2010 sezonunda hızla aşınan lastikler, geçtiğimiz sezon da yağmur ve duran seansla birlikte 4 saat süren yarışın ardından bu sene için de beklentiler çok yüksekti. son 15 turu çıkarttığımızda taktik savaşı halinde geçen olağan dışı bir kanada yarışı izledik. sonlara doğru artan heyecanla beraber yine inanılmaz zevkli olmuştur.
geçilmez olmamakla beraber gerçekten zor bir görevdir. hilesiz oynayanlar için (nut ter tools) * çok daha zor görevleri mevcuttur. oyunun başlarında değil belki fakat biraz ilerledikten sonra polise bi kere yakalanıp el emeği kazandığınız silahlar gidince tekrar ekipman toplamak epey bir zorlaşıyor.
fitne fesat ya da provakasyonla insanları birbirine düşürmektir.
alttan alttan laf soktuğunu sanarak insanları kışkırtmak, haliyle sinirlerine hakim olamayan insanın da ağzını açmasıyla "ırkçılık yapıyosunuz, ırkçılık yapmayın" gibi zübük laflar edenler bölücülük yapanlara örnektir.
yaşadığım iki olayla örneklendirmek isterim;
1)
kürt kökenli bir arkadaşımın evine gittim birgün. dedesi, babaannesi, annesi, kardeşleri vs. oturuyorlar. konu nerden nası geldi tam hatırlamıyorum, nası oldu da buralara geldiniz dedim. iyi türkçe konuşamayan dedenin söylediklerini arkadaşım çevirdi, dede anlattı da anlattı.
rahatımız yerindeydi ta ki örgüt ortaya çıkana kadar. dedenin kardeşini vurmuşlar köyde. onların bazı ihtiyaçlarını karşılamadıkları için. gözdağı vermişler köylülere. sonra bi de köye gelen bi öğretmen vurulmuş dede de kaçmış oralardan.
mesele kürtlükse al sana atası. ne arkadaşımdan ne de yaptığımız bir saatlik muhabbette ağzından ne kürdistan lafı duydum ne de evlerinde sarı kırmızı yeşil renklerin bir araya geldiği şeyler.
2)
sitemizin bekçisi mahmut amca. 50'li yaşlarda bi adam. mayıs ayıydı hiç unutmuyorum. akşamüstü olmuş sahile inip kumsalda 2-3 bira içip baharın keyfini çıkarayım dedim. siteden dışarı çıkarken mahmut amca'yı gördüm. "kimin bahçesindeki erikler oldu mahmut amca söyle de biraz toplıyayım da biraya meze yapim" dedim. "gel benle benim de canım çekti." dedi. koskoca adamla erik toplamaya giderken sohbet falan ona da sordum "neden geldin memleketten buraya?" dedim. o da askerden muzdarip. onların köyde de asker zulm etmiş. ya mahmut amca emin misin yanlışın vardır dedim. illa yok yanlışım dedi. fazla da girmedim muhabbete. ama biliyorum duymuşluğum var, devletinin mına koyim falan dediğini. evinde sarı, kırmızı yeşil bez parçalarını görmüşlüğüm var.
kürtlükse mesele ikisi de kürt. ikisi de yaşadıkları olaylar yüzünden kaçmışlar memleketlerinden. biri devletinin mına koyim diyo, diğeri allah razı olsun. ortada büyük bi çelişki var.
uzun kullandıktan sonra * bıraktığınız ilk 2 haftada başladığınız zamanki halinize dönüyorsunuz. daha sonra yavaş yavaş düzelmeye başlıyormuşsunuz. bakalım şu iki hafta bi geçsin de. *
yetenek sizsiniz türkiye'de gecenin en sönük performansını yapmasına rağmen nerdeyse 500 bin lirayı alıyordu.
yüce türk halkı, allah'ına kurban, arkadaşları rakibim değil kardeşim gibi görüyorum gibi laflarla duygu sömürüsü yapmış, tebrik etmek isteyen kazanan arkadaşlara yaptığıyla çuvallamıştır.
sen oraya yeteneğin varsa göstermeye gittin ne o sürekli sosyal mesaj verme isteğin.
türkiye'nin yeteneğini mi yoksa en iyi duygu sömürüsü nü yapanı mı seçmeye çalıştığı anlaşılmayan program.
bilal göregen 'in yarı finale gelmesi bile şaşırtıcı. hep sosyal mesaj hep sosyal mesaj arkadaş. halkımızın engellilere olan yaklaşımıdır falandır filandır. tam üzüldüm derken bilal'le uğur'un kazanmasına sevindim. en çok sinir olduğum olay da kazanan arkadaşlar gayet medeni bir şekilde bilal göregen 'i tebrik etme ye gittiklerinde bilal göregen 'in verdiği manasız tepki. orda daha ergenliğe girmemiş çocuklar ne laflar etti abilerini, arkadaşlarını tebrik etti ne bu yaptığın artislik.
seneye acun tekrar yapacakmış. iyi kötü izliyoruz da seneye engelsizsiniz türkiye olmasından da korkmuyo değiliz hani...
