ca mest egal
152 (çikita muz)
dokuzuncu nesil yazar 10 takipçi 80.73 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    unutulmaz film replikleri

    8479.
  1. Sen de anla artık başka yolu yok bunun. Yazıkmış, kılmış, tüymüş hepsi hesap edildi bunların ya, her şeye hazırım diyorum sana. De ki iyilik ediyorsun, de ki sevap işliyorsun, herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koyduğumun hayatında. Benimkisi de sensin, ne yapıyim!

    Geçen gece çocuk hastaydı. ilacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni. Dönerken bir meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık. Sonra gözümü bi açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım, başımda bi çocuk; “Kalk abi” diyor “Kars’a geldik”. Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim: “Allahım nerdeyim ben, burası neresi?”. Sonra güç bela burayı buldum.

    Kapının önünde durup düşündüm.

    Dedim, “Bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin.”. “iyi düşün” dedim. Düşündüm, düşündüm, ama olmadı, dönemedim. Sonra “Bak oğlum” dedim kendi kendime. “Yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, uslu uslu yürü şimdi.”

    2006 / Zeki Demirkubuz / Kader
    1 ...
  2. sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

    16140.
  3. Dolu dolu 3 sene bitmiş bugün sen hayatıma değeli. Her şey yolunda gitseydi doğum gününü kutlayacaktık bugün birlikte ve tabi ki ömrüme de doğmanın yıl dönümünü..
    Doğum günün kutlu olsun can, en güzel, en mutlu, en huzurlu yıllar seninle olsun.
    Lütfen dinle; senin için,

    https://youtu.be/NrkHLyuj7sM
    2 ...
  4. gecenin şiiri

    11242.
  5. izninle,
    duraklara yapıştırdığımız dizelerden en güzelini senin için koparıp,
    kış toprağı terk ederken bahara kollarında sarılıp ,
    bir bir tüm keşkelerinden bizi sıyırıp sana bir iyi ki bırakmak isterim.

    dudaklarında belli belirsiz bir fısıltıya dönüşen tüm umutları
    çıtaların arasına saklamak isterim.

    izninle,
    dağın eteklerinde çalan zillerden saçlarına takılan rüzgarı
    parmak uçlarımla dağıtmak ,
    seni şehrin tüm kalabalığını kıskandıran bir çoşkuyla
    o kaldırımdan kaldırmak
    kusurlarına rağmen sevecek şefkatle
    kusurlarını dahi sevecek şehvetle
    riyalardan arınmış en muhteşem hakikatle
    güneşin battığı o yerde

    o uçurtmayı , seninle uçurmak isterim.

    çünkü sen .
    çoraplarını çekmecesine koyarak hatrı sayılır bir takdiri hak ediyorsun.

    çünkü sen.
    yemeğini soğutmadan masaya gelmiş gibi geliyorsun.

    çünkü sen.
    sen işte.
    adımlarının sesini dahi merakla bekletiyorsun.
    1 ...
  6. yurt

    39.
  7. Nuri Bilge Ceylan’ın uzak filminde Mahmut karakterini canlandıran Muzaffer Özdemir’in senaryosunu yazıp yönettiği 2012 yapımı sanat filmidir.
    Böyle bir filmin varlığından yeni haberim oldu ve fragmanını gördükten sonra hemen filmi izlemek istedim.
    Fikrimce filmin senaryo derinliği çok derin ve etkili değil ancak görüntü kalitesi ve fotoğrafik kompozisyon olarak kesinlikle çok başarılı diyebilirim. Muzaffer Erdoğan’ın NBC ile daha önce çalıştığı ve onun ekolünden esintiler yansıttığı filmi izlerken çok net anlaşılıyor. Ancak NBC’nin aksine senaryo konusunda Çehov’un aksine Turgenyev, Lermontov ya da Gogol’dan esintiler taşıyor desek isabetsiz olmaz. Bireyden ziyade toplumsal problemler ön planda ve oyuncular da buna göre karakterize edilmiş diyebilirim. Fragmanı izlemek isteyenler için linki aşağıya bırakıyorum;

    https://youtu.be/1zXsga38VNA
    0 ...
  8. gecenin şarkısı

    29157.
  9. seni düşünürüm

    17.
  10. Seni düşünürüm
    Anamın kokusu gelir burnuma
    Dünya güzeli anamın

    Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
    Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
    Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü

    Sebebi ne
    Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
    Sen böyle uzakken senin sesini duyup
    Yerimden fırlamamın sebebi ne?

