aynı işi yapan bireylerin aldıkları maaşlar arasındaki fark. özellikle kadın ve erkek maaşları arasındaki dengesizliği vurgulamak için kullanılır. ücret farkı
stefan zweig'in tek romanıdır. kısmen tahmin edilebilir bir öykü üzerine kurulu olmakla birlikte, zihinde canlandırma gücü yüksek betimlemeler ve insan psikolojisini irdeleyişiyle özellikle psikoloji temelli kitapları okumaya meraklı insanların seveceği bir eser.
--spoiler--
iki tür acıma duygusundan bahseder yazar: "birincisi, duygusal ve zayıf olanı, başka birinin yaşadığı felaketlerden kaynaklanan acı ve hüzünden olabildiğince çabuk kurtulmak için çırpınan bir yüreğin sabırsızlığıdır. diğeri, tek gercek acıma duygusu ise duygusal olmayan, ama yaratıcı olan, ne istediğini bilen; sabırla, gücü yettiğince, hatta gücünün bile ötesinde katlanmaya ve dayanmaya kararlı olunan acıma duygusudur."
--spoiler--
Kadınlar sevmeyi bilmez.
Yürekleri öyle dardır ki kendilerinden başkasını sığdıramazlar. Kendi arzuları, kendi heyecanları, kendi tutkuları vardır her şartta her şeyden önce. Senin onu sevmeni kendi egolarını şişirmek için isterler.
Plansız, oyunsuz, hilesiz, yalın çıkamazlar karşına. Yürekleri yetmez.
Kendi bildiklerini, çevrelerinden duyduklarını, öğrendiklerini toplar, her erkek için ayrı maske oluştururlar. O maskelerle çıkarlar her bir ilişki sahnesine. Her sahnede ayrı oyun, ayrı rol, ayrı makyaj.
Mazbutsan mazbut; özgürlükçüysen özgürlükçü olurlar. Zor seviyorsan sonsuz bilinmeyenli denklem, aman ugrasamam diyorsan en kolay lokma olurlar. Zıtlaşmaktan hoşlandığını hissederlerse her konuda muhalifin olurlar, uyum istediğini fark ederlerse casper'a dönüşürler.
Ta ki sana duydukları heyecan bitene kadar. O ateş -ki sen ne yaparsan yap bir etkin olmaz- söndüğü an sen de biter, silinir gidersin; tabi yerine yedeğin bulunduktan sonra. Boş zaman aktivitesi, oyalayıcı stres topu olursun.
Kadınlar sevmeyi bilmez.
Kafalarında kırk tilki gezer. Şeytanlık düşünmekten sadeliği bulamazlar. iki yüzlü davranmadan sana yaklaşmazlar. iki değil bin bir yüz takınıp gezerler. Yenisini bulmadan eskisini gönderecek cesaretleri olmaz. Sevgi bitince gelecek acıyı kaldıramayacak, o acıyla olgunlaşmayı bilemeyecek kadar zayıftır benlikleri.
Hatıraya saygı duymaz; vefa nedir bilmezler. Sadakati tenle ölçer. Birisine dokunmadıkça aldatmadıklarını düşünürler. Dürüst ol der, iltifat beklerler. Hep bana der, daha fazla daha cok isterler.
Yeni isterler. Yeni yeni yeni en yeni.
Eskiyenin emek verilenin kıymetini bilmezler.
Emeğe değer vermezler.
Sana değer vermezler.
Senin de kendileri gibi cambaz olmanı isterler.
Ve eğer akrobaside iyi değilsen,
Kadınlar sevmeyi bilmez.
Yürekleri yetmez.
ilk okul arkadaşımdı. Unutmuşum, yıllar gecmiş. Yıllar derken 15 yıl falan.
15 yılda kimler girmiş çıkmış hayatıma. Liseden üniversiteden netten işten birilerini bulmuş durmuşum. Gelene hoş geldin gidene güle güle. Erkek adam ağlaklık yapmaz gidenin ardından.
ilkokuldan sonraki ilk görüşmemizde o türkiyenin bir ucunda ben diğer ucundaydım. O okulu bitirmiş iş gü sahibi, ben hala okul sıralarında. Facebook denen ulvi birleştirici sayesinde bir iki mesajlaştık. Zor hatırladık birbirimizi ama muhabbet sardı baya. Tabi serde ukalalık var. Yok abazan denmesin, ağırdan sattığım belli olsun, netten hatun düşürmeye çalışıyor diye düşünmesin diye kasılıyorum. Yavsayamıyorum hatuna.
Ama harbiden de hoşuma gitmiş yani. Lakin, gel gör ki fazla efendiyim, fazla gercekciyim. Hatunla görüşebilmemiz için en az 2 ay lazım. Neyse boktan bahaneleri bir kenara bırakayım, ilerleme kaydedemem diye kızdan msn bile isteyemedim. E nasıl görüşecen beyinsiz? Kısmet be abi.
Sonra kesildi görüşmemiz, bu facebook kapattı ben manita yaptım falan öyle kaldı.
Derken tekrar facebook denen son bin yılın en işbitiren çöpçatanı sayesinde ilkokul arkadaşları olarak buluştuk.
