"tkp kimlerden oy istemiyor?" temalı videolarla ilginç bir propaganda yöntemine imza atmış partidir.yalnız bu video serilerinin ikincisinde yankılanan "yaşasın renklerin kardeşliği" sloganlarının yerini "yaşasın halkların kardeşliği" alsın istiyor insan. http://haber.sol.org.tr/s...re-konu-oldu-haberi-41755
ismet inönü'nün politika kariyerini engelleyememesidir. böylece nesiller Atatürk'ü kendisinin hiç istemeyeceği bir şekilde asla hata yapmayan, kusursuz bir insan olarak tanıdı. tartışılamazlık, eleştirilemezlik yüzünden, fikirlerini daha ileriye götürebilmek için gereken dialektik fırsatı kaçırıldı ve bağımsızlık mücadelesi sayesinde halkın kazanımı olan kavramların içi boşaltıldı.
kendi siteleri içindeki ve internetteki arama motorlarının bütün inceliklerini kullanmama rağmen türkan albayrak 'ın uzunca bir süredir sürdürüp, kazandığı direniş ile ilgili habere rastlanmayan gazete.
değişebildiğinde "oy verecek parti mi var" diyenlerin umudu olabilecek partidir. ama bu değişimin niteliği hakkında bülent forta' nın yazdığı yazı çoğu insanın düşüncelerine tercüman olmuştur.
özellikle şu paragraf ; "chpnin demokrasiyi ve özgürlükleri savunan; kürt sorununda, türban sorununda ileri çözümler ortaya koyan bir parti haline dönüşmesi; sınıfsal olarak ezilenlerin sorunlarına eğilmesi genel olarak sol açısından da ülke açısından da hayırlı bir durumdur. elbette kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan bir siyasal parti ezilenlerin temsilcisi olma noktasında yapısal olarak kısıtlı kalmaya mahkûm olduğunu unutmadan.
solun bu noktada konumlanması gereken zemin küresel kapitalizmin gelmiş olduğu aşamayı bütün yönleriyle kavramak ve buna karşı muhalefet yürütmenin düşünsel ve pratik yollarını bulmaktır. gerçek bir değişim bu değişime ihtiyacı olan kesimlerin öncülüğünde gerçekleşebilir. bu bir olgu haline gelmediği sürece küresel kapitalizmin toplumsal hayatın bütün dokularına yayılan eski rejimleri ortadan kaldıran yeni eğemenlik biçimleri üreten düzenini değişim olarak kutsama yanılgısı sürüp gider. "
makamından dolayı mıdır bilinmez, kolay hedeftir. keşke vaktiyle demirel, erbakan ve ecevit' e de bu kadar kolay git diyebilseydik, tartışma programlarında ömrünü bir parti için kimine göre heba, kimine göre feda etmiş görüşlerine hiç katılmadığım ama inandığı bir mücadele için ortaya hayatını koymuş bir insan portresinden dolayı saygı duyduğum bu yaşlı adamla dalga geçildiği gibi keşke diğer dinazorlarla da dalga geçebilseydik.
görevini on yıllar öncesi yapması gerektiği gibi bırakmalıdır. hatta sadece önder sav değil, başlıca chp' yi ve sonrasında da türkiye' deki sosyal demokrat hareketi esir almış, statükocu zihniyette önder sav' ile birlikte bırakmalıdır.
bir konu hakkında teorik birikimi olmayan, o konu hakkında beyin fırtınası yapmamış, konuyla ilgili düşüncelerini çevresinden, birkaç köşe yazısından ve tartışma programından derlemiş her insanın düşeceği duruma düşmüştür. konuşma genel itibariyle tutarsızdır ama ben yine de söyledikleriyle ifade etmek istediklerinin farklı olduğunu düşünüyorum. konuşmasında kendi türban algısını tam anlamıyla ifade edememiş bir öğretmen adayıdır. ve bu durumu da göz önüne aldığımda onun hangi korkularla endişelerle bu çok makul olmayan tespitlere ulaştığını anlamaya çalışabiliyorum.
sırrı süreyya önder 'in tek cümlelik tespitine konu olmuş, müslümanım diyenin kafa yorup araştırması gereken, acılara ezelden evvele tümleç olmuş, olacak şehir.
