniz. Bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. Ama siz insanlar öyle değilsiniz. Bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. Canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. Bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musunuz? Virüsler. insanlar hastalıktır. Bu gezegenin kanserleri. Sizler vebasınız. Ve bizler de bunların ilacıyız.
the matrix - ajan smith
bu konu hakkında biraz yazmak isterim . türkiyede sosyalizm çok sıkıntılı . bunun nedeni zaten ülkenin sıkıntılı olması . 21.yüzyıl sosyalizmine giriş kitabı vardı mehmet yılmazerin bu konuda aydınlatıyor çok az biçimde . ama şu var ki tüm insan ideolojilerinde problemler vardır çünkü her insan hata eder ve kusursuzluk asla olamaz .ama her insanın kendi kafasında yaşamasını düşünürsek gerçekten bu ideolojinin samimi görevdaşları var ve kendi dünyalarıyla bu bataklık gördükleri ülke için çabalıyorlar . tıpkı milliyetçiler demokratlar ,atatürkçüler gibi . her insan kendi kafasında yaşıyor dediğim gibi . bir kitapta okumuştum insan üç gün yaşar diyordu dün bugün ve yarın . yarın ise kimseye vaad edilemez ve onu kimse bilemez. bugün şiddetle kızdığım bir görüşe yaşadığım okuduğum ya da duyduğum şeylerden ötürü karşı çıkmayabilirim . o yüzden herkes kendi kafasında yaşıyor ve meydana gelenler hep sıkıntılı şeyler . çünkü insanız insanlar mikrop gibidir . ve bu mikroplar birbirine bulaştığı zaman daha da çok sorun ortaya çıkıyor .lanet olası geçici hayatta sadece birer mikrobuz .
bu konuda iddaalıyım her şehir insanı ruhsal bozukluklar yaşıyor. Benim hiç anlamadığım olay halen her insanın kendisini normal sanması . hepimiz deliliğe doğru gidiyoruz artık bunu kabul edin . her insan dibe vurmaya meyillidir yapı olarak . dibe vurunca işte o nokta çok önemli bu noktada ne oluyor biliyor musunuz ? ya ümitsizliği görmeye cesaret ediyor deli oluyorsunuz ya da korkakağın teki olarak umutlanarak yola çıkıyorsunuz tekrar . aklıma şimdi william black'in bir sözü geldi : Eyleme dönüşmeyen arzu,
ruh bozukluğuna yol açar . bu sözde dikkatinizi çeken birşey oldu mu ? evet kesinlikle oldu . hepimizin arzuları var peki hangisini gerçekleştirebiliyoruz ? hayat bizi boğdu boğmaya da devam ediyor . her şey enerjidir . bu yüksekçe binalar bize nasıl enerji veriyor biliyor musunuz ? negatif sadece negatif . sonra sizler o enerjiyi alıp diğer insanlara veriyorsunuz . lanet olsun ne iğrenç bir negatif enerji . istemediğimiz işlerde çalışıyoruz istemediğimiz şeyler yapıyoruz . arzular ve istekler nerede onlar ? hepsi birer ruh bozukluğu canım . evet işte bu yüzden diyorum ki : her insanın ruh sağlığı bozuktur .
bir cümle söylenirken samimiyet aranır . mesela hal hatır soran arkadaşlara bazen cevap vermem bile . sanki çok merak ediyorlar halimi hatrımı ya da durumumu . çok merak etselerdi belli ederlerdi heralde . o yüzden seviyorum kelimesi önemli bir kelime genelde samimiyetsizce söyleniyor.
bu ikili çok tehlikelidir . öncelikle ikisi de inançsız ama gel gelelim ömer hayyam bunu süper ötesi şiirleriyle verirken hasan sabbah daha da ileriye giderek kendisini rab ilan ediyor. evet öyle birşey yapıyor ki insanlar resmen ona tapıyor . doğrulukları yüksek ihtimalle gerçekleşmiş olan bir olay şöyledir : hasan sabbah insanların kafasını güzel yapacak bir sıvılı alkol dağıtarak kafası güzel olan bu insanları öldünüz ve cennete geldiniz diyerek kandırıyordu. öyle ki bu insanlara kadınlar ve şaraplar her türlü içecekler cennet misali bir yerde eğlendiriyorlardı . sonra bu insanları inandınız mı şimdi rabbinize ( hasan sabbah ) diyerek bırakıyorlardı .sonra bu insanlarda onu ilah ediniyorlardı . bunu medresedeyken hocam anlatmıştı. bu ikisinin aynı medresede eğitim aldığını söylemişti.ayrıca hasan sabbah çok büyük bir suikast örgütüne sahipti . kendisini tehdit etmiş olan krala elçi yollamıştır . bu elçiyi tersleyen kral yanındaki sırdaşına bakmış tasdik istemişti . o anda sırdaşını işaret eden elçi ona hareket yaparak yanına çağırmıştır . böylece sırdaşının hasan sabbahın adamı olduğunu anlamıştır ve bunu görünce kral hasan sabbaha biat etmiştir. bu suikastların ucu tarihi kaynaklara inilince selehattin eyyubiye kadar gider. bir gün yatağında sürekli kan ve bıçak darbesi gören eyyubi endişelenir . bu olayı ise hep bu suikast çetesi yapardı o zamanlarda . tabi selahattin eyyubi bu hainin kendi yanından biri olduğunu düşünür ama bulamayacağını da bilir . bu yüzden bulunduğu yerdeki tüm insanları öldürtür.
Genelde deist arkadaşlardan duymuştum . Kuranda geçen ' biz sizi öldürür tekrar diriltiriz ' ayetini bununla bağdaşlaştırmaları sanırım ahirete inanmak istemediklerinden oluyor .