Mekana en son ben gittim bunlar muhabbet ediyor, benimki de zamanında sınıfın en gözdesi olan kızla muhabbete dalmış dinliyor. Çarpıldım abi. Fark etmedi bu ilk başta geldiğimi sonra kalktı:
-merhaba, sevinç ben hatırladın mı?
+hatırlıyorum
Gülümsedi. O gülünce ben oturacağım yeri şaşırdım. Bir süre sacmaladım sonra arkadaşlar bir iki ebleh soru sordu da kendime geldim.
Oturduk muhabbet ediyoruz. Ara sıra bakıyorum bir iki sacma soru soruyorum falan. Hatun her seferinde gözümün içine bakıp gülümseyerek cevap veriyor. Ne kadar aklım gitmişse başımdan, gözlerinin rengini hatırlamıyorum şimdi. Ela mı yeşil mi ya da kahverengi? Hayır, milletten cekinmesem gözümü dikip seyredecem kızı. Ama sonunda karizmayı dağıtmak var.
Sonra sigara içen yok mu dedi bu. Aha dedim ilk defa şu kanser üretme mekanizmasının faydasını göreceğim. (oturduğumuz bölümde sigara içilmiyor) ben dedim içiyorum. Ya dedi ben bi gidip içip gelicem. Eşlik edeyim sana dedim ama kalbim gümbür gümbür atıyor. Tam kalktık çıkıntı herifin teki, ki kendisiyle liseyi bitirene kadar yan yana oturmuşuz, ben de içim lan dedi. Zıkkım iç hayvan herif gebermek mi istiyorsun denmiyor tabi. Kalktık üçümüz içtik geldik. Tekrar topluca sohbet falan ama ben kıza bakıyorum sık sık. Gözümü alamıyorum lan. Yalnız o bakınca ister istemez kaçırıyorum. Bi ara bişeyler oldu, ki iki denizin ortadan ayrılması kıvamında bir mucizeydi, baş başa kaldık.
Sevinmeyin lan karşınızdaki casanova değil bir nevi inek şaban. Rahmetliye haksızlık olmasın o bile saf edebiyatıyla benden iyi iş cıkarırdı.
Kız bir şeyler soruyor konuşmaya calışıyor benle falan ama ben mal mal hm humm diyorum. Kesin dangalak bu demiştir arkamdan.
Millet geldi de uzaktan izlemeye devam ettim onu. Lan böyle bişey olamaz diyordum lan içimden. Arada o da baktığımı fark edip bakıyo gülümsüyor falan.
Şimdi sanıyorsunuz ki bunun devamında bir aksiyon bir telefon trafiği bir görüşme buluşma gelecek. Yok hacı hiç heveslenmeyin. 5 saat oturduk, muhabbet ettik kalkarken sadece salakça el salladım kıza.
Ulan facebook bi daha buluştur bizi. Yeminle hakkını vericem.
işi nasıl yürüteceğinizi bilmiyorsanız sonu bi halta varmayan, sadece kısa bir öykü olarak kalan durumdur.
tehlike altında bulunan dil anlamına gelir. şöyle ki bu dili konuşan insan sayısı sıfıra yakındır ve bir süre sonra hiç bir konuşan kalmayacağı için extinct language adı verilen yok olmuş dil kategorisine girecektir.
A world of chaos
A world of fear
A world of anger and corruption
When all is lost
and millions starve
Is this humanity's destruction?
LIFE! A game that people play
CRYOUT! Will they see another day?
No one to help us,
the children pray
Nobody listens to their CRYING
This great depression
when will it end?
To live like this is worse than dying
LIFE! A game that people play
CRYOUT! Will they see another day?
Your destiny is over
your fate has declined
Refuse to discover
what so many could find
Death's endless toil
as I long for rest
Life's now forsaken
condemned to repress!
No sign of heaven
No sign of hell
Just the sign of pain and sorrow
This generation inhabits all
To form an order for tomorrow
LIFE! A game that people play
CRYOUT! Will they see another day?
Arap Birliği ülkelerinin, ürdün nehrinin üç kaynağından ikisinin yolunu değiştirereknehrin celile denizi'ne dökülmesini engellemek için oluşturdukları plandır. planı israil askeri müdahaleyle engellemiştir.
(bkz: headwater diversion plan)
ağaç şeklinde olan bir tür zihin haritası tekniği, bir ceşit karar verme diyagramıdır. kararları, şans faktörünü göz önünde bulundurarak olası sonucları, kararın uygulanabilirliğini, verimini ya da verimsizliğini, maliyetini gösteren bilgiler içerir. özellikle deneysel araştırmalardan önce kullanılır ve karar verme sürecini görselleştirerek hedefe ulaşmadaki en etkili stratejiyi belirlemeye yardımcı olur.
adelbert von chamisso'nun kitabı. gölgesini şeytana satan peter'ın başından gecenler güzel bir kurgu ve zenginlikle anlatılıyor. yazınsal acıdan başarılı bir öykü. modern bireyin zor ve cıkışsız kaderinin sembolik bir örneğini sergiliyor.