    Diz çöküp bakarım ellerine
    Ellerine dokunmak isterim
    Dokunamam
    Arkasından camın
    Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm
    Alaca karanlığımda oynadığım dramın

    Nâzım’ın can alıcı dizelere sahip şiiridir.
    0 ...
  11. gecenin şiiri

    10947.
  12. Gözlerin gözlerime değince
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Beni sevmiyordun, bilirdim
    Bir sevdiğin vardı, duyardım
    Çöp gibi bir oğlan, ipince
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Ne vakit karşımda görsem
    Öldüreceğimden korkardım
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Ne vakit Maçka'dan geçsem
    Limanda hep gemiler olurdu
    Ağaçlar kuş gibi gülerdi
    Sessizce bir cigara yakardın
    Parmaklarımın ucunu yakardın
    Kirpiklerini eğerdin, bakardın
    Üşürdüm, içim ürperirdi
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Akşamlar bir roman gibi biterdi
    Jezabel kan içinde yatardı
    Limandan bir gemi giderdi
    Sen kalkıp ona giderdin
    Benzin mum gibi giderdin
    Sabaha kadar kalırdın
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Güldü mü cenazeye benzerdi
    Hele seni kollarına aldı mı
    Felaketim olurdu, ağlardım

    Attila ilhan
    3 ...
  13. anın görüntüsü

    28529.
  14. gecenin şiiri

    10692.
  15. Biliyorum sana giden yollar kapalı
    Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

    Ne kadar yakından ve arada uçurum;
    insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

    Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
    Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

    Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
    Ben artık adam olmam bu derde düşeli

    Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
    Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

    Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
    Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

    Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
    Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

    Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
    Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

    Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
    Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

    Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
    Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

    Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
    Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

    Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
    Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

    inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
    Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

    Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
    Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

    Cemal Süreya
    2 ...
  16. sözlük yazarlarının itirafları

    153773.
  17. Eski nişanlısı evlenmiş kısa bir süre önce. Onun buna üzüldüğünü biliyorum. Evlenen “eski nişanlı” arkadaş da nispet yaparcasına eşiyle olan düğün fotoğrafını pp yapmış.
    Şimdi ben biliyorum benimki sıkılıyor bu duruma, neden o fotoğrafta olan ben değilim diye aklından geçiyor biliyorum. Bu soruyu sormasının nedeni ise aşk sevgi falan değil, sadece olmamışlık duygusunun verdiği dürtüyle yapıyor bunu.
    Şimdi zannediyorum kendisi de evlenme planları yapacaktır hatta belki yapıyordur, ne de olsa kardeşi de evlendi yakın bir zaman önce. Evde kaldım psikolojisine girmeye meyilli, evlenmeye niyetli bir arkadaş zaten kendisi (bunları kötü anlamda söylemiyorum, normaldir). Geçenlerde gördüm, metroya çıkan yolda el ele gidiyorlardı biriyle önümden. Evim oraya çok yakın, her gün birden çok defa kullanıyorum o yolu, o an da o tesadüf oldu işte. Eve gidip içkiye yumulmak dışında bir şey yapmadım. Neyse dönelim hikayeye; şimdi hepten gaza gelmiştir bizimki. Bir şey yapmalıyım, bir şey yapmalıyım diye diye dolanıyordur kendince. Her neyse...
    Lan hayatımız hepten aşkı memnuya döndü amk. Beni soracak olursanız; hikayenin hiç bir yerindeyim ve sadece kendime seyirciyim.
    1 ...
  18. geceye bir video bırak

    1.
  19. gecenin şiiri

    10376.
  20. füruğ'dan gelsin, eski günlerden...

    bu gece gözlerinin göğünden
    şiirime yıldız yağıyor
    kağıtların beyaz sessizliğinde
    kıvılcım ekiyor pençelerim

    sıtmalı, divane şiirim
    arzuların yarığından mahçup
    yeniden yakıyor vücudunu onun
    ateşlerin ebedi susuzluğu

    evet, sevmenin başlangıcıdır bu
    gerçi belirsizdir yolun sonu
    ama ben artık düşünmüyorum sonu
    sevmektir güzel olan çünkü

    karanlıktan sakınmak niye
    gece elmas damlalarıyla doludur
    geceden geriye kalansa
    sarhoş eden leylak kokusudur

