cansu dere, ahu yağtu konusunda sonuna kadar destek olduğum kişi. senin 7 8 yıllık sevgilin gitsin, sana çok benzeyen arkadaşınla daha evlenmeden çocuk yapsın. cansu derenin yanında ahu yağtunun lafı bile edilemez,zira kendisini cem yılmazdan önce tanıyan bilen kaç kişi vardı. cansu dere, ahu yağtunun menajeriyle olan bağlantısını sona erdirtmiş, iyi de yapmış. böyle bir durumda elbette intikam alma hakkı var.çok zor bir durum olsa gerek. zira kendisi cemle evlenmek istemişti her zaman. ayrılmalarına sebep de cem yılmazın evlenmek istememesiydi. ahu yağtu hamile kalarak nikah masasına oturtuyor belli ki cem yılmazı.
yakında oğlu olacak komedyen. cansu dere,yi bırakıp da ahu yağtudan evlenmeden çocuk yapmasıyla, ona olan tüm sempatimi kaybetmiş kişi. özellikle av mevsiminden sonra daha bir takdir eder olmuştum ben cem yılmazı. bari cansu dereye benzemeyen birini bulaymış kendisine.
biz büyüdükçe ne kendimiz ne de dünya aynı kalıyor sözlük. yanımızdakiler, çevremizdekiler, alışkanlıklarımız, konuşma tarzımız... dünya gittikçe karmakarışık bir hal alırken, bizler de zamana karşı çaresiz yaşlanıyoruz, büyüyoruz diyerek de sadece avutuyoruz kendimizi.
sevgilisiyle görüntüleri çıkmadan bir gün önce bir magazin programında denk geldi ve izledim. harika bir evliliğim var, insanlar görsün. miilet 3 4 yıl çıkıp evledikten sonra ayrılıyor, en güzeli fazla vakit geçirmeden evlenmek falan dedi. çok iyi baba olcağını falan söyledi. ertesi gün pantalonu düşük hallerini gördük. rezil bir insan kısacası. karısına ne demeli, içtiğinde ne yaptığını bilmiyor demiş. insanlar da ne mide var.
kitapta mevlevilik anlatılmaya çalışılmış fakat çok yüzeysel kalmış. neyin ne olduğu belli değil. olaylar mantıkla ilerlerken bir anda fantastik bir hal alıyor. ve çokça tekrarlamaya yer verilmiş ki bu da kitabı çok sıkıcı bir hale getirmiş. baş kahraman sürekli aynı şeyleri sorgulayıp durmuş. aşktan sonra okunduğunda kesinlikle doyum sağlamayan bir kitap.
5 aydır yaşadığım şehir, -16 da neymiş görmüş olduğum şehir, 5 dakikalık bir mesafe yürüyünce parmaklarımın ve kulaklarımın donduğunu zannettim; bu kadar soğuk olmasına rağmen daha bir kez hasta olmadım, sanırım nemin olmaması bana iyi geliyor.soğuğuna rağmen seviyorum bu şehri, çok isteyerek istanbula tercih ederek gelmiştim ve pişman etmedi beni, beklediğimden de güzel bir şehir buldum. rahatça yürüyebildiğim geniş kaldırımları var bu şehrin, bir sürü upuzun binaları, her yerde bir bakanlık bilmem ne müdürlüğü vs. vs.
bursaya derler yeşil bursa diye, bursada görmediğim kadar yollarında ağaçlar var bu şehrin. öylesine yaşanabilir bir yer ki, öyle bir bağlanıyorsunuz ki ankara,ya ;dedikleri gibi vazgeçilmez bu şehirden. geceleri ayrı bir güzel oluyor. okulum tepede olduğundan bütün ankarayı seyredebiliyorum, geceleri ışıl ışıl parıldıyor. kısacası çok sevdim sevicem bu şehri.
ilk kez bu kadar ayrı kaldığım memleketim. tarihi yapısını öyle özledim ki, her türden insanı barındırmasını, her renge içinde yer vermesini. bursa eskiyle modernizmin, tarihle doğanın, eğitimliyle eğitimsizin harmanlandığı şehirdir, candır.
2011!!! pek çok şeyi geride bıraktığım yıl... ilk geldiği zaman ygs hazırlığında olan bir öğrenciydim, yıllık yazıları yazmakla ve kendikilerimi derlemekle meşguldüm, ardından pek çok skıntılı zamanlar yaşadım. en yakın arkadaşım küs durdum uzun bir süre. ygs lys streslerini çektim. sınavlara girdim, stresli bir yaz geçirdim. sonuçlarım geldi çok mutlu oldum. yepyeni bir dünyanın kapılarını açtı bana. şherim değişti, ailemden ayrıldım, hiç tanımadığım insanların yanına geldim, hiç bilmediğim bir şehre geldim, şanslıyım ki son 4 ayı muhteşem geçti benim için, yeni ortamım, yeni arkadaş çevrem, yeni hayatım, hepsi çok iyi ve ben mutluyum ilk 8 ayında çok sıkıntı çekmeme rağmen... kötüden iyiye doğru giden bir yıl oldu benim için 2011. hayatıma damgasını vurdu tüm hayatımı değiştirerek, unutulmayacak bir yıl benim için her şeyiyle.
her zaman 18 yaş beklenir sanki çok farklı olacakmış gibi diğer yıllardan, ama hayır, hiç bir şey değişmiyor, aynı hayat devam ediyor, özgür oldum istediğimi yaparım gibi bir durum söz konusu ble değil.
bursa da bu isimle birden çok okul var. diğeri de sanırım balibey dört çelikti. önünden geçtiğinizde bir apartmandan farksızdır. bir çocuk camdan düşerek ölmüştü bu okulda.
ingilizce öğrenmekle haşı neşir olduğum şu günlerde bir tavsiyeyle dinledim ilk olarak şarkıyı. henüz geliştiremediğim ingilizceyle, biri seni beğenmiş olarak çevirmiştim ben de. bir kaç kez dinleyip sesteki acıyı farkettikten sonra hadi deim çevirisine bakayım, o günden beri günde defalarca dinliyorum bu şarkıyı. nasıl güzel bir şarkı bu, en çok da bu kısmını seviyorum: "don't forget me, i beg, i remember you said, sometimes it lasts in love, sometimes it hurts instead !!!!!!"
çok etkileyici bir film. selvi boylum al yazmalımı çağrıştırsa da çok güzel olmuş. daha filmin başındaki köy sahneleri, insana köyünü özlettiriyor.gerek cem özer gerek nurgül yeşilçay gerekse de diğer oyuncular rollerinin hakkını vermiş. küçük kızın parmağını emiyyor olması, ademin onu koruması çok naifdi. keşke şu karaktersiz herifin neden tekrardan haceri ve kızını bıraktığını da belirtselerdi.
bugün ilk kez dinledim sanırım bu şarkıyı belki de farkında olarak ilk kez dinledim.hem de defalarca dinledim.. müziği sözlerii... napmışsın sen cem karaca dedim. zaten sen de başını alıp gitme şarkısıyla beni alıp götürüyordu bir de bu şarkısı eklendi artık..