anladım. yani diğer dediklerimle ilgili bana hak verdin?
okuma kısmına gelirsek, ilk cümlemi ben yine de çocuk özelinde yazmamıştım fakat çocuk özelinde bile eşşek gibi sonsuza dek ödemek zorunda değil. nitekim kendin de reşit olana dek yazmışsın. he yasal sınır dışında bi erkek, çocuğuna sahip çıkmaya devam eder ve etmelidir tabii ki. adam olan ve insan gibi ayrılan bi erkek, nafaka süresiz olmasa da eski eşini gözetir zaten. iyi okumalar.
kimsenin eşşek gibi sonsuza dek ödemeyi hak etmediği beleş gelir yöntemidir.
gilded, birincisi burda süresiz nafakadan bahsediyoruz. ikincisi herkesin kazancı asgari seviyede değil. asgari düzeyde yaşayan bi insan için de 5 bin lira aylık sonsuz gelir de az değil. farzı misal benim aylık gelirim 200 binse sen bana 50'sini sonsuza dek eski eşine ver bi zahmet diyorsun. bu üç kuruş mu veya dramatize etmek mi? bence tam olarak neyi varsaydığını anlayamıyorsun. çocuk ayrı bir şey fakat hiçbir erkek sonsuza kadar eski eşine bakmak zorunda değil. eşitlik taleplerinizi nedense bu konuda göremiyoruz. erkek için hayatına devam etmesi ve yeni bir yuva kurmasının önünde büyük bir engel oluyor. ayrıca evlilik akdinin bozulmasının erkek kaynaklı olmadığı kaç tane vaka var? kadının adamı boynuzlayıp süresiz nafaka alabildiği bir ülkeden bahsediyoruz. hukuk süper işliyormuş gibi varsayıyorsun ama erkek için pratikte medeni haldeki fırsat eşitliklerini yıkan bir uygulama olduğunu göremiyorsun veya görmüyorsun. üçüncüsü işsiz kalan ve iflas eden erkekler var. adam hapse girmek zorunda kalıyor her ay bu meseleden ötürü. bu kadar aşağılayıcı bir şey ok ise sizin için kadının kusurlu olduğu boşanmalarda siz süresiz nafaka ödeyin, ödeyemeyince de kodese girin. kabul eder misiniz? son eklediğine binaen: boşanmaların çoğu zaten ilk 5 senede oluyor...
türkiye'de eğlencesine nikah kıyıp evlenen ve kocalarının hayatını karartan hemcinslerini nereye koyalım? mesele sadece erkeklerin problemli olması veya yuva yıkması mı? türkiye'de eşine rağmen evliliği sürdüren, eşini, çocuğunu düşünen ama evlilikten hiçbir verim almayan, sırf sorumluluk gereği evli kalan o kadar fazla erkeği nereye koyalım?
her şeyi geçtim. insanlar evlendikten sonra anlaşamayabilir ve karşılıklı şekilde denk olmadıklarını farkedebilir. boşanıp kendisine daha uygun olduğunu düşündüğü biriyle evlenmek isteyebilir veya dul kalmak ister artık. bu kadın için de geçerli. dolayısıyla dul bir erkekle tekrar yuva kurmak isteyen, bekar-dul kadınları da olumsuz manada etkileyen bir yanlışı savunmayın. ömür boyu yiyici olmak hoş bir şey değil ayrıca.
dünyada bunu Türkiye gibi uygulayan tek bir ülke yok. Fransa, Hindistan ve ABD'nin bazı eyaletlerinde, o da sadece belirli şartlar altında süresiz nafaka kararı verilebiliyor. Bunun dışında dünya genelinde ortalama nafaka süresi üç yıl. toplumu, aile yapısını, doğum hızını dibe vuran bir uygulama. boşanan erkeğe bir daha kolay kolay yuva kuramazsın, eski eşin yeni eşinin rızkını yer diyorlar bir nevi.
garip bir başlık formatıdır.
"sözlük yazarlarının" vurgusu olmazsa olmaz. haspam başlığı açarken öyle bir hava veriyor ki sanki halktan ayrı bir sınıfız.
yine rivayetlere göre bu kişinin en sevdiği ameliye meriç nehri kenarında yürüyüş yapmakla birlikte geçen yahudi kervanlarına bazı sırlar bırakmak imiş.
bir gün yine elinde çayı ve acıbadem kurabiyesi ile meriç etrafında mesire bakınırken yanına şalom diye yaklaşan er kişiyle şiddetli bir muhabbete girişmiş. bunu gören saray muhafızları "hop kardeşim hayırdır sen" diye peşine gittiğinde mekanı tebdil eylemek zorunda kalarak meriç nehri hattından taa burgundi düklüğüne kadar kaçmış. kelle korkusundan halas olduğunda en son berlin, kreuzberg nahiyesinde karar kılmış.
türkiye'de ticari faaliyetlerin belki yarısından fazlası "hileli ticaret ve karaborsacılık" zaten. bu biterse türkiye'de ticaret şahlanmaz, bildiğiniz çöker. çöksün aq zaten beter olmuş. dürüst tüccar görünce şaşırıyor millet. maalesef böyle bir dönemdeyiz.
çelişebilir yer yer normaldir.
sonuçta din bizim için Allah’ın mesajı. bilim ise insani bir uğraş alanı, insanların mesajı. insan her zaman Allah’ın emrine bağlanmayı tercih etmediğine göre tespitleri de kendince ve farklı olabilir. ben her halükarda dini seçerim o ayrı. mutlak doğruluk iddiasıyla yanlışlanabilir doğruluk iddiası aynı kulvara sokulmaz gerçi ama bu da başka bir konu.
yönetemez. en fazla danışman/müsteşar veya yardımcı seviyesinde olabilir. onun için bile ateist değil müşrik veya ehli kitap bir inancı olmalı ki vergi verebileceği/vatandaşlığı geçerli hukuki bir zeminde kalsın. yoksa mülhidlik üzere inat ettiği için kellesi gider.
velayet babına giriyor bu konular. ihsan eliaçık gtünden sallıyor hocam bak samimi söylüyorum. onun itikadı çorba olmuş. Kendi ütopyasında hayal ettiği şeyleri anlatıyor. Dininizi nerden öğrendiğinize çok dikkat edin.
istanbul’un bu iğrenç temposuna alışınca Anadolu’nun şehirlerinde araç kullanmak işkence oluyor. Tosbağaların arasında tavşan gibi gitmeye çalışıyorsun. kaza riski de yüksek oluyor.
adamlar o kadar cahil ki hür kadının nikahını cariyenin hükmüyle karıştırıyorlar. kim sizin ikinci üçüncü eşiniz olmayı niye kabul etsin aq ne vasfınız var önce bunu bi dert edin.
bunların şeriat algısı da yarıyor. ya el kesme ya da çokeşlilik adamlarda ötesi yok. cihad ilan edilip ordu sefere çağırınca ne diyeceksin olm sözlükten bir bayanla nikahlanıp ikinci bir hanım edineceğim, işlerim var ben gelemem siz gidin mi diyeceksin mesela? önce iman edip neye inandığınızı öğrenin adam gibi. rahmetle zahmet birliktedir.
Atam atam sen kalk bu Arap düşmanları yatsın. Neden mi?
Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için 3. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıkmasından yaklaşık bir ay sonra 15 Haziran 1919'da Irak Şeyhul-Meşayihi Şeyh Uceymi Sadun Paşa’ya şifreli bir mektup yazmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın mektubu şöyleydi:
“Bütün dünyada islam'ın iki gözbebeği olan Türk ve Arap milletlerinin ayrılması iki tarafta da zafiyetlere sebep oldu. Ümmeti Muhammed için şanlı bir halde buna karşı el ele vererek Ümmeti Muhammed'in hürriyet ve istiklali uğrunda Allah yolunda savaşmak bizler için farzdır. Kâfirlere karşı yapmış olduğunuz cihatta kültürümüzü korumak ve ırkçılığa karşı verilen mücadelede sizin her zaman destekçiniz olup yanınızdayım. Bu konuyu 13. Ordu Komutanlığı ile görüşmenizi ve görüşünüz için yüce şahsınıza sunup gereğinin yapılmasını arz eder, saygılarımı sunarım."
Kaynak: Salahi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I, Ankara, 1987, s. 183–184; ayrıca Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2010, Cilt 20/1 — mektubun metni ve tarihsel bağlamı ayrıntılı olarak yer alıyor, özellikle 15 Haziran 1335 (1919) tarihli mektup içeriği vurgulanmaktadır.
Ek not: Arap aşiret lideri Uceymi Sadun Paşa, Lawrence'in Irak krallığını bir hakaret görerek geri tepmiş, Irak'ta 150 binlik arazi dönümünüden vazgeçmiş, Türk Ordusunu aşiretiyle gözü gibi korumuş, Urfa’nın Şanlı Urfa olmasına komutanlık ve öncülük etmiş birisidir.