    ah bırak kaybolayım sende
    benden iz sürerek bulamasın artık kimse izimi
    yakıcı ruhun ve nemli ahın
    şarkımın gövdesinde essin dursun

    ah bırak bu açık pencereden
    rüyaların ipekleri üzerinde uyuyarak
    ışıltılı bir kanatla uçayım
    dünyanın hisarlarından geçeyim

    hayattan ne istiyorum biliyorsun
    ben sen olayım, sen, tepeden tırnağa sen
    bin defa gelmek mümkün olsa dünyaya
    her defasında sen, her defasında sen

    bir denizdir bende saklı olan
    ne zaman güç bulacağım saklamaya kendimi
    keşke sana bu korkulu tufanı
    anlatacak gücüm olsaydı

    öyle doluyum ki seninle
    çöllerde koşmak
    dağa taşa vurmak başımı
    gövdemi dalgalara atmak istiyorum

    öyle doluyum ki seninle
    kendimden döküleceğim toz gibi
    bastığın yere baş koyacağım usulca
    uçarı gölgene asılıp kalacağım

    evet, sevmenin başlangıcıdır bu
    gerçi belirsizdir yolun sonu
    ama ben artık düşünmüyorum sonu
    sevmektir güzel olan çünkü.

    linkteki müzik eşliğinde daha bir güzeldir.
    https://www.youtube.com/watch?v=NGs38M2e2xA
    0 ...
  21. düşün ki o bunu okuyor

    1008.
  22. Uzağım senden, uzağındayım. Evimle iş yerinin arasında en fazla 10 dakika var oysa, ama keşke gel deseydin de gerekirse mars’ta olaydın, inan ne yapar eder gelirdim.
    Hiç bir şekilde senin varlığın üzerinden ihtimaller kurmuyorum artık. Öğrenilmiş çaresizlik üzerine doktora yapıyorum.
    Ama istiyorum ki şunu da bil; her ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım, kimin nesi olursan ol, benim için hep “başka”sın. Hep benimlesin, kırk yıl da geçse hep sevileceksin, biliyorsun bende zaman eksiltemiyor seni.
    2 ...
  23. kış uykusu

    189.
  24. “Nihal…
    Gitmedim.
    Gidemedim.
    Artık yaşlandım mı, kafayı mı oynattım, yoksa başka bir adam mı oldum, nasıl istersen öyle düşün.
    Bilemiyorum.
    Ama birkaç gündür içime yerleşen yeni adam gitmeme izin vermiyor.
    Nolur sen de gitmemi isteme.
    Anladım ki artık beni istanbul’a çağıran bir şey yok.
    Her yerde olduğu gibi orada da her şey yabancı bana.
    Bilmeni isterim ki, senden başka yakınım yok.
    Seni her dakika, her saniye özlüyorum.
    Ama gururum el vermediği için hiçbir zaman söyleyemiyorum.
    Senden ayrılmanın benim için ne derece korkunç hatta olanaksız olduğunu çok iyi biliyorum.
    Tıpkı artık beni sevmediğini bildiğim gibi.
    Biliyorum, eski günlere dönemeyiz.
    Gerek de yok buna.
    Beni bir uşağın gibi, bir kölen gibi yanına al.
    Ve hayatımıza senin istediğin gibi de olsa devam etmemize izin ver.
    Beni affet…”
    7 ...
  25. sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

    13625.
  26. Tam 2 sene olmuş bugün sen aklıma düşeli...
    Değerini bilememek ve pişmanlık duygusunun verdiği, hissedilen bir acı var hala.
    Her neyse..
    Doğum günün kutlu olsun, umarım en güzel ve en huzurlu seneler, en mutlu zamanlar senin olsun “başka” insan.
    Nice senelere...
    0 ...
  27. loving vincent

    6.
  28. Baştan sona kusursuzca kurgulanıp, olay akışının mükemmel şekilde sağlandığı mükemmel film.
    66 bin resmin böylesine uyumlu ve etkileyici biçimde sinemaya aktarılması yoğun bir emek istiyor.
    izlenmesini şiddetle tavsiye ederim.
    4 ...
  29. okunduğunda ufku 2 katına çıkaran ince kitaplar

    80.
  30. cagdas bir urperti

    2.
  31. ...
    Yüzümü kınından çıkaran sensin
    pencereyi getiren aklıma
    sanki güzmüş
    sevecenliğe sarınmak istiyormuş gibi
    sanki canım
    yüzümü sensin biriktiren kitaplara.
    Çocuklar sinemada bir atlı alkışlıyor
    bu yüzden seviyorum seni
    bizimkiler bu yüzden yeniyor ötekileri
    ve karnının kurşun işleyen karanlığı
    hüznün namusunu savunan ellerin
    Fidel Castro'yu övüyor bana
    bunun için.
    Benliğim kurtlanmış bir çocuğu
    sıkıştıradursun beynimde
    yengiyi yabanca söken
    avucunun
    avucunun böğürtlenlerine abanmak istiyor canım
    böyle geçiyor içimden.
    0 ...
  32. waiting for godot

    95.
  33. Beckett’ın hayatın dinamiğiyle paralellik gösteren aşmış oyunudur.

    --spoiler--

    Estragon: insan biliyorsa eğer.
    Vladimir: Sabretmekten yılmaz.
    Estragon: Ne beklemek gerektiğini biliyorsa.
    Vladimir: Endişeye mahal yoktur.
    Estragon: Sadece bekler.

    --spoiler--
    0 ...
  34. look back in anger

    5.
  35. john osborne'un yazdığı modern dönem oyunudur.

    --spoiler--

    jimmy porter: cenazeye bir çiçek bile göndermedin. küçük bir demet çiçek bile. bunu da esirgedin benden değil mi?

    dört başı mamur bir haksızlıktı bu! hep yanlış insanlar aç kalıyor, yanlış insanlar seviliyor, yanlış insanlar ölüyor!
    düşüncenin ve ruhun; kendi kadar kuvvetli bir şey arayan ateşli, yiğitçe bir yanı olduğuna inanmakta haksızmıydım gerçekten? bu dünyadaki en sağlam, en güçlü varlıklar, aynı zamanda en yalnız olanlar. karanlık ormanda, kendi nefesinin peşinden giden ihtiyar bir ayı gibi. ne onu rahatlatacak dostları, ne de ısıtacak bir yuvası var. o haykırış, bir korkağın sesi olamaz, değil mi?

    o korkunç partide seni ilk gördüğüm geceyi hatırlıyor musun? farketmemiştin beni pek. ama ben bütün gece gözledim seni. harikulade bir ruh sukunetine sahip gibiydin. istediğim şeyin bu olduğunu biliyordum. o çeşit kuvvete sahip olmak için çok dayanıklı olmak gerekir. sukunete erme gücü. ancak evlendikten sonra anladım bunun sukunet olmadığını. huzura ermek için, önce didinmelisin. sen ise yolunda yolunda gitmeyen hiçbir şeyle karşılaşmamış, bir damla ter dökmemiştin hayatında.

    kaybedilmiş bir davayım belki, ama beni sevseydin, önemi kalmazdı hiçbir şeyin.

    alison porter: önemi yok! ben hatalıydım, hatalıydım! tarafsız olmak istemiyorum, bir azize olmayı istemiyorum. kaybedilmiş bir dava olmak istiyorum ben de. bozulmuş, değersiz olmak istiyorum!

    anlamıyor musun? yok oldu! yok oldu! gövdemdeki o çaresiz varlık... orada emniyette, tehlikeden uzak sanıyordum onu. kimse alamazdı benden. benimdi, benim sorumluluğumdu. ama kaybettim onu.
    ölmekti tüm dileğim. nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum bunun. böylesine korkunç olabileceğini düşünmemiştim! acı içindeydim. bütün düşünebildiğim sen ve kaybettiğim o varlıktı.
    şimdi, bu aptal, çirkin, bu rezil halimi görebilseydi diye düşünüyordum hep. bunları hissetmemi ne kadar istemişti. benim düşmüşlüğümün tadına varmayı istemişti! ateşin orta yerindeyim, yanıyorum ve sadece ölmek istiyorum! çocuğumla ödedim bunu...
    ve bir başka çocuğa sahip olma şansımla. ama ne çıkar? benden istediği buydu!

    görmüyor musun! çamurdayım işte nihayet! alçalmışım, yerlerde sürünüyorum!

    jimmy porter: yapma, yapma nolur... geçti artık, geçti şimdi. nolur, ben... ben... bir daha hiç...

