gece 3.30 sularında görükle'de, üçoluk caddesi'ni baştan başa dolduracak kadar insanla başlamış eylem.
görükleden kyk'ya kadar yüründü. izmir yolununun başka bir grup tarafından kapatıldığını duyduk. grup izmir yolu'ndakilere katılmak için devam etti. yarın kültürpark'ta da ses çıkaracağız.
Son dersten önce tüm çocuklara ömürlerinde ilk kez birer beyaz somun ve köfteyle patates verilmiş, köftenin neden yapıldığı anlatılmıştı: ineklerden. Aynı zamanda da hepsine ertesi güne kadar birer kompozisyon yazmaları söylenmişti: inek görmüşler inek üzerine, diğerleri gelecek yaşamları üzerine. Akşamleyin Moskova Çestnova somun ve kıvamlı köfteyle karnını doyurup diğer arkadaşları uyur, küçük elektrik ışığı hafifçe yanarken ortak masanın başına geçip kompozisyonunu yazmıştı. "Anasız babasız kızın gelecek yaşamıyla ilgili öyküsü: Şimdi bize akıl veriyorlar, akıl ise kafadadır, dışında bir şey yoktur. insan doğru ve çalışkan olmalı, ben gelecek yaşamı yaşamak istiyorum, bisküvi olsun, reçel, şeker olsun ve her zaman kırlarda, ağaçların altında gezilebilsin. Yoksa ben yaşamam, öyle olmazsa canım çekmez. Canım basbayağı mutlu yaşamak istiyor. Eklenecek bir şey yok."
dün metroda 3 yıl kadar yolculuk ettiğimi ve bugün henüz yeni kalktığımı bile bile utanmadan 3 satten fazladır online olduğumu söylüyorsun ya sözlük, allah seni bildiği gibi yapsın. kimlerle iş birliği içindesin bilemiyorum, ruh ve sinir sağlığımla oynama, sözlük.
bana deme, benimle ilgilenmiyorsun, konuşmuyoruz deme bana. konuşmamaya da ihtiyacım olabilir. gitme diyorum suratına suratına, bekleyenin var canım ciğerim. sen orada kitabını oku ben burada durayım müziğimi dinleyeyim. böyle de ben çok iyiyim. özlüyorum yeminle. vıcık vıcık da değil, yanımda olduğunu bilmeyi özlüyorum. bir sevgilim de sensen benim, bana bunlarla gelme.
ikimiz birden sevinebiliriz, diyorum. yok, diyor. en çok birimiz, en fazla diğerimizi teselli edecek kadar iyi olabilir, diyor. olmadı bir yerden bir telaş, bir aksiyon bulurum ben, sözüme güven, diyor. ben dedim mi olur o, diyor. "başka şeyler ummayasın sakın?" diyor. mealen, yani.
3-5 yıl sonra rıdvan dilmen ile bir rakı masasında samimi sohbeti hayal edilebilen futbolcudur. hafif göbek yapmış olursa da görülmez o vakit. öyle de candır.
çıkıp "pardon, biz de bir tarafız bu maçta fakat okulumuz sınavımız falan var, sessiz bağırmanız mümkün mü acaba?" diye sorasım var. "gidin kendi evinizin önünde oynayın, arkadaşım!" diyecek yüreğimiz de hiç olmadığı için evimizden söylenmekteyiz, aralarına dalamıyoruz.
delil aramak inancın zerresine kadar terstir. materyalle, gözlükle, kulakla, mikroskopla inanılmaz, bilinir. her cins inanç için tek inanca ihtiyaç var.
yayın yapar radyodur.
an itibariyle yayın yapar radyodur.
tüm sıkıcılığıyla an itibariyle yayın yapar radyodur.
utanmadan tüm sıkıcılığıyla an itibariyle yayın yapar radyodur.
benzer bir huzur için huzura çıkmayı kaç sene öne çekmeliyiz, rabbim? her öneri kabulum, her yola geleceğim. rabbim, saçlarımdan duman duman tütüyor, yokmuş gibi yapamıyorum. gelmeyecek güzel günleri görebileyim diye burnumu öyle çok çıkarmış olmaktan ki hız sınırında gezen dikkatsiz sürücü kurbanı olup yine 10 da 9 suçlu olacak olmaktan korkuyorum. o burnumu alıp alıp gömeyim, diyorum. kokuları hep unutayım başka, tam o anda hayaları patlayan bal arıları gibi zirvede bırakayım. muhatap alınıp konuşulmazsa dilim kopsun.
olmaz olmaz deme, sözlük. oldu mu oluyor. iki adım yol ile bir muhabbet gelecek günleri hep kurtarabiliyor. alın terini siliyorken kendine sonsuz güvenlisin ve tam bu entry girilirken parmağına bir uğur böceği konabiliyor. şıp şıp damlayan terimden rahatsız olmuş olacak ki kendi kendine uçup gidiveriyor.
hayatta işler bazen ardarda çok yolunda. o kadar ki ben olmuşum uğur böceği.
yetmezmiş gibi şimdi de telefonumu serinleterek daha iyi çekmesini sağladığıma inanıyorum. daha neler neler. uslanmıyorum, azdıkça azıyorum. kafamın içinde ayrı fizik kuralları, ayrı metafizik öğeler oluşuyor. kendi dünyamda yaşamaya başlarsam, hayaller alemine karışırsam? kendimi durdurmak konusunda kararsızım.
yaygın bir ruh hastalığıdır. şiirlere konu olan naif ellere tepki olarak ısrarla varlığını sürdürür. can yakar, kan akıtır, bezdirir yine de vazgeçilmez. mağdurun halinden de mağdurdan başkası anlamaz.
yeni başlayan genç kızlar içinjane austen açıklamasıyla acilen çekilmesi gereken belgeseldir. hiç olmadı konu hakkında ciddi yardım edecek bir blog, bir kitap, bir bilirkişi (uzman) ortaya çıkmalı, hülyalı ergenimizin elinden tutmalıdır. nice senelerini harcamasına daha fazla göz yumulmasın, noel babayı bekleyen çocuk gibi boynu bükük kalmasın.