baltimora
48 (uyuyan dev)
yedinci nesil yazar 1 takipçi 25.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    uğur iris

    1.
  1. flamacı uğur

    1.
  2. (bkz: Uğur iris)
    Bestekar lakaplı Orhan Ölçen’in hazırladığı; Galatasaray tribün tarihini anlatan, “Aslan Yürekliler” kitabından alıntıdır..

    Flamacı Uğur (iris, 1966)

    Flamacı Uğur’la tanışmam bir basket maçına rastlar. Darüşşafaka’da (Daçka) orta birinci sınıf öğrencisiyken okulun basket maçını izlemeye Spor Sergi’ye gitmiştik. Daçka o yıllarda 2. Lig’de mücadele ediyordu. 2. Lig maçları sabah erken saatlerde oynandığından biz de okuldan arkadaşlarla sabah erkenden salona gitmiştik. Rakip Ortaköy’dü. Biz sayıca Ortaköylülerden daha fazlaydık ama çoğunluğumuz henüz çocuk denecek yaştaydı. Ortaköylülerse bizim tam aksimize, çoğunluğu yaşlılardan oluşmaktaydı.
    Salona girer girmez potanın arkasında, elinde dev Galatasaray bayrağı olan bir kişi gözüme çarpmıştı. Bizim maçtan hemen sonra Galatasaray’ın maçının olamayacağını biliyordum. Bu kadar erken saatte 1. Lig maçı oynatmazlardı. Galatasaray’ın o gün maçı olsa dahi anlayamadığım şey bu saatte bu adamın burada ne işi olduğuydu. Galatasaray bayrağı beni ister istemez kendine çekiyordu. Bayraklı gence yaklaştığımda onun bizim tribünden simaen tanıyıp ismini bilmediğim kişilerden biri olduğunu gördüm. O da beni tanımıştı. Yanına gidip kendimi tanıttım. Adının Uğur olduğunu, akşam oynanacak Galatasaray’ın basket maçı için geldiğini söyledi. Çok şaşırmıştım. Ben o akşam orada Galatasaray’ın maçının olduğunu dahi bilmezken, maçtan yedi saat önce, hem de basket maçına, bu kadar erken gelen birisini o güne kadar hiç görmemiştim. Uğur benden iki yaş büyüktü. O da benden dolayı o gün bizim takımı tutmaya karar vermiş, bizim potanın altına gidip dev bayrağını sallamaya başlamıştı.

    Bir ara karşı takım bize faul atarken Uğur bayrağını sallayıp faul atanın konsantrasyonunu bozmaya çalıştı. Oyuncu iki faul atışını da kaçırdı. Olaylar bundan sonra başladı. Oyuncularının faul atışlarını kaçırmasına Uğur’un sebep olduğunu düşünen Ortaköylü taraftarlar, Uğur’un olduğu pota altına doğru koşmaya başladı. Önceden de dediğim gibi Ortaköylü taraftarlar hem yaşça bizlerden büyüktü hem de serseri tipli adamlardı. Uğur hiçbir tepki vermeden, bulunduğu yerden de kaçmadan, kendine doğru koşan gruba bakıyordu. Koşan grubun önündeki adam Uğur’a yaklaşır yaklaşmaz çok sert bir tokat attı. Bu tokat bize yardım eden birine atıldığından bizim tribündeki herkes tokatı kendi yemiş gibi hissetti. Biz de Uğur’a destek olmak için yanına koştuk. Karşılıklı itiş kakıştan sonra onlar yerlerine geri dönerken biz de Uğur’u yanımıza alıp oturduğumuz yere geri döndük.
    Bu basket maçı ve çıkan hadiseler, Uğurla dostluğumun başlamasına vesile oldu. Uğurlar Taksim’deki evimizin hemen arka sokağında oturduklarından, Uğur’la diğer tribün arkadaşlarımla daha sık görüşmeye başlamıştık. Samimiyetimiz arttıkça ondaki Galatasaray sevgisini ve takımı için gösterdiği fedakarlığı takdirle gözlemliyordum.
    Benim odamı Galatasaray resimleriyle süsleyip, güzel bir sözü de duvara flama gibi asmayı Uğur’la beraber kararlaştırdık. Söz de bizim çok beğendiğimiz bir flamada yazan, “Nasıl ki bu milletin tacıdır yıldızla ay/ Yüksel ta arşa kadar ey şanlı Galatasaray”dı. Kararı beraber verdik ama icraatın neredeyse tamamını Uğur tek başına yaptı. Uğur erkenden bizim eve geliyor, ona ayırdığımız masada çalışmaya başlıyordu. Önce yazıyı oluşturacak harfleri tek tek özenle kartonlara çiziyor, sonra bunları kesmeye başlıyordu. Çok titiz çalıştığından bu işler oldukça zaman alıyordu. Bense sadece onun çalışmasını izliyor, hatta bazen dikkatini dağıtıp iyi çalışmasına mani oluyordum. Annemle çarşıya pazara gidip üç dört saat sonra döndüğümüzde Uğur’u aynen bıraktığımız şekilde çalışırken buluyorduk. Uğur’un bu aşırı sebatkar tavrı bizim ev ahalisinin Uğur’a şüpheyle bakmasına yol açmıştı. Bu yaştaki bir çocuk nasıl sıkılmadan saatlerce arkadaşının duvarını süslemek için çalışır, anlayamıyorlardı. Bilmedikleri şey, Galatasaraylı alakalı olan herhangi bir şey için bu fedakarlığı her zaman gösterecek olmasıydı.
    Çok küçük yaşta başlayan tribün maceramda, çok sayıda insanla tanışma fırsatı buldum. Karınca Ezmez Şevki’yi yaş farkımızdan dolayı tanıma fırsatım olmadığından, onu hariç tutarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Uğur gibi bir Galatasaraylıyı hayatım boyunca görmedim. Buna bütün amigolar dahildir.
    Herkes kabiliyeti ve ilgi alanı neyse o konuda ileri çıkar, kendini gösterir. Tribünde de bu böyledir. Kimisi bıçkın ve atak bir yapıya sahip olduğundan kavgalarda öne çıkarken, kimi sorumluluk sahibi olduğundan uğraş ve emek gerektiren işlerde daha çok boy gösterir. Tribün süslemeleri ve flamaların taşınması gibi… Kimisi de ön planda olmaktan hoşlanmaz ama takımının amansız bir takipçisidir. Bu insanları her gittiğiniz deplasmanlarda ve yurtdışı maçlarında görürsünüz. Adını sanını bilmediğiniz bu Galatasaray sevdalılarını simalarından tanırsınız. Çünkü her maçta vardırlar. Bir de şampiyonluklarda takımının bayrağını semtlerine, iş yerlerine asmayı kendilerine görev bilen taraftarlar vardır. Bir başka grubun takım sevgisi de farklı bir alanda ortaya çıkar. Onlar takımıyla ilgili her şeyi biriktirip toplar. Gazeteleri, kitapları, dergileri, maç günü broşürlerini, farklı tasarımlardaki atkı ve bayrakları, rozetleri, Galatasaray’la ilgili aklınıza gelebilecek her şeyi arşivlerine koyarlar.
    Yukarıda bahsettiğim, tribünün farklı renklerini oluşturan bu insan tiplemelerinin tamamının bir kişide toplanmasına verilen ad Uğur iris’tir. Uğur kavgacı karakterde birisi olmadığı halde, maçlara sabahlandığı ve kavgaların yapıldığı dönemde, her sabahlamada göreceğiniz biriydi.
    Onun uzmanlık alanı tribün süslemesidir. Dünya üzerindeki taraftarlar arasında bu kadar çok flamaya sahip olan başka birisi var mıdır, merak ediyorum! Uğur, stadı birkaç kez dolanacak flama koleksiyonuna sahip olduğundan kendisine “Flamacı Uğur” denmiştir. 2000 yılına kadar tribünde asılı gördüğünüz flamaların çoğu Uğur’a aittir. Maç başlamadan stada girip, flamaların düzgün bir şekilde asılması için saatlerce çalışmıştır. Zamanla bir çok flama yaptıran kişi de, bu işin meşakkatine bir süre sonra dayanamayıp, flamalarını emin ellere verme adına, Uğur’a teslim etmişlerdir.Uğur flamalarının tamamına yakınını kendisi boyayarak yapmıştır. Uğur’un flamayı boyama metodu, küçük suluboya fırçasıyla günlerce süren, çok emek isteyen bir iştir. Büyük fırçayla boyandığında, boyanın kumaşa tam nüfus etmemesinden ve rengini çabuk değiştirmesinden korktuğu için bu zor yolu tercih etmiştir. “Bütün flamalarım ilk günkü gibi, pırıl pırıl bende duruyor” diyor Uğur.
    Uğur’un üstünde aslan resmi olan bir bayrağı vardı. 80’li yılların başında, ülkede askeri rejimin hakim olduğu dönemde, Uğur bir maça yine aslanlı bayrağıyla gider:
    “Her zamanki gibi aslanlı bayrağımla maça gitmiştim. Ara sıra ayağa kalkıp bayrağımı sallıyordum. Bir ara astsubayın beni işaret edip yanına çağırdığını gördüm. Yanına gittiğimde sinirli bir şekilde ‘Sen stada bu bayrağı nasıl sokarsın!’ dedi. Şaşırmış, ne demek istediğini anlamamıştım. ‘Bayrağımın nesi var?’ diye sorduğumda astsubay daha da sinirlenmişti. ‘Ulan! Hem Mao’nun resmini getiriyorsun, hem de nesi var?’ diye karşılık verdi. Ben ne kadar ‘Buradaki aslan resmi, Mao’yla bir alakası yok’ desem de dinletemedim. Bayrağımı almak istediklerinde askere karşı çıkıp vermemek için direndim. ‘O zaman seni karakola götürmemiz gerek’ diyerek beni maçtan çıkartıp polis karakoluna teslim ettiler.
    Karakolda nezarethanede epey bir müddet bekledikten sonra beni bir komiserin yanına götürüp ifademi aldılar. Ben başımdan geçeni detaylı bir şekilde anlatıp bayrağımı komisere gösterdim. Komiser uzun uzun bayrağa baktıktan sonra bana dönüp ‘Çocuk haklı, bu Mao’nun resmi değil, Aslan resmi’ diyerek bana da derin bir nefes aldırdı. Bu olay yüzünden tarihi 9-2’lik Adanademirspor maçını kaçırmış oldum. Diyor Uğur.
    Uğur’un pasaportuna bakıp Galatasaray’ın yıllar içerisinde hangi Avrupa ülkelerinin takımlarıyla karşılaşmış olduğunu anlayabilirsiniz. ispanya, italya, ingiltere, Fransa, Norveç, isviçre, Danimarka, Romanya, Almanya, Avusturya bu ülkelerden bazılarıdır. Bu ülkelerin çoğuna üç dört defa maç seyretmeye gitmiştir. Yurtdışı maçlara da flamalarını ve davullarını götürmeyi ihmal etmez Uğur. Kopenhag’daki final maçında açılan dev bayrağın ve bütün taraftarlara dağıtılan tişörtlerin organizasyonunun başında da yine Uğur vardır. Suness’in “Ulubatlı” lakabını aldığı, Fenerbahçe Stadı’na diktiği meşhur bayrağı da oraya Uğur götürmüştür.
    Şampiyonluklarda istanbul’un çeşitli semtlerine asılan, hepimizi gururlandıran dev bayrakların birçoğunun altında Uğur’un imzası vardır. Bağdat caddesi, Beyoğlu ve Kadıköy gibi stratejik önemdeki semtlere asılan dev bayrakların çoğunu yıllarca Uğur asmıştır. Hatta 2000’lerden sonra tribünde yaşadığı sıkıntılardan dolayı mecburen geri planda kaldığı dönemde, bile şampiyonluk sonrasında, Galatasaray Kulübü’nden Uğur’a telefon gelir. Uğur’un yokluğundaki şampiyonlukta, Beyoğlu’nda bir tek bayrak bile asılmamıştır.
    Galatasaray kulübü, Beyoğlu’nu bayraklarla süslemesi için Uğur’a ricada bulunmuştu. Uğur bir hafta içinde Beyoğlu’nu dev bayraklarla donatır.
    Türkiye’de ve dünyada futbol arşivine meraklı bir sürü insan vardır. Küçük ya da büyük arşive sahip olan binlerce kişi vardır. Arşivciler genellikle bir konu üzerine yoğunlaşır. Kimi atkı koleksiyonu yaparken, kimi de maç biletlerini biriktirir. Bazılarının dev gazete ve dergi arşivleri vardır. Uğur’un Galatasaray arşivinde ise aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Atkılar, formalar, maç biletleri, rozetler, dergiler ve ayıklanmış Galatasaray haberlerinin olduğu tonlarca gazete. Alman ZDF televizyonu dahi Uğur’un bu dev arşivinden etkilenmiş ve bir belgesel programında izleyicilerine göstermiştir. Tahminimce Galatasaray’la ilgili bu kadar kapsamlı bir arşive hiç kimse sahip değildir. Uğur’un amacı, ileride arşivini daha profesyonelce düzenleyip kulübe armağan etmektir.
    Kartallı Kemal (Metinel) 1970’lerin sonlarında ve yurtdışında yaşamaya gitmeden önce, 1980’lerin başına kadar tribüne gelmiş, çok iyi bir Galatasaray taraftarıdır. Kemal, Uğur’u anlatırken, “O yıllarda bizim için tribün eğlence demekti. Maçtan saatler öncesinde stada girer, arkadaşlarımızla sohbet edip, şarkılar söyleyerek eğlenirdik. Uğur o yıllarda dahi biz eğlenirken kapalı tribüne flama asmakla meşgul olur, yanımıza ancak maç başlamadan az önce gelebilirdi. Bir gün kapalıda oturmuş muhabbet ederken ‘Açık çok renksiz gözüküyor. Flama asıp süsleyen kimse yok. Ben bundan sonra açığa gideceğim’ dedi. Biz şaka yapıyor sandık. inanması güç ama Uğur birkaç sene her maç açık tribüne gidip orayı flamalarıyla süsledi” diyor.
    Mert ince, istanbul’da oynanan Juventus maçıyla ilgili anılarını şöyle paylaştı:
    “Juventus maçında, Uğur Abi’yle beraber, her zamanki gibi sabahtan stada girip süsleme çalışmalarına başladık. Bütün gün stat içinde çalışıp, bir de heyecanı çok yüksek bir maçı seyrettikten sonra hepimiz üzerimizde bir bitkinlik hissettik. Normalde maç sonunda bizlere yardımcı olan çoğu arkadaşımız da, maçın havasına kapılmış, sonrasında da bizi unutup stadı terk etmişti. Ben, Sumo Emre ve Uğur Abi bütün stattaki flama ve süslemeleri tek başımıza indirmek zorunda kaldık. Zaten daha maç bittiğinde kendimizi çok yorgun hissederken, işimiz bittiğinde artık adım atacak gücümüz kalmamıştı. Vakit gece yarısı olmuştu. Uğur Abi’nin arabasına binip yola çıktığımızda, arabayı zor sürdüğünü fark ettim. ‘Abi iyi misin? istersen arabayı ben kullanayayım’ desem de beni dinlemedi. Üçümüz de Anadolu yakasında oturduğumuzdan Boğaz köprüsü yoluna girdik. Köprünün üstüne geldiğimizde arabamızın resmen sağa sola yalpalayarak gittiğini gördüm. Sumo Kızıltoprak’ta indi. Ben Kartal’da oturuyordum. Ama Uğur Abi’nin beni eve bırakabileceğini hiç sanmıyordum. ‘Abi, ben eve giderim, beni bırakmana gerek yok’ dedimse de dinletemedim. Erenköy’ü geçip Şenesevler’deki caminin önüne geldiğimizde ‘Daha fazla dayanamayacağım’ diyen Uğur Abi arabayı zorlukla yolun kenarına çekip, bayıldı. Aslında uyuyakalmıştı, bayılmamıştı ama baygın bir halde uyuyordu. Bir iki zorlayıp evine dönmesi için uğraşsam da uyandıramadım. Saat 02:30 civarıolduğundan minibüsler de çalışmıyordu.Mecburen arabadan inip gecenin o saatinde Bostancı’dan Kartal’a doğru yürümeye başladım. Sonradan öğrendiğime göre Uğur Abi sabaha kadar orada arabanın içinde uyumuş.”
    Uğur geçimini fizik, kimya, matematik ve ingilizce dersleri vererek sağlamaktadır. Kulüp, Galatasaray’ın yabancı futbolcularına Türkçe öğretmek için öğretmen aradığında, Uğur bu işi para almadan gönüllü olarak yapmıştır.
    1 ...
  3. peygamber hüseyin

