final sahnesiyle güldürmüş dizi, özellikle behlülün beceremedim bihter diye ağlamasıyla oldukça güldürmüştür. tüm aileyi becermiş birinin 'beceremedim bihter' diye ağlaması neden? *
'soğuk soğuk odalar halimden yalnız uyuyanlar anlar'
buradaki yalnız kelimesini sadece anlamında düşünerek dinliyordum hep. 'halimden sadece uyuyanlar anlar' diye. meğer yalnız uyuyanlar derken tek başına uyumaktan bahsediliyormuş.
tüm bir sene boyunca bir kez bile aramayan akrabaların öss gibi sınav zamanları geldiğinde birden ilgili akraba olmasıdır. bu sene sınava giren arkadaşlarımız da muhtemelen bu olayı puanlar açıklandığında yaşamışlardır. yaşamadılarsa da tercihler sonuçlandığında büyük ihtimalle yaşayacaklardır.
benimse hep hayalim bu tür bi olayla karşılaştığımda telefondaki kişiye şu videonun 7. saniyeden 10. saniyeye kadar olan kısmını dinletip telefonu kapatmaktı.
marmara üniversitesinin diğer birçok kampüsü gibi halkalı'ya taşınacağı söylenen kampüs. fakat anlamadığım şey; madem halkalı'ya taşınacak ne diye sürekli bir tadilat bir yenilenme çabasında bu kampüs.
bu dizide yan rolde oynayıp da meşhur olmayan kalmadı sanırım.
sabit'in sevdiği kız rolünde demet evgar, ilerleyen bölümlerde sabit'in sevdiği yeni kız rolünde ahu türkpenç, cansu'nun mustafa abisi rolünde ahmet saraçoğlu, yusuf güdük'ün sapığı rolünde binnur kaya, ayten'in radyocu sevgilisi rolünde gürkan uygun, ayten'in aşık olduğu çocuk rolünde arda kural, kızlara gelen görücü rolünde arda öziri, hırsız rolünde mustafa üstündağ ve daha niceleri. nerdeyse yoldan geçerken kamerada çıkan kişi bile ünlü olucakmış yahu. ama nedense dizinin ana karakterlerini nerdeyse hiçbir yerde görmemekteyiz, üzücü.
...songül, tamam, yeter. asıl yaran olay bunların hepsinin bir ailede bulunmasıdır. bu ailedeki baba kız çocuk istemediği için doğan çocuklara bu ismi vermiş. mazallah bi kız çocukları daha olsa ismini gına geldi, s*ktir git ulan veya kızım bak git kolayabilirmiş.
tam olarak yarmasa da aramaya inandım ve bu başlık altına yazmaya karar verdim. *
dün akşam saatlerinde abim saçını kestirmiş. yaz münasebetiyle baya kısa kestirmiş. görür görmez abartılı bir şaşırma ifadesiyle 'ne kadar kısa kestirmişssin lan böyle, arkalar hep boşluk gibi' diyerek şakama başladım. korktu tabi 'hadi ya arkadan bi foto çeksene lan bakıyım' dedi. ben de hemen şılak diye bir deklanşör sesiyle fotoğrafını çektim, sonra da galerimdeki kel bi tanıdığın arkadan çekilmiş fotoğrafında kafasına zoom yaptım. abimin gördüğünde verdiği tepki görülmeye değerdi. nadir küfreden insan birden o ani şaşırmayla 'ananı s*kiyim bu ne!!'diye bir tepki verdi, tabi ben o sırada yerlerdeydim.
i, ş harflerine basmak için büyük bir efor sarfetmeniz gereken telefon. biz de napıyoruz i yerine ı harfine basıp yalan dünyanın çağatayı gibi konuşuyoruz, sevgıılıımm.
karikatürü verdiğinde 'Al onu münasip bir yere koy.' demişti. bu sefer de 'bu kitabı al ve karikatürü koyduğun yere koy.' dedi. çok fazla söze gerek yok aslında,egemen bağış'ı tebrik ediyorum.
mesela anneye yardım amaçlı ev temizlenecektir. iş dağılımını her zaman için en büyük abi yapar ve cümleyi de aşşağı yukarı şu şekilde kurar. "şimdi beyin bedava sen toz al, x sen evi süpür, ben de şey yapıcam." o şey aslında hiçbir şeydir. tabi bunu hep iş bittikten, tüm evi biz temizledikten sonra farkederdik. hep aynı numara yenir mi ya? yiyoduk cidden.
geçen gün otobüsteyim okula gidiyorum. inmek için bekliyorum kapının önünde. arkada da iki tane daha üniversiteli çocuk var. bi şeyler anlatıyolar. şimdi rastgele kulak dinledim palavrasını sıkmıycam baya baya dinliyodum işte. neyse, ulan şerefsizlerdeki konuşmaya bak sen şimdi.
konuşmalarından anladığım kadarıyla pek okula gelip giden tipler değil o yüzden de kimden not alsak muhabbeti yapıyolar. kime yalakalık yapsak yaa filan diyolar. bi kız adı söylediler onu yalayalım en iyisi ya o verir diyo biri. öbürü de onu yalamaya gerek yok o yalamadan da verir filan diyo. ulan sayın o.ç bu nasıl bir konuşmadır gençlik nereye gidiyor. şimdi ben de o.ç filan dedim ama benimki sinirden. kısacası demem o ki sayın hanımefendi arkadaşlarım öyle her önünüze gelene not vermeyin görüyosunuz etraf şerefsiz dolu nası konuşmalara maruz kaldığınız belli değil.
leyla dışarıda hayrına yemek dağıtıyormuş. sırası gelen herkese kepçe dolusu yemek doldururken sıra mecnuna gelmiş ve leyla kepçenin tersiyle mecnunun tabağına vurup tabağı kırmış. mecnun gülerek yemek yiyenlerin yanına gitmiş. yemek yiyenler mecnundaki bu mutluluğu görünce 'leyla herkese kepçe dolusu yemek verdi seninse tabağını kırdı ama sen hala gülüyorsun neden' demişler. mecnun da 'bana da herkes gibi mi davransaydı? benim tabağımı kırdı, bana farklı davrandı demek ki beni seviyor.' demiş. kısaca pollyanna bizim mecnunun yanında halt etmiş arkadaş.