    --spoiler--
    0 ...
  36. terziler geldiler

    4.
  37. ...
    Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız senin karşında,
    Alışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği.
    Dizeleriyle gerçekliği ve yaşamın keskinliğini, iyinin çok da iyi olamayışını, iyinin iyiye yetemeyişini bir kez daha idrak ettiren, yaşam biçimini tarif ederken tercüman olan şiirdir.
    0 ...
  38. hak ettiği değeri görememiş türk filmleri

    1.
  39. Hak ettiği değer verilmemiş olan türk yapımı filmlerdir.
    (bkz: uzak)
    (bkz: sevmek zamanı)
    (bkz: ferahfeza)
    (bkz: kosmos)
    2 ...
  40. ahlat ağacı

    7.
  41. Nuri Bilge Ceylan'ın merakla beklediğim son filmi. Aylardır hayatıma heyecan katan tek detay. Konusu itibariyle oldukça gerçekçi örnekler barındırdığını düşündüren filmdir. Filmde işlenen söz konusu baba-oğul çatışması toplumumuzda epey rastlanan bir durumdur. Yönetmenin yine bizi gerçekliğin olanca gücüyle yüz yüze bırakacağı aşikar.
    iş seyahati sebebiyle bir kaç gün geçirdiğim Çanakkale'de çekimlerini izleme imkanı yakaladığım gümbür gümbür gelen filmdir. Hadi bakalım.
    2 ...
  42. günün sözü

    7419.
  43. O, kendim olmam için bende eksik olan şeydi.

    Murat Menteş
    5 ...
  44. gecenin şiiri

    7899.
  45. sen el kadar bir kadınsındır
    sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
    bazı ağaçlara kapı komşu
    bazı çiçeklerin andırdığı
    iş bu kadarla bitse iyi
    bir insan edinmişsindir kendine
    bir şarkı edinmişsindir, bir umut
    güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
    saçlarınla beraber penceredeyken
    besbelli arandığından haberli
    gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
    sevgili.
    2 ...
  46. kış gecesi

    2.
  47. frantz

    1.
  48. Youth'tan sonra çıtayı bir level daha yukarı çeken françois ozon filmi. Youth'un zihnimde bıraktıklarını anımsayarak izledim filmi. Şüphesiz çok iyi. Filmden çıkınca louvre müzesine gidip monet'nin intihar isimli tablosunu görmeyi çok istedim.
    Yönetmenin flashbacklerde(ki bunlar anımsanan güzel zamanlar) renkli sahneler kullanması çok etkileyici ve profesyonelce olmuş. Fotografik derinlik olarak filme notum tam. Son sahnesinde ise yaşama dair gerçek detaylar barındırıyor. Monet'nin tablosuna ise farklı bir gözle bakabilmek açısından ufuk açıcı.
    2 ...
  49. i daniel blake

    2.
  50. Başka çarşamba dahilinde ön gösteriminde izleme imkanı yakaladığım ken loach filmi.
    Beklentilerimi büyük oranda boşa çıkartan, cannes'da altın palmiye almasına şaşırdığım filmdir. Hikayenin aşırı klişe olması ve filmin sonunda yaşanacak olanın en başından tahmin edilebilmesi filmi vasat gruba dahil edebilmek için yeterlidir. Daniel Blake'in ismini duvara yazdığı sahne dışında etkilendiğim bir tarafı olmamıştır.
    Bu filmle zaman kaybedeceğinize yeşim ustaoğlundan tereddütü izleyin der geçerim.
    0 ...
  51. ben ruhi bey nasılım

    44.
  52. karşı sanat merkezinde dün gece gittiğim, edip cansever şiirinden uyarlama monolog tiyatro oyunudur. büyükşehir yalnızlığını en iyi tasvir eden yapıtlardan biridir. özellikle benim gibi mehmet pişkin'in intiharından etkilenen bireyler için etkisi yadsınamazdır.
    herkese tavsiye ederim.
    0 ...
  53. gecenin şiiri

    7596.
  54. gülşiir
    geceyarısı, karanlık bir bozkırda
    ışıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
    içinde onca insan, içinde dünya...
    soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
    ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
    haklı olan kim bu kargaşada?
    ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
    ucu bucağı olmayan bu çığlığın
    ortasında nasıl barışılabilir?
    anlamak isterim, hangi yasa
    bir beşikle bir darağacını
    aynı ağaçtan, ne adına varedebilir?

    sorular sormak için geldim şu dünyaya
    yasım acıların yasıdır
    boynumu üzgün bir çiçek gibi kırıp da
    yollara düştüğümde, başımda deniz köpüklerinden
    ya da sabah yellerinden bir taçla
    yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım
    geceyi günle, acıyı sevinçle kardığım
    bu söylencenin bir yerinde durakladım
    ve anlatamadım, konuşamadım bir daha.

