gündüz tayfasına göre daha özgür düşünceli insanlardır. hayata dair daha derinlikli düşünebilirler. yazarken kendilerini sansürlemezler. çünkü geceleri devlet uyur, toplumun katı kuralları da bir kenara atılır.
gazeteci psikolog gündüz vassaf gece hakkında şöyle der: "gün boyunca ister saat on, ister öğleden sonra üç olsun hepimiz gündelik yaşam düzeninin, düzen güçlerinin köleleriyiz. bizi ayakta tutan zamanın geçmesi ve gecenin sunduğu kurtuluş umududur."
bazı filmlerin ergenler tarafından 'efsane, kült, başyapıt, on numara' gibi sıfatlara maruz kaldığı doğrudur. çocuğa sorsan filmi anlatamaz amk. bi adam var işte der, ama filmin sonunda bi bakıyosun aslında yokmuş lan!! gibisinden laflar eder. lakin hakkını da vermek lazım birçok sinema otoritesi tarafından aslında "modern klasikler" olarak adlandırılan filmlerdir genelde bunlar. o ne dediğini bilmez veletlerin kızlara hava yapıcam diye 'başyapıttttt' dediği filmlerden bazıları gerçekten de önemli eserlerdir. mesela kutlukhan kutlu nun "günümüz klasikleri" isimli 2 ciltten olusan kitabının içindeki filmlerin arasında ergenlerin sevdiklerinden bazılarını da bulmak mümkündür;
%99.9 tembel insandır. lakin eğer söz konusu eser the curious case of benjamin button ise bu miskin arkadaşımız kesinlikle haklıdır. * yani çok nadir rastlansa da, uyarlandığı kitaptan daha başarılı olan filmler de yok değildir.
amerikan yazar richard connell'in yazdığı kısa bir hikayedir. **
ayrıca 1932'de irving pichel ve ernest schoedsack tarafından filme de uyarlanmıştır.
özetle; tüm hikaye küçük ve ıssız bir adada geçer. artık hayvan avlamaktan bıkan zengin bir avcı tüm malını mülkünü satar ve kendisine bir ada alır. ve bu adayı avlanmak için kullanır. ama avladığı şey pek sıradan bir hayvan değildir. "the most dangerous game!" diye bahsettiği av acaba nasıl bir varlıktır?
--spoiler--
hikayenin baş kahramanı sanger rainsford şöyle bir laf eder: "dünyada iki türlü insan vardır. avcı ve av. neyse ki ben avcıyım. hiçbir şey bunu değiştiremez." bu sözünden sonra tabiat anamız kendisine gereken cevabı ivedilikle verir. bulunduğu gemi batar, canını zor kurtarır kardeşimiz. sonra seyirci köfteyi çakar: ne kadar evrilsek gelişsek de hala doğanın kontrolü altındayızdır. mesajı alırız. (bkz: titanic)
--spoiler--
filmden güzel bir replikle bitireyim de keyfimizi bulalım:
- aklımdan geçeni söyleyeyim size. medeniyetin tutarsızlığını düşünüyordum. ormandaki hayvan, varlığını sürdürmek için öldürünce ona vahşi diyoruz. spor olsun diye öldüren insansa medeni sayılıyor. "
1. taksim gezi parkı festivalinin yapıldığı ve festivale bizzat katıldığım parktır. bu haklı mücadeleye destek veren ve festivale katılan herkesi kutluyorum. umarım yakında adalet yerini bulacak ve her yıl hep beraber bu festivale neşe içinde katılacağızdır.
geçen sene fatih portakal'ın çalar saat programında haberini yaptığı fantastik domatestir. bunu üretenlere hem yazıklar olsun (insan hayatıyla oynuyosunuz ibneler) hem de helal olsun, nası becerdiniz lan?
kuşkusuz kürk mantolu madonna'nın başı çektiği kitap listesidir. ayağa düşürdünüz bu kitapları yazık amk.
gerisi;
oğuz atay - tutunamayanlar
dostoyevski - yer altından notlar
jack keraouc - yolda
antoine de saint-exupery - küçük prens..
küçük iskender - periler ölürken özür diler
oruç aruoba - ile
böyle gider.
ama bazılarına bunlar ağır gelir. bazen de şunlar makbuldür;
elif şafak - aşk
iskender pala - babilde ölüm istanbulda aşk
ayşe kulin - gizli anların yolcusu
canan tan - yüreğim seni çok sevdi
stephenie meyer - alacakaranlık serisi.
tuna kiremitçi - alayı
ünlü yazar borges'e sormuşlar, kadınlar hakkında ne düşünüyorsunuz. borges biraz düşündükten sonra cevaplamış:
- hangi kadınlar?
kısaca erkeğin de kadının da insanca olmayanı olduğu gibi "insan" olanı da vardır, yani yine kısaca nietzsche'nin dediği gibi "bu da dahil bütün genellemeler yanlıştır." ve yine son olarak yine benim de diyeceğim gibi enseyi karartmamak lazım.
ellerini ve özellikle tırnak aralarını iyice yıkaması gereken kadındır. zira işlem sonrası oluşacak kirliliğin yanında kayganlaştırıcı niyetine kullanılan vazelinin de temizlenmesi uğraştırıcı olacaktır.
çok çooook önce açılması gereken fakat her zamanki gibi yumurta kapıya dayanınca aklımız başına geldiği için *doğal olarak bu zamanlarda açılan yararlı oluşum. internete özgürlük getirme yolunda bir katkı sağlayabilirse ne mutlu.
akif beki gibi şuursuz bir insanı nasıl barındırdığını anlayamadığım gazetedir. yahu adam her gün aynı gazetede birlikte çalıştığı meslektaşlarına sataşıyor, aptal aptal polemiklere giriyor. neyin kafasını yaşıyor anlamadım. lan polemiğin bile bir adabı vardır. kendi gazetendeki herife niye bulaşıyosun? ahmet altana falan bulaşman bir nebze hoş görülebilir adam en azından senin gazetende değil. ama yan yana aynı sayfayı paylaştığın arkadaşına sataşmak da ne oluyor? özgür mumcu, koray çalışkan, pınar öğünç senin gazatende çalışıyor beyefendi. neyin kafasını yaşıyosun, amacın ne, kime hizmet ediyorsun, arkanda kim var, bu bir örgüt işi mi, israilin bunda parmağı var mı, jitemle bir bağlantısı olabilir mi,, devrelerimi yaktın be adam. radikal kendine gel!
