lance armstrong'un yarış ve doping hayatına kısaca göz atan bir film. yarış ve antrenman sahnelerinden beklediğimi alamadım, yorgunluk, zorluk, tükenmişlik hissini aktaramıyor. sanki aynı dopingi alan herhangi biri aynı başarıyı gösterirmiş gibi bir anlatım var. içtikleri şey asterix'in iksiri değil. tabii ki lance sonuna kadar suçludur fakat yine de başarıya giden yolda kendisinin ve rakiplerinin çektiği çileler daha gerçekçi anlatılmalıydı. film birçok açıdan çok sığ kalmış.
en mutlu insan tipidir. güzel ülkemde yüksek seviye eğitim almış tiplerin bile büyük bir çoğunluğunu kapsar. insan evriminin şimdiye kadarki son halkasıdır. über insandır.
bu olay bu adamın ilk vakası değil. okuma yazma bilmiyorsun onu anladık artık fakat yazacağın altı üstü üç kelime, oraya çıkmadan bir gün önce ezberleyip rezil olmaktan kurtulmak çok mu zor? bu nasıl bir plansızlık veya vurdumduymazlık? gerçi sanırım bu umursamazlık, oraya çıkıp tüm milletin anasına küfretse bile çoğunluğun alkışlayıp helal olsun diyeceğini bilmekten gelen güven. tez zamanda bıngıldağımızdan hidrojen bombası yememiz dileğiyle, bu ülke komple yıkılıp 780.000 km2 lik halısaha tesisi kurulmalı, geç bile kalındı.
biyolojik saattir. bayram seyran, haftasonu demeden her gün 6.30da 5 dakika toleransla uyandırır. hafta içi işe yarar, tatillerde de işe yarar zira erken kalkıp tatili dibine kadar kullanırsınız fakat yalnız uyumuyorsanız partner için sinir bozucudur.
bir şeylere takılıp tokmağına dik açıyla düşmesini dilediğim şahıs. ülkede resmen hiçbir şeye saygı yok. bir kısım ibadet edecek diye diğer kısımın gecenin köründe uyanmasına gerek yok. tüm ülkenin alarmlı saatleri veya telefonları var. işin garibi bir ay boyunca benim uykuma tecavüz edilmesi saygısızlık değil ama benim davulcuya laf etmem dini bir değer olduğundan saygısızlık. ben patso adında bir din kursam ve yılın on ayı ibadet olarak her gece saat üçte mahalleyi kapı kapı dolaşıp 0.5 ucunuz var mı diye sorup meme ucu sıkıp kaçsam hakkıdır, ibadettir diyip saygı gösterecek misiniz sayın çok hoşgörülü ve saygılı müslüman kardeşlerim? sizce kaçıncı günde veye kaçıncı kapıda ilk kavgamı ederim? 1. gün ve 1. kapı değil mi? başka sorum yok.
Ben, hasta bir adamım... içi öfkeyle dolu, çekilmez bir adamım ben. Sanırım, karaciğerimden
de rahatsızım. Doğrusu, hastalığımın ne olduğunu, hatta neremin ağrıdığını bile bilmiyorum. yeraltından notlar
normalde tanıdığı insanların çoğundan doğası gereği tiksinen, temas etmeye katlanamayan, dokununca veya koku alınca midesi bulanan, zamanının çoğunu yalnız başına geçiren ve bundan büyük zevk alan, zorunda olduğu zamanlarda katıldığı sosyal etkinlikleri genelde kabus olarak gören ve bitmesi için saniye sayan bir insanı bile tam tersi bir karaktere büründürebilen hadise. birini gerçekten sevince alakalı alakasız her ortamda bir yerlerine dokunmak istersin, hassas bir burnun varsa vücudunun her tarafının farklı kokuları olduğunu bilirsin ve her birinden ayrı ayrı hoşlanırsın. dibinden hiç ayrılmasın, sesi ve kokusu hiç gitmesin istersin. sonra gider. sonra menemen yapıp çay demlersin, yıldızlara bakıp ara ara vay mk diye iç geçirirsin.
bursa'da genelde iki kişi olarak 50km-100km arası değişen turlar yapıyoruz. kondisyon amatör kıstaslara göre yüksek olmasına rağmen muhtemelen profesyonel kıstaslara göre düşüktür. son 100km tur 10 dakikalık tek mola ile mola dahil 3 saat 50 dakika sürdü örnek olması açısından. katılmak isteyen olursa veya katılabileceğimiz bir ekip varsa yeşillendirebilir. not:bisikletler ghost mtb
özellikle yurtdışından(arap ülkeleri hariç) dönünce kültür şokuna sokan şehir. kıçı kırık görükle pubuna girip bira içip hamburger yemek istersiniz, boş mekana rezervasyon yok diye almazlar. starbucks'taki ortak masada bilgisayarla çalışırken karşında oturan kadına telefonunuz şarj olunca haber verir misiniz lütfen ben bilgisayarı şarja takayım dersiniz, üff snne be salak tarzı cevap alırsınız. yaya geçidinden karşıya geçmeye çalışırken içinde birkaç kertenkelenin olduğu tüplü şahin üzerinize sürer, eve giden yoldaki bir metre derinliğe sahip çukur hala onarılmamıştır. Neyse ki doğası güzeldir. Dağ bisikleti, kaya tırmanışı gibi şeylere ilginiz varsa diğer boktan durumları bir nebze telafi eder.
ikinci defa izlememe rağmen uzun zamandır şahsımı en çok etkileyen film. yıllar önce ilk izlediğimde bittikten sonra emin olmamakla beraber bir saate yakın boş tavanı izlettirmişti. yıllar sonra tekrar izlediğimde ise bir hafta boyunca etkisinden kurtulamadım yine. Emir Kusturica'nın sinema tarihine en büyük armağanı olmanın yanında Davor Dujmovici bize kazandıran film olma özelliğini taşımaktadır. Sıfr Perhan'ın meyhanede tekilayla sapıttığı sahne için defalarca izlenebilir.
açık ara farkla sırta krem sürülmesi gereken andır. ikincisi ise yataktan çıkamayacak haldeyken ve evde alka seltzer yokken eczaneye gidecek kimsen olmamasıdır.
genelde etraftakiler tarafından ilgi çekme amacıyla yapıldığı ima edilen, normalde ise muhtemelen insanlığın en doğal ihtiyaçlarından olan hadise. işin ilginç tarafı en son ilkokulda öğretmen zoruyla cinali serisinin ilk kitabını okumuş tiplerin yeaa evet karşim okumaya devam et belki kız kaldırırsın diye gevrek gevrek laf sokmaya çalışırken hiç utanç duymamasıdır. kitaplarda film, dizi ve hatta belgesel gibi süre sınırı yoktur, bilgiyi veya konuyu sıkıştırma gayesi yoktur. her alt konuyu veya karakteri en ince detayına kadar özümseyebilir ve yaşayabilirsiniz. genelde her kitapta az veya çok ayrı bir perspektif kazanırsınız. sonra beğendiğiniz bir kısmı biriyle paylaştığınızı duyan bir çomar gelir gevrek gevrek dalga geçmeye çalışır, ve hatta en kötüsü genelde bu bir okumuş cahildir, yüksek lisans veya doktoralıdır. Doğduğunuz ve yaşamaya devam ettiğiniz coğrafyaya lanet, çomara da küfredersiniz. tabi hep sessiz bir şekilde.
arabesk ülkemizde insanların derdi genelde ayrılık acısı olduğundan dert dinlemek kısa bir süre sonra aşırı can sıkıcı bir hal alıyor, bu sebepten azıcık kısır kalmış başlıktır. evet kardeşim o çok farklıydı, bir daha hiç onun gibisi olmayacak, evet sizin aşkınız çok başkaydı aşırı süperdi. aşk acısı ve bel fıtığı hariç tüm dertleriniz için yazabilirsiniz, hadi bakalım.
dünyaya 30 sene erken ve yanlış ülkede gelme talihsizliğini yaşamış olan vizyoner iş adamıdır. her türlü yıldırma çabasına rağmen havacılık ve savunma sanayisine olan tutkusu sona ermemiştir ve sonuna kadar mücadelesine devam etmiştir. boeing ile eş zamanlı olarak karaya inebilen uçak tasarımı-üretimi yapabilen bir oluşumdan bahsediyoruz. boeing kendi devleti tarafından maddi ve manevi tüm desteği hem sivil hem askeri alanda sonuna kadar görürken, demirağ bunun tam tersi her türlü engellemeye maruz kalmıştır. ismet inönü ve ekibinin sığlığı ve vizyon eksikliği olmasaydı şu an kendi uçağımızı, jet motorumuzu, dizel motorumuzu ve belki uzay araçlarımızı çoktan üretmiştik. tasarım ve üretimde cfd analizinden malzeme geliştirmeye kadar birçok alanda dünya liderliğine oynuyor olabilirdik. Havacılık ana sanayisindeki gelişmelerin tetikleyeceği otomotiv, savunma gibi birçok ana ve yan sanayide büyük gelişmeler katetmiş olabilirdik ama olmuyor işte, bu ülkede olmuyor. aynı sığ kafa ile engellenen başka bir cevherimiz için (bkz: vecihi hürkuş)
biraz önce mücver yaparak, genel olarak da neredeyse her gün bir şeyler yaparak katıldığım grup. 2017 yılında gündelik işleri cinsiyete göre ayırmak pek mantıklı görünmüyor zira her iki taraf da çalışıp para kazanıyor sonuç olarak. avcı-toplayıcı toplum kriterlerine göre düşünmekten bir vazgeçebilsek neler yapacağız da işte.
iki kişi ile yapılacak olan herhangi bir aktiviteye hevesle hazırlanırken karşındakinin senin onda birin kadar bile hevesli olmadığını farketmek. özellikle genel olarak herhangi bir şeye çok zor heveslenen biriyseniz.
iyi bir işim, arabam, evim var. sık sık yurtdışına gidip geliyorum. bir çok hobim var. tırmanıyorum, bisiklet sürüyorum, koşuyorum, voleybol oynuyorum, kitap okuyorum, dil öğreniyorum, doktora yapmaya çalışıyorum. yine de kalan zamanımda kendimi yiyorum. o gittiğinden beri tüm zamanımı doldurmaya çalışsam da kalan bir kaç saat bile beynimi yemeye yetiyor. sanırım hiçbir şey beni mutlu etmeye yetmeyecek. durumumun şımarıklık olduğunun da farkındayım işin garibi. dünyada insan harici tüm canlılar insan yüzünden çile çekerken, insan nüfusunun yarısından çoğu bile yine insan yüzünden açken bunlar önemsiz şeyler diyorum, bazen çıkıp tüm hafta sonunu etraftaki kediyi köpeği doyurmaya mıncıklamaya ayırıyorum ve kısa da olsa mutlu oluyorum, yatağa giriyorum yine karanlık sözlük. olmuyor...
doğu tarzı arabesk modlara girmeyin. hayatınızı karşınızdakine endekslemeyin. millet olarak herhangi bir şeye fazlaca bağlanmaya meyilliyiz. yapmayın. etmeyin.