    1.
  4. Galatasaray trübünlerinin Sebo reisten evvelki liderinin lakabıdır. Ayrıca, kendisi; ihtilal kuşağının yarattığı apololitik gençliğin simgelerindendir.. Arma sevdası uğruna, inönü kapalı trübününde yer alabilmek için, çok büyük kavga ve çatışmaların olduğu bir dönemde, Galatasaraylılar adına "artık yeter, biz de bu kavgada varız!" diyerek; o döneme kadar dominant durumda olan Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarının Galatasaray taraftarı üzerindeki hegomanyasına son vermiştir. Gözüpek ve teşkilatçı bir kişilik olarak, Galatasaray taraftarlarını o zamana kadar görülmemiş bir şekilde, her konuda organize ederek; bu işte kompetan mevkiine ulaştığında, arkadaşları tarafından kendisine "peygamber" lakabı takılmıştır. Ne yazık ki, 1990'ların başında, elim bir trafik kazası sonucu, genç yaşta aramızdan ayrılmıştır.
    2 ...
  5. gemini man

    1.
  6. 'Smith ve Jones' ve 'Piyango' dizilerinden tanıdığımız Ben Murphy'nin oynadığı fantastik bir diziydi.. Dizi 70lerde çevrilmesine rağmen tıpkı 'Smith ve Jones' gibi ülkemizde 80lerde oynamıştı..

