bunickeelkoyuyorum
206 (power ranger)
sekizinci nesil yazar 42 takipçi 552.51 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    herkese iyi geceler sana gut nayt şarkı

    1.
  1. izleyin ve dinleyin lan köpekler. Gözünüz klip kulağınız şarkı görsün. http://youtu.be/g6Sml5gPVqU
    0 ...
  2. gece gibi

    1.
  3. Ali Aydemir’in söylediği mis gibi şarkı.

    https://www.youtube.com/watch?v=MBNSkBvd9y0

    Linkten dinleyebilirsiniz.
    0 ...
  4. sibel can vallahi yalan

    1.
  5. sibel can'ın yeni albümündeki kıpır kıpır şarkıdır. pop severler, modunuz düştüğünde, enerji depolamaya, uzun yolları kısaltmaya eğlenceli şarkı arayanlara;
    ahan da linki

    (bkz: https://www.youtube.com/w...XyNs_MI&start_radio=1)
    0 ...
  6. uber de başıma gelen dehşet verici olay

    1.
  7. Arkadaşlar merhaba, başımdan geçen bu olayı anlatmak ve anlatmamak arasında uzun süredir gelgitler yaşıyorum. Bu olayı anlatmamın o dehşet anını yeniden hatırlamama neden olacağını düşündüğüm için uzunca zamandır bekliyordum. Ama artık sorumlu bir vatandaş olarak bunu anlatmam gerektiğine karar verdim. Evet, anlatacağım…

    Yaklaşık 15 gün önce, bir iş için gittiğim istanbul’da, “Sakın taksiye binme taksi seni çok dolaştırır, bilmediğin yer kazıklanırsın” gibi öncesinden sahip olduğum bilgiler nedeniyle mecburiyetten bir Uber çağırdım. Bu ilk Uber deneyimim olacaktı o yüzden heyecanlıydım. Ancak sadece heyecan değildi içimdeki, sağdan soldan duyduğum haberlerden dolayı hafiften bir tırsmada vardı. Ya bir taksici bizi döverse, ya yolumuzu keserlerse falan diye tırsıyordum. içten içe de kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.

    Neyse, bir süre sonra araç geldi…

    Gelen araç biraz da ürkütücüydü, siyah camlar, siyah jantlar, simsiyah bir arabaydı üstelik sağından solundan zincirler sarkıyordu arabanın. Şoföre –şoförü de birazdan tarif edeceğim- “Bu zincirler de neyin nesi?” diye sorduğumda “Uberden önce çekicilik yapıyordum, çeki zinciri onlar” cevabını aldım. Bu işlerden pek anlamadığım için makul bulmuştum bu açıklamayı.

    Sonra, kafasında kasket, kareli gömleğin üzerine triko yelek giymiş olan şoförün verdiği rahatlatma hissiyle araca bindim. Bu şoför, bir taksi şoförü olsa hiç yadırgamazdım aslında. Çünkü hemen her yerde görebileceğimiz, 65 yaş üstü dayılar gibiydi görüntüsü. Ancak bu dayının Uber şoförü olması biraz tuhaf gelmişti. Yine de bindim arabasına ve düştük yola…

    Biraz tedirgin biraz gözlemci bir şekilde yoluma devam ediyordum, taksilerin yanından geçerken tedirgin, daha önce görmediğim yerlerden geçerken heyecanlı bir şekilde ilerliyordum... Gideceğimiz güzergâh bahtsızlığımın bir yansımasıymışçasına Bahçeli’nin deyimiyle ıssızı ıssaza ıssazsızdı. Yani o “işsiz” demek istiyordu belki ama benim gideceğim yer ıssızdı. Bu ıssızlık içimdeki o ürküntüyü biraz daha tetikliyordu.

    “Müzik açsam rahatsız olur musun genç” diye sordu dayı. Dayının bu sorusu ürkme ile heyecan arasında gidip gelen duygularımı biraz yumuşattı. “Tabii buyur aç dayı” dedim. içimden “Dayı şimdi TRT radyo açar, bizim yörelerden bir türkü çalar, TRT’nin o bilindik anonsu hangi yöreye ait türküyü hangi sanatçımızın söyleyeceğini zikreder, biraz ‘datdiri dittiri diriri diri dom ben yârimi seviyom’, biraz ‘Cemile’min gezdiği dağlar meşeli, imanım’ şeklinde gideriz yolumuza” diye düşünürken, dayı dayadı ağzıma ağzıma sert metali… “Allah Allah, dayıya bak sen” diye düşünürken, dayının vitese uzanan elini gördüm. ilk dehşet anımı orada yaşadım… Dayı gazı kökleyip vitesi beşlerken, ülkücü hareketin kurt işaretine benzeyen o “metal müzik” işaretini yapmıştı… Bir an durdum, sonra kendi kendime güldüm, “yok canım” dedim, “dayının ne işi olur metal işaretiyle, bir an gaza geldi, vitesi tutarken eli yanlışlıkla o hali alıverdi” diye düşündüm.

    Lakin dayı sert bir şekilde direksiyonu sola kırıp, rotadan çıktı. (Ne olur ne olmaz diye düşünerek yine de navigasyonu açmıştım, evet dostlar maalesef güzergâhtan çıkmıştık) Paniğimi belli etmeden, sesimi düzeltip “hayırdır dayı, nereye gidiyoruz” dedim. Dayı birden durdu, bir rüyadan uyanırmışçasına sakinleşti, müziğin sesini kıstı, “kusura bakma evlat kaptırdım kendimi bir an” dedi, gülümsedi. O gülümseyince ben de rahatladım. Ancak nereye gidiyorduk? Çok geçmeden dayı mahcup bir sesle açıklamasını yaptı; “Az ileride bir pet shop var, bizim hanımı üç beş gündür üç harfliler rahatsız ediyor, evde kedi olursa onlar gelmez derler, bir kedi alacağım hanıma, müsaadenle önce oraya bir uğrayalım” dedi.

    Birden kendimden utandım, Mahmut amcaydı şoför, Cuma’dan çıkan hacı yağı kokulu bir Cemşit dayıydı. Ekmeğinin peşinde koşan, emekli ikramiyesiyle zar zor alabildiği arabasıyla ek işler yaparak geçimini sağlamaya çalışan bir Ekrem enişteydi. “Dopluyu sattıng mı inişte” diye sorduğumuz, “Gonya’da Peju varımış bi dene servisten çıkma j9’lardan ona mı baksak Peju iyidir” diye muhabbet ettiğimiz Ramazan dayıydı… Bense bu adamı biraz tedirgin edici bulmuş, metal müzik işareti yapan uğursuzun biri olarak düşünmüştüm. Aniden rota değiştirmiş olmasını kötüye yorduğum bu dayı “karısını korkutan üç harflilere önlem olsun diye kedi alan” bir minnoş Reşat amcaydı… Altmış beşine bastığı ilk gün gidip beleş otobüs kartı alan, halk ekmek kuyruğunda bekleyen dayılardan…

    Artık içim daha rahattı, olur da bir taksici bizi çevirirse, mahalleden, ailesinden ya da sülalesinden aşina olduğu dayılara benzeyen bu şoför dayının yüzü suyu hürmetine bize zarar vermezdi.

