biradaminnickiuzunsa
489 (mtv icon)
dokuzuncu nesil yazar 15 takipçi 130.32 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    çizgi filmlerde oynamak isteyenlere tavsiyeler

    1.
  1. çizgi filmlerde rol almak isteyen oyuncu adaylarına yol gösterecek nitelikte önerilerdir.

    1. öncelikle kendinize güvenin. her şeyde olduğu gibi çizgi film oyunculuğunda da en önemli motivasyon kaynağı özgüvendir. şöyle düşünün: silvester, tweety, bugs bunny, dufy duck, hatta yosemite sam gibi cahil ve gerizekalılar bile oyunculuk yapabiliyorsa ben de yapabilirim. işte aynen böyle düşünmelisiniz.

    2. hangi karakter özelliklerinde iyiyseniz, seçmelerde bu rollere uygun performanslar sergileyin. örneğin tecavüz sahnelerinde iyiyseniz jüri önüne çıktığınızda buna uygun rol canlandırın.

    3. iyi çizgi film oyuncularını örnek alın. unutmayın fare jerry, hızlı gonzalez, road runner annelerinin karnından oyuncu doğmadı. tazmanya canavarının ilk oynadığı çizgi filmlerde nasıl da utangaç olduğunu ve oyunculuğunun hatalarla dolu olduğunu görebilirsiniz. ancak 1990'ların ortalarında tazmanya canavarının oyunculuğu tam olarak oturmuş ve dünyayı sallamıştır.

    4. şansın kapınızı çalmasını beklemeyin, siz onu gerçekleştirin. zaman kaybetmeden warner bros pictures'ın yolunu tutun ve seçmelere katılın.

    iyi şanslar...

    (bkz: beni olan türkücüler)
    (bkz: izzet altınmeşe)
    (bkz: belkıs akkale)
    0 ...
  2. gelmiş geçmiş en ahlaksız fıkra

    1.
  3. yazılmış yahut söylenmiş en edep yoksunu fıkradır.
    0 ...
  4. ankara da bir vatandaşın ceremesini çekmesi

    1.
  5. ankara'da 413 numaralı hatta çalışan bir otobüste meydana gelen olaydır.

    bizzat kendi kulaklarımla şahit olduğum vakadır. söz konusu şahıs otobüsün orta boşluğunda cam kenarındaki demirlere yaslanarak yanındaki arkadaşıyla konuşurken çok net şekilde duydum.

    -"ceremesini ben çektim be kardeşim" dedi.

    arkadaşı da onaylayarak "bilmez miyim ustam" dedi.

    ben göz ucuyla arkama baktım ve adamın eşkalini zihnime kazıdım. neticede aynı otobüste tekrar denk geliriz. kuytuya çekince ne yapacaksın bakalım.
    0 ...
  6. evde yetiştirilen pastırmanın daha pahalı olması

    1.
  7. endüstriyel olandan kaçmak ve doğal olana yönelmek namına yapılan hatalardan biridir.

    Gerçekten de evde yetiştirilen ürünler daha doğal olduğu doğrudur. böyle durumlarda evde yetiştirilen ürünün masrafı söz konusu edilemez.

    ancak iş pastırmaya gelince bu matematik çalışmaz. zaten pastırma çiftliklerinde yetiştirilen pastırmalarda da organik gübre kullanılmak zorunda. ayrıca hormon kullanıldığında pastırmalar filizlenmeden yanmaktadır. bu nedenle pastırma marketlerde pahalıdır, ancak bunların doğal olduğunu unutmamak gerekir.
    0 ...
  8. şimdiki kedilerin dejenere olma nedenleri

    1.
  9. zamane kedilerinin genel ahlak ve hayat vizyonunda meydana gelen yozlaşmaların sebepleridir.

    biz kediyken, insan gördüğümüzde korkar ve kaçardık. hatta öyle ki çöpte bulduğumuz bir yiyeceği başka bir kediye, hatta kontrol alanımızı bir alfa erkeğine kaptırma pahasına, bir insan yaklaştığını gördüğümüzde kaçardık.

    Ancak şimdiki kediler insan görmek bir yana kötü niyetli hatta sadist spiritüel varlıkların yeryüzüne iniş saatlerinde bile kaçmamakta, kıllarını bile kıpırdatmamaktadırlar.

    bunun nedeni şimdiki kedilerin mahalle aralarına bırakılan mamalar sayesinde daha iyi beslenmiş olmaları ve daha rasyonel düşünmeleri, daha rahatlıkla risk alabilmeleridir. ayrıca insanların bıraktıkları çöplerin eskiye nazaran daha protein içerikli artıklardan oluşması da bir başka etmendir.

    özetle şimdiki kediler daha iyi beslendikleri için önceki kuşaklara göre daha zekidirler.
    3 ...
  10. koronavirüse yoğurt sürmenin iyi gelmesi

    1.
  11. Koronavirüslü bölgeye sürülen yoğurdun cildin gerginliğini azaltarak acıyı azaltması ve iyileşmeyi kolaylaştırmasıdır. Yoğurdun bahçe yoğurdu olması ve taze olması önemlidir. Evde yetiştirilip tazeyken toplanan yoğurt da olur.
    1 ...
  12. burası dağ başı mı lafındaki gizli mesaj

    1.
  13. sözü sarf eden kişinin bilinç altındaki gizli arzularıdır.

    freud'a göre tüm imgelerin temeli cinsel imgelerdir. bu teoriye göre içeri doğru olan imgeler kadın cinsel organını uzunlamasına diklemesine olan biçimler fallus yani erkek cinsel organını temsil eder.

    buna göre örneğin rüyada görülen sandık vajinayı, dağ penisi sembolize eder. bu bakımdan, seks talebinde bulunulduğunda "burası dağ başı mı git başımdan kardeşim" diyen bir kişi açıkça olmasa bile içten içe tarrak keyfi arzuluyordur.

    (bkz: sigmund freud)
    0 ...
  14. minimalist besteciler ne yer ne içer sorunu

    1.
  15. minimalist tarzda beste yapan kompozitörlerin yeme içme alışkanlıkları üzerinde yoğunlaşmış zihnin ürettiği sorun, belki de sorunsaldır.
    0 ...
  16. kimsenin kimseye faydasının olmaması

    1.
  17. doğru önermedir.

    rivayete göre atinalı thomas zygouras bir gün manavgat bölgesindeki seleukia kentine gelir. o dönem seleukia pek de hareketli bir şehir olmadığından, gece vakit geçirmekte zorlanan thomas zygouras ucuz şarap ve bir parça nevale ile meydanlık bir yerde içmeye başlar.

    ancak seleukia kanunları atina ile aynı değildir ve kamuya açık alanda alkol almak da vermek de serbesttir. bu yüzden zygouras'a karışan eden olmaz. zygouras sabahın ilk ışıklarına kadar iki şişe şarap içer ve daha sonra konakladığı eve gidip uyur.

    tam da bu esnada zygouras'ın kapısını kentin zaptiyeleri çalar. zygouras hakkında işlem yapılacağından emindir. zaptiye amiri seleukialı paulos zygouras'a kentte başına gelen olağanüstü bir olay veya kendisine karşı olumsuz bir tutum haksızlık olup olmadığını, varsa şikayetinin gereğinin derhal yerine getireleceğini, zira seleukia kentinde konukların güvenlik ve huzurunun her şeyden önemli olduğunu söyler.

    zygouras akşam meydanlıkta, kanunen serbest olmasına rağmen alenen içki içtiğini bunu bilmelerini istediğini zaptiye amirine söyler. bunun üzerine zaptiye amiri zygouras'a bu konuda yapacak bir şey olmadığını söyler.

    işte tam da bu anda, zaptiye 2. amiri seleukialı christos tarihe geçecek o büyük sözü söyler:
    "kimsenin kimseye faydası yoktur"...

    (bkz: tarih bilmeyene kız verilmeyen ülke)
    (bkz: kız verilmeyene tarih bilinmeyen ülke)
    0 ...
  18. evde pastırma yetiştirmenin yasaklanması

    1.
  19. vatandaşın evde kendi imkanlarıyla ucuza pastırma mal etmesinden rahatsız olan patentli tohum üreticilerinin baskısıyla, devletin konutlarda saksı veya başkaca ekim yöntemleriyle pastırma yetiştirmeyi yasaklaması durumudur.

    vatandaş, israil menşeli pastırma tohumlarına muhtaç edilmek istenmektedir.
    2 ...
  20. atatürk ün sivas ı cezalandırması

    1.
  21. menemen olayı'nın vuku bulmasının ardından söz konusu kalkışmaya son derece öfkelenen mustafa kemal atatürk'ün sivas şehrine karşı uyguladığı yaptırımdır.

    Bu yaptırım neticesi olarak ankara'dan sivas'a gidilmek istendiğinde yol 8 saat çekmektedir.
    1 ...
  22. cak cuk diye ses çıkararak yapılan şeyler

    1.
  23. genelde anakondavari ve şaplorenz yapılagelen işlerdir.

    yanlış hatırlamıyorsam yıl 2010 veya 1996 falandı. yahut o aralar işte... mevsimi hatırlamıyorum ama rakı içince çarpmayan ılık bir hava vardı. kavak ağaçlarının insanların üzerine boşaldığı günler olabilir belki de tam hatırlamıyorum.

    işte o günlerden bir gündü ve komşusu osururken cama sıçanlar günlüğü 20 türk lirasından adli para cezasına çarptırılıp oradan üç bant ters turnikeye çıkarılıyordu.

    sonrasını hatırlamıyorum amk...
    0 ...
  24. düşünce gücünün organ üzerinde etkileri

    1.
  25. beynin içinde düşünceden mes'ûl hücreler mevcuttur.

    bunlar muharrik değil; lâkin tahrike müsait yapıdadır.

    tahayyülün sebeb olduğu şevk ile aşağı, daha cismani olan uzuvlara (organlara) manyetizma tesiri sağlar ve onları kanla doldurup tenasül (çiftleşmeğe) hazır ve nazır hale getirirler.
    0 ...
  26. şanslı bir adam olmaktansa talihli olmayı yeğlerim

    1.
  27. "vere vere hapşon törtıls
    inziyadö hapşon törtıls"
    demiş bir bilen doğru demiş, işte bu mevzu tam da bunun üstüne basar ki, bizim hasan da hama mama damga basar.

    şans dediğin şey olasılıklar nezdinde, kişinin kendine en uygun yararı sağlayacağını düşündüğü olasılığa rast gelmesidir -ki rast derken sol perdesi üzerinden icra edilen makamı kastetmediğim açıktır umarım-.

    her neyse anahtar kelimemiz yararı sağlayacağını düşündüğü, düşündüğünün altını çiziyorum, gümüşü bold 12 punto bırakıyorum.

    bu bakımdan şans öznel beklentilere dayalı bir kavram ki, nesnel olarak açıklayamayız.

    misal, bir adam yolda "ham" bulsa, bunun kendi indinde ne gibi neticelere gebe olduğunu bilebilir mi? ben söyleyeyim bilemez. misal bu "hamın" bulundurulması vergiye tabi kılınsa bu zat-ı muhteremin sıçtığına delalet eder mi? ben söyleyeyim eder.

    her halükarda insan bir bok bilmez vesselam, bu nedenle acelecidir ve hayrına olmayan şeyleri de ister de ister.
    0 ...
  28. sinoplu diogenes yandan maykıl mıydı meselesi

    1.
  29. kıymalı burger altın sakal şehriban makarna meselesidir son tahlilde.

    milattan önce 400 civarı melamet hırkası giymiş bir adam terli terli buzlu rakı içmeseydi üşütmeyecekti elbet.

    kafayı bulmak için rakıya ihtiyacım yok diyerekten öncelikle rakıyı, ardından "içmediğim rakıya kadeh ne hacet" diyerekten de rakı kadehini reddetmiş sinik filozoftur bu adam.

    gün boyu dürüst adam aramak bahanesi ile fenerle gezdiğine göre ise yandan maykıl olma ihtimali yüksek kaldırımda buzuki yapan ustalar vardır.

    (bkz: rüyada ölü sincap görmek)
    0 ...
  30. avukat vale emlakçı taksici

    1.
  31. adamın biri evini satmaya karar vermiş. emlakçıya vermeden kendisi ilan etmiş ve bir talip çıkmış.

    alıcı kişi evi banka kredisi çekerek alacakmış. birlikte tapuya gitmişler.
    tapu memuru satıcıya sormuş: "bedeli aldınız mı" diye.
    "hayır almadım" demiş satıcı. "banka kredisi serbest bırakılınca hesabıma aktaracak alıcı" demiş. tamam demiş memur imzaları almış içeri girmiş.

    memur yeni tapu elinde gelmiş akid odasına. bizim satıcı "olur mu böyle şey, para daha hesabıma aktarılmadan tapuyu nasıl devredersiniz?" demiş.

    memur "beyfendi, kredi veren bankanın avukatı da akde imza attı, şu an sistem böyle, satış olmadan kredi veren krediyi serbest bırakmaz" demiş.

    adam ne yapsa etse faydasız. arkadaşlarına eşe dosta telefon açmış, onlar da sistemin böyle olduğunu, banka avukatı oradaysa ve akdi imzaladıysa sorun olmayacağını, rahat olmasını söylemişler.

    adam biraz daha rahatlamış ama nafile, tapudan bankaya gidene kadarki yol zehir zıkkım olmuş. içinde bir kurt, ya alıcı cayarsa, daha kötüsü dolandırıcıysa...

    bankaya gelmişler. banka avukatının tapu satış bilgilerini whatsapp'tan göndermiş olması işleri kısaltmış.

    banka derhal bizim satıcının hesabına kredi miktarını havale etmiş. adam derin bir "ohh" çekmiş.

    "böyle sistem mi olur efendim, aklım çıktı" demiş banka memuruna.

    banka memuru adama: "beyfendi, diyelim ki bizim müşterimiz caydı ve para sizin hesabınıza aktarılmadı, diyelim biz de caydık ve çamura yattık. olacak en kötü şu ki, tapu kaydında bizim avukatımızın sizinle satış akdine imza atması bu akdin bir kredi sözleşmesine dayalı olduğunun kanıtıdır. tapudaki kamera kayıtları da cabası. bu durumda siz alıcının ev bedelini ödememediği iddiasında bulunduğunuzda ispat yükü tersine döner. yani alıcı size ödeme yaptığını kanıtlamak zorunda." demiş.

    bizim satıcı, "ne bileyim efendim, acemisiyiz bu işlerin işte" demiş.

    bankacı: "o zaman keşke bir profesyonel aracılığıyla satsaydınız evi, yada bir avukata danışsaydınız veya vekil etseydiniz bu iş için" demiş.
    0 ...
  32. belçika ya giderken yol üstünde testi kebabı yemek

    1.
  33. yolu belçika'ya düşenlere tavsiye edilecek eylemdir.

    keza, belçika'ya giderken yozgat'ta durup testi yemeden geçmek büyük kayıptır.

    (bkz: almanyada almanlar varsa belçika'da kimler var amk)
    0 ...
  34. yazarları eski girdileriyle yargılamak

    1.
  35. bir yazarın hayatının her döneminde fikir ve dolayısıyla zikir değiştirebilme özgürlüğü olduğunu göz ardı eden şahsın haksız eylemidir.

    (bkz: bunu diyen yazar şunu da dedi)
    1 ...
  36. sözlük yazarlarının kendi yazdığı fıkralar

    1.
  37. sözlük yazarlarının bizatihi kendilerince yazılmış ve düzenlenmiş fıkralardır.

    ahan bu fıkra da bendendur:

    adamın biri kaybolmuş. eve gittiğinde karısına görüp görmediğini sormuş.
    karısı adama demişkine:
    -haçan birini cörmedum amma ikinle üçünü her gün bahçede görirem gari demiş.

    (bkz: atın beni denizlere)
    0 ...
  38. hallaç pamuğu gibi at adamın yamuk karısı

    1.
  39. şiirin biridir...

    adamın biri hallaç pamuğu gibi atmış
    karısı güllaç yamuğu gibi kısrak
    kızları olmuş altına sıçmış
    oğulları olmuş gümüşe...
    0 ...
  40. mavi yıldızın yeni kardeşleri ve siyahlılar

    1.
  41. n.o.s'un yeni senaryosudur. kenan'ı geri getirmeye and içmiş mavi yıldız, amori'nin bahçesinde yeni kardeşler edinir. siyahlılarla korkutulan ahali yeni kardeşlere kucak açmıştır. ancak bahçe talan olmuştur. tüm amaç kenan'ın döndüğünde lokmaları ufalanmış bulmasıdır.

    sahne 12 - dış / gündüz (komşunun bahçesi)

    siyah bayraklıları görürüz. sert tavırlarla asarlar keserler. vahşet, kan ve şiddetle korkarız. sahneye girdikleri andan itibaren diğerlerini dağıtırlar ve yeni gelecek oyunculara yer açarlar...

    sahne 13 - dış / gündüz (komşunun bahçesi)

    kırmızı-yeşil bayraklıları görürüz. siyah bayraklılar seyirciyi o kadar tiksindirmiştir ki, bunlar coşkuyla karşılanır. aralarında kadınlar ön plandadır. siyah bayraklılar ölümdür, bunlar komadır. ama mavi yıldız bunları karanlığın ardındaki ışık olarak anlatır.

    mavi yıldız:
    -bunlar benim akrabam. abraham dedemin torunlarıyız biz. seçilmişler.
    bundan sonra burada, lanetlenmiş amori'nin bahçesinde, kenan tekrar dönene kadar onlar ne derse o olacak, benim yardımcım ve kardeşlerim olarak... onlar sizler gibi barbar değildirler. onlar söz dinleyenlerdir. ve onlar bizimle çalışmaya hevesli ve hazırdırlar.

    salih:
    - sen ki kardeşin ishmael'in çocuklarını öldürmeye azmetmiş biriyken akrabalıktan nasıl bahsedebilirsin mavi yıldız? yoksa onları kadim hırslarına kalkan mı etmek istersin? yada kenan'ın rahat yutması için lokmaları mı ufalarsın? kenan döndüğünde onlara ne olacak peki? onları ateşe atma, düşmanlıkları kızıştırma. bozgunculuktan vazgeç...

    mavi yıldız:
    -sesin her zamanki gibi kısık ve boğuk salih, seni duymuyorum. kardeşlerim siz duyuyor musunuz? (kahkaha atarak) bak onlar da duymuyorlarmış.

    ------karanlığın ardından her ışık göz alıcıdır, bir mumluk olsa bile...
    siyah bayraklıların sahnede bölüp boşalttığı kısımlara bunlar yerleşir.------

    sahne 14 - iç / gece (uşağın evi)
    siyah bayraklılar sahnede boşta kalırlar. boşalttıkları yerlere mavi yıldız'ın yeni biraderleri yerleşmiştir. bunun üzerine mavi yıldız siyah bayraklılara yeni bir iş bulur. dönüp eskiden kendilerine kapıyı açan uşağın evini basarlar. zira uşak kendilerinden değildir.küfürbaz uşak hiç kendilerinden olmamıştır. artık uşağın evindeki sahnede yer açılması gerekmektedir.
    1 ...
  42. it is a pencil box bunny show

    1.
  43. it iz e pensıl baks bani şov'un ingilizcesidir.

    --spoiler--
    ..........
    sonra kırmızı başlıklı kız
    "babaanne, babaanne
    senin s.kin niye öyle kocaman?" diye sormuş.

    kurt da ona
    "senin atanı ecdadını daha iyi s.kebilmek için
    a..na koduğumun evladı" demiş
    ..........
    --spoiler--
    1 ...
  44. zıçan adamın psikanalizi

    1.
  45. kaan ertem'in sıradışı süper kahraman tiplemesi olan zıçan adamın ruhsal yapısına psikanalitik bakıştır.

    freud'un çocuk gelişim evreleri ile ilgili olarak ortaya koyduğu kuramda oral dönemin ardından 1-3 yaşları arasında çocukların geçtikleri önemli bir dönemdir anal dönem. bu yaşlar çocuğun dışkısını tutmayı öğrenme yaşıdır.

    bu yaşta çocuklar dışkısını kontrol edebilme yetisine göre ya "anal tutucu" ya da "anal atıcı" insan tipinden birisine göre şekillenir.

    anal tutucu insan, kontrollü, engellemeler karşısında daha edilgen, toplumsal kurallar karşısında daha kendini bastırıcı, kararsız, hesaplı ve tutumlu bazen de cimri olur.

    anal atıcı insan ise, dürtüsel, engellemeler karşısında daha atak, toplumsal kurallar karşısında daha asi, girişken ve zorlayıcı, dışa dönük, duygusal ilişkilerde daha kendine güvenli, ekonomik olarak daha hesapsız olurlar.

    zıçan adama gelince... zıçan adam, her öyküde mutlaka bir haksızlık ve hatta suç ile karşılaşır. bu haksızlık kendisine karşı değil, genellikle bir masuma veya topluma yönelik haksızlık veya suçtur. zıçan adam bir ateşleyici olaya, bardağı taşıran son damlaya kadar kendini sıkmakta ve müdahaleden kaçınmaktadır. ancak sonunda dayanamayıp ortalığı boka bulayarak adaleti yerine getirmektedir.

    zıçan adamın mizacı itibarı ile "mülayim" olduğunu söylemek mümkündür. zira aşağı eğik kaşları, boynu bükük utangaç tavırları ve problemleri içe dönük olarak ele alarak muhakeme etmesi onun kişilik profili hakkında ciddi bilgiler verir. zıçan adam, tek tabanca takılan utangaç ve hatta neredeyse sosyofobik bir karakterdir. iyi huylu ve erdemli birisidir.

    ayrıca haksızlıklar karşısında tahammül düzeyi yüksektir ve ortalığı velveleye vermekten kaçınan tutumlar sergiler.

    bütün bunlar, zıçan adamın anal tutucu bir karakter olduğunu göstermektedir. ancak haksızlık düzeyi tahammül eşiğini aştığı anda "bödöfff" efekti eşliğinde zıçarak suçluları cezalandırmakta ve adaleti sağlamaktadır.

    burada dikkat edilmesi gereken husus şudur ki, zıçan adam fedakar bir süper kahramandır aynı zamanda. çünkü zıçma anında dötünün yırtıldığını da görmekteyiz. her bölümde zıçan adam adaleti sağlarken kendi dötünü de yırtmaktadır.

    fedakarlık, anal atıcı insan tipine özgü bir davranış değildir. onlar daha bencil yaklaşımlar sergiler ve kaz gelecek yerlere tavuk servis ederler. oysa zıçan adam dötünü toplumsal düzene ve adalete kurban etmektedir.

    zıçan adam, ahlaksızklıklar karşısında susan, onlara tahammül eden ve toplumun çoğunluğunu temsil eden insanların karikatürize bir betimidir. bu tür insanlar haksızlıkları onaylamazlar aslında. ancak harekete geçmek için yeterince tahammül sınırları zorlanmamış olabilir. haksızlığı yapanlar onları henüz yeterince zorlamamış olabilir.

    zıçan adamın adaleti sağlama yöntemi metafor düzeyinde çeşitli anlamlar ve mesajlar da içerir. bilindiği üzere "zıçmak" mecazi anlamda her şeyi berbat etmek anlamına da gelmektedir. bu bakımdan, zıçan adam'ın iyi niyetine rağmen adaleti sağlamakla ilgili haksızlıklara karşı patlama eylemi bir zıçmaya dönüşebilir. döt yırtılabilir, ortalık boka bulanabilir.

    işte bu nedenle zıçan adam tersine model alınması gereken bir karakter olarak sunulmuştur aslında. çünkü zıçan adam tahammül etmek yerine zamanında müdahale ederek problemleri çözen birisi olsaydı eğer yapacağı fedakarlık (dötünün yırtılması) yok ettiği haksızlığın miktarından fazla olmayacaktı.

    zıçan adam, sessiz çoğunluk denen güruhun bir temsilidir aslında. onlar sonuna kadar susar ve en sonunda ise ölçüsüzce harekete geçerler. "akım derken bokum olmak" tabirine uygun olarak her şeyi berbat edebilir, kendilerine de zarar verebilirler.

    tüm bunlardan hareketle, zıçan adam'ın öykülerinden alacağımız en kıssadan hisse şudur: "birikmiş tepkiler amaca uygun sonuçlar doğurmayabilir, bu bakımdan birilerinin ağzına yüzüne zıçılacaksa eğer bunu zamanında yapmak gerekir."

    (bkz: sigmund freud)
    (bkz: anal dönem)
    (bkz: zıçan adam)
    (bkz: kaan ertem)
    0 ...
  46. bağlamanın balistik bir saz olduğu gerçeği

    1.
  47. telli bir enstrüman olması dolayısıyla konvansiyonel başlıklı kız bir gün ormanda giderken daha iyi duymak için amplifikatörde "wah evladım wah wah" komplikasyonu nedeniyle gayrı konvansiyoneldir ancak bittabii ki balistik bir enstrümandır.

    (bkz: hatunu bağlamanın yolu)
    0 ...
  48. öyle ha deyince olmayacak işler

    1.
  49. zart deyince olmayacak şeylerdir.

    yıl 1986 veya 2010 falandı. yanlış hatırlıyor olabilirim belki de filandı. her neyse...
    o tarihte samsun'dan odessa limanı'na trenle gitmek mümkün olmadığından samsun'da ev kiraları, ukrayna'da ise güzel karı/kız sayısı parmak hesabıyla hesaplanamaz düzeydeydi.

    bu yüzden biz de hayyam pasajına giderek ikinci el fotoğraf makinesi almaya karar vermiştik de ilk geceyi laleli'de bir otelde geçirince, bütün parayı pavyonda yiyip ankara'ya otostopla dönmek zorunda kalmıştık.

    işte bu yüzden çocukken hep "büyünce ne olacan?" diye sorulduğunda "damat" dememe rağmen damat değil de adam olmayı tercih ettim. ancak anladım ki o da öyle "ha" deyince olmuyor.

    (bkz: sakın artık üzülme adam olmaya geldim)
    (bkz: hayata selami şahin bestelerinden bakmak)
    0 ...
  50. yarasanın iletişime açık bir hayvan olması

    1.
  51. yarasaların insanlarla iletişime geçme konusunda hevesli olmasıdır.

    haki yeşil renkli baksırın üzerine mavi puanlı atlet giymiş olduğum ağır amele bir günümdü. yıllardır tokatlanmamış bir çavuş olarak yüreğimin mangal gibi olduğu sanrısına kapılmış olduğum bir dönemdi ve kıçımdan beynime bir kazık soksanız ancak bu kadar dik açıyla yürüyebilirdim yollarda -ki siz bu duruma kısaca s.k gibi yürümek diyebilirsiniz.

    evime gelmiştim ve otuz-otuzbir kadar yeterli libido bakiyesine sahiptim, bu benim gibiler için toplanma yeter sayısıdır ve oturum açılabilir demektir.

    yanımda getirdiğim nevalemi mutfağa koymak için harekete geçtiğim esnada mutfaktan havalanan küçük ve siyah bir organizma yüzüme çarpmış ve beni çığlık çığlığa yere sermişti. bu bir yarasaydı. bekarken geceleri peder bey uyandığında porno kanalı kapatıp hemencecik açıverdiğim belgesellerden hatırladığım kadarıyla bu hayvan göremiyor ancak sanırım sonar prensibiyle yönünü buluyordu.

    bana çarpıp salon tarafına gittikten sonra bir süre onu bulamadım. tam onun evi açık bir camdan terk etmiş olduğunu düşünürken yatak odamdan bir ses geldi. gelen ses konusuz filmlerde aktörün kasığının aktrisin göt yanağına çarptığı anda çıkan "şlap, şlap!" benzeri sesi andırıyordu.

    yatak odamın ışığı ledlidir ve pembe, mavi ve daylight olmak üzere üç fazlıdır. ilk ikisini bireysel doyum seanlarında, üçüncüsünü ise yere saçılan biyolojik akıntı damlalarını silerken kullanırım. yarasanın neden olduğu tırsıntıyla lambayı tam beyaz olarak açtım ve sesin geldiği yöne baktım ki bakmasaydım ve bugünü yaşamasaydım daha iyi olurdu kanımca.

    yarasa pelerine sarılmış bir fare gibiydi. hiç bu kadar yakından görmemiştim. haplanmış bir psikopatolojik insancık gibi kanlanmış gözleri görmemesine rağmen sanki görüyormuşçasına deliyordu insanın gözlerini.

    kanadının bir tanesini ucuyla sanki okşar gibi yatağın üzerinde gezdirmeye başlamıştı. anlamıştım yatağa uzanmamı istiyordu.

    bu isteğe uyup o yatağa hangi cesaretle yattığımı hatırlamıyorum, sanırım bu bir nevi büyülenmeydi. yatağa uzanır uzanmaz beni soymaya başladı. bu işteki tecrübesizliği belli oluyordu zira atletim falan dururken doğrudan donumu çıkardı.

    ve yarasa inanmayacaksınız eminim ama konuşmaya başladı.

    -"Sen" dedi, "Sen, efsahanelere inanır mısınız?"...

    -"Belki" dedim, "Her ne kadar yanlış telaffuz ediyor olsanız da..."
    -"Kes sesini!" dedi, "Sana bir sorum olacak".
    -"Kanlı mı istersin, kansız mı?"
    -"Neyi?" dedim.
    -"Liberta" dedi, "seni bugün özgür bırakacağım".

    Cevap veremedim ancak zımnen bir anlaşma yapmışçasına, kendimi yarasanın ellerine bırakıverdim bir solukta.

    Küçücük ağzıyla kasıklarımı yalıyor ve inanılmaz duygular yaşatıyordu ki tam bu esnada ön dişlerini sağ arka kanadıma sapladı ve dişini kırdı.

    "Ya!" dedim "Vasiliou, ne boktandır Konya'ya gidip tandır yiyememek".

    -"ismimi ne bilin?" dedi.
    -"Ben" dedim "ilk defa görsem de seni dübrüne talibim ve dübür evrenseldir."

    Saatli marif takvimi güneşin 5.00'da doğacağını söylüyordu ve saat henüz 00.00'dı. 5 saatte her türlü hevesimi alırdım.

    sabaha kadar süren bir saadet gecesiydi ki sonu kanlı oldu. ancak bu kan benden değil, yarasanın dübründen sadır olmuştu.

    bekaretinin kırmızı alametini yatağıma bırakmış olarak sabah giderken evimden, benden alabildiği tek şey sağ arka kanadım olmuştu.
    0 ...
  52. süper ingilizce konuşmak ama fart diye osuramamak

    1.
  53. yeteneğin ve eğitimin kifayetsiz kaldığı filolojik sendromlardan birisidir.

    yıllarını yemişsindir ingilizce öğrenme sevdasına. lissıningler, ridingler, fil in dı blenksler, eşeğin tarrakları ve saire...
    birleşik fizik teorisini bulabilecekken ne bileyim, libidondan geriye kalan tüm enerjinle çalışmışsındır bir angıl gibi anırmak için gecelerce.

    ne fayda, coni gibi osurabilir misin abidin, hemi de doğaçlama?
    "arrrgggh" diye sinirlenip "splash" diye tokatlayabilir misin çavuşu?

    velhasıl-ı kelam sıcak havalarda fazla içmemek, tenhada destursuz işememek lazım bugünlerde.

    gürcistan'da efes pilsen 2 liraymış deyollar diye terketmemek gerek muhkem mevzileri, zira eşeğin ziki uzaktan hoş gelir, sefa gelir.
    2 ...
  54. cemaati chp tasfiye etse akpli yorumları

    1.
  55. son derece doğru tespitlerle dolu başlıktır.

    fethullah gülen mavi marmara gemisi'nde ölenler için "israilden izin almadan gitmemeliydiler" beyanatında bulunduğunda yıl 2010'du. o dönem milli görüşçüler ve diğer bazı küçük islami gruplar hariç hçkimse bu amcaya "ne diyon bea!" diyemedi. zira o günlerde hükumet-cemaat kavgası var olmakla beraber ayyuka çıkmamıştı ve fethullah gülen hala bu güruhun da "hocaefendisi" idi.

    ne zaman ki 17 aralık süreci oldu yani mavi marmara olayından 3 tam sene sonra söz konusu gülen beyanatı bir anda propaganda malzemesi yapılır oldu yandaş medya tarafından. ayrıca mavi marmara gemisinde ölenlerin çoğu akp kollarıyla ilgisi olmayan daha başka islami gruplardandı.

    gazze gibi hassas konularda dahi münafıklığınız hat safhada vesselam.

    (bkz: yatacak yeri olmamak ne demek baba)
    1 ...
  56. cahil züleyha ve mortoluş destanı

    1.
  57. laka kaynaklarında "xulea" (gzulea) olarak bilinen züleyha, laka tarihine cahilliğiyle geçmiş bir kevaşeydi ve kral kâğir'in karısı olması şıllığın teki olduğu gerçeğini değiştirmedi a..na kodumun yerinde.

    zira bu ümmi dengesiz karı, kral kâğir'in tahta çıkmasından on bilemedin on beş yıl önce, "ay! yere tarrağımı düşürdüm" ayağına kralın karşısında eğilerek, bacak arasına kıstırdığı ekipmanını göstermek suretiyle kafalamıştı yakışıklı bir o kadar da entel dantel kralı.

    kral dediğin de insan, daha da ötesi abazan duygulara köle bir ergen herifti neticede. aklı gitti geldi, ter bastı; ama kraldı alabilirdi ve aldı partaven'in köyünden çıkma cahil cühela xulea, yani bizim şark kaynaklarına girmiş adıyla züleyha'yı.

    xulea, cahil mahil amma ve lâkin "taş gibi" karıydı son tahlilde ve patiska gibi bir vücuda ilave zifir saçlarının altını üstünü çizdiği bembeyaz yüzü en aklı bacak arasından kurtulmuş halim selim erkeğin bile götünü yere sermeye yeterdi. bakışları tam otomatik huğlu misali şans tanımazdı avına ve otuzüçün son hecesinde takılı kalmış dudakları adamın harbi ecdadını s..meye kadirdi.

    gel gör ki bu karıda angutluk hat safhadaydı, ne yemeği yenir ne mektubu okunurdu. yol yordam, usul erkan bilmez, önüne gelenle üç on paralık menfaate zina eder, üstüne utanma arlanma bilmezdi.

    olan oldu, sarayın yanında ziftlenen işçi arılardan bir kaç sarhoş uçma yeteneklerine binaen sarayın kulesine gelip kraliçeyi kafaladılar bir dolunaylı gecede.

    "a..na bal yapacaz yenge, kral tadına doyamayacak dediler". "hacı ne ayak, ne bu iş, hiç olurmu len öyle şey" gibisinden direnme babında bir tek cümle sarf etmeden açtı kuytu mahremini sarhoş arılara.

    arılar bir hücumdur sen de kırk ben diyeyim elli yerinden soktular kraliçenin kukusunu.

    o gün lakanya bir büyük lanete gark oldu ki abartıyosam belamı s..sinler.

    lakanya'daki tüm arılar lanetlendi ve aniden yok oldular. bu durumda çiçekler polenlerini taşıtacak böcek nevinden hayvanat bulamaz oldu, olanlar da yeni gelinin s.k tutması misali, ellerinin ucuyla yaptılar bu vazifeyi ki yapmasalar daha iyiydi. gülün poleni karanfile, onun poleni buna bilmem ne derken gıda döngüsünün anası avradı birbirine karıştı ve sonunda yok oldu gitti.

    lakanya denen kıtada kıtlık başladı ve insanoğlu denen yaratık da silindi gitti bu kıtadan.

    şimdi bizim gibi tarihten, mitolojiden, ottan ve de boktan ders çıkaranlara ne hisse düşer bu a..na kodumun öyküsünden derseniz,

    cahille cam kesiği kıssası misali, cahili sokarsan yuvana ya başına sıçar ya tavana diyelim, talim ve terbiyenin önemini nakşedip zihinlere biz de s..tir olup gidelim.
    0 ...
  58. acı biber yemiş birini dudaktan öpmek

    1.
  59. acının en romantik paylaşım biçimidir âlemde.

    "yahu! ökkeş abi" dersin. "ya yemağını yimeden gel yanıma, ya yidikten sonra buluşmayak zahir"...
    3 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük