Arkadaşlar merhaba ben hayatım boyunca hiç doktor olma hayali kurmadım. Hayatım boyunca yazar olmak istedim ve bunun için çok hayal kuruyor ve hayallerimi besleyecek aktiviteler yapıyorum. Mesela sigara içmek gibi. Saçma müzikler dinlemek gibi. Saygın olmak istemedim. inanamazsiniz ama hukukçu olmak da istemedim. Kendimi bu tür mesleklere yakıştıramadım.
Bu daha çok ailemle ilgili bir durumdu. Sürekli asagilanmaya alışmıştım. Çevremde hep aptal birisi olarak görüldüm. Aslında zekam hukukçu ya da doktor olamama engel değildi ama arkadaş ortamimiz buna müsait değildi.
Aranızda doktor arkadaşları olanlar vardır sizce doktor olmaya değer mi? Meslekler insan yaşamında ne kadar önemli?
Doktor olmak gerçekten de iyi bir statü mü? Ben biraz arabeks bir insanim. hep kecilerim olsun keçi guderken roman yazayım gibi bir hayalim vardı. Doktor olmak istemedim istemiyorum da.
Burada yazanlar Atatürk'ü övmüşler. Atatürk ü sevdiğini iddia eden yazarların ata yi anladığını düşünmüyorum. Atatürk ne yazık ki siyasal islam dan nefret eden insanlarin kutsal bir figürü haline dönüşmüştür. Atatürk ile hiç alakası olmayan konular dahi Kemalizme dahil edilmiştir. Bircogunuz bu savimla ilgili olarak örnek isteyecektir. Örnek vermek için önce kemalizm i tanımlamak zorundayız.
Kemalizm 6 ilkeden oluşur. Karma ekonomiyi savunur. Batılılasmadan yanadır.
Kemalizm doktrinde kadın erkek eşitliği, toplumun pozitif bilimler alanında eğitimi zorunludur.
Peki gelelim batı ya. 19. Yy batısı ile bugünün aptal batı dünyası bir değil ki! Şimdi batı yanlısı olmak bize ne kazandıracak. Atatürk bu batıyı sevmezdi.
Fakat bu değil ki Atatürk'ün fikirlerini dogmalastirip donmus bir fikir haline getireceğiz. Ben bir Türk vatandaşı olarak halkın biraz daha "eğitilip" öyle demokrasiye geçilmesini isterdim. Muhafazakarlik da tıpkı ilericilik gibi var olması gereken düşüncedir.
Siyasi alanda muhafazakarligi yok sayarsaniz güçlü ve örgütlü bir biçimde karşı devrime kalkışır.
ABD açısından islam ve Kemalizm
Ilımlı kelimesi öne çıkıyor radikal olanı sevmezler. Radikal Kemalistler ve radikal müslümanlar tasfiye edilmiştir. Erbakan - Ecevit kolu tasfiye edilmiştir. Suni bir iktidar muhalefet vardır. Aslında hepsi aynıdır ve bunun hesabı sorulacak.
Kamalist mıyım
Dogmatik modernist değilim dolayısıyla katı bir Kemalist değilim. Doğrusu devlet adamı değilim. Benim zeki olmam gerekmiyor. Devlet için faydalı olacak olsam bile deli divane ben devlet tarafindan secilmeyecegim.
Bu yüzden cileci hazzı seviyorum. Politik yalan söyleyemem. Doğrucu Davut sayılırım. Bir devlet adamı olmaktansa peygamber olmayı tercih ederim. Bu bir tercihten öte bir kader. pozitivist değilim. Ben ilhama inanırım. Biraz şairim yani.
Bazıları kabul etmese de bir göçmen sorunu vardır ve en anlamlı tepkiyi CHP yönetiminin gösterdiğini düşünüyorum. Akp açısından gocmenler bizim din kardeşimiz ve iyi davranılması gerekir. Özdağ gönderilmesi taraftarı. Açıkçası biraz önceye kadar sayın Ümit Özdağ gibi düşünüyordum. Ancak plansız bir şekilde göçmenleri göndermenin yeni sorunlar yaratacağını düşünüyorum. Göçmenler konusu bizim için yeni bir sorunsal. Bu sorunu çözmek için popülist söylemlerden dikkatle kaçınmak gerekiyor. Hiç olmazsa bu egzotik insanları biraz olsun tanıyalım. Onları seytanlastirmayalim.
Göçmen meselesinin politik sosyolojik psikolojik boyutuna odaklanmak gerekiyor. Ben onları ne din kardeşi olarak görüyorum ne de sahip çıkılması gereken insanlık onuru. Onlar dış politikadaki basiretsizligimiz sonucu buraya kadar gelmiş sorundan başka bir şey değil. Onlar bir sorun. Halkın en az yüzde yetmişi için göçmenler bir sorundan başka bir şey değildir.
Peki bu sorunu nasıl çözeceğiz. Öncelikle turkiye nin yeni ekonomi politikasına odaklanmak zorundayız. Çalışanların karın tokluguna çalıştığı bir ülke burası artık. Türkiye kapitalist düzenin kendisine verdiği rolü kaniksamis ve ucuz işgücüne dayalı ekonomik modeli kabul etmiştir. Sorunun ekonomik boyutu budur.
ikinci olarak siyasi boyut. Burada yazılanlar biraz komplo teorisidir. Türkiye nin demografik yapısının değiştirilmesi kimin işine gelir bilmiyorum ama bunun sonuçları şunlar olacaktır: Türkiye de gettolasma milli birlik ve butunlugun bozulması, şehir planında yeni suç alanları, artan işsizlik vs.
Türkiye de popülizm
Türkler henüz tehlikenin farkında değiller. Bu insanlar ticaret yapmak asker olmak siyasetçi olmak isteyecekler. insanlar kendilerine benzeyen insanları severler. Bu insanlar henüz Afgan ya da paki toplumuna göre daha açık giyinen kadınlari algiladilar ilk olarak ve ilk olarak onların kapanmasini istediler.
Fakat bu onlar için yeterli olmayacaktır. Maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yukarı doğru çıktıkça daha soyut istekleri olacaktır.
Tarih boyunca olduğu gibi yeni bir toplumsal kaos olacak ve tıpkı kürt açılımında olduğu gibi devlet açılım yapmak zorunda kalacaktır. Bu da Türklerin tepkisine neden olacak ve Türkler isyan edecektir. Bu büyük karmaşa dolayısıyla Türkiye beyliklere bölünecektir.
Bu bir felaket senaryosu olması yaninda tabii ki fikir hareketleri artacaktır. Tabii ki Türkler Afganlari pakileri ve surileri anlamaya çalışacaktır. Onlar da Türkleri anlayacaktır. Belki yeni bir Helen kültürü doğacaktir. Felsefe gelişecek sosyal bilimler alanında bir laboratuvar ortami olacaktır Türkiye.
Ancak bunlar da aşırı iyimser tahminlerdir. Allah sonumuzu hayır etsin.
Bugün okulda psikodrama yaptık. iki öğrenci korkularından bahsettiler. Hiçbirinin korkusu benim korkularım kadar ilginç değildi. Sessizlikten nefret ederim. Sessizlik içinde suçu barındırır gibi geliyor bana. Gerçekten de öyledir. Sessiz ortamlar ıssızlık... Korkutur bizi. Bu sessiz çığlığın tablosunu yapmak isterdim. islami görüşten insanlar kıyamet alameti olarak binaların artmasını gösterir. Gerçekten de gündüzün ışıkları üzerimizdeyken kuşlar cıvıl cıvıl öterken bu sessizliğe ve karanlığa nasıl teslim olabiliriz. Sessizlik ve sessiz insanlar tehlikelidir.
Sessiz insanlar gündelik sorunlarla ilgilenmezler. Yağmuru severler ama güneşten nefret ederler. insan görünce başlarını öne eğerler. Savaşı düşünürler. Korkuyla yaşarlar. Korkuları genelde kendilerini ele verir.
Bir köylü 2030da herkesi eşcinsel yapacaklarını iddia etmişti. insanlar korkuyorlar. işgal edilmekten, kültürel erozyona ugramaktan ve aile yapılarının değişmesinden korkuyorlar. Kendi içlerinde kimseye açıklayamadiklari geleneğin bastırılması gerektiğini dayattığı arzuları var.