    Dayı kısık sesli metal müzik eşliğinde sürdü aracı pet shopa doğru. Sonra “sen bekle yeğen, ben kediyi kapıp geliyorum” dedi. Araçtan inerken sıyrılan pantolonun kenarından sarkan zinciri gördüm. Onu gördüğümü gören dayı, biraz tereddütlü biraz da mahcup “cüzdanı sık sık kaybederim evlat, şu zincir de olmasa…” dedi ve yaşlılığından utanarak gitti.

    Arabada yalnızdım, içini iyice incelemeye başladım, her şey yerli yerinde görünüyordu, düzgündü, tereddüt uyandıracak bir şey yoktu. Derken dayı geldi, elinde bir kedi kafesi, yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle atladı arabaya. Kediyi, kafesiyle birlikte hoyratça yan koltuğa bırakırken, bir yandan da gazı kökledi, patileyerek kalktık. Geç kaldığımızı düşündüğü için böyle yaptığını düşündüğümden, “acele etme dayı vaktim var” dedim. Ses çıkartmadı, sonra biraz sessizlik oldu, bu sessizliği bozmak için “buna bir kedi merdiveni alaydın dayı, oynardı, şimdi böyle bütün kanepe kenarlarını sikertir bu” dedim. Susmamı istermişçesine hard metal çalan radyonun sesini kökledi. Arabayı kullanışı da değişmişti. Daha sert, daha agresif kullanıyordu. Uyarma gereği hissederek “dayı biraz yavaş kullanır mısın?” dedim. Oralı olmadı, sesimi biraz daha sertleştirip “dayı” dedim. Üzerindeki triko süveteri sıyırıp çıkartırken “siktirtme şimdi dayını” dedi. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken, gömlek cebindeki kimliğini, tarağını, cüzdanını, sigara paketini komple çıkartıp konsola attı. Ben “sıcakladı herhalde, kalp krizi mi şeker atağı mı acaba” diye düşünürken, kafasındaki kasketi çıkarttı uzun dalgalı saçlarını, şampuan reklamlarındaki starlar gibi savurarak dağıttı. iki eliyle iki yakasından tuttuğu gömleğini düğmelerini kopartarak süpermenmişçesine açtığında acı gerçekle karşılaştım; beyaz kuru kafa baskılı simsiyah bir tişört vardı içinde…

    Şaşkınlıkla “dayı” diyebildim… “He dayı, he dayı, heee” diyerek tişörtünü yukarı sıyırdı ve iki göğüs ucuna da takılı olan piercingleri gösterdi. Vücudunun bilumum yerlerinde kuru kafa dövmeleri vardı. Allah’ım dayı pet shopa gittiğinde biri onu öldürüp yerine mi geçti, ben mi o ara uyuya kaldım da rüyaya daldım diye düşünürken, konuşmaya başladı; “bak koçum” dedi. “Bir saattir dayı dayı diye diye beynimi siktin” dayı mayı değilim ben, doksanların en hızlı satanistiyim, hard metal dinler, kapkara giyinir, sağından solundan zincirler sarkıtır, saç uzatırdım” dedi.

    Parçalar şimdi yerine oturmuştu, araçtaki zincirler “cüzdan muhafazası” diye yutturduğu zincir… Kimliğini gizleyen bir satanistin arabasındaydım. Yalnız bir dakika, o da ne? Yo… Kedi… Üç harfliler, karısı, korkutmaca… Hepsi birer yalanmış… “Durar mısın ineceğim” dedim, evet panikle “durar mısın” demiştim. Durmadı. Üstelik “Kes sesini” diye cevapladı. Son sürat basıyordu, elimdeki navigasyon benim yol güzergahımdan hayli uzaklaştığımızı söylüyor, sürekli “rota yeniden hesaplanıyor, rota yeniden hesaplanıryor” deyip duruyordu.

    Dayı kamuflajlı satanist Uber şoförü arabayı ormanlık bir alana doğru sürdü. Ormanın derinliklerine doğru arabayla ilerledikten sonra ilerde yanmakta olan bir ateşin simsiyah dumanı belirdi. “Ateşi yakmışlar bile” diyen dayı kamuflajlı satanist Uber şoförü, keyiflice dumana doğru yanaştı. Etraf bunun gibi simsiyah ve zincirli bir sürü Uber aracıyla doluydu. Ben başıma ne geleceğinden habersiz, bir yandan korkudan titriyor, bir yandan da evvelinde bina dikmediği koruluk, ağaçlık, ormanlık kalmadığı için sövdüğüm Ağaoğlu’na, bu sefer de şehrin orta yerinde böyle bir bakir alan bıraktığı için sövüyordum. “Ne olurdu şuracıkta yaşam mimarımız tarafından dikilmiş çirkin bir beton yığını olsa ulan TOKi’nin çirkinliklerine bile razıyım” diye düşünürken, dayı kamuflajlı satanist Uber şoförü bana dönüp “in aşağı” dedi. Dışarısı kim bilir hangi kamuflajlarla kendini Uber şoförü gibi göstermiş olan satanistlerle doluydu. Korkumdan “inmem” dedim. Bir anda Hayko Cepkin’in saykoya bağlayarak şarkı söylediği anlardaki sesine benzer bir sesle “UUiiiiNNNGGG UULLAANNNGGG AŞAĞĞIIAAAUUUU” dedi. Sabah kahvaltısında içtiğim çayı arka koltukta bırakarak indim aşağı. Bir yandan da birini tam birini yarım olarak hatırladığım iki duayı etmeye başladım.

    Biz arabadan inince, beklemekte olan Uber şoförü kamuflajlı satanistler, tuhaf sesler çıkartarak ayinimsi hareketler yapmaya başladı. Hombara bumbara, kumbara, kuru kafa falan gibi şeyler söyleyerek bir ritüel olduğunu düşündüğüm saçma tavırlar sergilediler. Ben bir yandan bir buçuk duamı döndürüp durmak suretiyle Arapça, bir yandan buradan kurtulursam eksik bıraktığım tüm duaları ezberleyeceğim ve hatta hafız olacağım Allah’ım ne olur yardım et diye Türkçe olarak Allah’a yalvarıyordum.

    Sonra vücudundaki dövme, piercing ve zincir sayılarından anladığıma göre bunların lideri olan Uber şoförü kamuflajlı satanist elini havaya kaldırdı. Hepsi birden durdu. Adam bana doğru yaklaştı, ben bu sefer de sabah kahvaltısında yediğim omleti ormanlık alana bırakarak geri kaçmak için yeltendim. “Korkma” dedi lider satanist. Sonra hepsi birden tek bir ağızdan “korkma, korkma” diye yineledi. Onların bu tavrı korkumu ikiye katlamıştı. Kalp çarpıntım artmış, nabzım düşmüş, çekilen kanımla beraber bembeyaz olmuş tenimle birlikte direniyor, korkudan ölmemek için gayret ediyordum.

