akp'nin ne dediğinin bir önemi kalmamıştır, bundan sonra onlar milletin ağzından ne çıkacak diye bakmaktadır. tarihte millete karşı gelebilen ne tek adam vardır ne de parti. siz demokrasiye inanmıyorsunuz belki ama tayyip'e bile bu gücü demokrasiye olan inanç vermektedir. bir günde her şey değişecek, göreceksiniz. siz yeter ki oy çokluğu sağlayın, sizi sandıktan uzaklaştırmak isteyen kişileri dinlemeyin.
burada neden tanrı ''ol'' dedi, olmadı, bir daha dedi yine olmadı, olana kadar denedi türünden bir gerzekliğe girilmiş anlam veremedim. bir şeyin aşama, aşama veya evre, evre olmasıyla; yoktan var olması arasında ne gibi bir tezat uydurabiliyorsunuz ona hiç anlam veremedim. nişanyan sözlük de ayrıca güldürdü.
son sezonun ilk yarısı bitmiştir. 4 bölümde işlenebilecek konuyu, 7 bölümde işlemişlerdir. ayrıca izleyicilerin senaryolarından biri gerçekleşmiştir. tahmin edilemez bir şekilde ilerlememiştir. yine de temmuz ayı iple çekilmektedir.
böyle bel altı konuların diyalogları küfürsüz olsaydı çok daha kaliteli bir iş olacaktı. yine de çoğu bölümü gayet akıcı. tek başına izleyenleri rahatsız edeceğini sanmıyorum. kötü mal bölümünde, telsiz üzerinden dönen espriler tam olarak cem yılmaz mizahıyken, amına koyam esprilerinin hiçbirine gülmedim.
nato'nun kurucuları arasında olan türkiye, bugün; afganistan'a gir denince giriyor, çık denince çıkıyor, suriye'ye gir denince giriryor, çık denince çıkıyor, biz maden arayacağız denince ormanları peşkeş çekiyor, çöp ithal ediyor, döviz üzerinden anlaşmalarla dış minnakları zengin ediyor, mültecileri ülkenize alın ve avrupa sınırlarını koruyun denince buna da itaat ediyor ve biz hep muhacir kanka edebiyatıyla milletini kerizliyor. türkiye bu kadar güçlü bir ülke işte, bu kadar hainliğe bile göğüs gerebiliyor.
sorosçu osman kavala, pkk ile megri megri mitingler yapmış ve aynı süreçte valiler aracılığıyla teröristlere yapılacak operasyonların önüne geçmiş, fetöye ne istediyse vermiş, soros'un buyurduğu gibi ülkeyi mülteciye boğmuştur. bu osman kavala, soros ile aynı masaya oturmuş, lobi ziyaretlerinde bulunmuş ve onun fonladığı bir partiye liderlik eden erdoğan ile de defalarca aynı masaya oturmuştur. yani osman kavala bop'un kuklalarından olabilir, fakat bop eş başkanı olduğunu sanmıyorum. bu arada farkında mısınız bilmem de, kaç cuma oldu, hala camiide içki içme görüntüleri, türbanlı bacının üstüne işeme görüntüleri piyasada yok. prompterla mı çektiniz görüntüleri mübarekler?
bop eş başkanı, patronları hangi ülkede isterse orada seçilebilir. bunca imkan sadece erdoğan gibilere sağlanır. abd'de seçilmesini çok isterim, böylece 1 lira 14 dolar olabilir. orası olmadı mı zengin bir arap ülkesi de olur. bayram ederiz bayram!
son zamanlarda dikkatimi çeken bir partidir. ümit özdağ'a genellikle yakınlık duysam da, hiçbir fonlanmaya, hiçbir medya pompalamasına alet olmayan zafer partisi aklımın ucundan geçen bir parti değildi. sonrasında da karalama kampanyalarına maruz kaldı. bugün seçim olsa oy atacağım bir partidir. oylar bölünür muhabbeti saçma, kurulu düzen partileri düşünsün.
aklımda kalan dizilerden biridir. kral'ın sahneleri kaiser sosa tadı verirken, kürşat dizinin en önemli dinamiğidir. bir sevkiyat sırasında kılıç mehmet'in, kadir'in ve kürşat'ın aynı mekanda pazarlık yaptığı/ çatışmaya girdiği bölüm, en sevdiğim bölümdür. bir de; kral'ın, bir antikacının (veya saat tamircisinin) dükkanındayken kameralardan memoli'yi görmesi sonucu çatıya kaçtığı ve telefondan/telsizden adamlarıyla konuştuğu bölüm hollywoodvaridir.
birkaç hafta öncesine kadar benim de teslim olduğum bir alışkanlıktı. ancak şimdilerde kahve yerine sıcak kakao içiyorum. çok daha güzel hissettiriyor. şekersiz ve sütsüz elbette. alın bir kutu/paket kakao, sıcak suyla karıştırın. kahve dediğin, güne başlarken veya gün ortasında içilmeli. mecnun'un da dediği gibi askerliği uzatmayacaksa yemişim öyle okulu.
4 büyükler ya hep birlikte aynı lige düşmeli ya da hiçbiri ligten düşmemeli. derbi olmadıktan sonra ne yapalım lan bu ligi? atıyorum malatya-kasımpaşa maçını mı bekleyeceğiz? he ama galatasaray kümenin bir basamak üstünde bitirirse güzel olur, beter olsun.
özal ile birlikte bütün tarikatların, cemaatlerin lehine işler yapmasa, onların her türlü imkana kavuşmasına sebep olmasa bu kadar gülmeyeceğim bir iddiadır.
''ülkede ergen rapi var, ergen popu var, bergen arabeski var, yahu ergen alternatif müzik neden olmasın?'' diyerek grup kurmuşlardır. bugün ibb'nin sayfasında gördüm. 30 ağustos ile özdeşleşecek bir müzikleri olmadığı gibi, kulağıma en kolpa melodileri bile çağrıştırmışlardır. makarnacı gençliğe bu kadar alternatif grup oluyor. kim çalsın abi? alternatifleri yok bir kere(!) kulağıma çağrışım yapan her müziği çalarım(!)
bazı delilerin anlattığı gibi delirmekle ilgisi yoktur. beyindeki kimyasallarla ilgilidir. hormoneldir yani. bugün çok mutlu ve akıllı biri olman, iki gün sonra yaşamındaki olaylardan ve düşüncelerinden bağımsız olarak bu hastalığa yakalanmayacağın anlamına gelmez. benim çevremde iki bipolar vardı. biri rahmetli oldu. diğeri ara sıra görüştüğüm bir insandır. bipolar bozukluğu olan hastalar, atak dönemlerinde tanınmaz haldedirler. fakat o dönemler haricinde gayet normal insanlardır.
ben ister kırmızı yansın, ister yeşil yansın, mutlaka yol veriyorum. genelde hızlıca ve sinyal vermeden size yaklaşırlar. sakin olun ve hareketsiz kalın.
zamanın ne kadar hızlı geçtiğini gösteren şarkıdır. 2014 yılının yaz aylarında en çok dinlediğim şarkılar, bununla birlikte, dorothy'nin wicked one şarkısıydı. 7 yıl olacak! hem çok eskitti, hem de hiç eskimedi. öyle bir şarkı.
jack ve sawyer da ona eşlik ettiler. adadan gitmesi gereken kişinin, hurley olduğu üzerinde hemfikirdiler. çünkü her şeyi yiyor, hiç coconut toplamıyor, ne adanın gizemini çözüyor, ne de yarış kazanıyordu. fakat çok tuhaf bir şey oldu.