    1976 Amerikan CBS yapımı 'Gemini man' (Görünmez adam)'de; Ben Murphy'e başrolde William Sylvester ve Katherine Crawford eşlik ediyordu.

    Kahramanımız gizli ajan Sam Casey (Ben Murphy) dalış esnasında oluşan patlamayla, fizyolojik evrim geçirip bir anlık görünmez olur. Onu dalgıç kıyafetlerinin içinde görünmez bulan yetkililer kahramanımızı müşahade altına alıp, DNA'sını incelerler. Yapılan tetkikler sonucu kahramanımızın en fazla 15 dakikalığına görünmez olabildiği çıkar şayet bu süre aşılırsa kahramanımız komaya girerek ölecektir.Sam Casey'in bu özelliğinden yararlanmak isteyen devlet görevlileri tıpkı Michael Night (Kara Şimşek) gibi ondan suçlularla mücadelede faydalanmak isterler hatta istediği an görünmez olmayı sağlayan bir kol saati verirler.. Michael Night nasıl Kitt'le iletişim kurmak için bu saati kuruyorsa, Sam Casey de saati kullanarak görünmez oluyordu..
    2 ...
  7. roberto zanetti

    1.
  8. 80lerde 'Savage' takma adını kullanan, italo disco akımının en önemli şarkıcılarından biridir. Don't Cry Tonight, Only you, Radio, Celebrate, Goodbye ve Fugitive en iddialı şarkılarıdır..
    1 ...
  9. şahap ayhan

    1.
  10. Gerçek adı Ali Şahabettin Ayhan olan çizgiroman ressamıdır. Merhum sanatçı eserlerinde 'Sahap Ayhan' mahlasını kullanırdı. Çizgiromanlarda ışık ve gölgeyi en iyi kullanan çizerimiz olan Şahap Ayhan, Tercüman Çocuk için çizdiği 'Tengiz' adlı kahramanla gönlümde yer etmiştir. Allah rahmet eylesin..
    0 ...
  11. hıbır

    3.
  12. Gelişim yayınları tarafından çıkarılan; Gırgır dergisinden ayrılan bir grup yazar-çizerin eserlerinin yayınlandığı kaliteli bir mizah dergisiydi.. HIBIR yazısının yanında ne idüğü belirsiz bir yaratık dururdu. Sloganı 'Kıtalararası sinir bozucu dergi' olan HIBIR'ın tirajı biraralar 400000leri bulmuştu..

    En Kahraman Rıdvan, Hasan ile Ergün'ün maceraları, Grup Perişan, intikamcı Süheyla, Uğur Durak Raka Raka Rak ve Zihni Sinir'in icatları ilk akla gelen bölümlerdir..
    1 ...
  13. mini ringo

    1.
  14. Tay yayınları tarafından serüvenleri çizgiroaman olarak yayınlanmış, çocuklara hitap eden şapşalımsı bir western karakteriydi. Bazen neşe içinde gitarını çalar, bazense başını belaya sokarak silahını konuştururdu.
    0 ...
  15. tarihi zenginliklerimiz