    Lider burnumun dibine kadar geldi sonra “Ace of Spades” diye diye kafasını sallamaya başladı. Yerinde duramıyor, hoplaya zıplaya “Ace of Spades” diyor, savurduğu saçları suratımı kamçılıyordu. Bu kamçılanma şu gerçeği de yüzüme vurmuştu; “Rüyada değildim”

    Sonra bir elektro gitarcı çıktı, bunca karmaşanın içinde bir an için huzur bulacağım bir intro çalmaya başladı. Tam “bütün bunlar kötü bir şaka” diye düşünmeye başlamıştım ki bateriler girdi devreye lan ne oluyor demeye kalmadan anladım ki bu da And Justice for All’dı… bir süre de hep bir ağızdan bunu söyleyerek etrafımda döndüler, kafa sallayı sallayı bana vurdukları saçlarıyla bir nevi satanist işkencesine maruz bıraktılar. Sonrasında lider yine el kaldırdı, durdular. Lider havadaki elini omuzuma koydu ve “Korkma, gel sana söyleyeceklerimiz var” dedi. Halka şeklinde ateşin etrafında toplaştık, biri bana metal termos kapağında sert bir kahve ikram etti. Zehirli mi, kedi kanlı mı diye sorgulamadan, korkudan kurumuş boğazımı ıslatabilme arzusuyla bir yudum çektim. Zehirli ya da kedi kanlı değildi ancak zehir gibi acıydı. Yine de içmeye devam ettim.

    Bir süre durduk, sessizlik oldu, içlerinden biri “çok korkmuşa benziyor reis” dedi, lider başıyla onayladı. Sonra bir başkasıyla göz göze geldi, ona onay verirmiş gibi bir hareket yaptı ve ondan onay alan Uber kamuflajlı satanist, ibo’nun vurulmadan önceki tiz sesini taklit eder bir tizlikle “Nemrudun kızı, yandırdın bizi” türküsünü çığırmaya başladı. Ben yaşadığım bu kültür şokunun neyin nesi olduğunu anlayamamışken bir ağızdan “ocağım söndü nasıl beladır” diye koro halinde söylediler, ben acaba bu da mı hard metal sınıfına giren bir şarkı diye düşünürken içlerinden biri solo halde Kazancı Bedih’i taklit etmek için damaklarını dişlerine geçirip peltekleşerek “ocağım söndü” kısmını söylemeye başladı. O bunu yaptıktan hemen sonra kahkahalarla gülmeye başladılar. Hunharca güldükten sonra liderleri “rahatlaman için yaptık bunu” Erman, çok iyi Kazancı Bedih taklidi yapar, bir “nice bu hasreti dildar ile giryan olayım” söylesin ağlarsın dedi.

    Ben birazcık cesaretlemiştim, “satanistler Kazancı Bedih dinlemez ki…” dedim, acı acı güldü, güldüler. Sonrasında “dinlemez tabii, dinlemez ya…” dedi ve ekledi. “Ama bu ülke tüm satanistliğimizi aldı elimizden, yıllardır kendimizi gizlemek için türlü yollara başvurduk, kimimiz piercingini söktü, kimimiz dövmesini fondötenledi, bak şu Kazancı Bedih taklidi yapan, çiğ köfteci açıp esnaf muhabbetlerine daldı, şu yanındaki kuruyemişçi açtı sabah akşam Arka Sokaklar izledi. Ben iki sefer polislik sınavına girdim, türlü yollarla kamufle ettik kendimizi.” Dedi. Şaşkındım, gözlerinden süzülen yaşı görünce iyice şaşırdım, koskoca satanist lideri, yaşadıkları acıları anlatırken hüzünlenmiş ağlıyordu. “Lanet olasıca duman, gözüme kaçtı” dedi yiğitliğe bok sürdürmemek için.

    Sonra da mağrur devam etti; “90’larda patlayan bu satanistler birden bire bıçak gibi nasıl kesildi sanıyorsun, nereye gitti bunca insan?” Ardından bir süre sessizlik oldu, hepsi susmuştu, hüzünlenmişti, kimisi uzaklara dikmişti gözünü, kimisi ateşe öylece duruyorlardı.

    Cebinden bir Samsun 216 paketi çıkarttı lider, paketin jelatini yırtılmamış kısmını baş parmağıyla işaret parmağı arasında kalan yere vurup, jelatini yırtılmış olan yerden bir iki sarı filtreyi dışarı çıkarttıktan sonra önce paketi bana doğru uzattı “yak” dercesine. Ben de bir anda bu samimi durumun gazına gelip elimi göğsüme götürerek “kullanmıyorum” işareti yaptım. O “sen bilirsin” gibi bir jestin ardından dudaklarının arasına bir dal sigara yerleştirirken, ben de samimi bir ortam olsun, onları sevdiğimi, önemsediğimi düşünsünler diye, “bıraksana reis sen de şu illeti, sağlığına yazık değil mi?” diyebilme cesareti gösterdim. Sonra acırcasına bana bakıp gülümsedi…

    Ardından “herkes kedi getirdi mi?” diye bağırdı, hep bir ağızdan “evet” cevabı geldi, “herkes kedi getirdi mi?” “evet” “herkes kedi getirdi mi?” “Evet, evet, evet” şeklinde üçleme yaptıktan sonra bana dönüp; “şimdi seni serbest bırakacağız, git onlara söyleye, 90’larda sindirdiğiniz, tıpkı içinizden biriymiş gibi olmaya zorladığınız satanistler Uber sayesinde geri döndü, artık kimse güvende değil, yıllardır saklandık, güçleneceğimiz anı kolladık, dağılmış, parçalanmış olan satanizmi Uber çatısı altında tekrar topladık, artık biz değil, siz saklanacak yer arayacaksınız” dedi…

    Sonra yüksek kahkahalar atarak, beni aralarında, Yeşilçam’ın namuslu kızına saldıran kötü adamlar gibi birbirlerine fırlatarak eğlendiler. Sonra da sizlere bu haberi iletmem için canımı bağışlayıp saldılar.

    Saatlerce yürüyerek yola ulaştım, o an oracıkta bayılmışım. Gözümü açtığımda bilmediğim bir evdeydim, başımda tonton bir amca vardı, kendime geldiğimi görünce, “şükürler olsun, kendine geldi, hanım hanım koş” diye bağırdı. Diğer taraftan da alnımdan aldığı beyaz patiskayı sirkeli suya batırıp yeniden alnıma yerleştirdi. Nerede olduğumu anlamak için soru soracak oldum, “zorlama kendini evlat, bir iyice toparlan sonra anlatırsın” dedi. Bu sırada nur yüzlü karısı girdi içeri, şükrederek bir bana bir birlerinin gözlerinin taa içine baktılar. Sonra gülümsediler. Tonton amca, “hanım misafirimiz iyileştiğine göre ben gideyim de biraz ekmek parası kazanayım” dedi. Karısı “git tabii bey, üç gündür gencin başından ayrılmadın” dedi.

