Şehrin adının ilk geçtiği buluntular MÖ 2250 yıllarına ait Ebla'da bulunan çivi yazılı tabletlerdir. Bu tabletlerde şehir "Ha-ra-an" olarak adlandrılmaktadır. MÖ II. binyıl başlarına tarihlenen ve Kültepe'yle Mari'de bulunan çivi yazılı tabletlerdeyse kentin adı "Har-ra-na" veya "Ha-ra-na" diye geçmektedir. Kentin adı Sümercede ve Akatçada "seyahat" veya "kervan" anlamına gelen "haran-u" sözcüğünden gelmektedir. Bazı kaynaklar ise bu sözcüğün "kesişen yollar" veya "şiddetli sıcak" anlamına geldiğini öne sürmektedir.[2] Akdeniz ile Dicle Nehri civarındaki ovalar arasındaki konumu nedeniyle şehir bir ticaret merkezi olma özelliği kazanmıştır. Kent, ay tanrıçasına adanmıştır.[3] Kuran'ı Kerim'de adı geçen Nuh'un kavmi olarak kabul edilen ve ehli kitaptan sayılan Sabii'lerin ana vatanı olarak kabul edilir. 11. yüzyılda Şii ayaklanması sırasında Sabii'ler kıtlık ve ayaklanmada tapınaklarını kaybetmişler ve yeryüzünden silinmişlerdir, yerlerine Arap Numayri kavmi yerleşmiştir.
ibni Teymiyye gibi ve Battani gibi alim ve bilim adamının yetiştiği Harran'da Haçlı Seferleri sırasında büyük zararlar görmüş ancak Zengiler ve Eyyubi dönemlerinde eski günlerine tekrar kavuşmuştur. Selçuklu Türkleri ve Osmanlılar tarafından yönetilmiştir. Bugün Harran'da yerleşik olan Arap aşiretleri Osmanlının 18. yüzyılda buraya getirip yerleştirdiği bedevi aşiretlerine dayanmaktadır. Sözlü Arap geleneği ve kültürü hala etkisini göstermekte, koni şeklindeki 3.000 yıllık Mezopotamya evleri kültürü ise modern tarzda evlere karşı yok olma ile karşı karşıyadır. Miladi 11. yüzyılda çok geniş yeşil ve verimli bir Mezopotamya şehri iken zamanla çölleşmiştir ancak son zamanlarda Güneydoğu Anadolu Projesi sayesinde Mezopotamya'nın o eski verimli günlerine dönüş olmaya başlamış, tekrar verimli ve yeşil bir coğrafya halini almaya başlamıştır. Bilinçsiz şekilde yapılan vahşi sulama yöntemi yüzünden Harran Ovası tuzlanma problemi ile karşı karşıyadır.
Battânînin keşif ve başarılarından bazıları şöyledir:
1- Matematik alanında Yunan kirişi yerine sinüsleri kullanan ilk ilim adamıdır.
2- ilk defa kotanjant kavramını geliştirmiş ve dereceli bir tablo oluşturmuştur.
3- Ayın boylamda ortalama hareketini tespit etmiştir
4- Güneş ve Ayın görünür çaplarını ölçmüştür.
5- Güneşte bir yıl, Ayda ise bir ay zarfında gözlenen değişiklikleri hesaplamıştır.
6- Ayın tutulma derecesinin hesabı için çok sağlam bir metot geliştirmiştir.
7- Küre trigonometrisinin bazı problemlerini ortografik projeksiyon yardımıyla incelemiştir.
8- Dik üçgenleri inceleyerek geometrideki temel kavramlardan sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant, sekant ve kosekantın tariflerini yapan ve bunları gerçek mânâda ilk defa kullanan kişidir.
9- Gerçek astronomik cetveli (zic, yıllık) hazırlayan ilk ilim adamıdır.
10- Sıfırdan 90 dereceye kadar açıların trigonometrik değerlerini hesaplamıştır.
11- Cebir çözüm metotlarını trigonometrik denklemlere uygulamıştır.
12- Yukarıda bahsi geçen bütün matematik ve trigonometri teknikleri Batı Avrupada 15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar Kopernik, Kepler, Tycho Brahe ve Galile gibi ilim adamları tarafından da kullanılmıştır.
Battânî, ilimdeki gâyesini şu esas üzerine bina eder: insan, Allahın (cc) varlığını, birliğini, kudretini ve eserlerinin mükemmelliğini başta astronomi olmak üzere, ilimler sayesinde öğrenebilir. Meselâ şu görünen yıldızlar, üstünde yaşadığımız bu dünya ve dünyanın hareketleri Allahın (cc) varlık ve birliğinin açık bir delilidir.