Sazan (Cyprinus carpio), sazangiller (Cyprinidae) familyasına adını veren tatlı su balığı. Göl ve yavaş akan derelerde bulunur. Uzun gövdeli, solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenen bir dip balığıdır. 1,5 metre boyunda, 35 kg ağırlıkta olanları vardır. Ömrü 40-50 yıla kadar varabilir. Türkiye'nin Akdeniz ve Güneydogu bölgesi haricinde her yerinde bulunur. Ancak, Akdeniz Bölgesinin en önemli akarsularından olan Göksu Irmağı'nda bol miktarda sazan yaşamakta ve ağırlıkları 10-12 kilograma ulaşabilmektedir.
Suni balıkçılıkta önemli yer tutar. Her ısıdaki suya uyum sağlar. 3-30 °C arasındaki sularda rastlanır. Aşırı soğuklarda toplu halde çamura gömülerek kış uykusuna yatarlar. Kışın ölmeden donabilirler. Su akıntısına karşı yüzebilirler. Kuyruğunu çeneleri arasına sıkıştırır, bıraktığında zemberek gibi boşanarak 3-5 metre sıçrayarak çağlayanları aşabilirler.
Pullu ve pulsuz birçok çeşidi vardır. Pullu türleri iri pulludur. Renk ve biçimleri yaşadıkları ortama göre değişir. Genellikle sırtı koyu yeşil, yanları ve karın altı çamur rengindedir. Küçük ağızlı kalın ve oynak dudaklıdır. Üst çenelerinden dört bıyık sarkar. Ağız dişleri yoktur. Yutak (farinks) dişleriyle besinlerini öğütürler. Bıyıkları dokunma organı olarak görev yapar.
çizgi filmlerde rol almak isteyen oyuncu adaylarına yol gösterecek nitelikte önerilerdir.
1. öncelikle kendinize güvenin. her şeyde olduğu gibi çizgi film oyunculuğunda da en önemli motivasyon kaynağı özgüvendir. şöyle düşünün: silvester, tweety, bugs bunny, dufy duck, hatta yosemite sam gibi cahil ve gerizekalılar bile oyunculuk yapabiliyorsa ben de yapabilirim. işte aynen böyle düşünmelisiniz.
2. hangi karakter özelliklerinde iyiyseniz, seçmelerde bu rollere uygun performanslar sergileyin. örneğin tecavüz sahnelerinde iyiyseniz jüri önüne çıktığınızda buna uygun rol canlandırın.
3. iyi çizgi film oyuncularını örnek alın. unutmayın fare jerry, hızlı gonzalez, road runner annelerinin karnından oyuncu doğmadı. tazmanya canavarının ilk oynadığı çizgi filmlerde nasıl da utangaç olduğunu ve oyunculuğunun hatalarla dolu olduğunu görebilirsiniz. ancak 1990'ların ortalarında tazmanya canavarının oyunculuğu tam olarak oturmuş ve dünyayı sallamıştır.
4. şansın kapınızı çalmasını beklemeyin, siz onu gerçekleştirin. zaman kaybetmeden warner bros pictures'ın yolunu tutun ve seçmelere katılın.
ogirish.com sitesinin altın çağını yaşadığı 2000-2005 yılları arasında kafa kesme videolarından kalan vakitlerde bakmışlığımız olan film konseptidir.
ancak izlerken normal pornoların tersine ereksiyon sağlamaz. aksine disereksiyon yani içine kaçma yaşatır.
bu filmlerde en çok dikkatimi çeken ayrıntı ağzına zıçılan oyuncuların gözlerinin bayağı kızarık olmasıydı. buradan hareketle bu oyunculara kenevir kırıntısı, hap yahut kokain türevi verilerek bu sahnelerin çekildiği kanaatindeyiz gereğini saygılarımla arz ederim. saygılarımla
ankara'da 413 numaralı hatta çalışan bir otobüste meydana gelen olaydır.
bizzat kendi kulaklarımla şahit olduğum vakadır. söz konusu şahıs otobüsün orta boşluğunda cam kenarındaki demirlere yaslanarak yanındaki arkadaşıyla konuşurken çok net şekilde duydum.
-"ceremesini ben çektim be kardeşim" dedi.
arkadaşı da onaylayarak "bilmez miyim ustam" dedi.
ben göz ucuyla arkama baktım ve adamın eşkalini zihnime kazıdım. neticede aynı otobüste tekrar denk geliriz. kuytuya çekince ne yapacaksın bakalım.
bir kedi ve iki köpek sahiplenmiş birisi olarak desteklediğim istemdir.
öncelikle bilinmesi gereken şu ki, sokaklar kedilerin ve köpeklerin doğal yaşam alanı değildir. köpekleri ve kedileri doğal yaşam alanlarından alıp melezleştirip evcilleştiren insandır.
kediler, eski mısır döneminde tanrı bastet mitinden doğan dini takıntılarla kent merkezlerine alındı ve baş tacı edildi. kedi öldürmenin ve hatta ölmesine neden olmanın cezası idamdı.
mısırda inisiye olup memleketine dönen başta yunan ve persli aydınlanmışlar yanlarında birer ikişer çift kediyle dönüp, samos adası'nda, atina'da, isfahan ve daha birçok yerde hızla üremelerine neden oldular.
daha sonra bilinen dünyanın ülkelerinden göç eden ispanyol ve portekizli kaşifler onların amerika kıtasına kadar yayılmasına neden oldu.
avrupa'da bir dönem şeytani olarak nitelenmesine rağmen, veba salgınında can simidi rolü üstlenince avrupa sokaklarında nüfusları arttı.
sanayi devriminden sonra, iyice zorlaşan kent yaşamında bu hayvanlar tam bir kaosun içine düştüler. egzotik bir hayvan olması, 37-39 santigrata ayarlı vücut ısıları nedeniyle soğukta kalmaması, ıslanmaması gereken bu hayvanlar hipotermiden korunabilmek için intihar sayılabilecek şekilde tehlikeli yerlerde uyumak zorunda kaldı.
temel beslenme şekli çok sınırlı olan bu hayvanlar ne bulurlarsa yemek zorunda kaldılar ve bağışıklık sistemleri zayıfladı.
yavru kedilerin yaşam oranları 6-8 kardeşten birine düştü. diğer kardeşler ya karga saldırıları, ya araba altında kalma, ya da tehlikeli parazit ve virüsler nedeniyle ölmektedirler.
kediler arasında yayılan virüs türleri çok hızla mutasyon geçirdiği ve %70-80 öldürme oranına sahip olduğu için ve ayrıca kent yaşamındaki olumsuzluklar da eklenince ev ortamında 15-18 yıla kadar dahi yaşayabilen bu hayvanların en güçlüsünün bile sokakta yaşam ömrü 4-6 seneye düştü. bu rakam en güçlüleri içindir. kediler sokak yaşamında 2-3 sene içinde ölürler
halihazırda sokakta yaşayanlardan olabildiğince evlerde sahiplenilmesi yada barınaklara alınması, bu sürede de planlı kısırlaştırma şarttır.
planlı bir kısırlaştırmayla kedi ve köpek nüfusunun kentlerde artışının önü kesilmezse bu daha vahim sonuçlar doğurabilir. hatta bu konuda insan merkezli-menfaatçi bakış açısına sahip kişlere hitaben şunu da eklemek gerekir ki, bugün bu hayvanlar arasında yayılan virüslerin başka canlı türlerine bulaşabilecek şekilde mutasyon geçirmeyeceğinin garantisi yoktur.
endüstriyel olandan kaçmak ve doğal olana yönelmek namına yapılan hatalardan biridir.
Gerçekten de evde yetiştirilen ürünler daha doğal olduğu doğrudur. böyle durumlarda evde yetiştirilen ürünün masrafı söz konusu edilemez.
ancak iş pastırmaya gelince bu matematik çalışmaz. zaten pastırma çiftliklerinde yetiştirilen pastırmalarda da organik gübre kullanılmak zorunda. ayrıca hormon kullanıldığında pastırmalar filizlenmeden yanmaktadır. bu nedenle pastırma marketlerde pahalıdır, ancak bunların doğal olduğunu unutmamak gerekir.
zamane kedilerinin genel ahlak ve hayat vizyonunda meydana gelen yozlaşmaların sebepleridir.
biz kediyken, insan gördüğümüzde korkar ve kaçardık. hatta öyle ki çöpte bulduğumuz bir yiyeceği başka bir kediye, hatta kontrol alanımızı bir alfa erkeğine kaptırma pahasına, bir insan yaklaştığını gördüğümüzde kaçardık.
Ancak şimdiki kediler insan görmek bir yana kötü niyetli hatta sadist spiritüel varlıkların yeryüzüne iniş saatlerinde bile kaçmamakta, kıllarını bile kıpırdatmamaktadırlar.
bunun nedeni şimdiki kedilerin mahalle aralarına bırakılan mamalar sayesinde daha iyi beslenmiş olmaları ve daha rasyonel düşünmeleri, daha rahatlıkla risk alabilmeleridir. ayrıca insanların bıraktıkları çöplerin eskiye nazaran daha protein içerikli artıklardan oluşması da bir başka etmendir.
özetle şimdiki kediler daha iyi beslendikleri için önceki kuşaklara göre daha zekidirler.
Koronavirüslü bölgeye sürülen yoğurdun cildin gerginliğini azaltarak acıyı azaltması ve iyileşmeyi kolaylaştırmasıdır. Yoğurdun bahçe yoğurdu olması ve taze olması önemlidir. Evde yetiştirilip tazeyken toplanan yoğurt da olur.
saniyenin onda birinden daha kısa zaman diliminde gerçekleşen istimnalar (31) için kullanılan astroloji terimidir. akut ataklar halinde ortaya çıkar. hasta kendine geldiğinde çinko kaybına bağlı olarak yoğun baş ağrısı hissedebilir.
sözü sarf eden kişinin bilinç altındaki gizli arzularıdır.
freud'a göre tüm imgelerin temeli cinsel imgelerdir. bu teoriye göre içeri doğru olan imgeler kadın cinsel organını uzunlamasına diklemesine olan biçimler fallus yani erkek cinsel organını temsil eder.
buna göre örneğin rüyada görülen sandık vajinayı, dağ penisi sembolize eder. bu bakımdan, seks talebinde bulunulduğunda "burası dağ başı mı git başımdan kardeşim" diyen bir kişi açıkça olmasa bile içten içe tarrak keyfi arzuluyordur.
samimiyetine inanılası uzaylıdır. zira galaktik yolculuk çetin ve meşekkatli bir iştir. ancak samimiyetle kabul etmek gerekir ki her türk erkeğinin uzaylıya kayma fantezisi vardır ve bu normaldir. yani türkler için normaldir.
doğru önermedir, zira arap sabunu, isminin uyandırdığı kanıdan dolayı beyaz zannedilir ancak sarıdır. hatta bazı ressam ve renk bilimcilere göre arap sabunu sarı da değil, bal rengiyle cıvık dışkı rengi arası hataro höröro bir renktir.
bununla ilgili anlatılan mitolojik bir öyküye göre sanat tanrısı orpheus bir gün yine hades'in ülkesinden güzelliğiyle meşhur bir kızı arak etmeğe uğraşırken, yer altı ülkesinin koruyucusu 3 başlı köpek kerberos orpheus'un ameliyat yerindeki cerahatin kokusunu alır ve orpheus'un götünde "viyykkk viyykk" diye yalana yalana dolanmaya başlar.
Orpheus henüz plonidal sinüs yani halk arasındaki adıyla kıçından kıl dönmesi ameliyatı olmuştur ve sanat tanrısı olduğu için bu durum onun hassas ruhunu örseler. hades bu durumu görür ve der ki, "ey orpheus! persephonnes'i yer yüzü ülkesine götürmene izin veririm ama sakın yolda arkana bakmayacaksın. orpheus kabul eder.
ancak hades'in düşündüğü başka ibnelik vardır, ama orpheus sanat tanrısı ayağına sünepeliği kendine iyiden iyiye karakter yapısı haline getirdiğinden ibneliğin kokusunu alamaz. yolda giderlerken hades kerberos'u orpheus'un peşine takar. kerberos orpheus'un götünü yalamaya başlar ama orpheus arkasına bakması yasak olduğu için persephonnes yalıyor zanneder. iyiden iyiye zevke gelen oorpheus azcık da malafatı yalatmak için arkasına döner ki hades'in kuralını çiğnemiş olur. bunun üzerine persephonnes sonsuza kadar yer altı ülkesinde kalır.
Orpheus'un götündeki amelyat iltihabı kerberos itinin yalamasıyla iyileşir çünkü itlerin dilinde antibakteriyel bir madde bulunmaktadır. işin kötü yanı orpheus götünün yalanmasından aldığı keyfi bir ileri seviyeye taşır ve arap sabunuyla etek tıraşı olmaya başlar.
işte bu nedenle arap sabunu beyaz değil; sarı değil; koyu renktir.
zira bir keresinde karesi (balıkesir) il sınırları içerisinde yaşanmış bir olay halk arasında kulaktan kulağa yayılır olmuştu.
o dönemin ünlü edebiyatçılarından ispanyol hüsnü takma adlı erdem yalçın bir gün her zamanki gibi edebiyat atölyesinde cümleyi öğelerine ayırmaya çalışırken boya ve toza batmış halde, kan ter içindeyken atölyenin kapısına hamamcı saffet gelir.
hamamcı saffet aslında heteroseksüel olmasına rağmen mesleğinden dolayı adı eşcinsellikle anılır olmuştur ve bu yüzden ispanyollardan ve ispanyol kültüründen nefret etmektedir. bu nedenle ünlü sanatçının atölyesine gelir ve ona edecek bir iki kelamı olduğunu söyler. sanatçı dinliyorum der ama bedenen dinler gibi değildir; göz teması kurmadan ve elindeki işi bırakmadan konuştuğu için hamamcı saffet kalın bir "siktir" çeker ve arkasını dönüp gider.
bu olayı yorumlayan gastrologlar bu olayın androjenlikle bir anılan merkür'ün geri hareketinden mi yoksa fren hortumlarındaki çatlaktan mı kaynaklandığını bilemezler.
ancak emin oldukları gerçek şudur ki: her erkeğin biraz gay olması doğru bir önermedir.
rivayete göre atinalı thomas zygouras bir gün manavgat bölgesindeki seleukia kentine gelir. o dönem seleukia pek de hareketli bir şehir olmadığından, gece vakit geçirmekte zorlanan thomas zygouras ucuz şarap ve bir parça nevale ile meydanlık bir yerde içmeye başlar.
ancak seleukia kanunları atina ile aynı değildir ve kamuya açık alanda alkol almak da vermek de serbesttir. bu yüzden zygouras'a karışan eden olmaz. zygouras sabahın ilk ışıklarına kadar iki şişe şarap içer ve daha sonra konakladığı eve gidip uyur.
tam da bu esnada zygouras'ın kapısını kentin zaptiyeleri çalar. zygouras hakkında işlem yapılacağından emindir. zaptiye amiri seleukialı paulos zygouras'a kentte başına gelen olağanüstü bir olay veya kendisine karşı olumsuz bir tutum haksızlık olup olmadığını, varsa şikayetinin gereğinin derhal yerine getireleceğini, zira seleukia kentinde konukların güvenlik ve huzurunun her şeyden önemli olduğunu söyler.
zygouras akşam meydanlıkta, kanunen serbest olmasına rağmen alenen içki içtiğini bunu bilmelerini istediğini zaptiye amirine söyler. bunun üzerine zaptiye amiri zygouras'a bu konuda yapacak bir şey olmadığını söyler.
işte tam da bu anda, zaptiye 2. amiri seleukialı christos tarihe geçecek o büyük sözü söyler:
"kimsenin kimseye faydası yoktur"...
vatandaşın evde kendi imkanlarıyla ucuza pastırma mal etmesinden rahatsız olan patentli tohum üreticilerinin baskısıyla, devletin konutlarda saksı veya başkaca ekim yöntemleriyle pastırma yetiştirmeyi yasaklaması durumudur.
menemen olayı'nın vuku bulmasının ardından söz konusu kalkışmaya son derece öfkelenen mustafa kemal atatürk'ün sivas şehrine karşı uyguladığı yaptırımdır.
Bu yaptırım neticesi olarak ankara'dan sivas'a gidilmek istendiğinde yol 8 saat çekmektedir.
kubrick mesaj verecekse bokunu çıkarır. eğer bir diyalogda bir sözcük üç beş kere tekrar ediliyorsa kubrick kendince bir metafor yakalamış onu şeyettiriyordur. pause'a basın ve yaklaşık 5 dakikadır kadrajda gözünüze gözünüze soktuğum fon detaylarından feyz alıp biraz düşünün demektir bu. tarantino öyle abidik işlerle uğraşmaz, mesaj bile vermeye yellenmez. vallahi de yellenmez, bak yellenmez ha yeltenmez değil.
kubrick bir filmi 1-4 yıl arasında çeker, her sahneye bobin bobin film harcar, kubrick film çeker Kodak zengin olur. tarantino filmi kafada bitirir hızlı çeker, film harcamaz kodak avcunu yalar hatta batar.
kubrick ölmeden önce gider ayak biraderlerine son bir kıyak yapar ama biraderleri onu kurban etmekten geri kalmazlar. kubrick'i efsane yaparlar, kendilerinin de en etkilisinde ters köşe reklamlarını.
tarantino'nun bilinen biraderleri yoktur, kimsenin yaralı barnağına işemişliği yoktur emme ve lakin kimseye hizmet etmişliği de yoktur.
ayrıyeten bu entry girildiği an itibariyle kubrick kayıtlara kalp krizi olarak geçirilmiş bir nedenden ötürü "zaman kapısını" geçmiş vaziyettedir. tarantino halen bizimle aynı üç boyutlu evrendedir.
genelde anakondavari ve şaplorenz yapılagelen işlerdir.
yanlış hatırlamıyorsam yıl 2010 veya 1996 falandı. yahut o aralar işte... mevsimi hatırlamıyorum ama rakı içince çarpmayan ılık bir hava vardı. kavak ağaçlarının insanların üzerine boşaldığı günler olabilir belki de tam hatırlamıyorum.
işte o günlerden bir gündü ve komşusu osururken cama sıçanlar günlüğü 20 türk lirasından adli para cezasına çarptırılıp oradan üç bant ters turnikeye çıkarılıyordu.
dilbilimsel bir mantık hatasının kurbanı olan insanlardır.
şöyle ki:
"sik-iş-mek" sözcüğü işteşlik bildiren bir yapıya sahiptir. -iş eki ardına geldiği fiil köküne karşılıklılık anlamı yükler. örneğin, "bak-ış-tık" yükleminde karşılıklı olarak bakma eyleminden söz edilir. "onlar bize baktı ve biz de onlara baktık" anlamındadır.
işte bu nedenle, "sikiştik" denildiğinde, özne olan "biz"in tüm bireylerinin sikme eylemini gerçekleştirdiği anlaşılır. bu yüzden de "sikişen bireyler" denildiğinde birbirini siken bireyleri anlarız.
yukarıdaki nedenlerden dolayı heteroseksüel ilişkilerde "sikişmek" fiilinin kullanılması yanlıştır. çünkü burada siken-sikilen ayrımı vardır. bu nedenle de bu dilbilimsel mantık hatasının sunduğumuz ve resen dikkate alınacak sebepler dairesinde düzeltilmesini vekil sıfatıyla saygılarımızla arz ve talep ederiz.