    Amca ayaklandı, kasketini taktı, gömleğinin cebine kimlik, bıyık tarağı, sigara ve ruhsatını koydu bana baktı “iyice dinlen” dedi gülümsedi ve gitti. Kapanan kapı sesinin ardından camdan dışarı baktım. Amcayı gördüm, arabasına doğru yürüdü, kapısını açarken besmele çektiğini dudağından okudum. Sonra bindi arabasına, önce koltuğunu ayarladı, sonra aynalarını kontrol etti, sonra da emniyet kemerini taktı. Ardından kontağı çevirmeden önce bir besmele daha çektiğini gördüm. Sonra çalıştırdığı sarı taksisiyle ekmek parası için yola koyuldu. Akşam dönerken kendime geleyim diye kemik almış manavdan, karısı kemik suyu kaynattı içtik sıcak sıcak…

    işte böyle arkadaşlar, Uber’de yaşadığım dehşet verici olaydan sonra, tesadüf eseri bir sarı taksi şoförü benim hayatımı kurtarmıştı… Şimdi tercih sizlerin…
    16 ...
  8. bizli kamera

    1.
  9. yeni keşfettiğim bir youtube kanalı. kendi yağıyla kavrulan, cüzzi takipçili bir kanal ancak "şiraze'den çıkanlar" diye bir iş yapmışlar iki bölüm var henüz o kadar eğlenceli geldi ki göz atılası. normalde bir videoyu 2 dakikadan fazla izlemem ama 10 dakikalık videolar nasıl bitti anlayamadan bitiverdiler. meraklılarına...

    (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=wNAY8MeZnuU)
    0 ...
  10. altın petek vs milyoner

    1.
  11. ilk iki maddeyi ikisinde de elemeye çağrılmış birisi olarak yazıyorum, geri kalanları gözlemimdir;

    1- Altın Petek'te kendini yarışmacı gibi hissedersin, Milyoner'de ne hissedeceğini bilemezsin.

    2- Altın Petek'te sana "birlikte yapıyoruz yarışmayı, ekran önünde bir sunucumuz bir de siz varsınız" şeklinde yaklaşırlar, Milyoner'de "sen kimsin?"dir.

    3- Altın Petek yüzde yüz yerli yarışma sloganını kullanır, yerli malıdır, yurdun malıdır, milyoner ekranların en çok kazandıran yarışması der, kapitaldir, kapitalisttir.

    4- Altın Petek az veren candandır, Milyoner çok veren maldan.

    5- Altın Petek'te ödül miktarını ve soru sayısını kendin belirlersin, Milyoner stabildir, barajlıdır.

    6- Altın Petek'te anahtar kelimelere göre kaderini kendin çizersin, Milyoner de Allah ne verdiyse.

    7- Altın Petek'te onaylarsın, Milyoner'de son kararındır.

    8- Altın Petek'te ilk sorular beyin yakar, milyoner de goygoydur.

    9- Altın Petek yeni ve yerli olduğu için (her benzer durumda olduğu gibi) bazıları tarafından ötelenir, horlanır, milyoner batılı olduğu için (her benzer durumda olduğu gibi) ne yapsa alkışlanır.

    10- Altın Petek genç enerjidir, Milyoner yaşlı tecrübedir.

    11- Altın Petek senli benlidir, milyoner sizli bizli.

    12- Altın Petek Semih Şentürk'tür yedekten gelir gol kralı olur yine yedektir, milyoner Emenike'dir on bir oynar gol atamaz yine on birdir.

    13- Altın Petek reytinglerde ilk otuzu zorlar, milyoner ilk onda takılır.

    14- Altın Petek "benim vergilerimle yapılıyor" diye herkesin söz söylemeyi hak gördüğüdür, milyoner avrupa görmüştür "ezer" diye söz söylemeye çekinilendir.

    15- Altın Petek uzun 2000'dir, milyoner winston box.

    16- Altın Petek yenidir, açığı aranır, milyoner klasikleşmiştir açık verse de görmezden gelinir.
    2 ...
  12. en güçlü silah insanları cahil bırakabilmektir

    1.
  13. bir de o cahil bıraktığın kitleyi kendine inandırabiliyorsan, değme keyfine. tanıma gerek yok, etrafınıza bakın anlayacaksınız...
    3 ...
  14. sözlüğü troll ergen seksist vs ye bırakmama eylemi

    1.
  15. Uzun zaman sonra sözlüğe bir göz atayım dedim, ortam giderek tuhaflaşmış. istanbul'dakilerin "istiklal bitti" demesi gibi bir şeyden söz ediyorum. Hani Ankaralıların "Tunalı Kızılay oldu abi" demesi gibi. tabii burada sınıf farkıyla değil de kültür farkıyla söylüyorum bunu.

    Ülkede her şey kötüye gidiyor, mesela milli takım maçları bile artık ilgimizi çekmez duruma geldi zira boku çıktı. Eskiden nasıl da heyecanla geçerdik başına. Bireysel başarı ve mutluluklar var elimizde, mesela FB'nin basketteki başarısına topluca sevinebildik, BJK'nin şampiyonluğuna taraflı tarafsız alkış tuttuk (Şenol hoca ve Çarşı sempatisi ile de olsa) ama onun dışında her şeyin b.ku çıktı, mücadele anlayışımız survivor, sanat anlayışımız yeteneksizsiniz, sanatçı anlayışımız o ses oldu. orayı ve oradaki insanları eleştirmek değil derdim, derdim bize bu verilenleri tek doğru, gerçek vs. saymamız. başka alternatif aramamız, kolaya kaçmamız...

    Siyasette seviye yerlerde, eğitimde, medyada, sanatta... dil ve üslup giderek basitleşiyor, çirkinleşiyor, ölümlerde bile "sizden bizden" kavgası alıp başını gidiyor. tacizciler korunuyor, bağıran haklı sayılıyor, güçlüye tapılıyor... Neyse sözlük de bunun prototipi olmuş sanki. Aynı leşlik burada da mevcut hale gelmiş, uzun süredir öyleydi de giderek artmış.

    Acaba diyorum, buradan bir eylem başlatsak, burada bu leşliği bitirmek için bitiremesek de azaltmak, azaltmasak da tolere edebilmek için diyorum acaba, böyle her gün amaca uygun güzel başlıklar açsak, bilgilendirici entryler girsek, başta kendimizi düzeltmekle başlayarak işe, hani zaman zaman eehh öyle saça böyle tarak diyerek yazdığımız entryleri de yazmasak, burayı ilim irfan yurdu yapsak...

    ilim irfan yurdu kısmı geyik tabii.

    Gelen yorumlar üzerine edit: değişir, değişmez, olur, olmaz o çok dert değil ama bir yerden bir şekilde başlamak lazım. her gün her alanda umudumuzu giderek yitiriyoruz, ne gerek var, biz inanırsak değişir dünya, umut edelim ve bir yerden başlayalım. evvela kendimizi düzelterek başlayalım, belki de düşündüğümüzden daha hızlı ve kolay olacaktır.
    7 ...
  16. altın petek 23 nisan

    1.
  17. Trt 1'de yayınlanan bilgi yarışması Altın petek, bugün 23 Nisan özel bölümünü yayınlıyor. Ünlü çocuklar yarışıyor, hayli kızmıştım fragmanlarını görünce 'başka çocuk mu yok, niye kendi parasını kazanan çocukları yarıştırıyorsunuz' diye ama tüm geliri çocuk esirgemeye bağışlayacaklarmış, kızdığımı yuttum hatta mahcup hissettim yazayım dedim.