"kerbela islam'ın yoksul elinden alınıp zenginin insafına terk edildiği yerdir" .
istanbul kitap fuarı' nda, ayrıntı yayınları' nın düzenlediği "sol ve din" konulu söyleşiye katılmış yönetmen. söyleşiye katılmadım ama haberde insanın boğazını düğüm düğüm düğümleyen aforizması, insanı yüreği kanarken düşündürecek cinsten; ""kerbela islam' ın yoksul elinden alınıp zenginin insafına terk edildiği yerdir" .
en azından, bir insanın hayattan zevk alıp almadığını yazdığı başlıklardan kestirmez. sol framede gereksiz tonlarca başlığa rağmen sabredip, ülkem insanının sorunları ile ilgili düşünür taşınır tartışır. hangi görüşten olursa olsun tutarlı örneklerle açıklanmış fikirler diyalektiğe hizmet eder ve günün birinde ulaşılacak çözümde mutlaka katkısı vardır.
futbolu bir zaten seks olarak algılayıp, tezahüratlarından, gazete manşetlerine ortalığı ele geçirmiş cinsiyetçi dilden gram rahatsızlık duymayan, sevgilisinin, kız kardeşinin yanında utanmadan "gasaraya nasıl çaktık, nasıl soktuk "" şeklinde gezinen yurdum insanını çok zorlayacak soru.
"kişinin bildiği anlatabildiği kadardır" düsturuyla ele alındığında, acaba bunları yanlış mı tanıdık dememize sebebiyet verebilecek iddiadır. ideolojik tartışmalardan çok, sistematik çatışmalardı yıllarca gördüğümüz. bolca satır, bıçak içeren. bunu düşünebilen insanın kolayca ikna olmayacağını düşünerek iki eski yazımı tekrar paylaşmak isterim.
(bkz: komünistlerin potansiyel terörist olması)
(bkz: solcuların kültürlü olduklarını sanmaları)
insanları buluşturması gerekirken, tam tersine ayrıştıran gün. başlıkta çokça yılmaz özdil den alıntı yapılmış. belki bir iki cümlesinde haklı yılmaz özdil ama
--spoiler-
hafızanızı yitirdiyseniz... mitoloji kurcalayıp, taaa milattan önceye gitmenin âlemi yok, ananıza babanıza sorun, var mıydı bu ülkede böyle bir bayram?--spoiler-
yorumu gerçekten trajikomik. sanki farklı bir ülkede yaşamış bu adam. cezaevlerinin işkencehane olmadığı, insanların düşüncelerinden ötürü yargılanıp, hücrelere tıkılmadığı bir ülkede yaşamış. dört kişinin bir araya gelmesinin bile suç olduğu zamanlarda neden kutlama yapılmıyormuş diye aklınca ayar verebiliyor. türkiye'nin en çok satan gazetesinin en popüler köşe yazarı bile gözümüze baka baka masal anlatıyor.
nevruz kimin bayramıymış benim için farketmiyor, iki halk kardeşse, bu topraklar hepimizinse, sizler için niye farkediyor hiç anlamıyorum. "v" veya "w" harfleri değil bizi ayıran. bizi ayıran şey türk ve kürt milliyetçiliği.
80 gençliği, türk milli eğitim sistemi tarafından "almanlar yenilince bizde yenilmiş sayıldık" mantığıyla yetiştirilmişti, şimdi bu masalsı resmi tarih uydurma misyonunu yılmaz özdil devralmış görünüyor.
nevruz veya newroz hakkında
--spoiler--
hafızanızı yitirdiyseniz... mitoloji kurcalayıp, taaa milattan önceye gitmenin âlemi yok, ananıza babanıza sorun, var mıydı bu ülkede böyle bir bayram?
--spoiler--
yorumu gerçekten trajikomik. sanki farklı bir ülkede yaşamış bu adam. cezaevlerinin işkencehane olmadığı, insanların düşüncelerinden ötürü yargılanıp, hücrelere tıkılmadığı bir ülkede yaşamış. dört kişinin bir araya gelmesinin bile suç olduğu zamanlarda neden kutlama yapılmıyormuş diye aklınca ayar verebiliyor. türkiye'nin en çok satan gazetesinin en popüler köşe yazarı bile gözümüze baka baka masal anlatıyor.
insanları buluşturması gerekirken, tam tersine ayrıştıran gün. başlıkta çokça yılmaz özdil' den alıntı yapılmış. belki bir iki cümlesinde haklı yılmaz özdil ama
--spoiler--
hafızanızı yitirdiyseniz... mitoloji kurcalayıp, taaa milattan önceye gitmenin âlemi yok, ananıza babanıza sorun, var mıydı bu ülkede böyle bir bayram?--spoiler--
yorumu gerçekten trajikomik. sanki farklı bir ülkede yaşamış bu adam. cezaevlerinin işkencehane olmadığı, insanların düşüncelerinden ötürü yargılanıp, hücrelere tıkılmadığı bir ülkede yaşamış. dört kişinin bir araya gelmesinin bile suç olduğu zamanlarda neden kutlama yapılmıyormuş diye aklınca ayar verebiliyor. Türkiye'nin en çok satan gazetesinin en popüler köşe yazarı bile gözümüze baka baka masal anlatıyor.
nevruz kimin bayramıymış benim için farketmiyor, iki halk kardeşse, bu topraklar hepimizinse, sizler için niye farkediyor hiç anlamıyorum. "v" veya "w" harfleri değil bizi ayıran. bizi ayıran şey türk ve kürt milliyetçileri.
"başbakan istemiş, trt muhabiri sormuş!" başlığıyla radikal gazetesine konu olmuş kurum.
amerikan başkanlarının gizli servis elemanlarını kullanarak bazı televizyonları nasıl manipüle ettiklerini konu olan çokça hollywood filmi vardır ya hani, sanki başbakanımız onlardan feyz almış.Bulgaristan başbakanıyla ortaklaşa verdikleri basın toplantısında, gizlice yazdığı notu bir james bond edasıyla korumasına veya asistanına veriyor ve olaylar gelişiyor. fakat bundan sonrası filmlerdeki kadar karizmatik durmuyor, daha çok komedi olarak adlandırılabilecek türden olaylar gelişiyor. detaylar için : http://www.radikal.com.tr...03.2010&categoryid=78
gerçek anlamda solcu olanların, düşünce bakımından çok net olduğu durum. objektif bakıldığında halkların ne kadar büyük acılar çektiğini görmemek mümkün değil. ama olayın birinci dereceden muhataplarından, yıllardır tartışılan bu konu hakkında bir ses çıkmaması rahatsızlık verici. (bkz: hamidiye alayları)
eğer gerçekten riyakar bir insan değilde namaz kılıyorsa, kıldığı her sabah namazında aklına hamdullah uysal ın gelmesini istediğim şovmen. (bkz: #7421418)
diğer ezanlar gibi başlar, Allahu ekber! Allahu ekber! daha uzunu yoktur ama nedense pek farkedilmez. şu dünyadaki en az cevap verilen çağrıdır, en az icabet edilen davet. en derin, en tatlı dilimini bölmekte zordur uykunun, sıcacık yatağı bırakmakta.
işte o sabah, bu ilahi davete cevap vermekte zorlanmayan az sayıdaki insandan biriydi o. Adı Hamdullah Uysal .zaten günlerdir yatacak rahat bir döşeği yoktu onun. içine girecek, günlerdir sırtına, beline vurmuş betonun soğukluğunu, sızısını unutturacak sıcak bir evi. deliksiz bir uyku nasıldır çoktan unutmuştu, rüyalarını uykudayken görmüyordu artık, gözünün önünden hiç gitmeyen hayalleri ankara'nın ayazında onu ısıtmaya yetermiydi, bilmiyorduk. sobada ısıttığı suyla abdest aldı belki de ve kocatepenin o dik yokuşunu sabah mahmurluğuyla zorlanmadan çıktı. Az önce huzurundaydı, şimdi yanında...
Allah son duanı kabul etsin Hamdullah, kimlere bela, kimlere hayır dilediğini tahmin edebildiğim son duanı.
Allah kabul etsin...
mehmet barlas' ın bile yapmaktan çekineceği espri. burada sadece akp' ye yüklenipte önermenin sahibine ve fikirdaşlarına kendilerini savunma şansı vermek istemem. olaya bir de şu açıdan baksınlar; diğer hükümet olmuş partiler de zamanında çok iyi yönetmediler Türkiye' yi belki hiç birisinin zamanında özelleştirme rekoru kırılmadı ama içlerinden halkı düşünen de yoktu. çünkü hepsi düzen partisiydi. ne demek düzen partisi? benim anladığım anlamıyla, sermayenin "tıkır tıkır" işlerini yürütebilmesinin, maksimum kar edebilmesinin mümkün olduğu koşulların oluşturulduğu ekonomik ve siyasi ortama "düzen" , bu ortamıda canhıraş sağlama çabasında olan partilere de düzen partisi denebilir. burada sinir katsayınız arttıkça "düzen" kelimesi argoda ki anlamına ulaşacaktır.
pek sevgili akpliler siz akpyi farklı mı sanmıştınız. akpnin tek derdi vardı, sermaye değişimi. eskiden beyaz türklerin olan sermaye hakimiyetini; yeşilimsi, versace şallarla örtünen ve şehvani bakışlardan korunmaları için ciplere binen karılara sahip sözde müslümanların eline vermekti. halk onlar için çalışan, vergi ödeyen, gerektiğinde şehit olan saf insanlar yığınından başka bir şey değildir.