ünlü anakart üreticisi gigabyte'ın satılmakta olan en üst modelidir. gigabyte ga x58 extreme ile arasındaki fark bu anakartın sata3 ve usb3 ile desteklenmesi böylelikle daha hızlı veri transferine imkan sağlamasıdır. sata2 ile 10 dk. civarında süren işlem sata3 ile 1-1.5 dk.'da bitiyor. aynı zamanda su soğutma olanağı, yüksek oc performansıyla mükemmel bir anakarttır.
dün akşam sahada beyaz formayla mücadele edenler beşiktaş ise daha önce izlediğim takım neydi? sanki hergün idman yapan onlar değil ya da beraber maça çıkan adamlar onlar değil birbirlerinden bihaber 11 adama beşiktaş forması giydirmişler ve sahaya salmışlar. ne birbirlerinin açıklarını kapatıyorlar, ne anlaşabiliyorlar. ulan yemin ediyorum bizim her hafta halı saha maçı yaptığımız kadromuzdan 6 kişiyi eklesek, beşiktaş'ın kadrosundan da serdar özkan'ı, tabata'yı falan çıkartsak daha iyi pozisyona girerdik. ya en kötü rakip sahada üst üste 3 pastan daha fazla yapardık ondan eminim.
beşiktaşlı olmadığım halde takıma gönül verenlere, stada yağmur çamur demeyip aldıkları en pahalısından biletlerle maça giden taraftara üzüldüm.
polis ukala ve "buralar benden sorulur koduğum" tarzında sorduğunda söylenebilecek cümlelerden biridir.
- çıkar, çıkar, çıkar kimliğini. *
- yok kimlik mimlik.
- ne diyosun lan sen, alalım bunu arkadaşlar devlet memuruna zorluk çıkartıyor.
- memur arkadaşlar alın arkadaşı burdan, ben savcı ........ önce vatandaşa hitap şeklini öğrensin. *
bu adamın taraftara yaşattığını stadda izlemek gerçekten büyüleyici. boşuna oz büyücüsü demiyorlar bu adama. galatasaray'ın bu sezon her maçı gollü geçiyor. baros atıyor nonda atıyor hatta kaptan arda atıyor ama tribünler bu adam gol atınca başka bir çıldırıyor.
hele bir de gol attıktan sonradady cool çalmıyor mu ortalık gerçek anlamda yıkılıyor. herkesin hepbir ağızdan harry kewell demesi ve o'nun tribünleri selamlaması büyüyü tamamlıyor.
türkiye'ye gelmiş en iyi yabancı teknik direktörlerden biridir.
kendini bilmez ve ülkemizde futbolun ileride olmamasının sebebi olan bir kesim tarafından birazcık çekememezlik biazcık kıskançlıkla gereksiz yere yargılanan galatasaray'ın başarılı teknik direktörüdür.
istifa etmesi gerektiğini söyleyen rakip takım taraftarlarının % 90'ı bu adamı takımlarının başında görmek için neler neler verirdi bir bilseniz.
ingiltere'de ne teknik adamlar var çeyrek asır takım çalıştırıyorlar, ne mağlubiyetler alıp ne hezimetlere uğruyorlar da yine de takımlarına toz kondurmuyorlar.
"rijkaard da kim?" diyenlere ise kıçımla gülesim var. Hiç mi avrupa maçı izlemedin, milan, barcelona ya da hollanda milli takımı maçlarına hiç mi denk gelmedin.
"rijkaard da kim?" diyebilmek için futbolla alakasız bir insan olmak gerek. bunu diyenin bir spor yazarı olması da ülkemizdeki futbolun nerelerde olduğunun göstergesi.
evleneceği kızda körü körüne bekaret arayan adam için zerre önemi yoktur zira o kulak memesine kadar yalanmış da olsa bakire olsun istemektedir. sonra bir de kendi kendine kurum kurum kurunur "ilk sahibi benim" edasında. kendini kandırdığını anladığında da çok geç olur fakat böyle insanlara da müstahaktır.
akacak iki damla kana değil de beynen sadece kendisine ait olmasını isteyen içinse çok başkadır. o da ne yazılır ne de anlatılır, sadece yaşanır...
"gündeme nasıl gelirim?" muhabbetlerinden olması kuvvetle muhtemeldir. çok merak ediyorum açılımın ne olduğu hakkında en ufak bir fikri var mı?
herkes bildiği işi yapmalı diye boşa dememişler. kendisine buradan sesleniyorum koskoca ilker paşa bile "siyaset bizim işimiz değil, o işi siyasilere bırakalım" derken sen kimsin de gündeme gelmek için saçmalıyorsun. he açılıma desteğin üstünü başını açmaksa ikisi birbirinden farklı şeyler.