    Not: bu evlat kokusundaki bebe ne tatlıymış yav.
    1 ...
  18. gerdek gecesi kadına ben gayım demek

    0.
  19. kadının aşiret kızı olması ve bu söylem üzerine birden hiddetlenmesi durumunda, "bengayım' nerede benim ya belim tutulmuş biraz sürelim de zifaf öncesi yumuşatsın". diyerek kıvrılabilir.
    0 ...
  20. sosyal medyada seviyesizliğin prim yapması

    1.
  21. dün bir arkadaşımın belki kırkıncı sefer söylediği ama benim anlamamakta ısrar ettiğim durumdur. Evet maalesef seviyesizlik, saçma sapanlık prim yapıyor ama sosyal medyanın kurallarına göre oynamadan, seviyeli işler yapılabilir ümidindeyim, bu ümidi yitirmek istemiyorum. az da olsa seviyeye değer veren sosyal medya kullanıcıları birbirlerine denk gelebilir, seviyeli işler çıkartabilir, birbirlerini destekleyip, takviyeleyebilirler...
    2 ...
  22. abdullah çakıroğlunun tahliye edilmesi

    1.
  23. şort giydiği gerekçesiyle bir kadını darp eden abdullah isimli şahsın tahliye edilmesi durumudur. sonra kadına şiddet neden bitmiyor, kadın cinayetleri neden önlenemiyor, önleyemezsiniz tabi. ayrıca bu nasıl bir hukuk sistemidir ki gerekçesi ne olursa olsun darp ettiği kişinin cinsiyeti ne olursa olsun adamı serbest bırakıyorsunuz? bu kadar basit mi ya, bu kadar kolay mı, dalga geçer gibi savunma yapan hasta ruhlu herifi salıvermek!
    1 ...
  24. sırrı sakıktan saçma sapan yorum

    1.
  25. Dün Galatasaray ve Dersimspor arasında oynan Türkiye Kupası maçında, Galatasaray'ın rakibini 5-1 yenmesinin ardından "nedir bu kibir, 1-0'da işinizi görürdü, gücünüz mağdura mı yetiyor" gibi saçma sapan bir yoruma imza atmış.
    Evvela hatırlatmak isterim ki maç tam bir dostluk havasında geçti. Galatasaray hem dersimspor'u hem de taraftarlarını çok güzel ağırladı, iki taraf da birbirini alkışladı "arenaya hoş geldin dersimspor" yazılı pankart asılmıştı, atılan altı golün sonrasında da taraflar birbirini alkışladı, maç sonu iki takım futbolcuları da alkışlandı, forma değiştiler vs. böylesi güzel geçen bir ortamın ardından yapılan bu iyi niyet yoksunu yorum son derece provokatif ve art niyetlidir. futbolun güzelliği goldür, dersimspor da çok güzel bir gol attı ve alkışlandı. sakık'ın dediği gibi "1-0 da yeter" mantığıyla hareket edilseydi hem taraftarlar kısır bir mücadele izlerdi hem de bu sefer sakık çıkıp "rakibinizi küçük görüp paf takımla çıkmak da nedir, ihtiyacınız olan skoru aldıktan sonra küçük görürcesine oyunu rolantiye almak, gurur yapmak böbürlenmek nedir?" diyebilirdi.

    saçmalamayınız lütfen, işinize bakınız.
    4 ...
  26. ligtv com gs yenince neden maçın öyküsü yapmıyor

    1.
  27. kırk sefer denk gelen "tesadüftür" gençlerbirliği maçının öyküsünü bulamazsınız mesela ama çat diye trabzonspor maçı öyküsünü haftanın ikinci günü yapıştırırlar. hep mi böyle denk gelir arkadaş.
    1 ...
  28. bayrak asan dayıyı yedirmeyelim

    1.
  29. bayrak asan dayıya sahip çıkmamız gerektiğini düşünen yazar beyanıdır. son derece haklı bir beyandır.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1208105/+

    yine milli değerlerlerimizi yozlaştırmaya, yine bir değerimizi elimizden almaya çalışıyorlar. dayımızı yediremeyiz, yedirmemeliyiz, haydi, dayımıza sahip çıkalım.

    #dayıyasahipçık #yanındayımdayı
    5 ...
  30. karmanda ali ağaoğlunun kültürlü hali yazması

    1.
  31. zerre kadar hazzetmediğim birine, üstelik kültürlü hali denilmesine rağmen, üstelik geyiğine denilmiş olduğunu bilmeme rağmen benzetilmek sinir bozucu olmuştur, üstüne üstlük "profilime her baktığımda onu mu hatırlayacağım lan" dedirtmiş, gıcık etmiştir. ne güzel tusubasaydık arkadaş, bu nereden çıktı şimdi, modlar, ergen miyiz? sözlüğün kültürel seviyesinden eminiz giderek, hızla düşüyor, haliyle modlar osurursa trollar s.çar. değişmez mi bu salak karma benzetmesi tsubasa yapın yeniden olmadı kaleci kenzo yapın bu ney ya...

    edit: bugün yine tsubasa ozora görmüş olmanın sevinci... teşekkürler mod.lar.
    2 ...
  32. yol sohbetleri

    1.
  33. bir youtube kanalı.

    Uzun saçlı olan kardeşimiz olur, pis bir trol olsa da... neden öyle dediğimi videoyu izleyince anlarsınız, izleyin, izletin destek atın, elinize yapışmaz ya bir like....
    https://www.youtube.com/watch?v=090QV6wkfEs
    2 ...
  34. ankarada çekilen sinema filmleri

    1.
  35. Köyden indim şehire,
    düttürü dünya,
    uçurtmayı vurmasınlar,
    behzat ç seni kalbime gömdüm ve ankara yanıyor,
    aşk tesadüfleri sever,
    öyle yada böyle.
    2 ...
  36. türkiye de yaşamak 10 da 8 malla yaşamaktır

    1.
  37. iddialı mı geldi? evet iddialı belki ama öyle. "hiçbir boku beğenmeyen entel" yavşaklığıyla söylemiyorum bunu, kendini bir noktaya koyup, oradan başkalarını küçük gören cahilliğiyle de söylemiyorum. Hayır canım, benim güzel istisna kardeşim sana da demiyorum, yok sen olur musun hiç, benim sözüm mallara.

    Mesela trafikteki mallara. Bakın örneklendirelim. Belki hepimiz yapıyoruzdur mallık zaman zaman trafik kurallarına uymayarak o mallar sürüsüne katılıyor olabiliriz ama bu yaptığının mallık olduğunu bilmeden yapanlar var benim asıl lafım onlara. Emniyet kemerini takmıyor mesela adam ve hatta öyle ki yanına oturdun sen taktın kendi kemerini diyelim "ayıp ediyorsun valla" diyor. Kırmızı ışığın yolun boş olduğunu gördüğünde bir işe yaramayacağını iddia edenler var. şerit değiştirirken bile kullanılması gereken sinyalleri dönerken, durduğu yerden yola çıkarken kullanmayan var. Ve hatta kendisi "dolmuş şoförü" olduğu için uzman şoför olduğunu iddia eden kuzenim "sinyal golu pahalı gardaş, her boka gullanılmaz" diyebiliyor. Her oturduğumuzda usta şoför olduğunu iddia etmesine rağmen benden çok daha fazla kaza yapmış. "sürekli dolmuş üzerinde tabi senden daha fazla yapar" diyecek olanlara, benden daha az kullandığı şahsi aracıyla, benden daha çok yapmış. insan kaza yapabilir, bu mallık değil, mallık olan "ustalık" kisvesi altında tedbiri elden bırakmak. neyle ölçüyorsun ki ustalığı? makas atmak, gidilecek yere üç beş dakika daha erken gitmek, patilemek, yanlamak vb... Ulan sadece kuzenime söylemiyorum mal, sana da söylüyorum, ne kuzenimle dalga geçip kendini ayrı bir noktaya koyuyorsun?

    Gelelim kalabalık bir ortamda yürümeye... Mesela pazara gider misiniz hiç bilmem ama kalabalık saatine denk gelirseniz 10'da 8 demiş olmamın iyimser bir rakam olduğunu anlarsınız. insanlar pratik zekadan yoksun gerçekten böyle. mesela iki kişinin güçlükle geçebileceği bir boşlukta karşı karşıya kaldıysan sıçtın. yol vermeye çalışıyorsun geçemiyor, yol vermekten de bi haber. mesela elindeki pazar arabasını yolun orta yerine, kendini de yolun diğer kalan boş yerine park ediveriyor, orada domates seçiyor. o anki seyri seferin ağzına sıçtığının bile farkında değil. fark etmiş olsa, o pazar arabasını kendi yanındaki boşluğa paralel yerleştirecek, böylece arabanın manasız işgali ortadan kalkmış olacağı için insanlar rahat rahat geçecek. Önüne, sağına, soluna ve arkasına dikkat etmeden zınk duruyor, duruyor, duruyor... Onunla beraber şürekası da duruyor, poşetler, pazar arabası, ardındaki çocuk... O durunda trafik duruyor, pazar duruyor, hayat duruyor. Demiyor ki "ulan şöyle köşeye doğru durayım da hayat akışına devam etsin." o an neye engel olduğunu dahi idrak edemiyor. bak olur, insan duracak yer bulamaz, o an kafası dolu olur, biriyle aynı anda karşı karşıya gelir aynı yönlere hamle yapıp durmaktan hareket edemez... Bunlar olur bunlar mallık değil, mallık dediğim başka bir şey, o an ne halt ettiğini fark etmeyecek olan mallardan söz ediyorum. mesela geçen tatilde, organiktir diye pazara gittim, gençten bir çocuk arkasında pazar arabasını çekiyor, orta yaşlı bir teyze de tam karşısındaki tezgaha geçecek. çocuk teyzeyi geçti, kol mesafesinde ardındaki arabayı sürüklüyor, teyze çocuğun arkasına, arabanın tam önüne adım attı. çocuk o adımı fark edemez, zira arkasında cereyan etti olay ve laps araba ayağın üzerinden geçti. kadın bağırdı çağırdı, hakaretler, dikkat etseneler... hayır ulan altı üstü pazar arabası ne kadar canın yanmış olabilir. velev ki yandı diyelim ne bağırıyorsun, sen soktun ayağını. Bak tam da bundan söz ediyorum, çocuğunki mallık gibi duruyor değil mi evet arkanda çektiğin arabanın kontrolü sende olmalı, onu da artık bir uzvunmuş gibi kullanmalısın mesela yürürken kolunun birine çarpmasına engel oluyorsan onun da birini ezmesine engel olmalısın. tamam ama işte tam da benim mallık dediğim şey bu; teyze o ayağı oraya sokma yahu.

    Arkadaşım, sıcaktır, yorulmuştur, bunalmıştır, algısı düşmüştür... Valla bir şey demiyorum onlara ben bunu yapan, yaptığını bile fark etmeyen mallara söyleniyorum.

    Mesela toplu taşıma aracındaki kokarca abi. Küçük görmüyorum, dışlamıyorum, alay etmiyorum. Tamam amiyane tabirle üç otuz paraya it gibi çalışmıştır, terlemiştir, yorgundur, bitaptır. Valla ona bir sözüm yok benim sözüm bunun için bir çözüm aramaya gereksinim duymaması. bunun insanları rahatsız edecek bir şey olduğunu algılamaması/algılamamak istememesi. "Ne olmuş"cular var ya işte ben onlara diyorum mal diye. ebenin .mı olmuş, ne olacak.

    Elindeki eşek gibi çöpü laaaark diye yere atan mallar var ya hani. onlara diyorum aslında. tamam etrafta çöp yok, tamam bulamadın, tamam elinde taşımaktan gına geldi, belediyeye sövdün için kan ağlayarak bir köşeye, direk dibine falan bırakıverdin çöpünü bunun mallık olduğunu bile bile yaptıysan olur be kardeşim. ama arabasının camından "arabada nereye goyam?" diye çöpü dışarı sallayan mallara söylüyorum ben. lan arabanın içi pis dursun, bir çöpe yanaşır boşaltır gidersin. ya da parkta, bahçede adım başı çöp olan yerlerde hala sağa sola atan mallardan söz ediyorum. ben örnek insanım diye demiyorum ama öyle durumda ben yerde bulduğum büyük çöpleri, poşetleri vb. kaldırıp çöpe atarken sen yere atma be mal kardeşim.

    Hani gerekli gereksiz her yerde hakkını savunduğunu sanıp cingar çıkartan mallar var ya onlara diyorum ben asıl. mesela otoparkta görevli "abi biraz ileri al arkana bir araba daha girer" dedi diye "nereye girecek yahuuu yer mi vaaar" diye bağıran, "ne kadar kalır araba?" sorusuna "sana hesap mı vereceğiz lan" diye çıkışan. banka kuyruğu uzadı diye sinirlenip, aslında olayla pek de alakası olmayan gişeciyle münakaşaya girişip kuyruğun daha da uzamasına neden olan. hani kıçındaki dona kadar alındığında sırıtan lakin alakalı alakasız her yerde cingar çıkartıp hakkını savunduğunu sanan mallar var ya onlara diyorum onlara... "Türk milleti tuhaf millettir, her lafı kaldırmaz, ibne dersin kızar da s.kersin aldırmaz". demiş yani şair, ne güzel demiş.

    Bir de şu mallar çıkacak; adam neye diyor, kime diyor, ne diyor anlamadan, kelime seçip kelimelere takılacak, o kelimeler üzerinden savunma yapacak, "sen biliyordun yaaaa" gibi cehalet nidaları savuracak mallar var. hah işte bir de o mallara diyorum. 10'da 8 malız kardeşim. ben o 2'nin içindeyim demiyorum, hepimiz o 2'nin içinde olmak için gayret edelim diyorum. Bak o zaman oran değişmese bile, yaşam daha güzel olacak. bakarsın ileridek 10'da 7 olur. yavaş yavaş... ve hatta hepimiz uslu birer çocuk olursak, şirinleri de görebiliriz.
    4 ...
  38. bisiklet çarkıyla pantolon paçası yırtanlar

    1.
  39. güzel insanlardır. bir dönemin olmazsa olmazıdır. hele ki okulda gelir gelmez, çantayı atıp üstünü bile değiştirmeden bisiklete binip, okul pantolonu yırtanlar daha bir candır. yaşamayan anlamaz, ayrı bir tattır.
    2 ...
  40. erkan petekkaya nın tutarsız röportajı

    1.
  41. Eğer ortada bir taciz iddiası varsa kadının mutlaka haklı olduğunu düşünenlerdenim. Evet, elbette istisnai durumlar olabilir ama erkek milleti olarak pek çok şeyi kendimizde hak görüyoruz ve yaptığımız şeyin karşı tarafın rahatsız edecek, taciz sayılacak bir şey olarak görmesine anlam veremiyoruz. Erkek olmamızın verdiği haklar varmış da sanki kadınlar bunlara razı olmak zorundalarmış gibi bir algımız var.

    gelelim erkan petekkaya isimli şahsiyetin söylemlerine, neymiş nurgül'ün nesini taciz edecekmiş, beyonce miymiş o? böyle bir açıklamanın "bu karı benim tipim değil, tipim olsa taciz ederim" demek olduğunu bile bilemeyecek kadar uzak taciz meselelerinden. uzak derken asla yapmaz diye demiyorum, kafası o kadar erkeklikle dolu ki lafının kendini tacizci ilan ettiğinin bile farkında değil çünkü "güzel kadın taciz edilir, kadın güzelse taciz edilir" gibi bir algıya sahip, bu onun için normal. "o beyonce mi nesini taciz edeyim" bak bak... ayrıca altında yatan egoyu da söylemeye dahi gerek duymuyorum. paşam "erkan petekkaya" olmuş, yakışıklılık, karizma, yetenek, ideal erkek olmuş, beyonce'den altını beğenmiyor, ne için beğenmiyor? Taciz etmek için beğenmiyor. yanlış anlaşılmasın, adam taciz edecek, etmekten yana sıkıntısı yok da ettiğine değecek birini arıyor. ve bunun başında "o da beni taciz etti" diyerek taciz ettiğini kabul ediyor sonra "o kim ki ben onu taciz edeyim" diyerek inkar ediyor. iler tutar yanı yok...

    gelelim başka bir tutarsızla; evvela diyor ki "nurgül bitmiş artık kimse ona iş vermiyor o yüzden bunları yapıyor" diyor. sonra da nurgül'e mobbing uyguladığını inkar etmek için "ona nasıl mobbing uygulayacaksınız o bir star" diyor. yani az önce bitti ondan iftiralar iftiralar diyordun, şimdi mobbing meselesi olunca o bir star mı oldu? yine iler tutar yanı yok...

    Bir de "hem çocuğum var diyorsun, hem de taciz etti diyorsun, çocuğun varsa söylemeyeceksin" diyor ki evlere şenlik. yani çocuğun varsa, zarar görmesini istemiyorsan taciz etti deme, biz gelelim size ne yaparsak yapalım siz çocuğunuz için susun demek değil de nedir bu? orada eğer "çocuğum var diyorsun taciz iftirasıyla gündeme geliyorsun, ben sana öyle bir şey yapmadım ortada böyle bir şey yokken gündeme gelmek için tacizi kullanıyorsun sonra da çocuğum var diyorsun, başka bir mesele bulsana" demiş olsa belki bu cümlesi anlaşılır olabilirmiş. ama çocuğun varsa taciz etti deme ne demektir?

    hasılı erkek milleti olarak, sözle, durumla, tavırla, bakışla taciz ediyoruz insanları, çok fazlasıyla yapıyoruz bunu ve hatta bunları kendimizde hak görecek kalıplar uyduruyor "güzele bakmak sevaptır, o saatte dolaşmasaydı, tayt giyerse bak diyordur" vs. vs. aşağılık laflar bulup kendimizi haklı çıkartıyoruz. kadınlar susmaya, susuturulmaya alıştırıldığı için de genellikle hayatımıza "adam" olarak devam ediyoruz. birden algımızı bozan bir kadın çıkıp da "ben susumam, insan olacaksın, taciz etmeyeceksin" dediğindeyse "seni mi taciz edecem, sana mı kaldım, sen nesin, ıssız adada tek kalsam bakmam" gibi çirkin aşağılayıcı cümleler kurup geçiyoruz.

    oohhh bee erkek olmak ne güzel... etraf erkek kaynıyor ama insan yok...
    1 ...
  42. arka sokaklardan emekli olmak

    1.
  43. oyuncularının pek çoğunun yakında başına gelecek hadise. hatta Rıza Baba yaştan emekli oldu bile ama "ben daha çalışırım" diye ısrar ediyor.
    not: Bu özgür ozan (layt selami) ne şanslı adammış arkadaş adamın oynadığı diziler en az 10 yıl sürüyor. herif iki diziyle ömür tüketti.
    5 ...
  44. sonu s ile biten cips markaları

    1.
  45. bir pazarlama stratejisi olarak karşımıza çıkan durum. s nin acıktırıcı etkisi varmış, onun için cipslerin çoğunluğu genelde s ile bitiyormuş. harbiden de öyle;
    patos
    cheetos
    ruffles...
    alayı s ile bitiyor.

    tombi, çerezza ve cipso dışında aklıma gelen de yok. s ile bitmeyen üç cipsten biri olarak aklıma gelen cipsonun da sondan bir önceki harfi s.
    2 ...
  46. sözlüğe tdk muamelesi yapmak

    1.
  47. bazı yazarların, anlamını ve/veya yazılışını bilmedikleri şeyleri başlık olarak açıp, sormaları durumudur. gir tdk ya bak kardeşim.
    1 ...
  48. türkiyenin en uzun reklamı

    1.
  49. 21 Aralık, en uzun gece şerefine, 3'ü 1 aradaya Türkiye'nin en uzun reklamının yapılmasıyla kazanılan unvan. Fikir çok iyi keşke içerik de goy goyla değil de gerçekten ürünle ilgili olsaydı çok daha iyi olurdu.
    1 ...
  50. cuma günü yazarlar üçe ayrılıyor

    1.
  51. 1- cumaya gidenler.
    2- cumaya gitmeyenler.
    3- cumaya gidip gitmemek üzerine başlık açanlar.

    1. grup, kendi inancı gereği, gidiyor ibadetini yapıyor, gittim gitmedim gidin gitmeyin gibi reklam kokan, baskı oluşturan, insanı dinden soğutma derecesine getiren yorumlara bulaşmıyorlar. sadece kendi ibadetleriyle ilgileniyorlar, inançları gereği doğru olanı yapıyorlar.

    2. grup, kendi inancı doğrultusunda gitmiyor ya da inancıyla ters düşerek gitmiyor neyse işte gitmiyor.

    3. grup, kendi arasında guruplara ayrılıyor;
    gidersin
    gitmezsin
    gitmelisin
    gitmem
    gidecekler
    gitmeyecekler
    kafirler
    değiller... gibi boş boş sıralanıyorlar.

    insanı çileden çıkartıyor, mal mal konuşup duruyorlar. ulan s.ktir git nereye gidiyorsan ya da gitme gitmiyorsan. sana ne be adam noktasına getiriyorlar insanı. senin gibi doldur boşalt yapan, milletin hayatına müdahaleyi kendine hak sayan, ibadet etmek için değil de başkalarına laf sokmak için ibadet eden, ben yapıyorum sen de yapacaksın diye dayatan. aslında kendine zor geldiği halde inancından değil de "g.t korkusundan" bir şeyleri yapan, "o niye yapmıyor yaaa" diye kuduran ama bunu kendine itiraf edip, ulan bende yapmayayım demeyi beceremeyen bunun yerine yapmamayı tercih edenleri taciz etmeyi misyon edinen yobazlar yüzünden dinden soğuyor millet. yapıyorsan yap, yapmıyorsan yapma, inancın gereği yapmayanları uyarman gerekiyor, doğruyu göstermen gerekiyor tamam onu da yap ama lisan-ı münasiple yap. yaptın olmuyor mu? tamam bırak kendi bildiğini okusun.

    (bkz: sinirlenmek, zıvanadan çıkmak)
    3 ...
  52. işler iyi giderken hortlayan bjkililer

    1.
  53. evvela;

    bir galatasaraylı olarak beşiktaşı severim, fenerbahçe'yi hiç sevmem ama beşiktaşı severim. beşiktaşın taraftarı sayesinde yakalamış olduğu bir sempatinin varlığı aşikardır. aslında vakti zamanında çarşı da bu durumu fark edip kendini lav etmişti ama sonra tekrar döndüler. evvela en büyük yanlış bu kamuoyundaki, aslında beşiktaşı değil "taraftarını" seviyoruz. güzel şeyler yapıyorlar, sorumluluk alıyorlar, duyarlılar vs. tabii taraftarın da yönetim ve takım üzerinde etkisi oluyor, bu da inkar edilemez bu yüzden de bjk, bir gsli olmama rağmen bana sempatik geliyor. hatta son maçta yenildiğimizde "iyi lan fener lider olmadı" diyecek kadar da bjk tarafında sayılabilirim...

    şimdi gelelim başlığın içeriğine;

    beşiktaş taraftarı "biz halkın takımıyız, şerefli ikincilikler, üçüncülükler, biz formaya-armaya tutkunuz, başarılar gelir geçer bjk kalır" gibi söylemleri sık sık tekrar etmektedir. bunu ligin sonuna doğru iddianın azıldığı dönemlerde ya da sezona iddiasız başladıkları zamanlarda sık sık görürüz. bu tutumları çok da hoşuma gitmektedir. başarıya da başarısızlığa da güzel tepki verdiklerini düşünmeme neden olmaktadır. ancak şu su götürmez bir gerçek ki işler iyi gittiğinde sosyal medyada patlayıveriyorlar. formalı fotoğraflar, öyle oldular, böyle oldular...

    şimdi durum böyle olunca da işler kötü gittiğindeki samimiyetinize inanmak da güç oluyor. yani o zaman sadece ezikliğinize kılıf uydurmak için yapıyorsunuz gibi geliyor. tamam taraftar olarak çok büyük başarılara alışkın değilsiniz, ülkecek bu tür başarılara alışık değiliz futbol noktasında da pek çok konuda da bu böyle. tamam. ama bir maç yenmekle, bir kaç maç iyi gitmekle... ulan üç gün önce lider girdiğiniz gruptan elendiniz yani bu neyin coşkusu. işte futbolumuz bu yüzden ileri gitmiyor. yendin, sevin, hakkın ama bir maçı yenmeyi bu kadar olay haline getirirsek, bir maçı kaybetmeyi bu kadar büyük olay haline getirirsek tabii ki futbolumuz ilerlemez.
    0 ...
  54. serdar ortaç ın euro 2016 marşı

    16777213.
  55. serdar ortaç tarafından yapılan, marş demeye bin şahit gerektiren, uydur kaydır sözlerin arka arkaya dizilmesiyle oluşturulmuş şeydir. tarkan, m.sandal ve ortaç'tan birer beste istemek niyetindelermiş, tarkan'a ulaşamamışlar, sandal "sadece benden isterseniz yaparım, yarışa girmem" demiş. ortaç da "para pul istemem, telif melif hepsi sizin olsun, ben yaparım" demiş. keşke demeyeymiş. (bkz: <a href="http://m.sporx.com/tv/fut...bestesisxtvq71211sxq" ; target="_blank" rel="nofollow" >http://m.sporx.com/tv/fut...esisxtvq71211sxq</a> ;)
    1 ...
  56. euro 2016 kura tahminleri

    1.
  57. bu akşam gerçekleştirilecek olan kurada Türkiye'nin olası rakiplerinin kim olduğunu tahmin etme eylemidir.

    bence
    1. torbadan Fransa,
    2. torbadan: Avusturya
    3. torbadan Maceristan

    gelecek.
    not: 2. torbadan rusya gelirse ortalık karışır.
    0 ...
  58. kutuplaştırma

    1.
  59. genel anlamıyla, en az iki kişi, nesne, düşünce ya da fikrin zıt yönlerde hareket etmesidir kutuplaştırma. günümüzde kişiler fikirler giderek kutuplaşmakta, kutuplaştırılmaktadır. bugün insanlar "atatür'ü sevenler" "sevmeyenler" şeklindeki kutuplaşmadan "az sevenler, çok sevenler, hiç sevmeyenler, nefret edenler, küfür edenler" gibi giderek bölünmektedir. keza aynı durum "müslüman olanlar" ve "olmayanlar" kutuplaşmasından, "inanan ama ibadet etmeyen" "ibadet edip, etmeyenleri suçlayan" "gösteriş müslümanı" "gerçek müslüman" falan gibi kutuplaşmaktadır. fakat bu durum öyle kötü noktalara ulaşmaktadır ki artık, ocu, bucu, şucu ve tam tersi olanları ve hatta onun içinde de kutuplaşmış olanları da geçmiş, artık o, bu, şu şeklinde kutuplaşmalar başlamıştır. sürekli bir nefret, "bizden olmayan ölsün" anlayışı, ötekileştirme, hor görme, aşağılama, katli vacip bulma... artık fikirler, düşünceler, bakış açıları, kişiler değil, taraflar önemli olmaya başladı ve bu son derece korkutucu bir tablo, sonumuz hayrola.
    0 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2024 uludağ sözlük