Bu sözlüğe üye olurken ne hayallerim vardı bir bilseniz. O zamanlar yaşım 17 idi, gelecekte kurduğum hayalleri bile buraya yazmıştım gelir okurum diye. Gelin görün ki okudum ve bu hayallere ne kadar uzak olduğumu gördüm. Asgari ücretin biraz üzerinde vardiyalı lanet bir işte çalışıyorum. Üst düzey bir mobbing var ve ne yaşam kalitem var ne yaşam hevesim. Her gün uyumadan önce "inşallah yarın gözlerimi hayata açmam" diye umarak uyuyorum. Şuan nişanlıyım nasipse temmuzda düğünüm var, nişanlımı çok seviyorum ama iş yaşamı ve hedeflerime ulaşamamak beni yıldırdı. Ailem için yaşıyorum onlar yaşlı insanlar ve ben ölürsem onlara bakacak kimse yok. Ölürsem eğer nişanlımda çok üzülür. Niyetim ölmek değil aslında yok olmak, böyle hiç hayata gelmemiş olmak. Çünkü ister istemez insanların hayatlarında yer ettim, eğer öleceksem de insanlar benim ölümümden etkilenmesin, nişanlım buna üzülmesin. Sözlük temennimi tekrardan yineliyorum, umarım bu aldığım son nefes olur. Sevdiklerimin üzüleceğinden korkmasam bir dakika bile düşünmem ama ben onları çok seviyorum onlar da beni.
sen şubeden almayı akıl ediyorsun da ben edemiyor muyum? kargonun bulunduğum şehre geldiğini yazmam yakındaki şubeye gelmesiyle aynı anlama mı geliyor? önce bi kargo firmalarının işleyiş şeklini, kargoyu nasıl teslim alabileceğinizi biraz araştırın sonra laf salatası yapın.
salgın hastalık döneminde bile diğer kargolar 3 günde teslimat yaparken ptt kargo 6 gün olmasına rağmen kargoyu getirmedi. yahu kargo anlamsız bir şekilde bulunduğum şehirde bekliyor. müşteri hizmetlerine zaten ulaşılamıyor...
okul öncesi öğretmenliği, özel eğitim öğretmenliği ve sınıf öğretmenliği yeteri kadar eğitim psikolojisi dersi alıyor. hatta şöyle diyeyim eğitimi felsefi, sosyoloji, psikoloji ve biyolojik anlamda inceliyoruz. mesela bir dersin adı erken çocukluk döneminde fen eğitimi ama o derse girişte bile psikolojik temellerini öğreniyoruz.
kısacası öğretmenlikler birçok bilimden yararlandığı gibi psikolojiden de yararlanan eklektik bir alandır.
bugün bir adama akvaryum ve malzemelerini sattım. başta pazarlık yaparken 90 liraya anlaştık yanına gittiğimde 80 liraya düşürmeye çalıştı ben de lambayı getirmediğim için olsun dedim. neyse ayrıldık yolda giderken parayı saydım baktım 75 lira var bende adamın sarığına cübbesine güvendiğim için parayı saymadım. neyse helal olsun dedim yoluma devam ettim. biraz önce aradı dedi ki akvaryumun altı kırık. bende dedim ki sen götürürken kırmışsındır. ben teslim ederken sağlamdı. ayak üstü beni dolandıracaktı adam. gerçi 5 lirayı kaşla göz arasında vermedi ama neyse...
tamamen para ve zaman kaybı olan hobidir kendisi. yaklaşık 10 yıldır bu hobiyle uğraşıyorum yüzlerce lira param gitti. keşke bu parayı bir kütüphane oluşturmak için harcasaydım.
zamanında epey oynamıştım ama 51 leveli hiç geçemedim zaten oyunun en sevdiğim yönü de buydu benim için bir bilmece gibiydi. neyse bir hafta önce tekrar oyuna başlayayım dedim inanın oyuna giremedim bile servere girmeyi sıralı hale getirmişler örneğin; sizi 60. sıraya koyuyor ama sıra 2 saatin sonunda 5 kişi anca ilerliyor. sebebini araştırdım server kapasitesi yetersiz diye böyle bir yola gittiklerini söylüyorlar buna çözüm olarak da para verirseniz sizi oyuna sokacaklarını söylüyorlar. bakın ben programcı veya donanımcı değilim fakat 2020 yılında bir oyun server kapasitesi gibi bir yalanı ortaya atıyorsa ve belli bir kesim buna inanıyorsa o platform artık bir oyun değil sömürü aracı olmuştur.
bitkilerim daha iyi büyüsün diye geçen avmden almıştım. bugün dozunu biraz kaçırdım odam leş gibi kokuyor. halıya ve kalorifer peteğinin arkasına da biraz kaçtı. lanet olsun bu işe şuan uyumakta bile zorlanıyorum. az önce kalkıp bitkileri topraklarını bile bolca banyoda suladım ki koku gitsin ama nafile. halıya tonla deterjan döktüm, peteklerin arkasına oda parfümü döktüm ama koku gitmedi başım ağırıyor sözlük...
edit: an itibariyle fesleğenlerimden birisi gübre yüzünden kurudu.
hepsiburada sitesinden kitaplık aldım bu firmayla gönderiyorlarmış. sözlük başlıklarını ve şikayetvar sitesindeki yazıları okuyunca korkmadım değil. bakalım benim başıma neler gelecek.
edit: biraz geç geldi kargo ama sağlam geldi. önce gelip beni bulamamışlar ve beni 7 kere arayıp üstüne mesaj atmışlar bu sırada dersteydim görmedim. evi bulup teslim etmişler. samimi söylüyorum ürünü teslim etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
erkek düşmanlığının önüne paravan olarak feministliği çekmişler. biraz araştırırsanız katil kelimesi yerine hep erkek kelimesini kullanıyorlar. sürekli kadın cinayetlerini ön plana çıkarıp erkeklerin öldürüldüğü cinayetleri gözardı ediyorlar.
not: öldürülen erkek sayısı kadın sayısından daha fazla. bu istatistik hem dünyada hem de türkiyede geçerlidir. şimdi birkaç kişi ama kadınlar erkekler tarafından öldürülüyor diyecek. hayır efendim erkekler tarafından değil katiller tarafından öldürülüyorlar. genelleme yaparak siz sadece sözde arkasına saklandığınız adalet kelimesini de komikleştiriyorsunuz.
bu ülkenin feministe değil sadece eğitimli insana ihtiyacı var. eğitimli birey de diplomayla değil kendini geliştirmeyle olur.
edit: bu başlığı incelerseniz erkekler değilde nedense hep feministler erkeklere saydırmış. kin ve nefretleri her alanda göz önüne çıkıyor.
gayet kaliteli bir dizi özellikle konu olarak yapılmış diğer doktor dizilerinden daha farklı. ama şunu da demiş olayım bu dizinin içine de aşk girerse diğer diziler gibi boka sarar.
tasarım biraz olsun modernleştirilip özelliklerde hafiften yenilenirse ciddi anlamda tutulur. tek sıkıntı fiyatlandırma; malum tenekeden yapılma sıfır arabalar bile 90 bin liradan başlar oldu.
liseye geçtiğimde bir arkadaşla tanışmıştım; beraber yerdik, beraber gezerdik, beraber ağlardık. aradığım dostu buldum demiştim kendi kendime. ufakta olsa bir arkadaş grubumuz vardı, çok mutluyduk. en azından ben öyle sanıyordum... sonra araya çıkar ilişkileri girdi, menfaatler değişti derken liseye geçmeden önceki yalnızlığıma geri döndüm. lise bitti üniversite başladı yalnızlık kendini daha da hissettirir oldu.
vize ve final zamanları kendimi bolca inandırıp vicdanımı rahatlattığım yalandır. örneğin; saat 8 de uyandım, kahvaltımı hazırlayıp yedim, çikolata da yedim ki motive olayım. sonra vazgeçtim yatağa tekrar geçtim. saat 4 de sınavım var. umarım kalmam sözlük...
akvaryumlarda azot döngüsünü oluşturmak oldukça basittir. gerekenler; sadece filitre.
akvaryumu su ile doldurduktan sonra filitreyi takıp çalıştırıyoruz. 24 saat sonra çok az yemi boş akvaryuma atıyoruz 1 hafta bekliyoruz. canlıları da eklerken canlı yüküyle eşdeğer bir biçimde bakterileri artırmak için azar azar canlı eklemesi yapıyoruz(örneğin: akvaryumda 9 tane balık olacaksa 3 gün arayla üçer üçer ekleyebilirsiniz). bir anda bütün canlıları eklersek akvaryumun biyolojik yükü fazla olur bakteriler su dengesini kurmakta zorlanır amonyak patlaması veya en iyi ihtimalle nitrit patlamasi olur. birinci ihtimalde balıklar hemen ölür, ikinci ihtimalde balıkların nefes almada zorlandıklarını fark eder hemen müdahale edersiniz. ama sonuç olarak balıklar zarar görebilir. o yüzden azot döngüsü oturmamış akvaryumlara canlı eklemesi yapmamalıyız.
not: akvaryumda kullanacığınız bazı ilaçlar bakteri kültürüne zarar verecektir. bakteri kültürü oluşturmak için; su düzenleyici, bakteri kültürü gibi safsatalara para dökmeyin.
uyarı: balık ilaçları akvaryumdaki yararlı bakterileri öldürür ve azot dengesini bozar. tedavileri karantina akvaryumlarında yapmanızı tavsiye ederim.