    ?.
  16. Doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi ile değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir ülkeyiz.. Urartular, Sümerler, Hititler, Lidyalılar, Frigler, Kimmerler, ionlar, Doğu Roma imparatorluğu, Selçuklular, Osmanlılar ve daha gelip geçmiş nice devletler, devletçikler burayı yurt edinmişler ve devlet kurmuşlar. Bizlere de inanılması güç binlerce, on binlerce eser bırakmışlar. Bir Alman profesörü yüzey araştırması yaptığı Antalya Kaş ilçesinin bir köyünde '4 bin tane antik tarihi eser var' diyordu. Çoğu Avrupa ülkesinin tamamında bu kadar antik eser yok. Bizler aslında çok şanslıyız ama aynı zamanda nerede yaşadığımızı da bilmeyecek kadar garip bir milletiz..
    1 ...
  17. nene teresa

    ?.
  18. Dünya barışına büyük katkılar salamış 'Rahibe Teresa' olarak tanınan gönül insanı..

    Nene Teresa dünyanın her yanında, Depremzedeler, kıtlık çekenler, fahişeler, uyuşturucu bağımlıları, AIDS kurbanları, hırpalanmış kadınlar, yoksul insanlar, yetim çocuklar ve bunlar gibi bir çok konuda insanlara yardım için çırpınarak geçen bir ömür yaşamıştır.
    0 ...
  19. uzay ajanı luk

    1.
  20. Tercüman Çocuk dergisinde 1980-1986 yılları arasında 12 adet macerası yayınlanmış çizgi kahraman.(Bkz: Luck Orient)

    Konusu gelecekte geçen olaylarda, dünya gezegeni çok uzak, ancak çok güçlü bir galaksi imparatorluğu olan Terangolular tarafından istila edilmek istenmektedir. Terangolular, ele geçirdikleri yeni dünyalarda kendilerinkine benzer yaşam koşulları bulmayı umut etmektedir. Ancak üç kişilik bir bilim adamı grubu, Terangoluları geri püskürtmek için bir plan geliştirirler. Bu planın ana hatları da; istilacıların kendi galaksilerindeki mega başkentleri Terangopolis'e giderek orada sığınaklara çekilen halk ile birlikte bir direniş organize ederek engel olmaktan başlar. Euro Cristal: I adlı teknolojik laboratuarın patronu olan zeki bilim adamı Prof. Hugo Kala, kızıl saçlı ve sevimli yardımcısı Lora ve çizgi roman başlığına ismini veren karakter, sarışın Luk(Luc Orient) işte burada devreye girer. Önce Terango'nun barışcıl bir galaksi olması için çaba harcayan muhalifleriyle yollan kesişen üçlü, bu noktadan sonra uzak galaksiye, Terango'ya gitmek zorunda kalacaklardır. Burada işleri yoluna koyduktan sonra, yer altına inerler, kayıp bir medeniyetin kalıntıları ile karşılaşırlar. Bunların yanısıra bir takım ışınların etkisinde kalarak garip değişimlere maruz kalırlar. Dünyayı istila etmeye çalışan robotlarla savaşırlar. Bunun gibi bir sürü maceraya imza atarlar. Uzay Ajanı Luk'da(Luc Orient) yer alan uzaylılar ve kullandıkları teknolojik araç gereçler bizlere oldukça gerçekçi gelmiştir.
    0 ...
  21. meeno peluce

    ?.
  22. Zamanda Yolculuk(Voyagers) dizisi ile şöhret olan, 26 Şubat 1970 doğumlu Amerikalı eski çocuk aktör. Aşk gemisi, A takımı, Gümüş kaşıklar gibi beğenilen televizyon dizilerinde misafir oyuncu olarak rol almıştır. Meeno 'Zamanda Yolculuk' dizisinin etkisiyle tarihe merak salarak tarih öğretmeni olmuştur. 1998'de öğretmenliği bırakan Peluce, Holywood'da bir kaç film çektikten sonra profesyonel fotorafçılığa ve yazarlığa başlamıştır.
    1 ...
  23. jon erik hexum

    1.
  24. 1982'de oynadığı 'Zamanda Yolculuk'(Voyagers) dizisiyle şöhreti yakalayan, fakat henüz 27 yaşında trajik bir kazayla hayatını kaybeden Amerikalı aktör. Ülkemizde de oynayan 'Gizli Görevli'(Cover up) adlı dizinin setinde, çekime ara verildiği sırada, sahnede kullanılan tabancayı alıp şakağına dayayarak şaka yapmak istemiş fakat bu onun trajik sonunu hazırlayan bir hareket olmuştu. Boş kuru sıkı tabancanın geri tepmesi sonucu kafatasında çatlaklar meydana gelmiş, olaydan hemen sonra hastahaneye kaldırılan genç aktör bütün müdahalelere rağmen kurtulamayarak yaşama gözlerini yummuştu. John Erik Hexum'un beyin ölümü olaydan altı gün sonra gerçekleşmiş, ailesi de ister istemez fişin çekilme kararı vermişti.(18 Ekim 1984) Holywood'a hızlı bir giriş yapan John Erik Hexum'ı eleştirmenler geleceğin yıldızı olarak tanımlıyorlardı..
    Oldukça kısa süren kariyerinde Hexum'ın rol aldığı yapımlar şunlardır:

    SiNEMA FiLMLERi
    1982 Voyager from the Unknown - Phineas Bogg rolünde
    1984 The Bear - Pat Trammell rolünde

    TELEViZYON FiLM VE DiZiLERi
    1982-1983 Voyagers! - Phineas Bogg rolünde - 20 Bölüm
    1983 Making of a Male Model - Tyler Burnett rolünde - Televizyon filmi
    1984 Hotel - Prince Erik rolünde - Misafir oyuncu
    1984 Cover Up - Mac Harper rolünde - 7 bölüm (1
    2 ...
  25. bestekar orhan

    1.
  26. 1978'den beri Galatasaray trübünlerinde olan. Henüz 10 yaşındayken, dönemin trübün ağabeyleri tarafından beste yaptığı için sempatik bulunarak, deplasmanlara da götürülen. Özellikle 80'li yıllarda Galatasaray trübünlerinde söylenen tezahüratlara damgasını vurmuş, "beste fabrikası" olarak da anılan bir trübün emekçisidir.

    Gerçek adı Orhan Ölçen'dir. Bir ara maneviyata fazla dalarak trübünlerden uzaklaşsa da, tekrar Ali Sami Yen Kapalısındaki yerini almıştır. Tek kelime ile mükemmel bir insandır. Ayrıca rahmetli Alpaslan abi gibi; trübündeki her kesimi bir arada tutabilecek bir yapısı vardır. Sebo reisin yakın arkadaşlarından olup, reisin ailece de görüştüğü ender kişilerdendir.

    Aynı zamanda 90'lı yılların ikinci yarısında kurulan "Kadıköylü Aslanlar" taraftar grubunun fikir babasıdır. 2001 yılında kurulan ultrAslan'a da kurulum aşamasında desteği olmuştur.

    Şu sıralar, 2000 senesinden beri üzerinde titizlikle çalıştığı ve Galatasaray trübün tarihini anlatan; "trübünün aslanları" kitabının son rütujlarını yapmaktadır.
    0 ...
  27. ss panzer general rommel

    1.
  28. Hitler Almanyasının 'Çöl Tilkisi' lakablı sıradışı generali..
    1 ...
  29. uaes

    ?.
  30. Galatasaray taraftar oluşumu ultrAslan'ın alt gruplarından olan, "ultrAslan Eyüp Sultan"'ın kısaltılmış yazılışıdır.
    0 ...
  31. ses dergisi

    1.
  32. Çocukluğumda evde okunan magazin dergisi.. 1984-85 sezonunda verdiği Galatasaray posteri odamı süslemişti..
    1 ...
  33. imar bankası

    19.
  34. 80lerde reklamlarında bol bol at koştururdu..Sonra da milleti dolandırarak peşlerinde koşturdular..
    1 ...
  35. thorgal

    1.
  36. 80lerin hemen başlarında, Tercüman Çocuk sayesinde tanıştığım efsane çizgi kahraman, nam-ı diğer 'Yıldızların çocuğu'... Her nedense Tercüman Çocuk 'TORGAL' derdi.. Yıllar sonra öğrenmiştim orjinal yazılışının 'Thorgal' olduğunu..
    1 ...
  37. comenchero

    1.
  38. italyan 'Raggio di luna' grubunun seslendirdiği 80lerin fenomen olmuş şarkısı...
    1 ...
  39. © 2025 uludağ sözlük