insanlar hep farklı gözle bakıyorlar oysaki bizde iyi ve normal bireyleriz normal insandan farkımız yok yani sadece biraz kapsamlı düşünüp olaylara objektif yaklaşıyoruz lütfen biraz sizde sorgulayın.
Cevaplardan IQ Seviyenizi belli ediyorsunuz.Bende ateist biriyim ben ateistim diye verdiğim yemeği neden başkası yemek istemesin ya şu ön yargılarınızı aşın böyle başlıklar bile saçma neden geride kaldığımız belli yobazlar.
Alman imparatorluğu'nun Ulm kentinde dünyaya gelen Einstein, yaşamının ilk yıllarını Münih'te geçirdi. Lise eğitimini ve yüksek eğitimini isviçre'de tamamladı; fakat bir üniversitede iş bulmada yaşadığı zorluklar nedeniyle bir patent ofisinde müfettiş olarak çalışmaya başladı. 1905 yılı Einstein için bir mucize yıl oldu ve o dönemde kuramları hemen benimsenmemiş olsa da ileride fizikte devrim yaratacak olan dört makale yayınladı. 1914 yılında Max Planck'ın kişisel ricası ile Almanya'ya geri döndü. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü. Nazi Partisi'nin iktidara yükselişi nedeniyle 1933'te Almanya'yı terk etti ve Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşti. Ömrünün geri kalanını geçirdiği Princeton'da hayatını kaybetmiştir.
Albert Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile iki yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yaratmıştır. Sadece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturduğu kuramları sonradan deneysel olarak defalarca doğrulanmıştır. E = mc2 denklemi ile formüle ettiği kütle-enerji eşdeğerliği yıldızların nasıl enerji oluşturduğuna açıklama getirmiş ve nükleer teknolojinin önünü açmıştır. Fotoelektrik etki ve Brown hareketine getirdiği matematiksel açıklamalar, modern fiziğe diğer katkıları arasındadır. Ömrünün büyük bir kısmını bütün kuramları birleştiren bir birleşik alan kuramı yaratmaya çalışarak geçirmiş ama bu çabaları sonuçsuz kalmıştır. Einstein kuantum mekaniğinin bazı sonuçlarına, özellikle belirsizlik ilkesine oldukça şüpheci yaklaşmış fakat bu yaklaşımlar ileride geniş kabul görmüştür.
Einstein, Nazilerin nükleer bomba geliştirmesi endişesiyle ABD başkanı Roosevelt'e bir mektup göndermiş, ABD'nin nükleer çalışmalara başlamasını tavsiye etmiştir. Holokost sonrası Yahudilerin kendi ülkelerine sahip olması gerektiği fikrini savunmuş, israil'in kuruluşuna destek vermiştir. Çeşitli söyleşilerinde Yahudilik dinine ve diğer kutsal kitaplara inanmadığını belirtmiş, sosyalizme sempati duyan bir makale yayınlamıştır. Bertrand Russell ile birlikte nükleer silahlara karşı bir manifesto da yayınlamıştır.
1999'un sonlarında 100 ileri gelen fizikçiyle gerçekleştirilen milenyum oylamasında Einstein, tüm zamanların en iyi fizikçileri arasında 1. sırayı almıştır.
Kültürel bağlamda modernizm, 19. yüzyılda geleneksel anlamdaki edebi, sanatsal, sosyal organizasyon ve gündelik yaşamın geçerliliğini yitirdiği fikriyle ortaya çıkmıştır.
Modernist hareketin 19. yüzyıl ortasında Fransa'da ortaya çıktığı kabul edilir. Modernizm kabaca 1884-1914 yılları arasında hüküm sürmüştür. Temelde dayandığı fikir, geleneksel sanatlar, edebiyat, toplumsal kuruluşlar ve günlük yaşamın artık zamanını doldurduğu ve bu yüzden bunların bir kenara bırakılıp yeni bir kültür icat edilmesi gerektiğidir. Modernizm ticaretten felsefeye her şeyin sorgulanmasının gerekliliğini savunur. Böylelikle kültürün öğeleri yeni ve daha iyi olanla değiştirilebilir. Modernizme göre 20. yüzyılın ortaya çıkardığı yeni değişiklikler ve yenilikler kalıcıydı, aynı zamanda yeni oldukları için 'iyi' ve 'güzeldi' ve toplum dünya görüşünü bu öngörülere göre gözden geçirip uyarlamalıydı.
Modernizm tanınmış gelenekleri kıran bir stil anlatmak için kullanılmıştır.Yeni bir çağında duyarlılığına daha yerinde formları yaratmayı amaçlamıştır. Bazıları 20. yüzyılda gözlemlenen modernizmi "modernizm" ve "postmodernizm" olmak üzere iki harekette incelerler. Fakat bazı görüşlere göre modernizm ve postmodernizm bir hareketin sadece iki farklı açısıdır.
Anlıyorum deme bana
Anlayabilir misin hissettiklerimi
Bakabilir misin hayata benim gözlerimden
Sığdırabilir misin otuziki seneyi beş dakikaya
Çözebilir misin beynimin gizemini
Silebilir misin unutmak istediklerimi
Senin için yanlış olan değer yargılarımı
Değiştirebilir misin anlayacağın şekilde
Bir gülüşün kıymetini bilebilir misin
Sevgilimin dudaklarındaki
Ruhumda kopan fırtınaları
Canlandırabilir misin hayalinde
Yaşayabilir misin aynı acı ve üzüntülerimi
Delice düşlerimi sorgulayabilir misin içinde
Boşuna anlıyorum deme bana
içiçe yaşadığım bunca seneye rağmen
Kendimi ben bile anlayamadım daha.
fransız kadını icin seks yemek yemek gibi bir ihtiyacken, turk kadını icin nasıl son derece detayda ve onemsiz bir sey oluyor?
hangisi daha kadının dogası?
kafamda deli sorular.
bence cinsel devrimle fransız kadını metamorfoza ugradı, aslında dogası bu degil, tasıma kimligi bu. ahlaki deger yargıları farklı olunca o da farklı davranmaya programlandı sadece.
kadın bir erkekle beraber oluyor ve dokuz ay onun cocugunu tasıyor, fiziyonomisi ait olmaya kurulmus bir kere. kadının dogasından bahsedilecekse bence bu kısmından bahsedilmeli. kaldı ki ben her seyi ilkel dogaya endeksli okuma taraftarı da degilim. toplum icinde kimlik degistiriyoruz cunku deger yargıları olan, dusunebilen, hissedebilen, muhakeme edebilen canlılarız.
yetistirilme tarzı elbet cok seyi degistiriyor. ama ben turk kadınının yetistirilme tarzını seviyorum. hayatında hic masturbasyon yapmamıs, sadece cok asık olduguyla ve mumkunse yalnızca evlenince beraber olan, kimseye kolay kolay kendine dokunma hakkı vermeyen, sevismeyi en merkeze almayan turk kadınını cok begeniyorum abidin.
kadınlar icin cinsellik mumkunse tek adamla yasanması gereken, cok asık olunca yasanması gereken ayrı bir boyutken erkeklerin durmadan dilinde ve gunluk hayatlarında. garip.
kadınlar venusten erkekler marstan.