San Francisco da bir eşcinselin karşılaştığı sorunlar ile Türkiye nin bir köyündeki eşcinselin karşılaştığı sorunlar bir değil. Türkiye nin eşcinsel köylüsü onun hakkını arayan bir Cihangir solcusunu sevmeyebilir. Hatta en çok karşı çıkan da o olur.
insan neden korkularından kurtulmak istemez
Bu çok iddialı bir başlık oldu. Birkaç başat korkum var. En büyük korkum birisine zarar vermek. iki defa trafik kazası geçirdim. Eğer birisi zarar görseydi mutlaka hayatıma son verirdim. Kusursuz bir hayatım olmasını istiyorum.
Bazı insanların çok rahat bir şekilde başkalarına zarar verebilmesi bence türk toplumunun zorbalara karşı isyankar bir tutumu olmamasından ileri geliyor. Zorbalari cezalandıramiyoruz. Türk adalet sisteminin yetersizliğinden dolayı bir yakinmam söz konusu değil. Halk olarak neyin doğru olduğunu bilmiyoruz.
Aile içi şiddet kötüdür
Taciz tecavüz kötüdür
Konut dokunulmazlığıni ihlal kötüdür
Vücut bütünlüğüne zarar vermek kötüdür
Fikir hürriyetini kısıtlamak kötüdür
Vs vs
Levhalar üzerine değerler yazmak kolaydır. Birbirinden nefret eden bir toplumda değerleri benimsetmek kolay değildir. Tabii ki kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Fakat ortada fiili bir bölünmüşlük var. Türkiye nin en zeki yazarlarından birisi ülkenin yüzde altmışı aptal diyor ve milyonlar bunu olumlu karşılıyor. Ve ben üniversitede toy bir delikanlıyken bu adamı sevmediğim için araştırma görevlisi tarafından aziz nesin i sevmeyen sözüm ona bağnaz birisi olarak fişleniyorum.
Şimdiki okuduğum okulda bir yanlış anlaşılma sonucu kendi fakültemi aramadigim için öğrenci işlerinden fırça yiyorum. Ve öğrenci işlerinin beni fırçalamasi o kadar kaniksanmis ki ağlamaktan başka elimden başka bir şey gelmiyor.
Ne mi yapıyorum arkadaşlar sadece zenginlerin kolu uzunlarin güç sahiplerinin hakkını arayabildigi bir ülkede susmaktan başka bir şey yapamıyorum.
Mesela bu başlık altında size sizin deyiminizle çılgın fantazilerimi (fantezi değil fantazi ) anlatmak istiyorum.
Köpek dişlerini bana göstererek ısıracak gibi bakanlardan nefret ediyorum. Onlara tasma takmak istiyorum. Asdfghk
Üzerimde hegemonga kurmak isteyenlerin de önümde diz çöküp köpek taklidi yapmasını istiyorum. Asdfgh
Sizler heyhat doktor avukat olabilirsiniz. Bunlar katı derecede yemdir. Sömürü umutla başlar ve umutla devam eder. Hayatın tek gerçeği savaştır. Sizler değerli değilsiniz. Öyle sanıyorsunuz. Schopenhauer kadar bile değeriniz yok. Vizyonunuz çok sınırlı hepinizin Einstein olması bekleniyor. Ama Einstein değilsiniz. Einstein der ki balığı ağaca çıkmaya zorlamayın. Sizler baliksiniz. Oltaya gelirsiniz. Yemlere kosarsiniz. Tehlikeli bile değilsiniz. Buna rağmen yaptığınız yoga seanslarında kendinize değer atfedersiniz. Kendinizi hayvansever olarak görür onlarla bağ kurarsınız. Size bunları sunan dahilerdir. Benim kendimi değersiz hissetmeme neden olan da onlardır. Hepimiz aynı suçu işledik ya da siz fırsat bulamadınız. Size güvenemem değerli balıklar. Beni yalnız bırakın. Ya da gelin tarih yazalım. Gerçek anlamda kendinize bir değer atfedin. içinizdeki köylü nenenizden kalan ezikliği yok edin. Bunun için kan dökün. Sömürüye hayır.
Liberal tiranlik kapıda. Yarın tüm silahlarınızı kusanin ve Birleşmiş milletleri yok edin. Bir terör örgütü lideri değilim. Özgürlüğümüz için son şans nerede bir liberal varsa öldürülmesidir. Ve liberalizmle işbirliği içinde olan elitlerin yok edilmesi gerekir bürokrasinin askeri bürokrasinin yok edilmesi gerekir. Dünyada anarşi hakim olmalı ya da silahlar kameralar yok edilmelidir. Ne kadar uysallastiginizin farkına varın. Yarın işe gitmeyin bir gün düşünün. Kavga edin. Düşmanınizin yüzüne tükürün. Uysal olmayın. Size verilen rolleri kabul etmeyin. Zengin ya da fakir olmanız önemli değil. Duygularınızla değil aklınizla hareket edin. Haber izlemeyin. Benim askerlerim değil yoldaşlarımsiniz. Liberalizm onu yok etme tiranligi yok etme hürriyetini bize sağlamıştır. Liberal olsanız bile bu ilke uğruna fed i ve Birleşmiş Milletler i yok edin.
Okul sıralarından edinilmiş vatanseverlik türü. Hayali düşmanlarla savaşılır küfürler edilir kavga edilir. Gereksiz olduğu kadar gereklidir de. Aidiyet hissetmek için yapılır tüm bunlar. Sonunda ya uslu bir vatandaş olursunuz ya da katledilirsiniz. Tipik özelliği bu vatanseverlerin sorgulamadan inanmamaktir. Akıl hastası da olabilirler. Otuzlu yaşlarında hiçbir şey basaramadiklari için buhran yaşarlar. Bir ideale inanmış olarak yaşar insan.
Cenneti tasvir ederken kullanılan bütün tasvirlerin aslında sembolik olduğunu düşünüyorum. Benim cennetim ne olurdu acaba! Çocukların cennete ihtiyacı vardır. Büyüklerin de çocukları anlaması için cennet idealine inanması gerekir. Çocuklar dünyanın gri yanlarını görmezler. Her cennet idealinin bir cehennemi olmalı ama cehenneme odaklanmamak gerekir. Cennet cehennem dualizminde hangimiz cehennemi isteriz. Cennet de cehennem de bir kurgudur. hepimiz masum olduğumuzu düşünürüz. Oysa üzerine biraz düşündugumuz zaman dünyayı berbat bir hale getirdiğimiz gerçeğini kabul etmeliyiz. Dünyada bir yer işgal ediyorum. Bu işgali sonlandırmayi çok düşündüm. Bazen can korkusu ağır geldi bazen dedim ki şimdi anlaşılacağım. Hastaneye yatırıldıktan sonra gri alanları gören doktorum beni tedavi etmeye çalıştı ama o da kendi cennetine inanıyordu. Ben samimi bir şekilde artık yaşamak istemediğimi söylemek istiyorum. Suçu cinlere atmıyorum. Ben iyi olduğumu sorguluyorum. Kötü dusuncelerle yatağa yatıyorum kötü dusuncelerle uyanıyorum. beni kötü bir insan sanmayın. Çevrenin de etkisi var. Kendi benliğimi sorguladım. Mesela kabul etmesem de uygun koşullarda her türlü suçu işleyebilirim. Kişiyi hürriyetinden yoksun koymadan tutun her türlü suç. Tedavi olmaya çalışıyorum. False flag yapıyorum. Ben cinayet işleyemem organize suçlara katilamam. Ama her fırsatta cinayeti ovuyorum. Cinayet işleyebilir miyim acaba? Hepiniz cinayet işlemekten uzak kalacağınızi iddia ederdiniz. Gelin size cinayeti anlatayım. Karsinizda bir adam duruyor. O adam türlü sözlerle sizin gibi genç birisine her türlü sözü söylemiş. Kendinizi o kadar aşağılık (ağlıyorum) hissediyorsunuz ki! Tüm her şeyin o adamın sona ermesiyle yok olacağını kuş gibi hafifleyeceginizi düşünüyorsunuz. Ama durun bir dakika. Siz kurban kesilirken bile kana bakamazdiniz. Yani icinizde bir canavar yok.
insanlar kabul etmese de gurur önemlidir. Nefs yani. Çeşitli dinler vasıtasıyla nefsimizi terbiye etmek istiyoruz.
Ceza
En içten sekilde söylemek isterim ki. Cehennemi istiyorum. Potansiyel bir suçlu olduğumu söyledim kendimi ihbar ettim. Hastaneyi aramami söylediler. iğne ile uyutulmak istiyorum. Tüm benliğimi internete aktardım. Böyle bitmesin isterdim. 2014 yılında bir ciyani öldürdüm. Karanlık tarafa geçtim. Yaşam benim için bir kabus. Öldururken Zerdüşt ten pasajlar okuyun lütfen. Bir müddet karanlık bir odaya hapsedin. Kabus görmeme neden olacak ilaçlar verin. Lütfen.
Siz ölülere nasıl anlatsam intiharın bir diriliş olduğunu. Ölümle ölüm arasında bir kısa çizgi olduğunu. Yaşamın da bir ölüm olduğunu size nasıl anlatayım?
Karakterler arası geçişten bahsediyorum arkadaşlar. Yeni bir karakter yaratmak için envanterimizde bulunması gereken duyguların hepsi kullanıldı. insanlık kurgudan sıkıldı artık.
Peki gerçek nedir? Reality şovlar gerçek olabilir mi! Romeo ile juliet ten buralara mı gelecektik?
Gelin size insanlığın macerasını anlatayım.
Cilecilik
insan neden çile çeker. Günahlarından kurtulmak ve tanrıya ulaşmak için. Biz bu cileciligin karşısındayız. Din ki gerçek anlamda ahlak yasasından doğmuştur. Din cileciligin sonunda doğmuştur. Ve onu evrim değil yeni bir ahlak yasası curutebilirdi. Ya da dünyanın uzayın merkezi olmamasi dindari etkilemez.
Bugün din ile dindisi olan arasındaki savaşta kadın bedeni kullanılır. Kürtaj hakkı vs. Bu konularda hiç de ahlaklı değiliz. Liberal ahlak bırakınız yapsınlar ilkesinden doğmuştur.
Liberal ahlak
Tüccarın ahlakidir. Ticari konularda katı bir disiplini gerektirir. Para kimdeyse onun ahlakı geçerlidir. Güç belirler ahlak yasasını.
Sosyalistler bize bir dünya kardeşliği ütopyası yutturdular. insanın içgüdülerine bakıldığında bunun da diğerleri gibi bir ütopya olduğunu biliyorum.
Bu ütopya uğruna gerçeği yok sayıyorlar. Nedir bu gerçek. insanın da bir hayvan olduğu ve güç istenci için savaştığı gerçeği. iyi de tüm insanlık bir grup olamaz mı. Şeytan olmadan Tanrı olur mu! Bizi şeytan yapmak istiyorlar. Pencelerimizi koparmak istiyorlar başarıyorlar da.
iyi olmak üzerine
Hiç de iyi olmak zorunda değilim. iyi değilsem kötü oluyorum öyle mi!
iyiliğin doğduğu yeri söyleyeyim
iyilik de kötü bir amaç uğruna şeref uğruna şan uğruna ve çıkar amacıyla doğmuştur. iyi nedir
Dünya insanlarının barış içinde yaşaması
Barış
Barış intihardır. Barış madde bağımlılığıdir. Çiçek çocuklar sizi
Biraz dürüst olsaydınız bari bari schelling gibi romantik olsaydınız.
Ekonomik intihar
insanın anlam arayışı sonunda ekonomiye indirgendi. Yeni tanrilarimiz petrol şeyhleri internet zenginleri oldu.
Düşündürmemekte mizah ve hunharca kahkaha atıyor insanlık. insan öldü. Homoekonomikus da ölecek. Politik insan çağındayız. iyi olduğu için değil imaj yaratmak için iyi olan.
Ben sosyal hizmetler bölümü öğrencisiyim. Bipolarım. Üniversiteye başladığımdan bu yana kendimi kötü hissediyorum. Yaşadığım şey sadece bir kültür şoku. Kendi benliğinden bu kadar uzaklaşmak sonra da onu sahiplenmeye çalışmak... Kafamda kurduğum dünyanın yıkılması her şeyin anlamını kaybetmesi... Her şey üst üste geldi. Okulda anlatılanlar ukalalik olmasın ama bildiğim şeyler. Bu bir çelişki değil.
Gelin bir analiz yapalım. Benim ailemin değerleri ak parti hatta MHP'ye yakındır. Ama akp bizi o kadar kötü temsil ediyor ki yeni bir yola girdim. Şu anda beni ayakta tutan tek hakikat tanrının ölümüdür. Tanrının yokluğu yani. Okuduğum bölüm gereği herkesi tarihiyle değerlendirip onları yargılamamam gerekiyor ama ben tükeniyorum arkadaşlar. Akp bizi yanlış temsil etti.
Ben dindar birisi olmak istiyorum ama bunu gösteriş için yapmak istemiyorum. Küfretmek istiyorum. Her yeri parsellemisler. Hakikat yok.
Kafamda kurduğum dünya yıkıldı. Ben çok safmisim. Kandırılmış bir insanım. iki yüzlü şerefsiz insanlar. Tımarhane. Beni gerçek insanların arasına koyun. Ben deccalim.arkadaslar yardım edin. Lütfen!
Evet arkadaşlar hayatım bir tiyatroydu. Dorian gray in portresi isimli eseri okuyanlar bilecektir. Sibly veyn oradaki bir kadın karakter. intihar etmiştir. Niçin tiyatroyu kötü oynadığı için. Ne yazık ki yaşam tiyatromu iyi oynayamadım. Bunda hiç kimsenin bir suçu yok. Kendi hayatımı seviyorum. iyi ki yaşadım diyorum. En buyuk hayallerimden birisi bir kadını kendime aşık edip onun intihar etmesine neden olabileceği şekilde onu terk etmekti. Mutlu sonları sevmem. Son günlerde bir şarkıya aşık oldum. O olmak istiyorum. Şarkının ismi çok uzaklarda. Seslendiren nilüfer. Kendimi bu yüzyıla ait hissetmiyorum. Her şey romanlara özgü olmalıydı. Alt sınıftan nefret ederim. Şu anda yüce bir duygu yaşıyorum. Bu yücelik duygusunu seviyorum. Önceden de intihar etmek istemiştim ama bu kadar yüceltilmiş değildi. Öyle bir melankoli ki dünyadaki herkesin yukarıda sözünü ettiğim şarkı ile ölmesini istiyorum. Bu şarkının müridi oldum. Bu şarkı hariç her şey bana kirli geliyor. Hiç kimseye aşık değilim. Yalnızca sibly veyn e ve bu şarkıya aşığım *
Nietzsche - dostoyevski - Goethe - honore de Balzac - Victor Hugo - Ahmet Hamdi Tanpınar - bertrand Russell - Albert Einstein - Tolstoy - camus - sartre - Kafka
Not: Einstein bir fizikcidir evet ama ben onu bir yazar olarak seviyorum. Benim gözümden dünya isimli bir eseri vardır. Russell a sanırım bir ön söz yazmıştır. Einstein adamdır. Severim.
Öğrenimi yüksek bir insan olmama rağmen çok eğitimli olmasa da benden bir tık daha eğitimli insanlar benim önüme geçebiliyor. Öğrenimin önemli olmadığını düşünen bir bireyseniz eğer şunu söylemek isterim ki kendini tanıyan düşünebilen bir insanım. Ancak gelin görün ki insanlarla tanışma aşamasında yaptığım sakarlıklar yüzünden hiç kimsenin saygı duyduğu bir insan değilim. Sözgelimi bir arkadaşla otururken duygudurumsal bozukluğu olan bir insan olduğum için şiir yazabiliyorum. Hiç arkadaşım kalmadı bu yüzden. Yemekte görgü kurallarini bilmem. Sürekli düşündüğüm için ki bu düşüncenin insanların sürekli beni eleştirmesi yüzünden oluşmaya başladığını anladım nerede nasil davranacagimi bilmiyorum. Öğrenim seviyesi yüksek bir insan olduğum için dunning Kruger sendromuna da sahip olmadığım için ortamı kendime uydurabilecek yapım yok. Ne yapıyorum biliyor musunuz herkesi kendimden uzaklaştırıyorum. Bipolar olduğum için bunu bir kendini baltalama isteği olarak görüyorum. Bana uygun ortamlar ancak oyun parkları olabilir diye düşünüyorum.
Aranızda muhakkak beni kırmadan bana motivasyon verecek insanlar vardır. Yazsınlar memnun olur zevkle okurum.
Bir soru cümlesi peşinen cevap veriyorum değil. Erdoğan hırslı bir insan. Böyle insanlar kendi içlerinde bulamadığı huzuru başkalarına laf sokarak seçimde yenerek ya da en basitiyle okeyde hırs yaparak çıkarır. Bir meditasyon müziği açıp Russell okuduğunu düşünmüyorum. iyi bir siyasetçi ama halkına huzur vermeyen bir siyasetçi. Ruhen doymuş olsaydı belki bir şair olurdu. Bilmiyorum. Çünkü ezilmişlerin sesi olmayı veya öyle görünmeyi seviyor.
kemalizmin ideallerini tam olarak anlayamadığım için kemalistlerden özür dilerim. aslında her ideolojinin iyi ve kötü yanları vardır. her ideoloji içine girdiğiniz anda sizin gözünüze at gözlüğü takar. acaba kemalizmi içselleştirdiğim için mi bir kemalist rüya içindeyim bilemiyorum. kafayı yicem.
bir bipolar olarak sanat tarihini kendi içimde yaşıyorum. tabii ki bir sanatçı olarak yetiştirilmedim hatta ekonomik nedenlerden ötürü ailemin sanata harcayacak zamanı yoktu. okulu bıraktım iş sahibi olmam gerekiyordu ve çalışmak zordu. kendimi sanata verdim ben de. toplum daha çok üzerime gelmeye başladı. inanılmaz hayallerim vardı. bunların hepsinin gerçek olacağını düşünüyordum. diğer taraftan insanlarla internette fikir alışverişinde bulunuyordum. derken manik atak dönemine girdim. belki beni saldırgan sanıyorlardı ama en güzel duyguları manik evrede yaşadım. insanların bilinçdışı ile yüzleşmesi gerekiyor. rasyonalist değilim. kanttan nefret ederim freud u severim. dünyayı güzelleştirmek bizim elimizde onu cehenneme çevirmek de. rasyonalizm... bütün duyguları öldüren rasyonalizm. ölmeli artık!
Tamamen kulübün ekonomik durumuyla doğru orantılıdir. Beşiktaş şu anda iyi bir başkanı iyi bir teknik direktöru ve iyi futbolculari olan bir kulüp olmasına karşın maddi gücü istediği oyuncuları istediği anda transfer edebilecek mali durumu olan bir kulüp değil. Bu yüzden transferde ince eleyip sık dokuyan bir yönetime sahip. Takımda şu anda aldığı kadarını veremeyen birçok futbolcu olduğu doğru. Bunlar olacaktır da. Ancak Beşiktaş'ta bu oyuncular çok fazla. Yönetimin şu anda birinci hedefi maliyet verim açısından düşük futbolcularla bir an önce yolları ayırmak olmalı. Yönetim bunu yapmak istiyor da.
2021 itibarıyla Beşiktaş için yerli oyunculara yönelme yılı diyebiliriz. Bunun nedeni malum olduğu üzere yerli oyuncu oynatma zorunlulugudur. Beşiktaş'ın hedefinde Kaan Ayhan ve cenk tosun olduğunu biliyorum. Bu transferler olursa Beşiktaş in yerli oyuncu kalitesinin yükseleceğini düşünüyorum. Özellikle
Transfer sadece satın alma demek değildir. Oyuncuları satabilmen de alırken oyuncuların seni tercih etmesini sağlar. Beşiktaş geçen yıl kiralık olarak forma giyen ghezzal rosier ve montero yu takımda tutmayı bildi. Bu oyunculari takımda tutmak için maaşlarını zamanında ödemek çok önemliydi. Yönetim bunu başardı. Oyuncular da karakterli bir duruş sergileyerek Beşiktaş a katıldılar. Takım iskeletini korumak adına bu çok önemliydi.
Satmak dedik. Oyuncu satmak için süper ligin bir gösterge olduğunu düşünmüyorum. Tabii ki ali Akman gibi örnekler var ancak oyuncuyu değerinde satmak için Avrupa vitrini çok önemli. Avrupa'da başarılı olan oyuncular yetiştirmek için de Avrupa standartlarında olmak gerekiyor.
Su anda Beşiktaş in Avrupa ya satabilecegi oyunculara bakalım.
Larin (10 milyon euro) mutlaka Larin ile anlasilmali.
Ridvan yılmaz (7 milyon euro) fiyati artabilir.
Ersin destanoglu (13 milyon euro)
Güven Yalçın ( form tutarsa 8 milyon euro) artabilir
Can bozdoğan (kendini ispatlarsa 13 milyon euro)
Rosier (9 milyon euro) bence az bir rakam
Montero (8 milyon euro 4 milyon bize kalır)
Hasic (15 milyon euro)
Nkoudou (7 milyon euro)
Alex Teixeira (8 milyon Arabistan ligine)
Yuvarlak hesap 90 milyon euroluk bir gelirden söz edebiliriz. Ghezzal da Arap ligine satılırsa bu gelir 100 milyon olabilir.
Bu da aşağı yukarı 1 milyar lira demektir.
Su anda Beşiktaş in 1 milyar liralık oyuncu satma potansiyeli vardır. Ve bence bu başarılı bir transfer politikasıdir.
Galatasaray ve fenerbahçe taraftarlarının sürekli üçüncü büyük diye bahsettiği gerçekten de şu anda üçüncü büyük konumunda olan Beşiktaş'ımızın kısa sürede tek büyük olacağını vurgulayan slogan.
Futbolda kulüplerin şahıslara bağımlı olmasını istemem. Oturmuş bir sisteme ihtiyacımız var. Bir futbol kulübü taraftar yönetim ve teknik heyet (futbolcuları da bu kategoriye dahil ediyorum) gibi denklemlerden oluşur. Bu üç sac ayağını iyi bir şekilde dengeleyen her kulüp başarıya önünde sonunda ulaşacaktır.
Türkiye de işin en zor kısmı ekonomik yapıdır. Ekonomik yapıyı bozan en önemli faktör taraftarın bilinçsizce hareket etmesi ve kısa vadeli başarıyla mutlu olmasıdır. Kulüplerin bu tuzaktan kurtulması için taraftarın enerjisini boşaltacak uzun vadeli planlari hedeflemesi gerekmektedir. Genç oyuncular oyuna girer, yönetim ve teknik heyet iletişim dersi alır vs. Bunlar taraftarı oyalama taktiği olduğu gibi gelecegi kurma hamleleridir. Bunun için birçok donanımlı ekipten oluşan sağlam eleman kadrosuna ihtiyaç vardır. Psikologlar vb. Onlarca eleman.
Ancak Türkiye lidere bağımlı bir ülkedir. Burada ortaya bir yem atmak bir kahraman çıkarmak gerekir. Bu kahraman taraftarı takımla butunlestirmek için gereklidir. Fakat ne gs nin Hagi veya terim e ne de fb nin aziz yıldırım veya Alex e bağımlıligi gibi bir bağımlılık yaratılması gerekmez. Takımın başarısının her şeyden önemli olduğu vurgulanması ve ekonomik istikrarın da her şeyin üzerinde olduğu belirtilmelidir.
Yönetimsel sorunları astiginizda önünüzde takım içi dengeler sorunu belirir. Burada önemli olan adalet ve iletisimdir. Bunu da en iyi sergen Yalçın yapıyor. Takımdaki toksik tiplerin ayiklanmasi ne kadar iyi olurlarsa olsunlar gerekirse kadro dışı birakilmalari gerekir. Adem ljaic örneğinde olduğu gibi.
Beşiktaş her yönüyle tek büyük olmaya doğru emin adımlarla ilerliyor. Ama ilginç bir şekilde bizim galaksi kadar büyük kulüplerimiz gibi böyle bir söylemde de bulunmuyor son zamanlarda. Bunun da iyi bir strateji olduğunu düşünüyorum.
Sevgili beşiktaşli kardeşlerim. Bu sözler size.
Futbol günümüzde daha çok bir taktik oyunudur ve siz de bu oyunun bir parçasısiniz. Lütfen daha saygılı olun. Lütfen Beşiktasli birer dünya insanı olun. Beşiktaşli kimliğinizi en iyi şekilde temsil edin. Çok seviyorsunuz biliyorum ama çok sevmek iyi değildir. Bizler taraftarız ötesi değil. Yönetim ve teknik heyetin kararlarını sorgulayın ama kararların arkasında yatan nedenleri de araştırın. Bizim felsefemiz herkesin kardeş olduğunu hatırlaması. Böyle deyin mesela, kardeş yaptık deyince kaba oluyor. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.