    acını ödünç ver bana, gözyaşlarını
    damarlarında uyuyan sevinci ödünç ver
    yitirdim çünkü onları da..
    ilenmiyorum, el çırpmıyorum artık
    ne aklımda yaşadıklarım üstüne düşünceler
    ne de geleceğime dair bir tasa.
    gelirken çan çalmıyor yalnızlık
    bir adam, bir sokak, bir ev
    yüzle, gülüşler, susuşlar boyunca

    soruların vardı senin, ne çok soruların
    gözlerin dünyayı eleyip dururdu boyuna
    bir fısıltı gibi başladı sevgim
    çığlık oldu, kağıtlarda çiçek açtı sonra
    sonrası...mutlu bile olduk bazı
    artık sen yadsısan da ne kadar
    ya da ben bilmiyorum mutluluk nedir
    anlatsın yollar, yollar, yollar...

    şimdi gece, soluğumu verdim içime
    az önce kağıtlara gül kuruları serptim
    dolaplardan kekik, nane kokuları çıkardım
    öylece serptim, seni yazacağım diye
    sen ki, deniz görmemiş bir deniz kızısın
    aklımın almadığı bir yerde, öylesin
    şimdi gece, iki kişilik bu yalnızlık
    bize artık yeter de artar bile...

    dünyanın ölümünü gördüm, suyun toprağın
    en yakın dostlarımın birer birer
    vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların
    ölümünü gördüm, ama kimse
    inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin!
    yaşam ki bir kum saatidir usulca akan
    dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkca
    yaşımız biraz da sevgilerimizin akranıdır
    vereceğimiz tek şey budur dünyaya.

    şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen
    yüreğimi bir gün yollara atarsam
    bir gün bir nehir yataklarına dolarsam, korkarım
    suyumun çoğu senden yana akacak
    bütün sözcüklere adını ekleyeceğim
    güldeniz, gülekmek, gülyağmur, gülsarap
    gülaşk, gülsiir, gülahmet, gülerhan
    ey gül yaşamım, yitip giden düşlerim!

    gecelerdi, solgun - sessiz tüterdi yüzün
    yatağımda bir kımıltıydın, dilimde türkü
    uykusunda konuşurken sesini öptüğüm
    varmak için beyninin kıvrak dağ yollarına
    kokundu, bedenimi saran o ince buğu
    esintisinde usul usul yürüdüğüm
    ki değişmem yaseminlerle, portakal ağaçlarıyla..

    sanki bir kız yürürdü yollarda
    evimin sokağına girer, paspasa ayaklarını silerdi
    kapımı açardı gümüş bir anahtarla
    sanki hep gelirdi, sevişirdik bazı, konuşurduk
    tozlu kitapların yığıldığı odalarda
    kalırdı duvarlarda gülüşünden bir tini
    yatağımda bedeninden bir oyuk.

    benimse ellerim titrerdi, alnının aklığından
    saçlarına saçlarına doğru titrerdi
    şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerim
    titremiyor artık , yolunu biliyor şimdi
    geceyarılarını çoktan geçti
    bu şiir bitmeyince varolmayacak ellerim
    ellerim uykusuz, ellerim geberesiye yalnız
    süzülüp alçalıyor karanlığa doğru.

    bütün yaşamım seninle geçiyor belleğimden
    seninle var ve seninle sürüp gidecek artık
    bir akdeniz kentinde limon koklayan
    ve hep ufkun ardına bakan çocuk
    acıyı buldu sonunda, kanayan bir gülden
    çaldı yüzünü bir yaşamlık
    geçer şimdi dumanlı bir kentin sokaklarından
    şaire çıkar adı - az buçuk kaçık.

    yeryüzünden silinmiş ırkların sonuncusuyum ben
    oturup da şimdi aşk şiiri yazmam bundan
    gülsün köpek sürüsü, lime lime edip
    bu dizeleri, satsınlar haraç-mezat
    doğru, benden sonra da tufan kopmayacak
    ama haykıracağım laflarını tuzla kesip
    yitip giden bu aşkı, nefesim tükenene dek.

    beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular
    neresinde yanıldık biz bu yaşamın?
    hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı
    acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak?
    kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar
    ödüm kopuyor, bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye
    yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye
    hep direnen bir yanım kalacak
    adımın soluk izi, acının seyir defterinde.

    şimdi gece, bindokuzyüzseksenikiyle
    üçyüzaltmışbeşi çarp - oradayım işte
    yorgun değilim, umarsızım yalnızca
    geçmişle geleceğin öpüştüğü yerde bir nokta
    gibiyim ve çoktan dürüldü defterim
    uçurumlar üstünde uçuşur dizelerim
    onlara köprü olacak bir beden yoksa da..

    bu benim yalnızlığım, dalsızlığım benim
    kana kana içtiğim çeşmelerden susayarak ayrılmak
    titreyen bir ışık karanlıklarda
    onu kim görebilir, kim tanıyabilir?
    sonuda hep bir soruyla karşı karşıya kalmak
    boynumun borcu bu, ödenmedi yıllardır.

    her aşktan böyle bir şiir kaldı bende
    yaşamımın bir dilimini özetleyen
    unutuşun çiçekleri bunun için hiç açmıyor
    donuyor bir gülüş tek bir dizede
    yaşanmış yüzlerce anı, buruk bir özlem
    çivileniyor beynimin bir yerlerine
    geride -hayır- acılar filan da kalmıyor
    bir boşluk yalnızca, uçurumlara özenen.

    nefret ediyorum ve seviyorum seni
    girdiğin bütün kapıları açık bırak
    birazdan git diyebilirim çünkü..
    çağım yalnız bırakmıyor beni, ellerini
    tutuşumda, usulca öpüşümde dudağını
    çağım aramızda çekilen kanlı bir bayrak
    uzayan, akan bir irin yolu gibi.

    sözcükleri güden çobanları var kalbimin
    beynimin yaşamı saran kıskaçları
    bitsin dediğim yerde bunun için başlıyorum
    yitirdiğim her şeye dönüp de bakmam bundan
    sensin yalnızlığa uzanan yolların düğüm yeri
    ama şu anda içimde öyle çoğulsun ki
    böyle irkilmezdim dünyayı kucaklasam.

    çapraz yalnızlıklar astım göğsüme
    yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur
    gözlerle, dillerle kuşatılmış bir ülke
    kalbimdir ona tek sınır
    susmayı bunun için severim bir çığlık gibi
    donup kalır sesim kendi göğünde
    onu ne anlayan, ne de duyan bulunur.

    yaşamım sonsuz bir hac yolculuğuna dönüşüyor burada
    kendi içimde ya da uzak yollarda
    bulduğum ve yitirdiğim bütün varlıklar
    bir mozayiğe biçim veriyorlar sessizce..
    bende dünyanın acısıyla sevinci öpüşüyor
    ırmakların birleştiği o nokta benim
    itilip tekmelendiğim bütün kapılarda
    bana atılan her taş şimdi çiçek açıyor.

    bir gün anlarsın beni neden suskunum
    dünya içimde konuşurken böyle
    bedenimi aşıyor yorgunluğum
    karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor
    bu öyle bir çığlık ki, susuşlar kalıyor geride
    ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor.

    adını çoktan unuttun yüzün aklımda
    ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorum
    ama her güzellik nasılsa kendi adını bulur
    bunun için ben gül dedim sana..
    yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa
    kökleri toprağı saramaz olur
    üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan

    söylenecek bir tek sözüm kalmazsa
    çizerim yüzünü kuşların kanatlarına
    her çırpınışta gökyüzüne dağılır
    yüzün, hücrelerine varana dek uçuşur.

    kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor
    parklar, sokaklar, söylenmiş ya da söylenmemiş sözler

    yazdıkça biraz daha unutuyorum seni
    ve her yerde düş tacirleri, şiirseviciler
    bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar aptalca
    büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü
    ben aşkın son hasatçısı, son peygamber
    gülünç, soyu tükenmiş bir varlığı oynuyorum boyuna.

    sana artık bir sığınak olsun bu şiir
    noterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır
    düşün, kalemimi sen tuttun yazarken
    yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi
    öyle acemilikler yaptım ki ben
    hiç kalır bu şiir onların yanında ve
    nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen.

    görüp göreceği son şey bu şiirdir dünyanın
    çığlığımdan arta kalan bunlar olacak
    aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum
    bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak
    yakınmıyorum, yerinmiyorum hiçbir şeyle
    kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir
    bir yeniyetmenin altını çizeceği dizeler benden
    senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak...
    1 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük