eskiden senede 2 defa neyim gelirdi doodle. herkes bak olum doodle geldi daha kim bilir ne zaman göreceğiz denirdi. koskoca arama motoru ki bu google. en ciddi en minimalist motor. motorrr. sen kalk logonu değiştir. doodle yap. şimdi her allahın günü yok onu yok bunu bulan adam. ne lan bu.
aç köpek haber sitelerinin her doodle da, bakın bakın kukıl niden dudıl yapmış koşun diye haber yapmalarıda cabası.
bir erkek bir kızı farkettiği ilk an(bakmak değil, farketmek) beyinde "o neymiş ki ?" sorusu sorulur. bu ilk aşama olan "tanımlama" dır. erkek kişi, dişi kişinin yanlızca uzayda hacme sahip olan fiziksel tezahürü yani vücudu ile ilgilenir. gözler vücudu imkan el verdiğince süzer. çaktırılmamaya çalışılır. dikkatinizi çekerim bu sebeple soru "kim" değil "ne" dir?
ardından beyinde ikinci soru ortaya atılır "gideri var mıymış ?". farkedeceğiniz üzere beyin soruyu kendisine sorar ve yine kendisi cevap verir. sorunun ardından ikinci aşama yani "gider kontrolü" devreye girer.
en önemli aşama budur. bu süreç te entry ninde konusu olan gider kontrol mekanizması çalışmaktadır.
bütün erkeklerin fabrika ayarlarında bu mekanizma varsayılan olarak gelmektedir. bu sayede bir er kişi, bir kız ile cinsel ilişki kurmak isteyip istemediğini saliseler içinde belirler. tahmin edebileceğiniz üzere "gideri varmı eşiği" ülkemizde oldukça düşüktür. hatta bir kısım radikal çevreler "alayına gider", "adam madam ben buna kaya...." şeklinde bu durumu protesto etmişlerdir.
batı avrupa, iskandinavya ve kuzey amerika yörelerinde er kişilerin bu mekanizması farklı işlemektedir. bahsi geçen bu diyarlarda(istisnalar olabilir, tenzih ederim) cinsel ilişki kurmak son derece kolay olduğundan ve tabu olarak görülmediğinden erkek şahsı daha mükemmeliyetçi, daha seçili davranabilir.
beyin "gideri var mı ?" yerine "akıllı mı ?", "güzel mi ?", "iron maiden dan hoşlanır mı ?" şeklinde daha spesifik sorular sormaktadır. evrim sürecinde biz ortadoğuluların muhtemelen varacağı nokta budur.
eşcinsel erkek bireylerde ise süreç aynı şekilde fakat yine bir başka erkek için işlemektedir.
11 yıllık iktidardan sonra, "lan o kadar da kötü değiller be" diyerek kendi kendime telkin ile istemsizce içinde bulunduğum durum. hatta bazen "dimi ?", "dimi be hacı ?" şeklinde soru eklerini cümlenin sonuna getiriyor, kendimden onay da bekliyorum. sözlük :(
oldukça yüksek bir ihtimal. ne zaman direk akp ile ilgili veya akp iktidarından bir kişi hakkında entry yazsam - ki bu entry lerin hiçbiri olumlu anlam taşımıyor - hafif bir yusuf durumu yaşamaktayım.
hep kafası güzel halde sözlükleri dolaşıp, kendisi hakkında yazılanları okuyan ve yüzünün buruştuğu her entry nin linkini, avukatına incelemesi için göndermeden önce notepad'e yapıştırıp biriktiren melih gökçek aklıma geliyor. evet notepad'e yapıştırıyor bu arada. bookmark'tan haberi yok. her sağ tık yapıştır dediğinde (ctrl + v kullanmıyor. öyle mübarek adam.) başını hafif yana eğip yüzünde kalpleri ısıtan o meşhur gülümsemesi beliriyor. lan yoksa şu an !?
ikisinin de albüm kayıtlarında sesleri muazzamken, canlı performanslarda bariz düşüş görülmektedir. lana del rey şarkıları gereği daha hareketsizken amy zıp zıp bir orda bir burdadır.
lana selvi boylu iken amy minyondur. lana her durumda çekiciyken amy hem çekici hem şirin olabilmektedir. lana nın dudakları öpülesiyken amy nin yanakları yenilesidir....
bir kere teknosada, dartyde, nt vb yerlerde bolca satılan çin mallarını geçiyorum. hepsi afedersiniz çük gibi ürünler. piyasanın kralı açık ara apple. lakin onunda ipod classic hariç modelleri bi b.ka yaramaz. evet yaramaz. şuan iphone ile ipod'un neredeyse birbirinden farkı yok.
telefonum var ise telefon ile aynı boyutta ama arama özelliğinden yoksun alete neden para vereyim. mp3 player istiyorum ben. hdd ile çalışan ipod classicler ise artık üretilmiyor. olanlarıda pahalı seyretmekte.
piyasada kayda değer 2 marka kalıyor. sony ve philips. sony ürünleri bana tırt gelmekte. philips'in gogear serisi ise ucuz ve kaliteli. lakin boyutları insanı kanser ediyor. 2 gb yada 4 gb lık modelleri var. lan 2 gb nedir. bugün bir ghost love score atıyorum 30 mb. 320 kbit. flac filanda değil bildiğin mp3. 2 gb nedir hoja !
biride çıkıp şöyle ufacık, micro sd kart ile çalışan bir alet üretmiyor ki !
uludağ sözlük civarlarında yere yakın uçan bir kuş türü. şu günlerde nüfus patlaması yaşamaktadır.
hal ve hareketleri sebebiyle sığırcık ismini almıştır. kuş nasıl sığır gibi davranır demeyin. insan sığırlık yaparda kuş yapamaz mı ?
eskiden imageshack.us 'un tek düzgün resim upload sitesi olması ve forumda(özellikle porno forumlarında) verilen bir resim linkinin bulunamaması sonucunda sitenin logosuna ithafen kullanılan deyim. liseliler bilmez.
steam'in 2013 itibariyle summer sale'ına verdiği isim. ve yine an itibariyle rezalet şekilde geçmektedir. çok değil 2 summer sale önce thq, sega, id, bashesda packler olurken, firmalar ürettikleri bütün oyunları tek pakete koyarken, indie packler olurken, tek günde 20-30 arası oyun indirime girerken şuan 9 oyun indirme girmekte.
rezillik, kepazelik. ama hiç yoktan iyidir diyoruz. origin, xbox live, psn görsünde ibret alsın. öhöm.
not: 11'inde saat 8'de başladı. 22 temmuz saat 8'e kadar devam edecek. 24 saatte bir yenileniyor indirimdekiler.
not2: şu ana kadar ki en uzun summer sale, oyunlardaki indirimler çok vurucu değil fakat uzun sürüyor. eskiler gibi 4, 5 günde bitmiyor. o yüzden her gün takipte olmak lazım. bazı indirime giren oyunlar ekranda gözükmeyebilir. istek listenizi kontrol edin. summer sale aksiyonu başladığında genelde pek çok oyunda %10-20 de olsa indirime giriyor. ayrıca flash sales muhabbeti yüzünde 5 saatte bir 4 oyun indirimde. takipte olmak lazım.
haftada 2, 3 gibi rutini olan bir kişiyseniz, iş hayatı, koşuşturmacaydı derken hiç anlamadığınız bir anda haftanın sonu geliverir. birde bakmışsınızdır ki bu hafta hiç mastürbasyon yapılmamıştır.
bu durumda kişiyi istemsiz bir hüzün kaplar. neden yapmadığını, yapamadığını sorgulamaya başlar. kendine kızar. üzülür. ağlamaklı olur. vücuduna karşı yapması gerekeni yapmamış, sorumluluğunu yerine getirmemiştir. bu hayal kırıklığını ardında bırakmalıdır, ama nafile. giden gitmiştir...
50 karakter sebebiyle tam başlık "türk televizyonlarının mısır ile ilgili kesintisiz yayın yapması".
konu mısır olduğunda meydanlardan canlı bağlantılar, çeşit çeşit mecradan insanlarla telefon konferansları, tartışma programlarında mısır'ın geçmişinden geleceğine liderlerinin ele alınması vs.
efendileri izin verdiğinde gerçek haber de yapabileceklerini görmüş olduğumuz ikiyüzlü medyanın icraatleri. gezide neredeydiniz diye sorarlar adama ?
genellikle 40 yaş üstü, ilk veya orta okul mezunu amcaların söylediği söz. kimi zaman profesör yerine; başbakan, milletvekili, doktor, mühendis gibi türk halkının gözünde prestiji yüksek mesleklerde gelebilmektedir.
ülkedeki sağ partilerin yobaz yuvası olmasından dolayı; gelir seviyesi orta-alt olup herhangi bir sermayesi bulunmayan, bireysel özgürlüklerin ve laikliğin güvence altına alındığı sosyal refah devleti isteyen, sosyal liberalist seçmendir.
günümüz faşist dikdatörlerinin başlıca dikkat etmesi gereken makarna ve kömür'dür. makarna ve kömür sayesinde 3 defa üst üste seçim kazanılıyor*.
her makarna ve kömür üreticisi potansiyel başbakan. işbu sebeple burdan faşist liderlere tavsiyem amerikayı karşınıza almayın, makarna ve kömür üreticilerine dikkat edin.
ilk gördüğüm programlama*, hocamın excel'i açıp makro tool'u açması. ekrana 2 textbox bir buton koyarak 2 sayının toplamının ekrana msgbox'la yazması idi. o gün bill gates ananı bellemeye geliyorum oğlum demiştim. tabi öyle olmadı. hala fakirim.
benim bu. özellikle hayran olduğum, hergün dinlediğim, pek sevdiğim kadın solistlere karşı cinsel bir istek beslemiyorum, besleyemiyorum.
mesela r&b - pop icra eden rihanna, katy perry, beyonce vb solistleri dinleyen kitle bu hanım kızlarımızdan birini tenhada yakalasa yada bir gece çıplak şekilde odalarına gelse* sabahlara kadar şey yaparlar afedersiniz. evet yaparlar.
haklılarda. bu türü icra eden kadın müzisyenler özellikle dişiliklerini ön plana çıkarmaktadırlar.
oysa ben bir amy lee'yi bir sharon den adel'i bir tarja turunen'i bacım olarak görüyorum. en fazla amy lee'nin yanaklarını ısırmak istiyorum*. evet.
var böyle bişi. özellikle çevremdeki kızlardan aldığım duyumlar bu yönde. evlenme yaşı gelmiş, lise(evet lise) veya üniversite okuyan, okuyup aynı anda çalışan kızlarımız biran önce evlenip, evlerinin kadını olmak istemektedirler. hatta pek çoğuda "artık karısını çalıştırmayan erkek kaldımı yeaa, nerdee peh" diyerek bu duruma sitem etmekteler.
fakat ne yazık ki hayatın müşterek olduğunu bilmeyen, ekonomik özgürlüğünü eline almayacak kadar salak kızdır.
evet var böyle bir durum. üniversite okurken bir yandanda part-time çalışıyordum ve maaşım asgari ücret üzerinden çalıştığım gün kadar bölünüyordu. şuan aldığım maaş ise asgarinin biraz daha üzerinde. çevremde ise herkesin arabası, bireysel emekliliği, vadeli hesapta parası var. ya ben çok fakirim ya millet'te bok gibi para var.
sermaye sahibi, gelir düzeyi belirli bir seviyenin üstünde insandır. halkçı, sosyal politikalar güden partilere oy verip vergi yükünün artması yerine serbest ekonomiden yana partilere oy verir. böylece piyasada istikrar sağlanır, yatırımlarını korumuş olur, yeni yatırımlar için uygun ortam sağlanır, girişim desteklenir. gücüne güç katar.
türkiyedeki sağ partilere oy veren insanların tamamı bu şekildedir. yersen.
komünizm'in anlaşılmamasından kaynaklanır. komünizm'e şiddetle karşı çıkan bu insanları anlamak mümkün değildir. senin doğduğundan itibaren alabileceğin eğitim, yapabileceğin işler, cebine girecek maaş belli iken ve bazıları milyarlar ile oynarken sen neyin derdindesin. o çok yücelttikleri hukuk'un üstünlüğünün bugün türkiyedeki ve dünyadaki hali bellidir. gücü elinde tutan hukuk'u istediği gibi bükebilir. ben hukuk önünde de eşit değilsem, e ne kaldı geriye.
kimsesi olmayan bir insan bir kaza sonucu çalışamayacak bir hale gelse, artık yaşayabilir mi ? yaşamak onun hakkımıdır ? komünizm zaten gerçek olamayacak kadar iyi. mevcut sistemde bugün komünizm sayesinde var olabilen sosyal liberalist*, sosyal demokrat partilere oy vermek yerine hala muhafazakar, din taciri partilere oy veren, "gomünist, anarşik" diye yaftalayan, nefret dolu bu insanı anlamamaktayım.
bugün ülkemizde gördüğümüz üzere eğitim seviyesi ne olursa olsun, "dindar" kisvesi altında oy toplayan ve seçmenlerinin muhtemelen oy verirken partinin yapacağını vaad ettiği, yaptığı veya yapması gereken icraatler yerine parti liderinin dinine, hitabetine, karizmasına, seçmen kişinin kendine ne kadar yakın gördüğüne kısacası yaptığı popülizme oy vermekteler.
Ve görüleceği üzere eğitim ile de aşılamayacak gibidir.
pek çok donmuş pizza gereksiz kalın. oysaki dr oetker'in donmuş pizzası öylemi. incecik hamura, leziz malzemelere sahip. fiyatı ise a101'de 8 tl civarı. fakat gerçek pizza kadar lezzetli. tek oturuşta 4'lü paketi bitirdiğim olmuştur.
kısaca mvc. ismindende belli olduğu üzere 3 katmanlı bir programlama tekniğidir. özellikle ruby on rails ile popüler olmuştur. günümüzde pek çok web framework'ü(dil farketmeksizin php, asp. net, django vb.) mvc tabanlıdır.
veritabanına bağlanan ve işlem(crud) yapan kısım model'da durmaktadır. ardından işlenen veri controller aracılığı ile alınır ve yine controller üzerinden view'a aktarılır. veri alınırken validasyon, filtre vb. işlemler controller üzerinde yapılır. ardından sonuç view'a aktarılır. burada view'a çeşitli placeholder'lar yerleştirilir ve controller'dan gelen veri html elementleri ile işlenerek son kullacının göreceği, tarayıcısına gönderilecek html(biçim) kodu ortaya çıkar.